Skip to content
İslâm’a Göre Çocuk Ve Aile Eğitimi Neden Önemlidir?
İSLÂM’A GÖRE ÇOCUK VE AİLE EĞİTİMİ NEDEN ÖNEMLİDİR?
Çocuk terbiyesi, anne ve babaların en başta gelen vazifelerindendir. Çocuklarını güzel terbiye eden toplumlar, huzurun ve medeniyetin zirvesine ulaşırlar.
İslâm’ın yaşandığı bir aile içinde büyüyen çocuğun yetenekleri, iman istikametinde gelişip olgunlaşır. Bu sebeple İslâm’da aile terbiyesi üzerinde hassasiyetle durulmuştur. Çünkü ailede verilen terbiye kalıcıdır. O halde her Müslüman kadın çocuklarının dünya ve ahiret saadetlerini kazanmaları yolunda evlatlarına rehberlik etmelidirler. Zira çocuk ilk terbiye ve eğitimini annesinden alır. Çünkü baba ev halkının rızkını temin edebilmek için çalıştığından dolayı çocuklarıyla çok fazla vakit geçiremez. Fakat anne tabii olarak zamanının çoğunu ev içinde çocuklarının bakımı ve terbiyesi ile geçirir. Bu nedenle Üstad Hasan el-Bennâ bakın bu durumu ne güzel ifade ediyor; “Kadın toplumun yarısıdır. Hatta toplumun hayatında en büyük etkiye sahip olan taraftır. Çünkü, kadın yeni nesilleri oluşturan ve yetiştirmekte olan, toplumu şekillendiren ilk öğretmendir. Bir milletin yaşantısı, toplumun yönelişi, çocuğun annesinden aldığı bilgi ve terbiyeye bağlıdır (1).” Dolayısıyla iyi yetişmiş bir anne mekteptir. Misal; doğumdan itibaren bebekler taklit etme yeteneği ile doğarlar. Namaz kılınan bir ortamda yetişen çocuklar, anne-babalarını namaz kılarken gördüklerinde yanlarına durup secdeye kapanırlar; bu ibadetin ne anlama geldiğini bilmeden onların davranışlarını taklit ederler. Böylece namazın yemek, içmek, uyumak gibi gerekliliği çocuğun bilinçaltına işlenmiş olur. Bu nedenle çocuk eğitiminin en önemli unsurları, çocuğa doğru bir yaşantı ile iyi bir aile ortamında örnek olmak ve uygun eğitim metotları kullanarak çocuğu bilinçlendirmektir.
Unutmayalım ki, çocukların kalpleri temiz ve kıymetli bir cevher gibidir. Adeta mum gibi, her şekli alabilir. Temiz bir toprak gibi düşünün çocuğun kalbini. O temiz toprağa hangi tohum ekilirse onun mahsulü alınır. Dolayısıyla çocuk neye meylettirilirse, oraya yönelir. Hayra yönlendirilen her çocuk hayır üzere yetişeceği gibi, yanlışa yönlendirilen her çocuk da şer üzere yetişir.
Öyleyse, Ey anneler-babalar! Çocuklarınızı sevgi ve merhamet üzerine yetiştirin. Onları önce siz sevin ve böylece sevmeyi öğretin. Merhamet etmeyi, paylaşmayı, adil ve dosdoğru olmayı öğretin yaşantınızla… Çocuklarınızı sürekli eleştirmeyin, onlara güvenin; önemseyin onları ve düşüncelerini. Onlarla vakit geçirmeyi ertelemeyin. Konuşmalarına izin verin zira susturulan hiçbir çocuğun bağrına Kur’ân-ı yerleştiremezsiniz. Allah’tan korkun ve çocuklarınızı emanet bilin ve emanetlerinizi Allah’a güzelce teslim edeceğiniz güne kadar çocuklarınıza karşı titizlikle sorumluluklarınızı yerine getirin. Çünkü siz onları ihmal ederseniz, başkaları sahip çıkmaya başlar.
Bir kadın için en önemli makam ve kariyer anne olmaktır. Kadın, çocuk sahibi olduktan sonra iş hayatının yoğunluğundan evladını ihmal edemez. O evinin hanımı, çocuğunun annesi ve öğretmenidir artık. Çocuğunu bakıcılara emanet edip evladını anne sıcaklığından ve sevgisinden mahrum bırakmamalıdır.
Hem iyi yetişmiş, güzel ahlâklı bir nesil beklentisi içindeyiz. Hem de yuvalarımızdan bir hayli uzağız. Hayır! Bu doğru değil. Emellerimiz ve amellerimiz aynı yönde olmalı ki biz beklenen İslâm ahlâkı ile yetişmiş temiz nesil ile aynı toplumda beraber yaşayabilelim. Zaten hiçbir bilinçli anne dokuz ay boyunca karnında heyecan ve muhabbetle taşıdığı evladının doğduktan sonra başıboş bırakılmaktan dolayı yanlışa sürüklenmesini istemez. Hangi merhametli anne, yavrusunun cehennem yakıtı olmasını ister? Bu soruya her Müslümanın cevabı bellidir. Kimse çocukları için cehennem ateşini istemeyecektir. O halde çocuk yetiştirirken izlediğiniz yol, bu cevabınızı destekler nitelikte olmalıdır. Eğer siz gerçekten hayırlı bir anne olmak istiyorsanız ve hayırlı evlatlar yetiştirmek istiyorsanız öncelikle kendiniz Allah’a karşı dosdoğru olmaya gayret etmelisiniz. Sonra yavrunuzu doğurduğunuz andan itibaren ölünceye kadar yüreğinizde titizlikle taşımaya çalışmalısınız. Sahih bir hadiste şu ifadeler geçmektedir:
“Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürünüzden mesulsünüz. İmam çobandır ve sürüsünden mesuldür. Erkek ailesinin çobanıdır ve sürüsünden mesuldür. Kadın, kocasının evinde çobandır ve sürüsünden mesuldür. Hizmetçi, efendisinin malından sorumludur ve sürüsünden mesuldür (2).
Sorumluluklarını yerine getirmeye çalışan saliha anne, ilahi kudretle genişletilmiş bir rahmet kucağıdır. Yazıda ziyadesiyle “anne” üzerinde durmaya çalışmaktayım. Çünkü İslâm dini, saadet tohumlarını annelerin gönüllerine bırakmıştır. Annelik kolay bir sorumluluk olmadığı içindir ki, cennet annelerin ayağı altına serilmiştir. Şunu da belirtmeden geçmeyelim. Eğer sağlam akideye sahip bir yuva kurmak istiyorsak ve o yuvada hayırlı bir nesil yetiştirmek istiyorsak eş seçimimizi muttaki olandan yana yapmalıyız. Genç kızlar ve genç delikanlılar evlilik kararı alacakları zaman muhakkak ileride sahip olacağını düşündüğü evlatlarına saliha anne veya salih baba adayı bulmaya çalışmalıdır. Çünkü bizlerin hedefi; Müslüman fert, Müslüman aile ve Müslüman toplumdur. O halde İslâmî bir toplumda yaşamak istiyorsak öncelikle kendimizi ve ailemizi İslâm’ın eğitim ve öğretim metoduna göre yetiştirmeliyiz. Zira dini inançlara ve ahlâkî değerlere önem veren toplumlarda, suç oranlarının daha düşük olması ve insanların psikolojik desteğe daha az ihtiyaç duymaları, dini inanışların hayatımıza kattığı manaların ölçülebilir bir yansımasıdır. Bununla beraber dini inanışlara ve ahlâkî değerlere önem vermeyen toplumlarda da suç oranı yüksek olmakla beraber insanların çok fazla psikolojik desteğe ihtiyaç duyduklarını gözlemleyebiliyoruz. Öyleyse Ey anneler-babalar! Allah’ın şu uyarısına kulak verin:
“Ey iman edenler! Yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden kendinizi ve ailenizi koruyun. Ateşin başında sert ve şiddetli, Allah emrine karşı gelmeyen, verilen emirleri olduğu gibi yerine getiren melekler vardır (3).”
Şehadet TAŞ
Kaynakça
1) Hasan el-Bennâ, Risâleler, Müslüman Kadın.
2) Buhârî, 5200; Müslim, 1829.
3) Tahrîm Suresi, 6.