İDRİS GÖKALP

Aile Çökerse Hiçbir Değerimiz Ayakta Kalamaz

Aile Çökerse Hiçbir Değerimiz Ayakta Kalamaz

“Hepiniz gözetleyicisiniz ve gözetiminiz altında bulunanlardan sorumlusunuz.” (Buhari, “Cuma”, 11; Müslim, “İmare”, 20) buyuruyor Peygamberimiz (sav).

Ailenin korunmasında ana ve babalara önemli görevler düştüğü gibi yöneticilerin ve toplumun da sorumlulukları küçümsenemez.

Bu ağır sorumluluğun bilincindedir; duyarlı, fedakâr babalar, analar ve yöneticiler. Mahiyetlerinde bulunanları, maddi ve manevi her çeşit olumsuzluktan, kötülükten, zarar ve ziyandan korumak için libas (örtü) olurlar. Gerektiğinde; zehirli oklara kalkan olurlar.

Korumanın en iyi yolu: Korunmayı öğretmektir. Lehine ve aleyhine olan şeyleri yeterince belletip eğitmektir.

Aile, en önemli, en etkili okuldur. Çocuklar, ana ve babalarını öykünür, örnek alırlar, onlara özenirler, onlar gibi düşünmeye, onlar gibi davranmaya çalışırlar. Çocukların ruh ve gönül dünyaları, ailenin rengini alır.

Bilinçli ana ve babalar, en etkili eğitimin; güzel örnek olmak olduğunu bilirler. Bunu önemserler. Özellikle çocukların yanında daha dikkatli konuşur ve davranırlar.

Aile mefhumu Müslümanlarda ne büyük, ne derin anlam taşır! Gözü gibi korurlar aile fertlerini. Ayaklarına taş değmesin diye kendilerini feda ederler. Maddi ve manevi her fedakârlığa göğüs gererler.

Aile; muhtaç insanlar demektir. Birbirlerine çok muhtaç, en yakın insanların oluşturduğu bir ortaklıktır. Birbirini en çok sahiplenen, koruyan, kollayan insanlar topluluğudur. Sadece geliri ve gideri paylaşan bir ortaklık değil; hayatın tamamını paylaşan bir ortaklıktır.

Müslüman bilir ki; aileler çökerse, o toplum da ayakta duramaz. Aileler sağlam olursa; toplum da o derece sağlam olur.

Bunun farkında olan çağımızın modern saldırgan şeytanları, yıkmak için hep aileyi hedef alıyorlar. Aile yıkılınca hiçbir değerimizin ayakta kalamayacağını biliyorlar.

Ne edip edip, eğitim kurumlarıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla, internet programlarıyla, kitap ve dergilerle, medyayla, her imkânı fırsata çevirip düşmanların söktüğü ailenin yapı taşlarını elbirliğiyle yerine koyup onarmalıyız. Sınırda nöbet bekleyen bir asker hassasiyetiyle; teyakkuz halinde aile kalemizi özenle korumalıyız.

Eşlerimiz emanet olduğu gibi çocuklarımız da emanet bize. Bu nedenle üç kız çocuğu olup da onları güzel yetiştiren ana ve babaları övüyor Önderimiz (sav). (Bkz. Buhari, “Zekât”, 10, “Edeb”, 18; Müslim, “Birr”, 47, 149; Tirmizi, “Birr”, 13; Ebu Davud, “Edep”, 120, 121) Erkek veya kız, az veya çok; salih evlat yetiştiren ana ve babaların bu ameli boşa gitmeyecektir. Hesap günü “Herkes önden ne gönderdiğini ve geride neler bıraktığını öğrenecektir.” (İnfitar, 82/5) Ve de karşılığını görecektir.

Emanetlerine hainlik edenleri Allah sevmiyor. (Bkz. Enfal, 8/58) “Emanet kaybedilince kıyameti bekleyin.” (Buhari, “Rikak”, 35, “İlm”” 2) buyuruyor Son Nebi (sav). Ailelerin çöküşü, o toplumun kıyamet sayhasıdır.

Müslüman, emanetindeki aile fertlerine; dinin, devletin, vatanın ve milletin de emanet olduğu bilincini verir. Gücümüz yettiğince; bütün insanlık, bütün kâinat emanet bize. Kendimiz de emanetiz kendimize. Gözümüzü, kulağımızı, dilimizi, elimizi, ayağımızı, kalbimizi, aklımızı korumakla sorumluyuz.

Müslüman, aklını doğru kullanmayı ve güzel düşünmeyi ibadet bilir. Aklını kullanmayanları ve düşünmeyenleri kınıyor Rabbimiz. Bu nedenle aklı uyuşturan, körelten, kullanılmasını engelleyen her şey yasaktır İslam’da. İslam’da yasak olan her şey,Müslüman ailesinde de yasaktır. Gayya kuyusuna sarkmaktır yasaklar.

Aile okulunda işlenen “Emanet Dersi”nin temel konularıdır bunlar. Aileyi koruyan manevi surlardır. Aile korursa bu surları, surlar da aile kalesini korur.

Rabbimiz: “Ey müminler, Allah’a ve Peygamber’e ihanet etmeyin. Emanetlerinize de bile bile ihanet etmeyin.” (Enfal, 8/27) buyuruyor. Emanetlerini ve ahitlerini koruyan müminler kurtulacak. (Bkz. Muminun, 23/8)

Aileyi korumak için toplantılar yapıp komisyonlar, çalıştaylar kurarak devlet – millet el ele verip genel seferberlik ilan etmenin vakti çoktan geldi, geçiyor. Daha fazla gecikilirse, çöken aileler ile birlikte göçük altında çok şeyimizi kaybederiz. Yitirdiklerimizi tekrar bulmak zor, belki de -Allah korusun.- imkânsız olacaktır. O gün pişmanlıkla gözyaşı dökmenin de bir faydası olmayacaktır.

Pekâlâ, ailemizi nelerden korumalıyız? Önceliklerimiz neler olmalıdır? Özetle şöyle sıralayabiliriz:

Gazaba uğrayanların ve dalalette olanların (sapkınların) düştükleri şirk ve küfür uçurumundan korumalıyız önce.

İman korunmayınca, ipin ucu kaçar. Kalenin duvarları delinir. Artık hiçbir şeyi korumak mümkün olmaz. Onun için Rabbimiz, yalnız şirki affetmiyor. (Bkz. Nisa, 4/48, 116) En büyük tehlikenin şirk olduğuna dikkat çekiyor.

Kur’an’dan ve birbirimizden ayrılmadan, doğru yolumuz üzerinde bekleyen şeytanlara aldanmadan; ailece, peygamberlerin izini taşıyan sırat-ı müstakimde yürümeye devam etmeliyiz.

İmandan sonra… Kulluğun / ibadetin yalnız Allah’a tahsis edilmesi gerektiği şuuru verilmeli aile fertlerine. İhlâsı ve takvayı kuşanarak -huşu ile-yalnız Allah’a kulluk etmek, mihver ders olarak işlenmeli ailede. Bu bilinç öyle bilenmeli ki; Allah’ı zikretmek, unutup da tekrar hatırlamak değil, akıldan hiç çıkarmadan, bütün ömrü O’nun buyruklarına itaatle geçirmek olarak bilinmeli. Çünkü başka hiçbir şey için değil, -ölene kadar-yalnız kendisine kulluk etmek için yarattı Rabbimiz insi ve cinni. (Bkz. Zariyat, 51/56)

Sosyal, siyasi, ekonomik konular da aile eğitiminin ilgi sahasının dışında değil. İnsanın ihtiyaç duyduğu -hayatta lazım olacak- her konu, aile eğitiminin de konusudur.

Fıtrattan gelen güzel ahlakı korumada ne çok titiz davranır inanan insan. Kendisinin ve ehlinin iffetini ve namusunu koruduğu gibi başkalarının da şeref ve onurunun ayakaltı edilmesine asla razı olmaz.

İffetsizlik, aile hayatını ve toplumu çürüten, öldüren salgın bir virüstür. Ondan korunmanın yolu: Maske(hicap), iffetsizliğe teşvik eden her şeye mesafeli olmak, kafanın ve kalbin hijyeni…

Haram olan iffetsizlikten korunmanın bir yolu da; helal olan aile yuvasını kurmaktır. Gençlere eş seçimlerinde yardımcı olunmalı. Evlilik kolaylaştırılmalı. İsrafın haram olduğu hiçbir zaman unutulmamalı. Evlenmek ibadettir. Haram karıştırılarak ibadet olmaz. Aile yuvasının temeli; Şeytan’dan, Allah’a sığınarak, Allah’ın adıyla atılmalı. Günah işleyerek, haram ile başlanan işten hayır gelmez.

Evlenecek yaşa gelen kızların ve erkeklerin, aileyi yönetecek donanıma ve olgunluğa erişecek; dine, devlete, vatana ve millete faydalı olacak kadar eğitilip yetiştirilmeleri, sadece ana ve babaların değil, eğitim kurumlarının, medyanın ve herkesin -gücü dâhilinde-en önemli görevidir.

Sadece aileyi korumaya çalışmakla da görevimiz bitmiyor. Toplum düzelmezse aileyi korumak da kolay olmaz. Dünya çok küçüldü. Bütün dünya ile iletişim, etkileşim içindeyiz. Kendimizden ve ailemizden sonra, yaşadığımız toplumu ve –gücümüz yettiğince- bütün insanlığı manevi kirlerden aklamaya, arındırmaya çalışmalıyız.

Müslüman daima hakkın ve haklının yanında olur. Kendisinin ve ailesinin hak ve özgürlüklerini koruduğu gibi başkalarının da hak ve özgürlüklerine saygı duyar, korumaya çalışır.

Ancak yine de işe önce kendimizden ve ailemizden başlamamız gerektiğini unutmayalım. Rabbimiz, önemle uyarıyor: “Ey iman edenler, kendinizi ve ailenizi yakacağı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyunuz.” (Tahrim, 66/6)

Bu ayet inince, Hz. Ömer (ra), Rasülullah (sav)’e: “Kendimizi korumaya çalışıyoruz, fakat ailemizi nasıl koruyalım? diye soruyor.

Peygamber (sav): Allah’ın size yasakladığı şeylerden siz de onları alıkoyun. Allah’ın size emrettiği şeyleri siz de onlara emredin. (Onlara, Allah’a itaati ve kulluk etmeyi emredin. Allah’a asi olmayı ve günah işlemeyi yasaklayın.) İşte bu onları korumaktır.” (Alusi, Ruhu’l Meani: 28/156) buyuruyor.

Önderimiz (sav)’in: “Sizin en hayırlınız; ailesine karşı en hayırlı olanınızdır. Ben aileme karşı hepinizden daha hayırlıyım.” (Tirmizi, “Menâkıb”, 85/3892) hadisinin anlamı da bu. Ailesine en hayırlı olan kişi; onları yasak ağaca yaklaşmaktan korur, Nuh’un gemisinde somutlaşan vahye koşmalarını sağlar.

Ümmetin yasak ağacı: Allah’ın hoş görmeyip yasakladığı her şeydir. Haramların meyvesini tattırmak isteyen yerli ve yabancı şeytanlara karşı direnip kendimizi ve ailemizi korumak kolay değil elbet. Ama bu, önemsenmeyecek, ihmal edilecek bir konu da değil. Hayat – memat meselesinden daha da önemli. Allah korusun, dünyası da gider insanın, ahireti de…

 

Adil AKKOYUNLU

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir