EĞİTİMCİLERİN SINAVLA İMTİHANI
Başlıkta bir gariplik olduğunun farkındayım fakat derdimi ancak böyle ifade edebildim. Bazı eğitimciler “Sınavdan başka ölçme bilmem.” dedikleri için ister istemez aklıma “Kargadan başka kuş tanımam.” diyenler geliyor.
Ne zaman yazı ve konuşmalarımda sınava odaklı eğitim anlayış ve uygulamalarını eleştirsem karşıma eğitimci arkadaşlarımdan gelen “Ne yapalım, başka bir alternatif mi var?” itirazı çıkıyor. İşte tam da bundan dolayı “eğitimcilerin sınavla imtihanı” ifadesini kullanmak zorunlu hale geliyor. Zira eğitimde sınavı bir ölçme aracı olarak kullanmak ile sınava odaklı eğitim birbirinden farklı şeylerdir. Öğrenmenin gerçekleşip gerçekleşmediği veya ne kadar gerçekleştiğini anlamak için sınavlar bir araç olarak kullanılır. Ancak araç olmaktan çıkıp bütün bir eğitim sisteminin etrafında döndüğü bir amaca dönüşürse odağında sınav olan berbat bir eğitim sistemi oluşur ki eleştirilen de böyle bir sistemdir.
Benzer bir kafa karışıklığı da “ezberci eğitim” konusunda yaşanıyor. Ne zaman ezberci eğitimi eleştirdiğim bir yazı yazsam bazı eğitimci arkadaşlardan; “Ezber, öğrenmek için önemli bir yöntemdir. Özellikle yabancı dil öğrenmek için öğrenciler kelimeleri ezberlemek zorundadır.” eleştirisi ile karşılaşıyorum. Oysa “ezberci eğitim” ile bazı şeyleri ezberleyerek öğrenmek farklı şeylerdir. Ezberci eğitimden kasıt, öğrencilere eleştirel düşünce becerileri kazandırmadan, bilgiyi sorgulamadan ve analiz etmeden ezberleyerek depolamalarını sağlamaktır. Netice itibarıyla öğrenmek için bazı bilgileri ezberlemek gerekebilir ama bu ezberci eğitim değildir.
Başka bir sorun “Sınav” deyince ne anladığımız ile ilgilidir. Sınav deyince aklımıza çoktan seçmeli ve kısa cevaplı kapalı uçlu sorular geliyorsa ölçme ve değerlendirme anlayışımızı kökten sorgulamalıyız. Ayrıca bazı eğitimci arkadaşların bir yanılgısı da kapalı ve açık uçlu soru ifadeleri ile ilgilidir. Öğrencinin yazarak cevap verdiği bütün sorular “açık uçlu” olarak ifade ediliyor. Oysa eğer sorunun cevabı net ise, öğrencinin yorum yapmasına ve kendi cümlelerini kurmasına gerek kalmadan, ezberlediği bilgiyi cevap olarak yazabiliyorsa bunları “açık uçlu” değil “kapalı uçlu” olarak nitelemek daha doğrudur. Açık uçlu soruların değerlendirmesi zordur. Ancak öğrencinin konuyu bir bütün olarak anlayıp anlamadığı, öğrenip öğrenmediği, öğrendiklerinden çıkarımlar yapıp bir yargıya varıp varamadığını en kolay açık uçlu sorulardan öğrenebiliriz.
Sorunun başka bir boyutu da “ölçme ve değerlendirme” dendiğinde aklımıza sadece sınavın gelmesi ile ilgilidir. Aslında başka alternatifleri biliyoruz da yerleşik uygulamalara ve ezberlerimize yenik düştüğümüz için ölçme ve değerlendirmenin sadece sınavla yapılabileceğini düşünüyoruz. Oysa yazılı veya test sınavları ölçme değerlendirme araçlarından sadece biridir. Yani ölçme ve değerlendirme için sınava mahkûm değiliz. Sınavdan çok daha iyi sonuçlar alabileceğimiz araçlar ve yöntemler vardır. Portfolyo yani öğrenci ürün dosyası da bunlardan biridir.
Portfolyo öğrencilerin belli bir zaman diliminde ve farklı alanlardaki gayretini, gelişimini ve başarısını gösteren çalışmalarıdır. Öğrenci ürün dosyası öğretmenlerin rehberliğinde oluşturulur; öğrenci, veli ve öğretmenlerin süreci izlemesine fırsat verir. Ayrıca sadece öğretmenin değil öğrencinin de kendini değerlendirmesini sağlar.
Eğitimcilerin sınavla imtihanında başka bir sorun da üst okullara yerleştirmeyle ilgilidir. Bazı eğitimciler lise ve üniversitelere yerleştirme işlemlerinde sınavdan başka çaremiz yok diye düşünebilirler. Fakat işin aslı böyle değildir. Öğrencileri üst okullara yerleştirmek için sınav yapılabilir fakat bu yegâne seçenek değildir. Öğrencilerin gelişim süreçlerinin takip edilmesi, becerilerinin geliştirilmesi ve iyi bir rehberlik planlaması ile üst okullara portfolyo yöntemi ile daha adil ve daha doğru yerleştirme yöntemleri kullanılabilir. Kendi öğrenciliğimizden beri sonucun değerlendirilmesine alıştığımız için belli bir zaman öğretir sonunda da öğrettiklerimizi öğrencilerin öğrenip öğrenmediğini veya ne kadar öğrendiğini anlamak için sınav yaparız. Buna sonuç değerlendirmesi diyoruz. Oysa daha iyi ve daha yararlı olan çocukların öğrenme süreçlerini takip etmek, ölçme ve değerlendirmeyi bu sürece yaymaktır. Süreç değerlendirmesinde öğrencilerin yaptığı araştırmalar, katıldığı projeler, hazırladığı raporlar, yaptığı deney ve gözlemler değerlendirilir.
Gelişmiş ülkelerin iyi üniversitelerine yüksek lisans ve doktora için başvuran Türk öğrencilerin başından geçen hikâyeler meşhurdur. Türkiye’deki üniversitelerden yüksek puan ortalamalarıyla mezun olan birçok genç, bu üniversitelerin kabul mülakatlarına girince kendisine başarılarını anlatması ve kanıtlaması istenir. Gençler de not çizelgelerini komisyondakilerin önlerine koyar. Ancak mülakat komisyonunda bulunan hocalar not çizelgelerini ellerinin tersiyle bir tarafa iter ve büyük bir özgüvenle notlarına güvenen öğrenciye “Onlar önemli değil, sen bize okulda hangi projeyi yürüttüğünü, hangi sivil toplum kuruluşunda nasıl bir sosyal çalışmaya katıldığını, ne tür raporlar hazırladığını anlat” derler. Bizim öğrenciler de yüksek notların başarı anlamına gelmediğini orada anlarlar.
Sonuç olarak kargadan başka kuşlar olduğu gibi sınavdan başka ölçme ve değerlendirme araçları da vardır. Çoktan seçmeli test sınavlarından başka alternatif sınav türleri de vardır. Üst okullara sınavla öğrenci almak dışında zor da olsa bazı başka seçeneklerimiz vardır.
Çocuklarımızın eğitimini değerlendirmek istiyorsak, öğrendikleri bilgileri ölçmenin yanında; onlara insani değerleri ne kadar verebildiğimize, eleştirel düşünce becerilerini ne kadar geliştirdiğimize, analiz ve sentez yeteneklerine, iletişim becerilerine, sanatta ve sporda ne kadar başarılı olduklarına, etik değerleri ne kadar hayata geçirdiklerine de bakmalıyız.
Saygılarımla.
Muhammet YILMAZ
Eğitimci-Yazar
www.muhammetyilmaz.com