“EY YAVRUCUĞUM”
İlk insandan günümüz insanına kadar her anne-baba çocuklarını hayata hazırlama gayretindedir ve onu bir eğitime tabi tutar. İnsanın eğitimi ise belli bir yaşla sınırlı tutulacak kadar dar çerçeveli değildir; öyle ki dünyaya gözünü açıp kapayıncaya kadar eğitim devam eder.
İnsan yetiştirmede gözden uzak tutulmaması gereken ve hiç eskimeyen metod “öğüt’tür. “Nasihat, ders, vaaz, hatırlatma” kelimeleri ile de ifade edilebilen öğüt, insan yaratılışına uygun bir tarzdır. Yaratılışa uygun olduğunu da bir adı “öğüt” olan Kur’ân-ı Kerimden öğreniyoruz.
Meselâ, Cenab-ı Hak, peygamberi Nuh’a (as), “Cahillerden olmayasın diye Ben sana öğüt veriyorum” buyuruyor. (Hud Sûresi, 46)
İnsanları, Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütlerle davet et.” (Nahl Süresi, 125.)
“Onlara öğüt ver ve kendilerini ıslâh etmeleri hususunda tesirli bir söz söyle.” (Nisa Sûresi, 63.)
Günümüz Türkiye’sinde mazisinden koparılmış bir neslin canhıraş inleyişi kulaklarımızı tırmalıyorsa, bu durum, vahye savaş açmış Batı kaynaklı bir eğitimin meyvesinden başka bir şey değildir. “Bana öğüt verme, para ver” anlayışıdır ki, koca bir nesli özünden ve değerlerinden mahrum yaşatmıştır. “Öğüt” almayı zül telâkki eden anlayış, her türlü yolsuzlukların ayaklarımıza dolaşması neticesini üretmiştir.
Öğüdün Kur’ânî bir eğitim metodu olduğunu Lokman’ın (as) şahsında görüyoruz. Lokman’ın (as) oğluna öğüd verirken ki üslubu ise bize İslam’da terbiye metodunun şefkat ve merhamet temelleri üzerine bina edildiğini göstermektedir. O hitap tarzı da yazımıza başlık olan “Ey Yavrucuğum!” hitabıdır. Kuran’ı azimüşşanın Lokman (as) şahsında bizlere öğrettiği bu hitap tarzı başta Hz. Peygamberimiz (sav) olmak üzere ve daha birçok İslam büyüğünün çocuklarına nasihatlerinde kendini göstermektedir.
“Ey Yavrucuğum” hitabıyla başlayan nasihatlerin bir yazıya sığdırılamayacak kadar çok olduğunu ve bu konuda ciltler dolusu eserlerin yazıldığını söylemek abartı olmasa gerek. Özellikle Kur’an’da bu hitapla başlayan nasihatler başta olmak üzere, Hz Peygamberimizden (sav) Hz. Ali’ye, İmamı Gazali’den Şeyh Edebali’ye, İmamı Rabbaniden Mevlanaya kadar bu konuda söylenmiş birçok kıymetli öğüdü görmek mümkün. “Ey yavrucuğu” veyahut ta başka bir ifadesiyle “Ey oğulcuğum” hitabıyla başlayan bu seslenişler eğitimde tarihi bir gelenektir. Buyurun bu geleneği yeniden ihya etmeğe…
“EY YAVRUCUĞUM” ÖĞÜTLERİ
KUR’AN’DAN
Ey yavrucuğum” öğüdünün birinci ve asıl kaynağı Kur’ân-ı Kerimdir. Bir nasihat, zikir ve öğüt kitabı olan Yüce Kitabımız bu konuda da bizlere mükemmel bir örnek ve kılavuz olmaktadır. Kur’ân’da geçen bu mânâdaki öğütler peygamberlerden oğullarına olmaktadır. Bu peygamberlerin başında da Hz. İbrahim ve Hz. Lokman gelmektedir.
Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmail’e öğütleri:
“Oğlu İsmail kendisiyle beraber iş yapacak yaşa gelince İbrahim ona dedi ki:
‘Yavrucuğum, ben rüyamda seni kurban ettiğimi gördüm. Sen buna ne dersin?’ İsmail ise, ‘Babacığım,’ dedi. ‘Sen emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın.” (Saffat 102)
Hz. Lokman’ın oğluna öğütleri:
Lokman, oğluna öğüt verirken şöyle konuştu: “Ey Benim sevgili oğlum! Allah’tan başkasına ilahi sıfatlar yakıştırma! Bil ki, böyle (düzmece) ortaklık yakıştırmalar, gerçekten büyük bir zulümdür!
Biz insana anne ve babasını (onlara iyilikle davranmayı) tavsiye ettik. Annesi onu, zorluk üstüne zorlukla (karnında) taşımıştır. Onun (sütten) ayrılması da, iki yıl içindedir. «Hem bana, hem de anne ve babana şükret, dönüş yalnız banadır.
Eğer, hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seninle uğraşırlarsa, onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz ancak banadır. Ben de size yapmakta olduğunuz şeyleri haber vereceğim.”
(Lokman,) “Ey yavrucuğum!” (diye devam etti) “Ortada yalnızca hardal tanesi kadar bir şey de olsa, (yaptıklarınız) bir kayanın içinde (saklı) da bulunsa, yahut gökler(in tepesin)de ve yer(in derinliklerin)de de olsa Allah onu aydınlığa çıkarır: çünkü Allah, kuşkusuz, akıl sır ermez bir (hikmet Sahibi)dir ve her şeyden haberdardır.
Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir.
Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez.
Yürüyüşünde tabiî ol, sesini alçalt. Unutma ki, seslerin en çirkini merkeplerin sesidir. (Lokman 13-19)
PEYGAMBERİMİZDEN
Hz. Peygamberimiz (sav) in Enes’e öğütleri:
“Yavrucuğum! Abdestini tam al, tâ ki hafaza/ koruyucu melekleri seni sevsin ve ömrün uzatılsın.”
“Ey Oğulcuğum! Elinden geldiği nispette namazı bırakma, zira bu takdirde melekler daima sana rahmet okurlar”
“Ey Yavrucuğum! Evinden çıktığın zaman ehli kıbleden gördüğün herkese selam ver, böylece mağfur olarak eve dönersin. Ey yavrucuğum! Kendi evine girdiğin zaman da kendine ve ev halkına selâm ver”
“Ey Yavrucuğum! “kimseye karşı kalbinde kötülük tutmadan sabahlamaya, akşamlaya çalış. Zirâ bunda muvaffak olabilirsen, hesabını çok kolay verirsin, sana ölümden daha sevgilisi olmaz”.
“Ey yavrucuğum! Müslümanların büyüklerine hürmet, küçüklerine merhamet et…”
“Ey Yavrucuğum! Duayı çok yap. Zirâ dua muhakkak kazaları bertaraf eder.
“Ey Yavrucuğum! İşte bu benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimi ihyâ ederse beni ihyâ etmiş olur; beni ihyâ eden de cennette benimle olur.
HZ. ALİ’DEN
Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hasan’a vasiyetinden:
“Ey yavrucuğum! Yüce Allah’a karşı daima sorumluluk bilincini canlı tutmanı, emirlerine uymanı, onu anarak kalbini korumanı, ipine sımsıkı sarılmanı tavsiye ederim. Eğer ona sarılsan, seninle Yüce Allah arasında daha sağlam herhangi bir ip olabileceğini sanmıyorum.”
“Ey yavrucuğum! Kalbini öğütle dirilt, zahitlikle de öldür; sağlam imanla güçlendir, hikmetle aydınlat; ölümü aklında tutmakla dizginle, kalbine bu dünyanın fena bulacağı gerçeğini yerleştir, dünyanın felaketlerini görmesini sağla, zamanın saldırılarından, gece ve gündüzlerin kötülüklerinden koru.”
“Ey yavrucuğum! İyiliği emret, sen de iyilerden ol. Kötülüğü elinle ve dilinle engelle, kötülüğü yapana var gücünle karşı koy. Yüce Allah yolunda hakkıyla cihat et. Bu konuda hiçbir kınayıcının kınamasından çekinme. Nerede olursa olsun, hak için tüm güçlüklere dayan. Dinini iyice öğren. Kötülüklere karşı nefsini sabretmeye alıştır. Hak uğrunda sabretmek, ne güzel bir karakterdir.”
“Ey yavrucuğum! Sana hiçbir şeyin zarar vermeyeceği dört ilkeyi tavsiye diyorum. Zenginliğin en üstünü akıl; yokluğun en büyüğü ahmaklık; en korkunç şey kendini beğenmek, asaletin en yücesi ise güzel ahlaktır.”
“Yavrucuğum! Ahmak ile dost olmaktan sakın! Çünkü o, sana yardım etmek isterken zarar verir. Cimri ile dost olmaktan sakın! Çünkü o, ona ihtiyaç duyduğun anda senden uzak durur. Kötü adam ile de dost olmaktan sakın! Çünkü o,seni en küçük bir şeyle satar. Yalancı kimse ile de dost olmaktan sakın! Çünkü o, serap gibidir, sana uzağı yakın, yakını da uzak gösterir.”
“Ey yavrucuğum! Nefsini kendinle bir başkası arasında ölçü yap. Kendin için sevdiğini başkası için de iste. Kendin için sevmediğini başkaları için de sevme. Zulme uğramayı sevmediğin gibi, sen de zulmetme. Sana iyilik etmelerini istediğin gibi sen de iyilik et. Başkası için çirkin gördüğünü kendin için de çirkin gör. Bildiğin az olsa da, bilmediğini söyleme. Sana söylenmesinden tiksindiğin şeyi başkalarına söyleme. Bil ki, kendini beğenmek doğruluğun zıddı ve kalbin afetidir.”
“Ey yavrucuğum! Doğru hedefine yöneldiğinde, rabbine karşı olduğundan daha çok mütevazı ol. Bil ki, senin önünde mesafesi uzun, sıkıntısı çok olan bir yol vardır. Bu konuda güzel arzular edinmekten geri durma.”
“Ey yavrucuğum! Gelecek için geçmişten ders al. Çünkü olaylar birbirine benzer. Dara girmedikçe ders çıkarmayan gibi olma. Çünkü akıllı kimse eğitimle, hayvanlar ise ancak kötekle ibret alırlar. Başa gelen belaları, kesin inanç ve sabrın gücü ile kendinden sav. Yakınlarına iyi davran; çünkü onlar uçmanı sağlayan kanatların, ayakta durmana imkân veren kökün ve tutmayı sağlayan ellerindir.”
İMAMI GAZALİ’DEN:
“Ey yavrucuğum! Allah’tan nasıl korkulması gerekiyorsa öyle kork. Ona kulluk görevini gereği gibi yap. Haram kıldığı şeylerden mümkün olduğu nisbette kaçın. Allah’ın saadete uzanan yolundan ayrılma. Hayatını düzene sokan emirlerini sakın ihmal etme ki, yaşayışın sıhhat bulsun, gözlerin aydın olsun. Çünkü gizli ve kapalı hiçbir şey Allah’tan gizli ve kapalı değildir.”
“Ey yavrucuğum! Aklının hemen kabul etmeyeceği şeyi söyleme. Lüzumsuz lâftan, çok gülmekten, şaka ve alaya almaktan, din kardeşinle tartışmaktan sakın. Böyle yapmak saygıdeğerliği götürür, kin ve düşmanlık kapılarını açar.”
“Ey yavrucuğum! Ağırbaşlı, terbiyeli, saygılı ve nezaketli olmaya çok dikkat et ve itina göster. Ancak böyle yaparken gurura kapılma. Sonra senden bu sıfatla söz edilir. Halka tepeden bakma. Sonra senden bu sıfatla bahsedilir. Bütün işlerinde ortayolu tut. Çünkü işlerin en hayırlısı orta yoldur. Az konuş. Karşılaştığın her Müslüman’a selâm ver.”
“Ey yavrucuğum! Kendini iyice sıkıntıya sokmuş bir miskin gibi gözü aç; mal kıymeti bilmeyen, ilerisini görmeyen bir sefih gibi savurgan olma. Sana ait hakları belirle. Dostuna saygılı, düşmanına insaflı ol. Tamahkâr olma. Kalbin katı ve kara olur. Çok mal arttırmak için hasislik etme. Dargın ve küsülü olanları barıştır ki, sen de yarın Kıyamet gününde mesrur ve şad olasın.”
İMAM RABBANİ’DEN
“Ey yavrucuğum! Bu dünya imtihan yeridir. Onun yüzü yaldızla ve çeşitli yüzlerle süslenmiştir. Sureti nakışlıdır. Çirkin bir kadın gibi kaşı çekilmiş, yanakları boyanmış. İlk bakışta tatlı gelir, göze tazelik ve canlılık hayali verir; lâkin gerçekte o üzerine koku sürülmüş cifeye benzer. Onun aşıkı sefih ve büyülüdür. Fitneye düşmüş, çıldırmış ve aldatılmıştır. Kim onun görünüşüne aldanırsa ebedi kayıp zehiri ile zehirlenmiştir. Kim onun tazeliğine ve tadına bakarsa sonsuzluğa kadar pişmanlık duyar.
Resul-i Ekrem Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Dünya ve âhiret iki kuma gibidir; birini razı etsen, diğeri darılır.”
“Ey yavrucuğum! İbadete yönelme vakti gençliktir. Akıllı olan bu vakti kaçırmaz, fırsatı ganimet bilir. Zira iş önemlidir. İnsan yaşlılık zamanına kalmayabilir. Kaldığını farz edelim, derlenip toparlanmak nasip olmaz. Böyle bir derlenip toparlanmanın mümkün olduğunu farz edelim, bir amel işlemeye güç yetiremez. Zira o zaman, zaafın ve aczin bastırdığı zamandır. Halbuki şu anda derlenip toparlanma durumu vardır, elde eldilmesi kolaydır.”
“Ey yavrucuğum! Hayatının en güzel zamanlan heva ve heveste geçti. Allah düşmanlarının rızasını kazanma yolunda geçip gitti. Şimdi ömrünün sonu kaldı. Bugün de bunu Hakkın rızası istikametinde harcamazsak, o en güzel ömrün yerini doldurma işinde bir tedarik görmezsek, isterse pek az olsun, çekeceğimiz zahmeti ebedi rahata vesile bilmezsek, az sevap işlemek suretiyle çok günahlarımıza kefaret ettirmezsek, yarın hangi yüzle Allah’ın katına varacağız? Hangi çareye başvuracağız?
Hülasa “Ey Yavrucuğum!” hitabıyla başlayan ve her biri serlevha hükmünde olan bu veciz tavsiyelerin hepsini burada almak elbette mümkün değil, ancak acizane kendi derlediklerimi sizinle paylaşabildim. Dileğim odur ki, biz ebeveynler ve eğitimciler Kur’an’ın bizlere gösterdiği Rabbani eğitim metodu doğrultusunda yavrularımız yetiştirirsek, Allah’ın izniyle güzel günler yakındır. Ne mutlu yavrularımızı Kuran’ın ve sünnetin eşsiz nasihatleri doğrultusunda yetiştirenlere…
İdris GÖKALP