1.ÜNİTE:BİREY VE TOPLUM KONU ÖZETİ
HERKESİN BİR KİMLİĞİ VAR
Ne kadar benzer olursa olsun hiçbir insanın özellikleri başka birinin özellikleriyle aynı değildir. Çevrenizdeki insanları incelediğinizde de her birinin dış görünüşü ve davranışlarıyla diğerlerinden ayrıldığını fark edersiniz.
İnsanın kendine özgü özellikleri denilince akla ilk olarak parmak izleri gelir. Ancak parmak izlerimizin dışında yüz şeklimiz, gözümüzdeki iris tabakası, sesimiz, yürüyüşümüz ve kalp atışımız da tıpkı parmak izlerimiz gibi benzersizdir.
Şu anda dünyada 7,5 milyardan fazla insan yaşamaktadır. Geçmişte yaşayanlar da dâhil olmak üzere bu insanların hepsi biriciktir. Aynı durum doğacak bireyler için de geçerlidir.
Her insan doğuştan getirdiği özelliklerin yanı sıra kendisine ait resmî kimlik belgesiyle de biriciktir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 15. maddesinde herkesin vatandaşlık hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Buna göre her insana doğduğu andan itibaren geçerli olmak üzere vatandaşı olduğu devlet tarafından resmî bir kimlik belgesi verilir.
Resmî kimlik belgemiz her şeyden önce bizim kim olduğumuzu gösterir. Bizler okulumuza kayıt olurken, hastanede sağlık hizmeti alırken veya pasaport başvurusu yaparken varlığımızı bu kimlik belgesi ile kanıtlarız. Hayatımız boyunca bütün resmî iş ve işlemlerimizi sadece bize ait olan bilgilerin yer aldığı bu belgeyle yaparız. Böylece başka insanlarla karıştırılmayız.
Bir ay öncesine kadar her Türk vatandaşı gibi benim de aşağıda gördüğünüz şekilde bir nüfus cüzdanım vardı. Babam ben doğduktan sonra doğum tutanağımla birlikte ilçemizdeki Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Müdürlüğüne başvurmuş.Bilgilerimi ailemizin nüfus kütüğüne kaydettirerek bu nüfus cüzdanını düzenletmiş.Ben okuluma bu nüfus cüzdanıyla kayıt yaptırdım. Hastaneye başvururken bu nüfus cüzdanını kullandım. Çünkü bir süre önce annem, babam ve ağabeyimle birlikte ilçemizdeki Nüfus Müdürlüğüne giderek yeni kimlik belgelerimizi aldık. Artık bütün resmî işlemlerimizde nüfus cüzdanımıza göre daha güvenli ve taklit edilemeyecek olan yeni kimliğimizi kullanacağız.
Ülkemizde ilk resmî kimlik belgesi Osmanlı Devleti zamanında 1882 yılında düzenlendi. Halk arasında kimlik, kafa kâğıdı, kafa koçanı, nüfus kâğıdı gibi adlarla anılan bu belge “Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye Tezkiresi” adıyla kullanılmaya başlandı. 130 yıldan daha uzun bir geçmişi bulunan nüfus cüzdanlarının biçimi günümüze kadar 6 kez değiştirildi.
Bilgisayar teknolojisinin gelişimiyle birlikte insanlar bu teknolojiyle uyumlu ve daha güvenilir bir kimlik belgesine ihtiyaç duymuşlardır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de bu ihtiyacı gidermek amacıyla vatandaşlarına akıllı kart özelliği taşıyan çipli kimlik belgeleri dağıtımına başlamıştır. 2016 yılından itibaren üç yıl içinde tamamlanması planlanan bu proje kapsamında vatandaşlar, yeni kimlik belgelerini bulundukları yerin Nüfus Müdürlüklerinden alabilmektedir. Konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgi edinebilmek için https://ekimlikrandevu.nvi.gov.tr/Pages/hak- kinda.aspx genel ağ adresinden faydalanabilirsiniz.
Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Kartı’nın ön yüzünde şu bilgiler yer almaktadır:
- Seri numarası
- C Kimlik Numarası
- Adı -Soyadı
- Doğum Tarihi
- Cinsiyet
- Uyruğu (Ülkesi)
- Son geçerlilik tarihi
- İmza
Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Kartı’nın arka yüzünde şu bilgiler yer almaktadır:
- Anne adı
- Baba adı
- Veren Makam
- Yonga Çip
Yonga Çip (Mikro Yazı) içinde:
- Önceki Soyadı
- Dini
- Doğum yeri
- Kan grubu
- Medeni hali
- Veriliş nedeni ve tarihi
- Nüfus kayıt bilgileri (ili, ilçesi, cilt no, hane no, sıra no)
- Kişinin parmak izi ve bir parmağın damar izi kayıtlıdır
HERKESİN BİR ÖYKÜSÜ VAR
Hepimiz bugüne kadar pek çok olay yaşamışızdır. Ancak hayat öykümüzü anlatmamız istendiğinde hayat öykümüzde bu olayların hepsine yer vermeyiz. Sadece hayatımızda önemli gördüğümüz, bizi etkileyen, unutamadığımız olayları anlatırız. Bunu yaparken de olayları, oluş tarihlerine göre doğduğumuz andan günümüze doğru sıralarız.
Olayların oluş tarihlerine göre sıraya konulmasına “kronoloji” denir.
NELERDEN HOŞLANIYORUM? NELERİ YAPABİLİRİM?
İnsanlar fiziksel özellikleriyle olduğu kadar ilgi alanlarıyla da başkalarından ayrılırlar. Ailenizdeki, okulunuzdaki ve yakın çevrenizdeki insanların ilgi alanlarının farklı farklı olduğunu görürsünüz.
Her çocuğun içinde keşfedilmek için haykıran bir ses vardır. Bazı çocuklarda bu ses oldukça yüksekken bazılarında yumuşak bir mırıltı hâlindedir. Anne ve babaların, eğitimcilerin bu sesleri dikkatli dinlemeleri gerekir.
Eğer bu sesler fark edilmezse çocukların yetenekleri ve ilgi alanları keşfedilemeden sönebilir. Belki aramızda çok iyi tenis oynayabilecek ya da müzik aleti çalabilecek arkadaşlarımız vardır. Ancak onlar hayatlarında bir kere bile raket tutmadıkları veya keman çalmayı denemedikleri için yeteneklerinin farkına varamamışlardır. Bu açıdan bakıldığında her çocuğun henüz bilinmeyen yeteneklerinin olabileceği kabul edilmelidir. Tabii ki bunu sadece kabul etmek yeterli değildir. Aşağıdaki röportajda olduğu gibi bu yeteneklerin keşfedilip kullanılması da gerekir.
ONUN YERİNDE OLSAYDIM…
Dünyada hiç bir insan bir başkasıyla aynı özelliklere sahip değildir. İnsan her şeyden önce kendine özgü yüz şekli, parmak izi, saç ve göz rengi ile başka insanlardan ayrılır. Aynı şekilde o insanın yetenekleri beğenileri ve kişilik özellikleri de diğer insanların özelliklerinden farklıdır.
FARKINDAYIM, FARKLILIKLARA SAYGILIYIM
Bir resmin veya gökkuşağının güzelliği çeşitli renklerin bir arada bulunmasıyla mümkündür.
Renkler gibi toplumu meydana getiren insanlar da farklı farklıdır. Kimi insanlar çok hareketliyken kimileri sakindir. Bazıları dikkatli ve özenli, bazıları dağınıktır. Çekingen insanlar olabileceği gibi girişken insanlar da vardır.
İnsanlar karakterleriyle olduğu gibi duygu ve düşünceleriyle de birbirlerinden ayrılır. Farklı hobilerle ilgilenebilecekleri gibi farklı spor kulüplerinin taraftarları da olabilirler. Farklı görüşleri savunup değişik hayat tarzlarını benimseyebilirler. İnsanlar arasındaki bu çeşitlilik doğal karşılanmalı ve bir zenginlik olarak görülmelidir. Başka bir ifadeyle her insan, diğer insanların kendisinden farklı duygu ve düşüncelere sahip olabileceği gerçeğini kabul ederek onlara saygı duymalıdır.
Sağlıklı insan ilişkileri ancak farklılıklara saygıyla kurulabilir. Çünkü insan, farklı insanları tanıdıkça onlardan yeni şeyler öğrenerek gelişir. Farklılıkları tehlike olarak değil eksiklerini tamamlayacak zenginlikler olarak görür. Böylece kendisini güvende ve daha güçlü hisseder. Bu nedenle kendimizde olmayan özellikleri kötü veya yanlış ilan ederek herkesin bizim gibi olmasını beklememeliyiz. Farklılıkları hor görmeye ve değiştirmeye hakkımız olmadığını bilerek insanların inançlarını ve düşüncelerini saygı ile karşılamalıyız.
İnsanlar farklılıklara saygı konusunda geçmişten bugüne önemli gelişmeler göstermiştir. Bununla birlikte yukarıdaki şiirde de belirtildiği gibi eksiklerini tam olarak gidermiş değildir. Oysa ırk, dil, din, cinsiyet ayrımı gözetmeksizin hangi düşünceden veya ülkeden olursa olsun her insan saygıya değer bir varlıktır. Bu nedenle insanların farklılıkları bir ayrışma ve baskı nedeni hâline getirilmemelidir. Hiçbir insan farklılıkları nedeniyle suçlanma, dışlanma, alay ve aşağılanmayla karşı karşıya bırakılmamalıdır. Unutulmamalıdır ki farklılıklara sahip olmak evrensel bir haktır ve her insan bunları özgürce yaşayıp ifade etme hakkına sahiptir.
İnsan duygu, düşünce ve karakteriyle olduğu kadar dış görünüşüyle de başka insanlardan ayrılabilir. Ancak bu ayrım insanlar arasında bir üstünlük veya eksiklik nedeni olarak görülmemelidir. Örneğin bedensel engelli bir insan aynı engeli bulunmayan birinin önünde veya gerisinde değildir. Çünkü bedensel engelli olmak bir eksiklik değil farklılıktır. Buna rağmen bedensel engelliler günlük hayatta ve iş ortamlarında zorluklarla karşılaşmaktadır.
Bazı insanların önyargılarıyla mücadele eden bedensel engelliler öyle başarılara imza atıyorlar ki diğer engellilerin moral ve ilham kaynağı oluyorlar. Böylece kendilerini dışlayan insanların kafalarındaki engelli algısının değişmesinde önemli rol oynuyorlar. Bu konudaki en güzel örneklerden biri 2017 yılında ülkemizde yapılan Avrupa Ampute Futbol Şampiyonası’nda yaşandı. Bu şampiyonada Ampute Futbol Millî Takımımız 41 bin kişinin izlediği final maçında İngiltere’yi 2-1 yenerek Avrupa şampiyonu oldu. Şimdi bu takımın bazı oyuncularını yakından tanıyalım.
Millî takımımızın oyuncuları kazandıkları başarıyla bedensel engelliliğin bir eksiklik değil sadece farklılık olduğunu göstermiş oldular. Onlar yaşadıkları olumsuzluklara rağmen en büyük tutkuları olan futboldan vazgeçmediler. İnançlı ve azimli çalışmalarının sonunda zafere ulaşarak ülkemize büyük bir sevinç ve gurur yaşattılar. En önemlisi de engelli insanların moralini yükseltip onlara özgüven aşıladılar. Bu nedenle hepimiz onlara teşekkür etmeliyiz. Ayrıca onların ve bütün engellilerin farklılıklarına saygılı olmalıyız.