YENİ DÜNYA DÜZENİNDE İSLAM ÜMMETİ OLARAK VAROLMA İMKÂNIMIZ

YENİ DÜNYA DÜZENİNDE İSLAM ÜMMETİ OLARAK VAROLMA İMKÂNIMIZ

İslâm Ümmeti, fertleri birleştiren ana bağın iman olduğu bir ümmettir. İmanın kaynaklık ettiği kardeşlik anlayışı ise, hiçbir hududu, tel örgüyü, ulusal ve kamusal sınırı, kıtalar arası mesafeyi tanımayan bir kardeşlik anlayışıdır. Bu kardeşlik anlayışına göre şekillenmiş İslâm cemiyetidir ki Şehid Seyyid Kutub’un dediği gibi orada siyahla beyazı, sarıyla kırmızıyı, Arap’la Bizans’lıyı, İran’lıyla Habeş’liyi ve yeryüzündeki diğer bütün cinslere mensup insanları tek bir ümmet bağı altında toplayan inancın hâkim olduğu görülür. Bu toplumda herkesin Rabbi Allah’tır. Herkes yalnız Allah’a kulluk eder. Bu toplumda insanların en üstünü Allah’tan en çok korkandır. Allah’ın buyruğu karşısında herkes eşittir. İnsanlar kulların diktasına değil, Allah’ın buyruğuna bağlıdırlar…

Ancak teoride bahsettiğimiz bu ümmet ve kardeşlik anlayışını bugün emperyalizmin ve Siyonizm’in tasarladığı yenidünya düzeninde nasıl muhafaza edebileceğimizi düşünmek ve bir teyakkuz hali oluşturmak zorundayız. Çünkü dünya artık yeni bir döneme giriyor. Bu yeni dönemde ümmetimizin kendi değerleriyle, kimliğiyle ve ruhuyla varlığını devam ettirebilmesi için yeni mevziler açmak ve yeni cephelerde savaşmak zorundayız.

Aşağıda sayılan başlıklar, önümüzdeki yıllarda ümmet olarak Hak ve Batıl mücadelesini sürdüreceğimiz yeni mevzilerin isimleridir. Bu başlıklar, “Andolsun, eğer bana kıyamet gününe kadar süre tanırsan çok azı dışında onun soyunu/neslini kendi kontrolüm altına alacağım” (İsra, 62) diyen şeytanın insana karşı açtığı yeni cephelerin isimleridir. Bu başlıklar, ümmet olarak yaşadığımız savaşın topraklarımızdan bendelerimizin, hücrelerimizin ve zihinlerimizin içine taşındığının ilanıdır. Evet, bugün ayet ve hadislerle İslâm kardeşliğinden bahsedebiliriz, ancak yenidünya düzeninde bu kardeşliğin gereklerini somut bir şekilde tüm kurum ve kuruluşlarıyla ortaya koyamazsak değil ümmetimizi, fert fert kendimizi ve ailelerimizi dahi muhafaza etmemiz mümkün olmayacaktır…

Trans Hümanizm: Bu proje, Allah’ın yarattığı varlığı değiştirmeye odaklanmış, dinden, ahlâktan, kültürden ve gelenekten, cinsiyetten ve fıtrattan bağımsız insan olmaktan çıkarılmış ve her anlamda kontrol edilebilir bir varlık inşa etme projesidir. Wikipedi’ye özellikle bırakılan bilinçli tarifle kendilerini uluslararası entelektüel ve kültürel bir hareket olarak tarif eden trans hümanistler Allah’ın yarattığı insanın bir takım gereksiz yönleri olduğunu (cinsiyet, din, aile, ahlâk) ve insanın bunlardan kurtulması gerektiğini, yine Allah’ın insanı yaratırken bir takım yönlerini eksik bıraktığını bu yönlerin ise teknoloji ile desteklenmesi gerektiğini iddia ederler. Tüm bu iddialar, Siyonizm’in kendi kontrolündeki üstün insan ve üstün ırk iddiasının teknolojik desteklerle hayata geçirilme projesinden başka bir şey değildir.

Deizm: Peki, bu yeni insan formunun ya da türünün inanç sistemi nasıl olacak? Fıtratta var olan tanrı inancını ortadan kaldıramayan Siyonizm’in ana hedefi, dünyaya müdahale etmeyen bir tanrı inancıdır. Bu nedenle bütün gücüyle deizmi körüklüyor, reklâmını yapıyor ve gençler arasında popüler hale getirmeye çalışıyor. Böylece deizm, yeni insan formunun inanç sistemi haline getiriliyor. Bu şekilde Siyonizm, dünya hâkimiyetinin önünde en büyük engel olarak gördüğü yaratan, yöneten, kanun koyan, cezalandıran ve mükâfat veren ilah düşüncesini ortadan kaldırarak tüm bu alanlarda kendi ilahlığını ilan etmek istiyor.

LGBT ve Eşcinsellik: Peki, bu yeni insan formunun cinsiyeti ne olacak? Allah’ın insanı yarattığı ilk andan itibaren ona düşmanlık eden şeytanın en büyük hedeflerinden birisi de insan neslinin ifsadıdır. İnsan neslinin ifsadı yolunda atılacak en büyük adımlardan birisi ise onu cinsiyetsizleştirmektir. Çünkü Allah insanı kadın ve erkek cinsiyetleri üzere yaratmıştır. Eşcinsellik, LGBT veya cinsiyetsizliğin yaygınlaştırılması insan fıtratını bozmaya yönelik bir Siyonist projesidir. Siyonizm ise, insan neslini ifsad etmek isteyen şeytanın projelerinin kurumsallaşmış halidir.

Yapay Et ve GDO: Peki, bu yeni insan formunun yiyeceği ne olacak? İnsan neslini ifsad etmek isteyen şeytanın en büyük hedeflerinden birisi de neslin ifsadı gibi ekinin ve gıdanın ifsadıdır. Çünkü insanın ifsadı ancak onun gıdasının ifsadına bağlıdır. Bu nedenle Siyonizm tohuma müdahale ederek, genetiği değiştirilmiş gıdalara üreterek, yapay et ve gıda kapsülleri gibi yeni gıda türleri icat ederek insanın fıtratına müdahale etmeyi amaçlıyor. Bu proje de şeytanın hedeflerine hizmet eden en tehlikeli Siyonist projelerden birisidir.

Dijital Para ve Bitcoin: Peki, bu yeni insan formunun ekonomisi ve kullanacağı para birimi ne olacak? Siyonizm’in tüm insanlığı kendisine köle yapabilmesinin en önemli adımlarından birisi dünyada dolaşımda olan tüm paranın kontrol edilmesidir. Şu anda bunu büyük oranda başarmış durumdadır. Ancak paranın tamamının kontrolü ancak para sisteminin tümden dijital olmasıyla mümkündür. Bütünüyle dijital para sistemi demek, herkesin her an her para hareketinin kontrolü ve müdahalesi demektir. Bu da başlı başına bir kölelik düzenin kurulması demektir.

Metaverse: Peki, bu yeni insan formunun hayatını geçireceği âlem neresi olacak? Siyonizm’in ana hedeflerinden birisi de insanı Allah’ın yarattığı âlemden koparıp tamamen kendi tasarladıkları bir dünyaya hapsetmektir. Metaverse sisteminde göze takılan bir gözlükle birlikte insanın bu dünyadan bağı büyük oranda kesilecek böylece hayatının büyük bir bölümü metaverse âleminde geçecektir. Bu âlem, insanın bir avatar aracılığı ile normal dünyada ne yapıyorsa orada da aynısını yapabileceği bir şekilde tasarlanmaktadır. İnsanı toplantılardan alışverişlere, eğlenceden gezilere kadar sanal bir âleme hapsetmek Siyonizm’in dünya hâkimiyeti için en önemli adımlardan birisidir. İşte bu yeni dünya düzenidir.

Tek Dünya Devleti: Peki, Siyonizm insanlığı tüm bu maddelere nasıl ikna edecek? Kimi zaman küresel ısınma, kimi zaman gıda krizi, kimi zaman büyük doğal olaylar, kimi zaman korona ve benzeri salgınlarla tüm insanlık eve kapanmaya zorlanacak. Eve kapanan insan, metaverse âlemini, aç kalan insan yapay et ve gıda kapsüllerini, dışarı çıkamayan insan dijital para sistemini, hastalıklardan korkan insan çipleri ve aşıları kabul etmek zorunda kalacak. Tüm bu kaos ve ümitsizlikle insan, inançsızlığa ve deizme yönlendirilecek.

Böylece Dünya Bankası, Dünya Sağlık Örgütü, Dünya Gıda ve Tarım Örgütü, Dünya İklim ve Gıda Krizi Masası aracılıyla tüm insanlığın sağlığı, gıdası, ekonomisi ve yönetimi kontrol edilerek dünya tek bir merkezden yönetilecek. İşte bu Siyonizm’in hedeflediği tek dünya devletidir.

Siyonist ve Emperyalistler hedeflerine adım adım yürümek için başta siyasi, ekonomik ve askeri alanlar olmak üzere dev bütçelerle büyük organizasyonlar ve yapılar kuruyorlar. Dünyayı adeta bir örümcek ağı gibi saran ve hiçbir alanda boşluk bırakmayan çalışmalar yapıyorlar.

Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler ve NATO gibi kuruluşları ile dünyadaki tüm siyasi ve askeri olayları kontrol edip yönlendiriyorlar. Bugün, başta Irak, Suriye, Mısır, Libya ve Filistin olmak üzere Müslümanlara karşı yapılan tüm zulüm, işkence, savaş, darbe ve terör eylemlerini bu yapılar aracılığı ile organize ediyorlar.

İMF, Dünya Bankası, Faiz, Borç, Dolar ve Euro sistemi ile yeryüzündeki tüm ekonomik faaliyetleri kendi istediklerini şekilde yönlendiriyorlar. Kurdukları ekonomik zulüm ve sömürü düzeni ile sadece Müslümanları değil tüm dünya halklarını açlığa, borca, sefalete ve yokluğa mahkûm ediyorlar.

Dünya Gıda ve Tarım Örgütü, Dünya Gıda Fonu ve Gıda Konseyi gibi yapılar aracılığı ile tarımı ve gıdayı tamamen kontrol altına almak istiyorlar. Bugün tohumun nerdeyse tamamı Siyonist İsrail’in eline geçmiş durumdadır. İslam coğrafyası dâhil yeryüzünde neyin ekilip neyin ekilemeyeceğine dair ülkelere dayatmalarda bulunuyorlar. “Onlar yeryüzünde iş başına geldiler mi ekini ve nesli ifsad ederler” ayetinde de belirtildiği gibi genetiği bozulmuş tohumlar, gıdalar ve haram katkılı gıda maddeleriyle hem ekinleri hem de nesilleri ifsat diyorlar.

Dünya Sağlık Örgütü gibi yapılarla tüm insanlığın sağlığını ilgilendiren kararlar alıyorlar. Tıp kitaplarını onlar yazdırıyorlar, okullardaki tıp eğitimin nasıl olacağını onlar belirliyorlar, hastalıkları teşhis eden film ve tahlil makinalarını, tıbbi cihazları ve ilaçları ve test kitlerini onlar üretiyorlar. Bir şeyin hastalık olup olmadığına onlar karar veriyorlar. Hastalıkların teşhis, tedavi, karantina ve aşı protokollerini onlar belirliyorlar.

Unesco ve UNICEF, Dünya Fikir Mülkiyeti Örgütü gibi yapılarla çocukların ve nesillerin ifsadı, misyonerlik çalışmaları, kültürel, ahlaki ve fikirsel işgal alanında çalışmalar yapıyorlar.

Uluslararası Telekomünikasyon Birliği, Dünya Posta Birliği, Facebook, Twitter, Youtube, WhatsApp, ve uluslararası medya kuruluşları ile tüm dünyadaki bilgi akışını, medyayı ve interneti kontrol altında tutuyorlar. Bu alandaki çalışmaları ile kimi zaman siyasi kimi zaman ekonomik krizler çıkarabiliyorlar. Ahlaki yozlaşmayı tek elden yürütebiliyorlar.

FİFA, UEFA, Olimpiyat Kurulu, NBA gibi organizasyon ve yapılarla spor alanındaki tüm faaliyetleri kendi kontrollerinde tutuyorlar. Bu alanı hem bir ekonomik sektör hem de gençleri ifsat için etkin bir araç olarak kullanıyorlar.

Hollywood film sektörü ve WarnerBros gibi uluslararası kuruluşlar ve film yapım şirketleri ile kendi hedeflerine uygun çektikleri film ve dizilerle tüm dünyada gündemi ellerinde tutuyorlar. Kendi sahte kahramanlarını örnek olarak gösteriyor batılı ve sapkın yaşam tarzını dayatıyorlar. Her ülkede fonladıkları yapımcılar ve yapım şirketleri sayesinde çektikleri dizilerle her eve girebiliyorlar.

Sadece bu yapılar değil aynı zamanda ulaşım ve para transferleri konusunda da aynı durum söz konusudur. Bugün yeryüzünde herhangi bir kimsenin bir yerden bir yere gidebilmek için alacağı uçak bileti IATA‘nın kontrolündedir. Ve bilet ücretinin takriben % 9’unu IATA‘ya vermesi gerekmektedir. Yoksa bir yerden bir yere gidilemez. Uçağın herhangi bir havaalanına inmesi dahi mümkün olamaz. Deniz yoluyla gitmek istediği zaman ise LYOD denilen kuruluşun benzer muamelesi ile karşılaşır. 

Ve yine bugün bir kimse dünyanın bir yerinden diğer bir yerine bir para göndermek isterse bu paranın oraya gidebilmesi için önce ABD’de Amerikan Expres Bank veya Chase Manhatten Bank  veya herhangi bir benzer banka üzerinden gitmesi mecburiyeti vardır. Her gönderilen paranın % l-5’i arasında komisyon alınır.

Tüm bu yapılar aracılığı ile dünyayı tek merkezden yönetme ve Büyük İsrail hedefi için organize bir çalışma yürütüyorlar. Rabbimizin “Kafirler birbirlerinin dostudur ve yardımlaşırlar” uyarısında olduğu gibi birbirleriyle yardımlaşıyorlar ve destek oluyorlar.

Tüm bunlardan sonra sorumuz şudur: Siyonizm’in ve Emperyalizmin tüm bu projelerine karşı ümmet olarak nasıl bir strateji geliştiriyoruz? Hangi projeleri üretiyoruz? İslam ülkelerinin liderleri, alimleri, akademisyenleri, yazarları, düşünürleri bu Siyonist ve emperyalist projeleri ne kadar gündemlerine alıyorlar?

Evet, bu soruları sormak zorundayız, çünkü bu soruları sorup, bulduğumuz cevaplarında gereğini yerine getirmediğimiz sürece ümmet ve kardeşlik adına söyleyeceğimiz sözlerimizin büyük bir kısmı yalnızca slogandan ibaret kalacaktır.

 

Yazar:Abdulaziz KIRANŞAL

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir