SEYYİD SENUSİ HAZRETLERİNİN SİVAS’TAKİ HUTBELERİ
Büyük mücahit Şeyh Seyyid Ahmed Senusi hazretleri tarafından Sivas’ta Cami‑i Kebir’de verilen hutbeyi Sivas Lisesi Başmuallimi Naci ve Arapça Öğretmeni Ebu’l‑Fida İsmail el‑Ezheri Efendiler çevirmişler ve bütün Müslümanların bu güzel hutbeden istifade etmelerini temin amacıyla Sebilurreşad* mecmuasına göndermişlerdir. Kendilerine teşekkür ederiz. Mecmua sayfalarımızın darlığı yüzünden Şeyh Senusi hazretlerinin değerli hutbelerini aşağıda özet olarak veriyoruz:
Ey Müslümanlar! Allah yolunda, din uğrunda cihat, Cenab‑ı Hakk’ın sevdiği kuluna verdiği bir hazinedir. Mücahitlerin Allah katında o kadar büyük mevkileri vardır ki, hiçbir şeyle kıyas edilemez. Cenab‑ı Hak, mücahitler ordusunu, ilâhlığına izafe ederek “bizim ordumuz” diyor. Bu, ne büyük şereftir! Mücahitler için bundan büyük iltifat olamaz. Din uğrunda cihat edenleri Allah’ın yardımı ve zaferle de şu şekilde müjdeliyor:
“Muhakkak ki, ustun gelecek olanlar, ancak bizim ordularımızdır”. (Ve inne cundena lehumu’lgalibun) (Saffat Suresi 173)
Ey ümmetlerin en hayırlısı olan Müslümanlar! Allah sizi izzet, şeref ve yüceliğe davet ediyor. Sakın zillete düşmeyiniz. Esaret zincirlerini boynunuza geçirmeyiniz. Müslüman, yabancı egemenliği altında yaşamaz. Müslüman esaret altına girmez. Müslüman izzetten, bağımsızlıktan başka bir şey tanımaz. Kur’an‑ı Kerim’in, en başından itibaren bize öğrettiği budur. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) hayatının bütününde gördüğümüz gerçek de budur. Müslümanlık böyle kuruldu, böyle yükseldi. Müslümanlık yeryüzünden zulmü ve zilleti kaldırdı. Dünya üzerinde büyük bir inkılâp meydana getirdi. Kalpleri birleştirdi. Düşüncelere hürriyet verdi. Ruhlara yücelik bahşetti. Dünyayı nurla doldurdu. Bu sayede Müslümanlar ümmetlerin en hayırlısı olmak şerefine kavuştular, refah ve saadete erdiler, yeryüzünde adaleti tesis ettiler.
Kur’an‑ı Kerim’in en büyük gayesi, İslâm’ın izzet ve bağımsızlığıdır. Bunun için Cenab‑ı Hak, Müslümanları daima cihatla görevli kılmıştır. Müslümanlar cihattan
hiçbir zaman geri durmayacaklar, Allah yolunda her şeylerini feda edeceklerdir. Canlarıyla, başlarıyla mücadele vereceklerdir. Mallarını harcamaktan çekinmeyecekler, her türlü zorluklara göğüs gerecekler, her çeşit sıkıntıya katlanacaklar, yine de düşmana boyun eğmeyeceklerdir. Zillete razı olmayıp küfrün egemenliği altına girmeyeceklerdir.
Düşmanları istedikleri kadar çok olsun, Müslümanlar için korku yoktur. Müslümanlar için ümitsizlik yoktur. Düşmanların çokluğu, Müslümanların azmini artırıp imanlarını kuvvetlendirir. Müslümanlar ancak Allah’a dayanırlar ve O’na bel bağlarlar.
“O müminler için büyük bir ecir vardır ki, bir kısmı gelip de bunlara ‘düşmanlarınız sizi yok etmek için bütün kuvvetlerini toplamışlar, onlardan korkun’ dedikleri zaman, bu söz onları korkutmak şöyle dursun, Allah’a, Allah’ın yardımına olan imanlarını artırır da, ‘Allah bize yeter, biz O’na dayanırız, O’na bel bağlarız. O, ne güzel bel bağlanacak bir Kadiri Kayyumdur’derler”. (Ellezine kale lehumu’nnasu inne’nnase kad ceme‘u lekum fahşevhum fezadehum imanen ve kalu hasbunallahu ni‘me’lvekil) ( Ali İmran 173)
Ey Müslüman kardeşler! Sakın yabancı desiselerine kapılmayınız. Düşman, İslâm ülkelerine ancak küfür tohumlarını saçmak için gelir. Tek hedefleri, İslâm’ı mahvetmek, onun ismini ve şanını yeryüzünden kaldırmak içindir. Sakın süslü sözlerine aldanmayınız. Onlar aranıza tefrika sokarak sizin birlik ve beraberliğinizi parçalamak istiyorlar. Allah korusun, bu birliği bozduktan sonra vatanınızı istilâ edecek, sizi esir olarak kullanacaklardır. Düşmanın egemen olduğu yerlerde dinin kuralları ortadan kalkar, Kur’an‑ı Kerim’in hükümleri uygulanamaz olur, İslâm’ın mukaddes mabetleri yıkılır, ırzları ayaklar altına alınır, cemiyetleri dağılır, kalplerine zillet çöker, çevrelerini sefalet kaplar.
Uzaklara gitmeye hacet yok. Siz kâfirlerin zulmünü gözlerinizle gördünüz, kulaklarınızla işittiniz. İslâm için bu ne zillettir! İslâm için bu ne felâkettir! Hep hile ve entrika ile düşmanlar nice İslâm toprağını istilâ ettiler. Ne kadar Müslüman milletleri esaret boyunduruğuna soktular! Nice İslâm topluluklarını perişan ettiler. Dinin izlerini sildiler. İslâm’ın medeniyetini çöktürdüler. En nihayet saldırılarını bugün İslâm kalbine yönelttiler. Yüzyıllardan beri İslâmiyet’i tek başına himaye eden bu büyük devleti yıkmak için ellerinden gelen alçaklığı yapmaktan geri durmadılar. Müslümanların arasına türlü türlü fesat tohumları ektiler, tefrikalar soktular. Üzülerek belirteyim ki, Müslümanlar arasında düşmanın tuzaklarına düşecek ahmaklar ortaya çıktı. Düşmanın bu derece açık şekildeki kin ve düşmanlığına karşı insan nasıl aldanır?
Allah’a yüz binlerce şükürler olsun ki, bugün gerçek tecelli etti. Müslümanlar arasında büyük bir uyanış meydana geldi. Ümitler kesilmek üzere olduğu bir zamanda Allah Müslümanların kalplerine sükûnet verdi. Dağılmak üzere bulunan İslâm merkezi yeniden hayat buldu. Yok oldu sanılan bu büyük devlet, yeniden canlandı. Esaret boyunduruğuna girdi zannedilen Anadolu Müslümanları aslanlar gibi kükreyerek yine kahramanlık meydanına atıldı. Bu Cenab‑ı Hakk’ın büyük bir lütuf ve cömertliğidir.
Ey Anadolu’nun kahraman İslâm mücahitleri! Siz olmasaydınız İslâm binası yıkılırdı. Siz bugün Kur’an‑ı Kerim’i yaşatıyorsunuz. Her tarafınızı düşman sarmışken hiçbir şeyden yılmayarak gaza meydanlarında can veriyor, İslâm’ı müdafaa ediyorsunuz. Bu, ne büyük bir şereftir! Hak yolunda cihat eden, hak uğrunda sabredip sebat gösteren Müslümanlar mutlaka galip geleceklerdir. Allah’ın yardımı sizin üzerinizedir. Sakın düşmanların çokluğundan kalbinize korku girmesin.
“Kem min fietin kaliletin galebet fieten kesireten biiznillahi”. “Nice az sayıda bir birlik, Allah’ın izniyle çok sayıdaki bir birliği yenmiştir”. (Bakara suresi, 249)
Sizin dayanacak yeriniz Allah’tır. Allah ise hak yolunda cihat edenlerle beraberdir. Hem siz yalnız değilsiniz. Yüzlerce milyon Müslüman gözlerini size dikmiştir. Sizin sabrınız, düşmana karşı göğüs gererek metanet göstermeniz, bütün İslâm dünyasında bir uyanışa sebep olmuştur. Her taraftaki Müslüman milletler kımıldanıyor, bağımsızlıklarını müdafaa ediyor, üzerlerindeki zulüm ve küfür kâbusunu atmak için savaşıyor. Bütün İslâm dünyasında bu uyanışı, bu hareketi ortaya çıkaran sizin yiğitliğiniz, sizin kahramanlığınızdır. Siz İslâm’ın gözünün nurusunuz. Siz Allah’ın yardımına lâyık bir milletsiniz. Muhakkak İslâm galip gelecektir. Fetih ve zafer yakındır. Siz hak yolunda cihatta sebat ettikçe, bu güzel dinin hükümlerini uygulamakta kusur etmedikçe, Allah’ın gösterdiği doğru yoldan ayrılmadıkça emin olunuz ki, hiçbir kuvvet sizin birliğinizi bozamaz, güç ve kuvvetinizi yıkamaz, şevketinizi söndüremez.
Aman kardeşlerim, bu sabır ve sebatta devam ediniz! Sakın aranıza anlaşmazlık girmesin. Milletlere şevketini kaybettirip esaret altına sokan, tefrikadır, ihtilâftır. Hepiniz kardeşsiniz. Hepinizin çıkarları, mutluluğu ortaktır. Her hususta toplu hareket ediniz. Cemaatten ayrılmayınız. Tefrikayı, anlaşmazlığı düşmanlara bırakınız. Zaten onların arasına Allah düşmanlık sokmuştur. Onlar küfürleri sebebiyle bu düşmanlığı artırırlar. Siz Müslümansınız. Müslümanın hedefi, vahdettir, cemaattir. Cemaatten uzaklaşmak Müslümana yakışmaz. Düşmanı yenene kadar kılıçlarınızı kınına koymayınız. Güzel topraklarınızı düşmandan temizleyinceye kadar gaza meydanlarından ayrılmayınız. Bu yol hak yoludur, bu yol Allah yoludur. Dinin hükümlerine sarılınız. Kur’an‑ı Kerim’in emirlerini yerine getirip yasakladıklarından kaçınınız. Allah’ın, kendi ulûhiyetine işaret ederek galibiyetle müjdelediği “Allah Ordusu” (cund‑i ilâhî) olmaya çalışınız.
“Ve inne cundena lehumu’lgalibun”. “Bizim ordumuz, şüphesiz galip gelecektir”. (Saffât suresi, 173)
“Nasrun minallahi ve fethun karib”. “Allah’ın yardımı ve fetih yakındır.” (Saf suresi, 13)
“Huve’lHayyu la ilahe illa huve fed‘uhu muhlisine lehu’ddin, elhamdu lillahi Rabbi’lalemin”. “O, daima diridir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde dinde ihlâslı ve samimi kimseler olarak O’na dua edin. Her türlü övgü âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.”. (Mümin suresi, 65)
Ahmed Şerif Senusi’nin yakın çevresinden Seyyid Muhammed Zuvayy’ın Tarsus Yenice Tren İstasyonu’nda Mustafa Kemal Paşa ve eşi Latife Hanım tarafından uğurlanışı
(Nihat Azamat, “Senûsî, Ahmed Şerîf”, DİA, c. 36, Ankara 2009, s. 529)
*Hutbe: Sebilurreşad, “Seyyid Senusî Hazretlerinin Sivas’taki Hutbeleri”, cilt 19, sayı 474, Ankara 31 Mart 1337, s. 49‑50.
Dr. Öğr. Uy. Ahmet Zeki İZGOER, Medeniyet Bülteni • Nisan 2020 • Sayı 51