Helikopter Anne Babalar!
Adeta helikopter gibi çocukların üzerinde dolaşan anne babalar… Şüphesiz bütün bu davranışları yaptıran, ‘onları en iyi şekilde koruyoruz ve iyi niyetle yapıyoruz’ duygusu. Ancak dikkatimizden kaçan bu tarz bir koruma, çocuklara verilen en büyük zarardır.
Kelebek dahi kozasından kendi gayretiyle çıkmaktadır ki, uçabilsin. Şayet kozadan çıkmasına dışarıdan yardım için müdahale edilirse, değil uçması, hayatta kalması bile mümkün değildir.
Bir çocuğun öğretim hayatı başladığında, eğitimci ve öğretmenlerin en büyük şikâyetleri velilerin ilgisizliğidir. Veli toplantılarına hiç gitmeyen veliler biliriz. Sanki okula kayıt yaptırdıktan sonra velilik görevi bitmiştir. Bir şey yolunda gitmediğinde is, konunun sorumlusu çok çabuk bulunur.
Bu durum çocuklar için nasıldır acaba? Anne babası tarafından eğitim ve öğretim hayatı çok da dikkate alınmayan çocuklar için özellikle. Birey olma yolunda tek başına bırakılmış çocuklar…
Başarılı olduklarında kendileri ile gurur duyulduğunu hissedemeyen, başarısız olduklarında sebebi araştırılmayan ve bunun düzelmesi için gayret edil(e)meyen çocuklar… İlgilerine ve de bilgilerine başvurabilecekleri ebeveyni olmayan çocuklar… Netice itibarı ile birey olma yolunda, velisi tarafından yalnız bırakılan çocuklar… Kendilerini önemsiz, değersiz hissederler ve içerlerler. Sevilmediklerini ve kıymet verilmediklerini, gönüllerinin bir yerlerinde iz bırakacak şekilde hissederler. Bu iz ise çocuğun kendine olan güven duygusunu doğrudan etkiler ve şahsiyet gelişiminde olumsuz olarak kendini gösterir.
Çocuğun kendine güven duymasını sağlayan önemli unsurlardan biri de hiç şüphesiz onlara güvenmektir. Düştüklerinde kalkabileceklerine güvenmek… Büfeden tek başına alışveriş yapabileceğine güvenmek… Ekmek alabileceklerine güvenmek… Derslerini yapabileceklerine, eşyalarını düzenleyebileceklerine, çantasını sınıfa kadar taşıyabileceklerine ve hatta ne giyebileceği konusunda karar verebileceklerine güvenmek. Ne zaman doyduğunu bilebileceğine güvenmek… Zira güven duymanın beraberinde sorumluluk taşımayı da öğrettiğini çoğu kere unutuyoruz. Güvenilen çocuk sorumluluklarını üstlenir, sorumluluklarını üstlenen çocuk da önemsendiğinin farkına varır ve bir birey olarak kendisini gösterme ve ispat etme imkânı bulur. Böylelikle hayatı tanıyarak ve içinde aktif olarak yer alıp kendine güvenmeyi öğrenir ki, bu durum şahsiyet kazanımında çocuğu doğrudan etkileyen bir husustur. Bu şekilde kendini koruyabileceği yeteneklerinin ve beceri kazanımının gelişmesinde önemli bir adım atılmış olur.
Çocuklarımızın eğitimlerine önem vermek, onların üzerinden tüm sorumlulukları almak anlamı taşımamalıdır. Öyle bir noktaya geldi ki çocuklarımız artık nasıl davranacaklarını dahi bilemez oldular. Bir misafire “hoş geldin” demekten aciz, telefona çıktığında kendisini tanıtmaktan çekinen ve neyi nasıl yapacağını sürekli başkalarının hatırlatması gereken bir duruma geldiler. Zira hep bir şüphe ve hep bir güvensizlik içinde onlara ne yapmaları gerektiğini sürekli bildiren ebeveynler çoğaldı. Âdeta helikopter gibi çocukların üzerinde dolaşan anne babalar… Şüphesiz bütün bu davranışları yaptıran, onları en iyi şekilde koruyoruz ve iyi niyetle yapıyoruz duygusu. Ancak dikkatimizden kaçan bu tarz bir koruma, çocuklara verilen en büyük zarardır. Zira bu aşırı korumacılık ile çocuklarımızın hayata nasıl hazırlanabilecekleri gözümüzden kaçmaktadır. Daha düşmeden tutulan, kavga etmeden hep barışık bir hayat yaşaması beklenilen, oynasın diye oyuncağı elde hazır bekletilen, ağlamasına dahi fırsat verilmeyen çocuklar; bu çok sıradan olan olaylar ile aslında daha sağlıklı, psikolojik ve fizyolojik açıdan güçlü ve hayata karşı güvenli yetişebilirler.
Muhakkak ki hızla değişen dünyada tehlikeler de büyümektedir. Çocuklarımızın eskiye nazaran daha çok korunmaya ihtiyaçları vardır. Bu korumayı, onları güçlü şahsiyetler olarak yetiştirmek olarak tanımlasak; aslında hem anne babaların yükü hafifleyecek hem de çocuklarımız kendi kendilerine yetebilecek, ayakları üzerinde durabilecek, sorunlarını çözebilecek beceriler kazanabilecek, zaman içinde doğru ile eğriyi ayırt edebilecek noktaya gelebileceklerdir.
Değilse, yetiştiğinde kendinden emin olmayan, ailesini dahi idare edemeyen, kararlar alamayan, sürekli endişe içinde ve hayatın içinde hırpalanmaya mahkum, acımasız dış dünyada yutulmaya hazır bir nesil ile karşı karşıya kalacağız. Zira hiçbir ebeveyn çocuklarını ebediyen koruyamaz. Kelebek dahi kozasından kendi gayretiyle çıkmaktadır ki, uçabilsin. Şayet kozadan çıkmasına dışarıdan yardım için müdahale edilirse, değil uçması, hayatta kalması bile mümkün değildir. Bunun için çocuklarımızı yarınlara hazırlamalıyız. Ne ilgisini ve desteğini üzerinden çekmiş, “Saldım çayıra Mevla’m kayıra” davranışı sergileyen velilerden, ne de âdeta bir helikopter gibi onları sürekli gözetim altında tutan, her şeyini kontrol eden ve ne hissedeceklerine varana kadar çocuklarının ellerinden tüm sorumluluğu alan velilerden olmalıyız. Her şey kararında güzeldir. Güvenli ortamlar sunmak, çevresine güven duyan ebeveyn modelini sergileyip güven vermek, güven içinde yetişen güvenli nesilleri ortaya çıkaracaktır.
Hülya Akbur Çakır, Çocuğumu Yetiştirirken