Nesillerin İfsadı: Eşcinsellik

Nesillerin İfsadı: Eşcinsellik

Doç. Dr. Süleyman Turan

İnsan, fizyolojik açıdan organlar, duygular, ihtiyaçlar, dürtüler, biyolojik imkânlar ve sınırlamalar bütününden oluşan bir varlıktır. Cinsellik denildiğinde ilk akla gelen biyolojik olarak cinsel organlar ve hormonlarla belirlenen kadın ve erkeğe ait cinsiyet özellikleridir. Kişinin cinsel ve duygusal ilgi ve isteği/yönelimi karşı cinse dönük olabildiği gibi kendisiyle aynı cinsten kişilere dönük de olabilmektedir. Bu bağlamda heteroseksüellik (heterosexuality), biseksüellik (bisexuality) ve eşcinsellik (homosexuality) olarak isimlendirilen üç çeşit cinsel yönelimden söz etmek mümkündür. Duygusal ve cinsel anlamda karşı cinslerden hoşlananlara heteroseksüel; hem karşı cinse hem de kendi cinsine ilgi duyanlara biseksüel; sadece kendi cinsine yönelenlere ise homoseksüel ya da eşcinsel denir. Homoseksüel kelimesi aynı cinsler arasındaki duygusal ve cinsel eğilim ve eylemi ifade etmekle birlikte günümüzde yaygın olarak erkek eşcinsellere gönderme yapmak için gey, kadın eşcinseller için ise lezbiyen sözcüğünün kullanıldığını hatırlatmak gerekir.1

Bilindiği üzere dinler, insanoğlundan tabiatında var olan cinsel istek ve arzularını görmezden gelmesini değil, meşru yollarla ve belli sınırlar içerisinde gidermesini ister ve adeta meydan okurcasına bu sınırların zorlanmasını ve hatta dışına taşılmasını cinsel sapma/ sapkınlık olarak görür. Bu çerçevede homoseksüellik/eşcinsellik, ensest, zoofili ve pedofili dinlerin cinsel sapma olarak nitelediği ve ağır cezalar öngördüğü eylemler olarak karşımıza çıkmaktadır.

Tarihte farklı cinsel yönelimleri olan bireyler çoğu toplumda hasta ya da sapkın olarak algılanmış, eşcinsel ilişkiler yasaklanmış ve hatta çeşitli şekillerde cezalandırılmıştır. Örneğin MS 390 yılında İmparator Valentinian, eşcinsellerin yakılarak öldürülmelerini; VI. Yüzyılda İmparator Jüstinyen ise eşcinsellere işkence edilmesini, kötürüm bırakılmalarını ve halkın önünde teşhir edilmelerini emretmiştir. Yine çok değil 40 50 yıl öncesine kadar eşcinsellik, birçok Batı ülkesinde hapis cezası öngörülen bir suç olarak kabul edilmiştir. Hindistan’ın kuzeyindeki ve Güney Amerika’daki bazı topluluklar ile Asya, Afrika ve Pasifik Okyanusu’nun çeşitli bölgelerinde eşcinsel ilişkilere daha ılımlı yaklaşıldığı ve hatta onaylandığı anlaşılmakla birlikte Aztekler, İnkalar ve Avrupa dışındaki diğer çoğu kültürde eşcinselliğin yasaklandığı ve halk tarafından kabul görmediği söylenebilir.2

Yine bilindiği üzere Avrupa kültürünün hâkim dinlerindeki temel cinsellik modeli daima heteroseksüellik olmuş, pratikte önüne geçemeseler de İslâm3, Hıristiyanlık4 ve Yahudilik5 teorik olarak eşcinsellik gibi eğilimleri yasaklamış ve ağır cezalar öngörmüştür. Sodom ve Gomore örneğinde olduğu gibi bazen bu cezalandırma toplumların helak edilişi şeklinde karşımıza çıkmıştır.

Bu noktada eşcinselliğin sapkın bir eylem olarak değerlendirilerek üstüne basa basa yasaklanmasının sebebi/ hikmeti ne olabilir sorusu akıllara gelmektedir. Kaynaklara bakıldığında bu hususta çeşitli gerekçelere işaret edildiğini görmekteyiz. Bunların başında eşcinselliğin, kadın ve erkeğin cinsel tabiatı ve yaratılışına aykırı bir yönelim olarak insanın şerefini/yüceliğini alçaltan sapkın bir eylem olduğu gerçeği gelmektedir. Daha önce de işaret edildiği üzere, erkek ve kadına verilen cinsel duygu ve davranışın amacı insan neslinin devamını sağlamaktır ve bu ancak aile kurumu içerisinde ve meşru ilişkilerle sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilebilir. Eşcinsel eğilim ve ilişkilerde üreme organlarının bu doğrultuda kullanılmaması dolayısıyla özelde eşcinsel bireyin ve ailesinin geleceği etkilendiği gibi bu tür ilişki ve eylemler nesillerin çoğalması ve devamını da engellemektedir. Bu noktada çeşitli gerekçelerle bazı topluluklarda eşcinsellik yasağının erkeklere has kılınması, lezbiyen ilişkilere ise daha ılımlı yaklaşılmasının netice itibariyle sonucu değiştirmediği bir vakıadır. Eşcinsel eğilimler taşıyan kişinin evli olması halinde karısını/kocasını ve ailesini terk etme yoluna gitmesi ve bir şekilde yine aile kurumuna zarar vermesi gerekçeler arasında zikredilmektedir.6

Modern dönemde düzenledikleri yasalarla çeşitli ülkelerin eşcinsel bireylere askere gitme, evlenme, sperm bankalarını kullanma, evlat edinme ve evli heteroseksüel çiftlerle aynı miras hakkına sahip olma gibi birtakım haklar sağlamasının meseleyi daha farklı boyutlara taşıdığı ve dinsel, ahlâkî, toplumsal ve psikolojik çeşitli problemlere yol açtığı da unutulmamalıdır.

Yirminci yüzyılın son çeyreğine kadar eşcinsellik, cinsel bozukluklardan biri olarak görülürken sivil toplum örgütleri ve aktivistlerin baskısıyla önce 1973 yılında Amerikan Psikiyatri Derneği, ardından da 17 Mayıs 1990 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü eşcinselliği ruhsal hastalıklar listesinden çıkarmıştır.7 Bir hastalık olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği günümüzde hâlâ tartışılmaya devam etmekle birlikte, bilim alanında eşcinselliği bir hastalık veya sapkınlık olarak niteleyecek her türlü tezin önünün büyük oranda kapatılmış olduğu da bir vakıadır.8

Cinsellik konusundaki çalışmalarıyla tanınan Amerikalı profesör Dagmar Herzog’un yerinde tespitiyle bir “cinsellik çağı”9 olan yirminci yüzyıl (ve hatta buna içinde bulunduğumuz yüzyılı da dahil edebiliriz) cinsel alışkanlıkların ve tutumların giderek özgürleştiği bir zaman dilimini akla getirmektedir. Nitekim evlilik öncesi cinsel ilişkinin yaygınlaşması, evliliğin cinsel ifadenin en önemli çerçevesi olmaktan çıkması, doğum kontrol yöntemlerinin artması, kürtajın yasallaşması, reklamcılık ve pornografide uyarıcıların her alana nüfuz etmesi ve eşcinsellerle ilgili gelişmeler söz konusu nitelemeyi her açıdan anlaşılır kılmaktadır. Özelde konumuzla ilgili istatistikler incelendiğinde yaşanan değişim net bir şekilde anlaşılmaktadır. Bu konuda bir örnekle yetinmek istiyoruz. Pew Research Center tarafından ABD’de gerçekleştirilen bir ankete göre 2001 yılında eşcinsellerin evliliğine karşı çıkanların oranı % 35 evet oyuna karşı % 57 hayır iken; 2017 yılında evet diyenlerin oranında dikkate değer bir artış yaşanmış ve söz konusu sonuç % 32 hayır oyuna karşı % 62 evet şeklinde tam tersi bir değişiklik göstermiştir.10 Eşcinsellik konusunda istatistiklerin işaret ettiği ılımlı bakışa karşın dünya genelinde yaygın bir şekilde homofobik11 tutum ve davranışların sergilendiği görülmektedir. Ülkemiz açısından bakıldığında, yapılan araştırmalar Türk insanının % 78’inin eşcinselliği reddettiğini; % 85’inin de eşcinsel bir komşu istemediğini göstermektedir. Bu tavır, Türk kültürünün bir hayli geleneksel, ataerkil ve otoriter aile yapısıyla bağlantılı yorumlanmaktadır.12

Günümüzde belli çevreler tarafından insan olmayı öne süren, kadın-erkek rollerini bir kenara bırakarak cinsiyetten bağımsızlaşmayı öğütleyen birtakım söylemlerle cinsiyetsiz toplum yaratma projesi gündeme getirilmektedir. Bu doğrultuda cinsiyetsiz bebek ve oyuncakların yaygınlaştığına ve maalesef bunların Müslüman ailelerin evlerine kadar girebildiğine, ayrıca aynı algıya hizmet ettiği anlaşılan ve gençler arasında oldukça yaygın olan Güney Kore menşeli BTS gibi birtakım müzik gruplarının gençleri olumsuz etkilediğine şahit olmaktayız.13

Yine sinemada insanları eşcinselliğe özendirme konusunda bir tutum dikkatleri çekmektedir. 23 Haziran 2017’de Türkiye’nin ilk eşcinsel temalı komedi filmi Tatlı Şeyler Türk izleyiciyle buluşturuldu. İki eşcinselin bir yanlışlık sonucu ellerinde kalan 8 aylık bir bebekle başlarından geçenlerin konu edildiği filmde, arka planda eşcinsellerin aile olabilme imkânının masaya yatırıldığı görülmekte ve bir sempati uyandırma çabası dikkatleri çekmektedir. Yine 190’dan fazla ülkede milyonlarca ücretli kullanıcının farklı türlerde ve dillerde platformların gençleri uyuşturucu ve eşcinsel ilişkilere özendirdiği bilinmektedir. You Me Her, Gypsy, Kent Masalları, Şeytan Tüyü, 4th Man Out, To Each, Her Own ve Grace and Frankie Netflix’te yer alan söz konusu yapımlardan sadece birkaçıdır. Benzer vurguların dikkat çektiği İspanya yapımı bir soygun ve suç dizisi olan La Casa de Papel’in yeni sezon bölümlerinin yayınlandığı ilk günden itibaren ülkemiz izleyici kitlesi arasında ilk sıralarda yer aldığını, son olarak 24 Nisan 2020’de izleyiciyle buluşan Netflix’in Türk yapımı gençlik dizisi Aşk 101’in de benzer iddialarla çeşitli tartışmalara14 yol açtığını hatırlatmak istiyoruz. Son olarak ülkemizde milyonlarca Türk gencinin takip ettiği, eğlence sektörüne hizmet eden bazı sosyal medya fenomenlerinin de eşcinsel eğilimli olduğuna ve bu durumu sempatik gösterme gayretiyle sergiledikleri davranışlara dikkat çekmek istiyoruz. Neticede Yasin Aktay’ın da işaret ettiği üzere, bugün özellikle eşcinselliğin toplumsal dokuyu nasıl tahrip ettiğine, aile hayatını nasıl yok ettiğine ve neticesinde ekini bozduğuna dair bir yığın alamet söz konusudur. Daha da önemlisi eşcinselliğin, hor görülen eşcinsellerin basit hak-hukuk özgürlük meselesi olmaktan çıkarak başka insanların hayatlarına, normlarına, inançlarına müdahale edecek boyuta geldiği ve bir anlamda eşcinsel despotizme dönüştüğü söylenebilir.15

Yukarıda bir kısmına işaret edebildiğimiz bütün bu gelişmeler, bugün özgürlük adına izin verilen ya da göz yumulan birtakım hususların, yapılan tercihlerin ve sergilenen davranışların yol açtığı ahlâkî yozlaşma ve gelecek nesiller üzerinde yaratacağı öngörülen ya da öngörülemeyen olumsuz sonuçlara yönelik birtakım tedbirlerin alınmasının ne denli önemli olduğunu bizlere tekrar hatırlatmaktadır. Nitekim Ramazan ayının ilk cuma günü, 24 Nisan 2020 tarihinde verdiği hutbede Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, birtakım hastalıkları beraberinde getirmesi ve nesli çürütmesi nedeniyle evlilik dışı ilişkiler ve eşcinselliğin İslâm dini tarafından yasaklandığını ve lanetlendiğini ifade ederken bu noktaya dikkat çekmeye çalışmıştır. Ancak hemen akabinde Ankara Barosu tarafından yapılan ve Diyanet İşleri Başkanı’nın insanlığın bir kesimini nefretle aşağılayıp kitlelere hedef gösterdiğini iddia eden, bunu yaparken İslâm dinini tahkir eden basın açıklamasıyla eşcinsellik yeniden ülke gündemine oturan ve tartışılan bir mesele haline geldi.

Netice itibarıyla hâlihazırda var olan sosyolojik ve psikolojik realite göz önüne alındığında, ortaya çıkan ya da çıkabilecek sorunların mutlak manada bertaraf edilmesini beklemek fazlasıyla iyimser bir tavır olabilir. Ancak meseleyi daha geniş bir perspektiften ele alıp din, kültür, aile, özgürlük, hukuk ve insan hakları gibi boyutları da hesaba katarak sürdürülebilir bir yol haritasının belirlenmesi, bize bu sorunun toplumsal bölünmeyi derinleştirmesinin bir miktar önüne geçme fırsatı sunabilir.

Gayet tabii mesele ele alınırken parçacı yaklaşıp sadece eşcinselliğin değil, aksine daha geniş anlamda cinselliğin kapsam ve sınırlarını, gizlilik ve âşikârlığını da makul ölçüde tartışmak gerekir. Belki bunun için cami, aile ve okul işbirliği ile çocukluktan itibaren biyolojik cinsiyet farkındalığının güçlendirilmesi ve çocuklara uygun bir şekilde sağlam bir cinsel kimlik eğitimi verilmesi mevcut kaygıları ortadan kaldıracak ve engellenmesi neredeyse imkânsız olan eşcinsellik propagandasına karşı güçlü bir bariyer oluşturacaktır

 1 Kavramların kullanımı ve taşıdıkları anlamlara dair geniş bilgi

için bkz. Wayne R. Dynes (ed.), Encyclopedia of Homosexuality, (Garland Publishing, 1990); Zeki Karataş, “Eşcinselliği Anlamak:

Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar”, Sınırlarda Dolaşmak: Dinlerin Eşcinselliğe Bakışı, ed. Süleyman Turan, (İstanbul: Okur Akademi, 2018), 27-28.

2 Geniş bilgi için bkz. Sabine Lang, “Homosexuality/ Homoeroticism”, Brill Dictionary of Religion, ed. Kocku von Stuckrad, (Leiden: Brill), II, 878-880.

3 Konuya ilişkin bazı ayetler: Ankebût 29/28-30; A’râf, 7/80-81; Enbiyâ, 21/74-75; Şuarâ, 26/161-174. İslam, Yahudilik, Hıristiyanlık ve diğer dinlerde eşcinselliğe bakış konusunda geniş bilgi için bkz. Süleyman Turan (ed.), Sınırlarda Dolaşmak: Dinlerin Eşcinselliğe Bakışı, (İstanbul: Okur Akademi, 2018).

4 Romalılar 1:27; 1. Korintliler 6:9.

5 Levililer 18:22, 30:13.

6 Bkz. Norman Lamm, “Homosexuality in Judaism”, The Encyclopedia of Judaism, eds.: Jacob Neusner, Alan J. Avery-Peck and W. Scott Green, (Leiden and Boston: Brill, 2005), II, 1054; Steven Greenberg, Wrestling With God & Men: Homosexuality in Jewish Tradition, (Wisconsin: The University of Wisconsin Press, 2004), 147-159.

7 Nitekim 2004 yılından itibaren her 17 Mayıs tarihinin, Uluslar arası Homofobi ve Transfobi Karşıtlığı Günü (International Day Against Homophobia and Transphobia) olarak dünya genelinde çeşitli etkinliklerle kutlandığı görülmektedir. Bilgi için resmi siteye bakılabilir. Bkz. https://may17.org/ (Erişim 30.04.2020).

8 Yasin Aktay, “Eşcinsel Despotizm”, Yeni Şafak, 02 Mayıs 2020,www.yenisafak.com/yazarlar/yasinaktay/escinseldespotizm-2055003 (Erişim 02.05.2020). Bu noktada biz yapılan bir tasnifi ve değerlendirmeyi de dikkatlere sunmak istiyoruz. Bazı araştırmacılar eşcinselleri; 1) gerçek eşcinseller 2) geçici eşcinseller, 3) heteroseksüel ilişki tercih etmelerine rağmen bunu gerçekleştiremedikleri için kendi cinsine yönelenler, 4) eşcinselliği kullanan faydacılar, 5) durumlarını bir ideolojiye dönüştürenler, 6) bütün cinsel yönelimleri tecrübe eden meraklılar şeklinde altı kategoriye ayırarak eşcinsellerin hepsinin aynı görülemeyeceğini ve tedavi sürecinin sadece hasta olarak kabul edilebilecekler için öngörüldüğünü ileri sürmektedir. Bkz. Lamm, “Homosexuality in Judaism”, II, 1060-1061.

9 Dagmar Herzog, Avrupa’da Cinsellik, çev. Zeynep Yılmaz, (İstanbul: Doğan Kitap, 2011), 9, 175.

10 Bu ve benzeri diğer istatistikler için bkz. Süleyman Turan, “Günah ve Özgürlük İkileminde Genel Panaroma”, Sınırlarda Dolaşmak: Dinlerin Eşcinselliğe Bakışı, ed. Süleyman Turan, (İstanbul: Okur Akademi, 2018), 10-14.

11 “Homofobi”, eşcinsellere ya da eşcinselliğe karşı duyulan nefret, irrasyonel korku, hoşnutsuzluk düşmanca tutum ve davranışlar olarak tanımlanır. Sıfat olarak “homofobik” şeklinde kullanılmaktadır.

12 Bkz. İrem Metin Orta, Selin Metin Camgöz, “Türkiye’de Yapılan Homofobi Çalışmalarına Genel Bir Bakış”, DTCF Dergisi

58/1 (2018), 412-413.

13 İhsan Aktaş, “Cinsiyetsiz Toplum Proejesi”, Fikirname, https:// fikirnamedergi.com/2020/02/cinsiyetsiz-toplum-projesi/ (Erişim 30 Nisan 2020).

14 https://lgbti.org/netflixin-yeni-dizisi-ask-101de-escinsel-karakter/ (Erişim 02.05.2020).

15 Aktay, “Eşcinsel Despotizm”.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir