Şarkın Kalkanı Baybars’ın Hayatı

Baybars’ın Hayatı

Hicri 620’de (1223) Kıpçak ülkesinde doğdu. Kıpçak kabilelerinden Borçoğlu veya Borlu kabilesine mensuptur. Esir olarak önce Sivas’a, daha sonra Halep’e ve Dımaşk’a götürüldü. Orada bir kuyumcuya satıldıktan sonra Hama’da mahpus bulunan Emîr Alâeddin Aytekin el-Bundukdârî tarafından satın alındı ve onunla birlikte Kahire’ye gitti. Bu şehirde el-Melikü’s-Sâlih’in teşkil ettiği Bahriyye Memlükleri’ne katıldı. Kısa zamanda kendini göstererek Bahriyye Memlükleri’nin önde gelen liderleri arasına girdi. el-Melikü’s-Sâlih’in oğlu Turan Şah zamanında, Dimyat’ı ele geçirerek Mansûre’ye kadar ilerleyen Fransa Kralı IX. Louis’nin yenilgiye uğrayıp esir düşmesinde önemli rol oynadı (1250). Aynı zamanda Memlük gruplarına karşı olumsuz bir tutum içinde bulunan Turan Şah’a karşı suikast düzenleyenlerin elebaşılarından biri oldu. Ondan sonra tahta çıkan Aybek’in Bahriyye Memlükleri’nin önde gelen reislerinden Aktay’ı öldürtmesi üzerine arkadaşlarıyla birlikte Dımaşk ve Kerek Eyyûbî meliklerinin yanına sığındı. Aybek’in yerine Mısır tahtına Kutuz geçince tekrar Kahire’ye döndü ve onun hizmetine girdi. Bu sırada Suriye’ye giren Moğollar’a karşı Kutuz’un sevkettiği orduda öncü kuvvetlerin kumandanlığını yaptı. Aynicâlût’ta Moğollar’ın hezimete uğramasında önemli rol oynadı (3 Eylül 1260). Burada gösterdiği başarılar sebebiyle Kutuz’dan Halep nâibliğine tayinini istediyse de bu isteği kabul edilmedi. Gerek bu isteğini kabul etmemesi gerekse Bahriyye Memlükleri’nin reisi Aktay’ın öldürülmesi işine karışması dolayısıyla Kutuz’a karşı kin besleyen Baybars onun ortadan kaldırılması için bir suikast planı hazırladı. Sonunda avlanmak üzere karargâhtan uzaklaşan Kutuz’u arkadaşlarının yardımıyla öldürdü (23 Ekim 1260). Kutuz’un katli üzerine Sâlihiye’de saltanat otağında toplanan Bahriyye Memlükleri’nin ileri gelenleri Baybars’ı sultan ilân ettiler. Baybars Kahire’ye girip Kal‘atülcebel’e çıkarak el-Melikü’z-Zâhir unvanı ile 26 Ekim 1260’ta tahta geçti.

Baybars’ın tahta çıkışı ile Memlük tarihinde yeni bir dönem başladı. On yedi yıl kadar süren saltanatı sırasında Mısır ve Suriye’deki Memlük Devleti’nin gerçek mânada kurucusu oldu. Başa geçer geçmez dışarıda Moğol ve Haçlı tehlikesine karşı koyarak nüfuzunu Nûbe ve Arap yarımadasına yayacak bir siyaset takip etti. İçeride ise ayaklanmaları bastırarak emniyet ve asayişi sağladı. Ayrıca Mısır ve Suriye’de kendisinden sonra da uzun müddet devam edecek olan idarî düzenlemelerde bulundu. Baybars icraatını yapabilmek için İlhanlılar’a karşı Altın Orda Hanlığı, Suriye’deki Haçlılar’a karşı da Bizanslılar’la anlaşmaktan çekinmemiş, ayrıca Mısır ve Suriye’deki Memlük hâkimiyetini kuvvetlendirmek için Bağdat Abbâsî hilâfetini Mısır’da yeniden kurmuştur.

Aynicâlût yenilgisinden sonra İlhanlılar’ın 1265’te Fırat üzerindeki Birecik Kalesi’ne hücumları Baybars’ı bizzat sefere çıkmaya mecbur bıraktı. Onun bu hareketi üzerine İlhanlılar kuşatmayı kaldırarak geri çekildiler. Aynı yıl Hülâgû’nun ölümü üzerine İlhanlı tahtına geçen Abaka Haçlılar’la anlaşarak 1269’da Halep yakınlarındaki Sâcûr’a kadar ilerledi. Baybars buraya bir ordu sevkettiği gibi kendisi de Suriye üzerine yürüdü. Henüz Dımaşk’a ulaştığı bir sırada da İlhanlılar’ın bozguna uğrayarak geri çekildikleri haberini aldı. Ancak Abaka bu başarısızlıktan yılmadı. 1271’de Antep ve Hârim’e hücum etti; fakat Baybars’ın kuvvetleri İlhanlılar’ı Harran’da yendi ve müttefikleri olan Haçlılar’ı da bozguna uğrattı. Bunun üzerine Abaka barış istemek zorunda kaldı, buna rağmen bir taraftan da 1272’de askerî harekâtını sürdürdü. Birecik’i tekrar kuşattıysa da Baybars’ın geldiğini duyunca kuşatmayı kaldırdı. İlhanlı saldırıları üzerine Baybars sadece müdafaada kalmadı. Selçuklular’dan gelen istekler üzerine harekete geçerek Nisan 1277’de Elbistan’da İlhanlılar’ı ağır bir bozguna uğrattı.

Baybars Moğollar karşısında gösterdiği başarıları Haçlılar karşısında da gösterdi. Daha başa geçer geçmez Haçlılar’a hücuma başladı. 1261’de VI. Bohemond’un İlhanlılar’la anlaşması üzerine Antakya’ya saldırdı, 1262’de de bu saldırısını tekrarladı. Baybars Haçlılar’a karşı topyekün bir mücadeleye girişmek ve onları Ortadoğu’dan çıkarmak amacındaydı. Nitekim 1265 Şubatı başlarında harekete geçerek Kaysâriye, Yafa, Aslis ve Arsuf şehirlerini ele geçirdi. 1266’da ise doğuda Akkâ üzerine hücum etti. Ancak buranın çok müstahkem olduğunu görünce Safed’e yöneldi, aynı yılın yazında Remle’yi aldı. Ayrıca Ermeni Kralı I. Hetum’un Moğollar’la iş birliği yapması dolayısıyla Kalavun kumandasında büyük bir orduyu onun üzerine yolladı. 24 Ağustos 1266’da I. Hetum’un kuvvetlerine büyük bir darbe indirildi. Memlük ordusu Adana, Misis, Tarsus, Sis gibi şehirleri yağmaladı. 1267’de Baybars Taberiye ve Akkâ bölgelerini vurdu. Nihayet 1268 Nisan ayı başlarında Antakya’ya hücum etti, kısa bir kuşatmadan sonra şehri zaptetti. Bu fetih Haçlılar’ın doğuda kurdukları ikinci prensliğin ortadan kaldırılması demekti. Baybars daha sonra 1271’de Tarablus prensliğine saldırarak birçok şehri ve kaleyi ele geçirdi. Ancak 1270’te Kıbrıs’ı fethetmek için gönderdiği donanmanın fırtınaya yakalanarak birçok geminin kaybolması, bu seferin başarısızlıkla sonuçlanmasına yol açtı. Baybars ayrıca Suriye’de Bâtınîler’in direnişlerini kırıp onları kendine bağladı. Onun bu başarıları üzerine 1271’de, ileride İngiltere tahtına geçecek olan Prens Edward kumandasında küçük bir Haçlı kuvveti Akkâ’ya geldi. Bunlar Suriye’deki Haçlılar’a pek yardımda bulunamadılarsa da Baybars ile Haçlılar arasında on yıllık bir barışı sağladılar. 1275’te tekrar Anadolu seferine çıkan Baybars Adana, Sis, Tarsus ve Ayas’ı yağmaladı.

Baybars Moğollar’ı bozguna uğrattıktan sonra Antakya üzerinden Dımaşk’a döndüğü bir sırada ansızın hastalandı, on dört gün sonra da 20 Haziran 1277’de vefat etti ve Şam’da yaptırılan türbesine defnedildi. Devlet idaresine getirdiği yenilikler ve kurduğu müesseselerle Memlük Devleti’nin gerçek kurucusu sayılan Baybars, haleflerinin gelecekte takip edecekleri siyasetin ana hatlarını çizmiş, halk hikâyelerine konu teşkil edecek kadar büyük şöhret kazanmıştır. Samimi bir müslüman olan Baybars aynı zamanda Cengiz yasasını ve töresini de uygulardı. Düzenli ve çalışkan bir devlet adamı olarak ülkenin idaresini sıkı kontrolü altında tutar, adalete, hak ve hukuka büyük önem verirdi. Dört büyük Sünnî mezhep mensuplarının işlerini görmek için her mezhebe ait ayrı ayrı kadıların başına kādılkudâtlar tayinini ilk önce o gerçekleştirmiştir. Devlete merkeziyetçi bir yapı kazandırmaya çalıştığı gibi bütün ülkeyi düzenli bir yol şebekesiyle Kahire’ye bağladı. Mükemmel bir posta teşkilâtı kurdu, ordusunu yeni silâhlarla donattıktan başka İskenderiye, Kahire, Dimyat tersanelerini genişletti. “Hâdimü’l-Haremeyn” sıfatını kullanan ve önceleri taşıdığı “Rükneddin” unvanını, hıristiyan ve müşrik Moğollar’a karşı kazandığı zaferler dolayısıyla “Seyfeddin” şeklinde değiştiren Baybars’ın, ayrıca Suriye’nin çeşitli yerlerine Türkmenler’i yerleştirdiği, Türk Memlükleri çoğalttığı, Türk-Moğol geleneklerine değer verdiği, Berke Han’ın kızı ile evlendiği ve veliaht olarak ilân ettiği oğluna Türk adı verdiğine göre millî şuura sahip olduğu anlaşılmaktadır. Baybars bir asker ve kumandan olarak Ortaçağ İslâm-Türk tarihinin büyük simalarındandır. Kaynaklarda uzun boylu, esmer tenli, mavi gözlü olarak tarif edilmektedir. Ayrıca çevgân oyununa çok düşkün olduğu, birçok hayır eseri meydana getirdiği de belirtilmektedir. Üçü erkek on çocuğu olmuştur.


KÂZIM YAŞAR KOPRAMAN

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir