KEKEMELİK
Kekemelik; konuşma akıcılığının bozulduğu, birtakım ses ve hecelerin tekrar edildiği, seslerin uzatıldığı bir konuşma bozukluğudur. Bu tıbbi sorun; dudak şapırdatma, boğaz temizleme gibi davranışların da eklenmesiyle kompleks bir bozukluk hâline gelebilmektedir. Bunların yanı sıra kişi, çıkaramayacağını düşündüğü seslerle ilgili kelimeleri kullanmak istememekte ve konuyu anlatmakta zorlanmaktadır. Her zaman aynı düzeyde gitmeyen kekemelik, kimi zaman azalıp kimi zaman çoğalmakta, kişi strese girdiğinde iyice artmakla birlikte rahat olduğu ortamlarda konuşurken ya da şarkı söylerken kaybolabilmektedir.
Kekemelik; en çok çocukluk çağlarının hastalığı olup erişkinlerde ortaya çıkıyorsa, bu çocukluk çağlarındaki kekemeliğin kronik bir hâl alması ile gözlenebilmektedir. Kekemelik bazı çocuklarda genetik olmakla birlikte ailede de kekemelik öyküsü saptanabilmektedir. Bunun yanında doğum travmaları, zeka gelişimindeki yetersizlikler, kardeş doğumu, korkma, aşırı üzüntü ve diğer stres dolu yaşantılar da o güne kadar olan sorunsuz konuşma akışkanlığını bozabilmektedir. Konuşmayı sağlayan ses tellerinin kaygı ile kasılması ve spazmı sonucunda yeterince gevşeyip farklı sesleri çıkaramaması, bir sesten öbür sese geçişi zorlaştırması sonucunda tekrarlar oluşmakta ve kelime tam olarak söylenemediği gibi, o kelimeden sonraki kelimeye geçiş de zorlaşmaktadır. Bu durum konuşmanın akıcılığını bozduğu gibi, bunu aşabilmek için kişi birtakım tikler geliştirmekte, bu tikler de var olan durumu daha da içinden çıkılmaz hâle getirmektedir. Kekelemeye başlamadan önce çok fazla sorun yaşamayan çocukların konuşmada zorlanmaları ile birlikte konuşamadıkları zaman öfkelendikleri; başlarda gayret edip konuşmalarını düzeltmeye çalıştıkları hâlde sonraları konuşmak istemedikleri, kendilerine güvenlerini kaybettikleri, arkadaşlarının arasına girmedikleri, mümkün olduğu kadar konuşmaktan kaçındıkları ve sorulanlara en az kelime ile cevap verip konuşmaktan uzaklaşabildikleri görülmektedir.
Bu çocuklar sınıfta kalkıp söz almak istememekte, söz verilirse de konuşmayı kısa tutmaya çalışmaktadırlar. Sosyal ortamlara girmekten kaçınmakta, bu sebeple televizyon ve bilgisayara daha çok düşmekte, konuşma gerekmeyen ortamlarda bulunmak istemektedirler. Arkadaşları alay ettiği için okula gitmek istememekte, gitseler de dikkat çekmemeye çalışmakta, kendilerine yakınlık gösteren bir iki arkadaş bulup onlarla birlikte zaman geçirmeye çalışmaktadır. Küçük yaşlarda bu sorunu yaşayanlar ise her şeye öfke ile cevap vermekte, konuşmaya çalışıp konuşmayı başaramayınca, denemekten vazgeçerek içlerine kapanabilmektedirler.
Çocuğunun kekelemesini düzeltmeye çalışan, “Yavaş konuş” diye müdahale eden, konuşamadığı zaman sinirlenip tepki veren ya da her şeyden kötüsü çocuklarının bu durumundan utanan aileler, onları olumsuz olarak etkilemekte ve hassas olan psikolojilerini daha da bozarak kekemeliklerinin artmasına neden olmaktadırlar. Konuşurken sabırla dinlemek, müdahale etmemek, cümlesini bitirmesine izin vermek, söylediklerini anlamaya çalışmak, ailelerin yapması gereken en önemli davranışlardır.
Kekemelik tedavisinde temel amaç stresin ve gerginliğin azaltılması ve konuşmadaki akıcılığın sağlanmasıdır. Bu nedenle gerek konuşma terapileri ile gerekse hafıf dozda ilaçla bu durumun ortadan kaldırılıp konuşmanın rahatlaması sağlanmaya çalışılmaktadır. Rahat olduklarında, hayvanlarla konuştuklarında ya da şarkı söylediklerinde kekemeliği yaşamamaları nedeniyle psikolojik olduğu kabul edilen kekemelik tedavisinde özgüvenin sağlanması, konuşmanın kontrol edilmesi yerine spontane hâle gelmesine çalışılmaktadır. Konuşma hızının yavaşlatılması, kelimelerin bir seferde söylenmeye çalışılması, nefes kontrolü özellikle diyaframdan nefes alıp verme çalışmalarının yapılması, konuşmayı rahatlatmakta ve kekemeliğin giderek azalarak kaybolmasını sağlamaktadır.
Geçmiş zamanlarda geçerli bir tedavi olan, günümüzde artık geçerli olmadığına inanılan halk arasındaki yanlış inanışla dil bağının kesilmesinin kekemelik tedavisinde bir faydasının olmadığı anlaşılmış ve bu uygulamadan vazgeçilmiştir. Berard adı verilen işitsel algı eğitimi yöntemi de kekemelik tedavisinde faydalı olup, kulaklıkla belli modülasyonda bir müziğin dinlenerek beynin işitme merkezinin eğitimine yönelik kullanılan bir sistemdir. Böylelikle beyin doğru yönde eğitildiğinde konuşma ile ilgili merkezler de eğitilmekte ve beynin algılama ve algıladığını anlamlandırma yeteneği arttırılıp konuşma tedavisine katkıda bulunulmaktadır.
Sonuç olarak kekemelik. tedavisi olan bir hastalıktır. Önemli olan, telaşlanmadan ve korkuya kapılmadan tedavi yoluna başvurmak, gerek terapist gerekse psikiyatristlerden yardım almaktır.
Çünkü sadece konuşma terapisi değil, hafif dozda ve kısa süreli ilaç tedavileri de stresin atılıp konuşma akıcılığının sağlanarak kekemeliğin tedavisinde faydalanılan yöntemlerdendir.
Dr. Sabri Yurdakul