Gümüşhacıköy İlçesinin Tarihçesi

Gümüşhacıköy İlçesinin Tarihçesi

Tarihsel ve Kültürel Değerlerin

Açıklamalı Zaman Dizini-I                                                                                                                          

İlçemiz Tarih Öncesi Araştırmaları, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün izni ile İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi adına Prof.Dr. Mehmet Özsait  başkanlığında 1986 yılından beri devam eden “Orta Karadeniz Bölgesi Yüzey Araştırmaları” içerisinde yer almaktadır.

                                                           ***

Kalkolitik (Bakır-Taş) Çağ’dan,

Tunç(Bronz) –Hitit-Frig-Kimmer ve İskitler’e

[M.Ö 5000 – M.Ö  3’ncü Yüzyıl Tarih Aralığında – Anadolu Uygarlıkları,Tarihi Bulguları ve  İlçemiz yerleşim alanları,açıklamalı olarak “Araştırma Sonuçları Toplantı Raporları” başlığı altında ek’te yer almaktadır.]

-Antik dönemde Bakır Merzifon’dan, Arsenik Gümüşhacıköy civarından elde edilmekteydi.Arsenikli bakırdan yapılmış bulunan eserler, Anadolu’nun en eski önemli koleksiyonlarından birini oluşturmaktadır.İlçemiz ve çevresinden ortaya çıkarılan,İlk Tunç Çağı II-İlk Tunç Çağı III dönemlerine ait olduğu düşünülen 115 parçalık Anadolu Metalurjisine ait bulgular sunan,döküm ve dövme teknikleri ile oluşturulmuş eserler “Haluk Perk Müzesi Gümüşhacıköy Koleksiyonu”nda bulunmaktadır.

Müzede, Koleksiyon ismi  “Gümüşhacıköy Koleksiyonu” olarak geçmektedir.

(Kaynak: The Anatolian Early Bronze Age Collective Foundling in The Halûk Perk Museum Collection)

Koleksiyonda, Merzifon ve Gümüşhacıköy’de  bulunmuş olan çok sayıda bakır ağırlıklı alaşım ile gümüşü hammadde olarak kullanarak dövme,ezme,döküm    vs gibi yollarla üretilmiş inanç simgeleri de bu eserler gurubunda tanıtılmaktadır.

***

-Özellikle Amasya/Gümüşhacıköy madenlerinin Urartu ekonomisine çok önemli katkısının olduğunu ifade edilmiştir.

(Urartu Krallığı’nın Doğu Karadeniz İlişkilerinde *DİAUEHİ Ülkesinin Rolü* Süleyman ÇİĞDEM**2006)

***

-Anadolu’da bitki desenli testilerin kaynağını ,kabartma tekniği,sır kalitesi,astar ve renk farklılıkları açısından Antik dönem Gümüşhacıköy Seramikleri oluşturmaktadır.

(Tokat Müzesi Envanteri-Gümüşhacıköy Üretimi Özel Koleksiyon Testiler)

Prof.Dr.Mehmet Özsait’in araştırmalarına konu olan “Gümüşhacıköy Gaga Ağızlı Demir Çağı Testisi” de Antik Dönem eserlere örnek teşkil etmektedir.

***

-Anadolu Selçuklu Döneminin döküm tekniği ile pirinçten yapılmış kazıma-kabartma ve rölyef kullanılarak süslenmiş Şamdan’ın Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün müzeler kurma faaliyetleri içerisinde Tokat’ta açılan Mevlevilik Kültürü ve Vakıf Eserleri Müzesinin teşhiri sırasında tarafımızdan tespit edilen Amasya ili, Gümüşhacıköy ilçesi, Gümüş kasabasında  Yörgüç Rüstem, Paşa Camii’nden geldiği bilinen ve bugüne kadar hiç yayınlanmamış bir eser olduğu anlaşılmıştır.İncelenen şamdanın en yakın benzerleri Freer Gallery’de (ABD’nin Asya’ya özgü en büyük sanat eserleri koleksiyonuna sahip müzesi)- bulunan XIII. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen Şamdan ile Bursa Türk ve İslam Eserleri Müzesinde bulunan 635 env. no’da kayıtlı şamdandır. Her üç eser bir bütün olarak ele alındığında form, malzeme, teknik ve süsleme programı açısından birbirine oldukça yakın özellikler gösterirler.Malzeme, teknik ve süsleme programı açısından ele alındığında, söz konusu şamdanın XIII. yüzyıl Selçuklu dönemi maden eserlerinden Çan gövdeli şamdanlar grubuna dahil edilebileceğini söyleyebiliriz.

(Nilgün Çevrimli-Sanat Tarihçisi,Müze Müdürü -Gökhan Burkan –Sanat Tarihçisi,Müze     Araştırmacısı)

***

-Amaseia yöresi (Gümüş bucağı- Gümüşhacıköy) gümüş madenleri,erken dönemlerden beri bilinmektedir. O dönemlerde gümüş, “Artemis Madeni'” olarak, adlandırılmaktadır. Artermis’in simgelerinden biride, hilâl şekilli aydır. Amaseia gümüş madenlerinin, Pontos devletinin bayrak motifini ne şekilde  etkilediği,araştırılması,gereken.bir.konudur. http://eski.jmo.org.tr/resimler/ekler/b4f2b5fd96ca653_ek.pdf?dergi=JEOLOJIMUHENDISLIGIDERGISI

***

-Amasya Müzesi’nde bulunan Gümüş Beldesi’ndeki bir manastıra ait olan Bizans Dönemi kapı kanadı üzerinde kabartma tekniğiyle yapılmış, bereketi simgeleyen asma dallarının birbirine dolanarak oluşturduğu dairelerin içerisi asma yaprağı ve iri taneli üzüm salkımı ile süslenmiştir.

http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/18/1673/17843.pdf

***

– XVI-XVII.Yüzyıl’a tarihlenen Saray Kilimlerinin Divriği Ulu Camii’nde bulunan benzer örnekleri,kenar süslemeleri ile Osmanlı Devri seramik,çini,tezhip süslemelerinin klasik örneklerini hatırlatan ve sadece iki örneği olan  Kütahya Hisarbeyoğlu Mustafa Bey ve Gümüş Yörgüç Paşa Camii’nde bulunmuştur..Bu grubun diğer iki örneği Münich Ingolstadt Bayerisches Armee Museum ve Washington Textile Museum’da   bulunmaktadır. (İslam Sanatları Terminolojisi)

***

– Eski Anadolu Metalürjisine ait en önemli merkezlerden biri olan Gümüşhacıköy Gümüş beldesindeki cüruf birikimleri, uzun süreçli madenciliğin kalıntılarıdır.

Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü(MTA)-”Geçmişten Günümüze Anadolu Madenciliği’ adlı jeoarkeolojik projeyi Bochum Bergbau Müzesiyle birlikte yürütmektedir. Orada hocalık yapan ve madencilik üzerine çalışan Profesör Ünsal Yalcın ile birlikte İlçemizde Cürufların analizi  yapılarak ne kadar yüksek ısıda işlem yapıldığı ve dolayısıyla ne kadar kaliteli maden elde edildiği,demiri işlerken oldukça yüksek ısılarda çalışıldığı, ısıyı korumak için fırınlar yapılarak, içine kuvars katıldığının tesbitine varılmıştır. Cürufların analiziyle pek çok bilgiye ulaşılmıştır. Bu çalışmalar üzerinden bir Türkiye envanteri  oluşturulmaya başlanmış, İlçemizde Proje kapsamında araştırmalar devam etmektedir.

-Gümüşhacıköy, Gümüş Beldesinde, Karlık Tepe, Kale Tepe, Çadır Düzü mevkilerinde yoğun madencilik faaliyeti söz konusudur. Gümüş beldesindeki eski galeri girişleri aralıklarla tekrar tekrar genişletilerek işletilmiştir. Cüruf yığınları ve pasalarla(maden artığı) karşılaşılmıştır. Osmanlı döneminde önemli bir işletme olan bu bölgede, prehistorik (tarih öncesi) madencilik izleri de mevcuttur. Cevher parçaları, seramik örnekler ve C14 analizi yaptırmak  üzere ağaç hatıl toplanmıştır. Yukarıda sözü edilen bölgelerde yapılan çalışmalar sonucunda “detay jeoloji” MTA  Tarafından yapılmıştır.

http://www.mta.gov.tr/v2.0/dairebaskanliklari/strateji/2009_faaliyet/muze.pdf

 

Üst Metinlerdeki araştırma notları (Sayfa:1-2),Gümüşhacıköy den,Amasya-Tokat-M.T.A Müzelerine götürülen  ve  Özel Koleksiyonlardaki  Kültür Mirasımız hakkında bilgilendirme amaçlı verilmiştir.

 

Hellenistik Dönem’den-Pontus,Roma ve Bizans’a

 

Amasya’da yerleşim hiyerarşisi açısından değişim ve İlçemizin de içerisinde yer aldığı “Tarihsel Dönem Yerleşim Statüsü” aşağıdaki gibidir.

 MÖ 3.yy – MÖ 2.yy Pontus Krallığı Başkenti

MÖ 2.yy – MÖ 1.yy Roma – Pontus Galaticus Eyalet Merkezi

MÖ 1.yy – MS 4.yy Roma – Provincia Galatia Eyaleti Kenti

MS 4.yy – MS 11.yy Bizans – Armeniakan Teması Kenti

MS 11.yy – MS 14.yy Erken Dönem Türk Kenti

1392 – 1518 Osmanlı – Rumiye-i Sugra(Amasya-Tokat-Sivas Bölgesi) Eyaleti Merkezi

1518 – 1538 Sancak Merkezi

1538 – 1553 Vilayet Merkezi

1553 – 1924 Sancak Merkezi

http://itudergi.itu.edu.tr/index.php/itudergisi_a/article/view/916/843

 

1075  

Danişmendler

 

Danişmend Gazi Çorum’u fethettikten sonra Süleyman Ribatı’na(Gümüş) gelir.Burada daha önce açılmış mağralar vardır.Nastor ve Şattat’ın emriyle o mağralar  Türkler bulmasınlar diye kapatılmıştı.Mağralardan gümüş toprağı çıkardı.Gümüş şehrinde yaşayan halk gördüler ki,dünya Melik’e yöneldi,o padişah oldu, Nastor ve Şattat’ı dürüp geçti, yeni Müslümanlar gelip o mağraları Melik’e gösterdiler.

Rivayete göre her gün o mağralardan iki batman(13,384 kg)Gümüş Melik Danişmend Gazi’nin hazinesine verilirdi.(Danişmendnâme,220 a/6)

Danişmend Orduları Gümüşhacıköy’den geçerek Vezirköprü,Durağan,Boyabat üzerinden Kastamonu’ya ulaşmışlardır.

(Danişmend Gazi, Malazgirt Savaşı öncesinde Azerbaycan çevresinde yaşayan Türkmen bir aileye mensuptu. Dönemin kaynakları, 1064 yılında Danişmend Gazi’nin Türkmen tebaası ile birlikte Sultan Alparslan’ın hizmetine girdiğini belirtmektedir.)

1248

Selçuklu Emiri,Emir Gümüşlü

(Eminuddin Yunus El-Kumsi)’ ile

Gümüş’ün gelişmesi-Gümüş Darphanesinin Açılışı

 

Bölgede gümüş madeni çıkarılması dolayısıyla Selçuklu döneminde sikke üretilmek için 1248’de açılan darphane binası, 1866 yılında camiye dönüştürüldü (Darphane Camisi) ve ibadete açıldı.

http://tayproject.eies.itu.edu.tr/haberarsiv20166.html

Anadolu Selçuklu sikkelerinde kompozisyon olarak; düz daire formu, inci dizisi bordür daire, çift daire , ikiden fazla daire formu, kare formu, yıldız formu, altı dilimli form (altı yapraklı gül formu), dört yapraklı yonca formu, konu olarak; insan figürleri, hayvan figürleri (at, arslan), fantastik figürler (melek), bitkisel motifler (rumi, palmet), geometrik motifler (yıldızlar), yazı motifi, nesneli motifler (silahlar, ok-yay, alem- silah) ve karışık motifler kullanılmıştır. Sikkelerde genelde dövme ve darp teknikleri uygulanmıştır. Darphanede bulunan malzemeler; darp işinin yapıldığı örs, sikke pulunu ısıtan ocak, pulların tartıldığı tartı, maşa, üst kalıp ıstampası, çekiç ve hakkak kalemi olarak açıklanıyor.Bu dönemde; darp yerleri arasında İlçemiz, Gümüşpazar (Gümüş), olarak geçmektedir.

 (Türk Nümismatik Derneği Yayınlar- Bültenler, No:22, (Makale No:3), s.1-3)

 

1291

Candaroğulları Beyliğinin Yöremizde

1461’e kadar  hüküm sürmesi

            (Sonrasında, I.nci Murat tarafından Osmanlı Topraklarına katılması)

                                                                       

 

1308

Ahî Barak Baba

 

Moğolların Anadolu’da tam bir baskı kurduğu Selçukluların çöküş döneminde, Saru Saltuk müridi olup 1308’de öldüğü bilinen Barak Baba’dan bahsedilir. İlhanlı Moğol Hükümdarı Gazan Han, Kalenderi-Hayderî dervişi olan Barak Baba’nın itibarından faydalanarak halk üzerindeki hâkimiyetini güçlendirmeye çalışmıştır. Bu arada bir kalenderî dervişi olan Barak Baba siyasi kimliği ile Barak adını daha fazla sahaya yayarak, Balıkesir,Adana,Karaisalı, Sandıklı, Gümüşhacıköy’de; türbe, mahfel, yer adı olarak ortaya çıkmıştır.

(Ali Yıldız,Araştırmacı Yazar)

 

Gümüş Kasabası Tekke Mahallesinde Yunus Emre’ nin hocası Tapduk Emre’ nin hocası Barak Sultan’ a ait olduğu rivayet edilen türbe Çukur Dede olarak bilinmektedir.( Gümüşhacıköy Evliyaları)

 

1327

Eretnaoğulları Beyliği

(Uygur Türkleri)

 

1380’e kadar hüküm sürmüş ve İlçemiz  uzun yıllar bu beylik içinde kalmıştır.

Eretnaoğulları Tahta Geçişi          ;

Alaeddin Eretna Bey ……………….. 1335

Gıyâseddîn Mehmed Bey …………  1352

Alâeddîn Ali Bey………………………  1365

İkinci Mehmed Bey………………….. 1380

http://tarihportali.net/

 

1332

Gümüş Madenlerinin Moğollar

Tarafından İşletilmesi

(Coğrafyacı,İbn Fazlullah)

 

Gümüş kasabası yakınlarındaki arsenik yatakları ile Gümüşhacıköy yakınlarındaki arsenikli bakır yatakları zaman zaman işletilmiştir. Bölgede yapılan araştırmalar sonucunda,Demir Devrinin başlangıcından itibaren kullanılan Gümüş’teki gümüşlü kurşun kaynaklarının, Hitit çağında da işletildiği  öne sürülmektedir.

1333

Gezginler Gezgini

 İbn-i Battuta’nın Ziyareti

 

29 yılda 130.500 km-(Marko Polo’nun 3 katı)-İbn-i Battuta’nın Anadolu’daki çeşitli şehirler ve şahıslar hakkında verdiği bilgiler üç yüz sene sonra bu yerleri dolaşan Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde de bulunmaktadır.

Seyyahımız, Amasya’yı ortasından büyük bir ırmağın (Yeşilırmak) aktığı, çevresi bağ ve bostanlarla kaplı meyvelik, ağaçlık bir şehir olarak tasvir eder. Daha sonra Sûnusâ (Sonisa) adlı bir beldeye uğradığı  ve burada bir Rifâî dergahının tekkesinde kaldıktan sonra Gümüş’e doğru yola çıktıklarını söyler. Gümüş’ün gümüş madenleriyle meşhur, büyük, bakımlı ve kalabalık bir yerleşim yeri olması, şehre iki günlük mesafede olan sarp ve dağların yükselmesi, şehre Irak ve Şam’dan tüccarların gelmesi seyyâhın ilgisini çeker. Kentteki Ahî Mecdüddîn Tekkesi’nde üç gece konaklayan İbn-i Batûta, burada Eretna Beyi’nin  vekili ile tanışır, ondan yol harçlığı alır ve ikramlarını kabul eder. Onun, “öteki tekkelerde karşılandığımız gibi karşılandık” şeklindeki sözlerinden, Türk dervişlerinin misafirperverliğinden oldukça memnun kaldığını anlayabiliriz. İbn-i Batuta, XIV. Yüzyılın başlarında Karadeniz çevresine yaptığı seyahatle bizlere, bölgenin idareci ve ileri gelenleri, ile tanışmakla kalmamış; bölgenin ziraat ürünleri ve coğrafi özellikleri, şehirlerinin fizikî ve demografik yapıları, dinî ahlakî, örfî, geleneksel yaşayış biçimleri, vb. bir çok konuda bilgiler vermiştir.(Dr.Tahsin Koçyiğit Araştırması)

 

1356

Armağan Çelebi’nin

Gümüş Maden Emini olması

 

Gümüş bu yıllarda “Gümüş Pazarı” diye anılmıştır.

Emanet usulünde Maden Emini sıfatıyla devletin tayin ettiği bir görevli belli bir ücret karşılığında madeni yönetirdi. Daha çok Keban-Ergani, Gümüşhacıköy ve Bulgardağı gibi büyük madenlerin işletilmesinde tercih edilen bu yöntemde,maden eminine sermaye akçesi olarak teslim edilen paradan madenin tüm harcamaları karşılanırdı.

(Özkan Keskin,Osmanlı Devleti’nde Maden Hukukunun Tekâmülü)

 

Altın ve gümüş Anadolu’da az bulunan madenlerdi. En önemli üretim alanları; Gümüşhane ve Amasya-Gümüşhacıköy‘dü

19.yüzyıl sonlarında devletçe emaneten idare edilerek işletilen madenlerin sayısı sadece beş tanedir. Ergani-bakır, Bolkardağ simli kurşun, Gümüşhacıköy-simli kurşun, Eskişehir-lületaşı ve Ankara’ya bağlı Mihallıçcık kil madenidir. Ayrıca Tokat-Kalhanesi (bakır izabesi) de emaneten işletiliyordu. 19.yüzyılın ilk yarısına kadar maden işletme ve izabesinde hala daha ağaç kömürü enerji kaynağı olarak kullanılmaktaydı. Oysa maden ocakları çevresindeki ormanlar giderek tükenmiş, önceleri bir saatlik yerden gerekli ağaç ve kömür getirilirken, bu otuz-yüz saatlik uzaklıklara kadar olan yerlerdeki orman alanlarına uzanmıştır.

(Savaş Dilek,Anadolu Coğrafyasındaki Madencilik Politikaları,1998)

 

1381

Kadı Burhanettin Hakimiyeti

 

1398 ‘e kadar devam etmiş ve İlçemiz Kadı Burhanettin ve Osmanlı arasında geçen savaşlara sahne olmuştur.

Kadı Burhanettin, aynı zamanda bilgin, şair bir devlet adamıydı. Kadı Burhâneddin, on sekiz sene süren hükümdarlığında, Amasya Emirliği, Erzincan Emirliği, Candaroğulları Beyliği, Karamanoğulları Beyliği ve Tâceddinoğulları Beyliği ile mücadele ederek, bu beylikler üzerinde hâkimiyetini kabul ettirmeye muvaffak oldu. Osmanlılarla sürekli savaştı.Kadı Burhanettin, Akkoyunlu beylerinden Osman Bey’le yaptığı savaşta yenildi ve öldürüldü. Kadı Burhanettin’in ölümünden sonra ülkesi, Yıldırım Bayezid tarafından Osmanlı topraklarına katıldı.(http://turkishstudies.net/)

“Bezm u Rezm” -XIV. yüzyılın ikinci yarısı açısından Anadolu tarihine dair önemli bilgiler sunan bir eser olma özelliği taşıyor. Eserin yazma nüshaları Ayasofya kütüphanesinde ve Topkapı Sarayı’ndadır.Eserde geçen şehir isimleri günümüzde özellikle memleket ve şehir tarihçiliğine ışık tutmaktadır.Dönemin soysal olayları hakkında da malumat bulunmaktadır. Eserden yola çıkarak o dönemde etraftaki şehirlerin nüfusuna, bölgedeki şehirlere, kullanılan lakaplara dair ,sosyal hayatı ile alakalı bilgi edinmek mümkün.Dönemin ilmî hayatına dair de bilgi edinilebilecek bir kaynaktır. (http://www.bisav.org.tr/)

1398

İlçemizin Osmanlı Hakimiyeti altına girmesi

 

1393 yılı başlarında, Kadı Burhaneddin kuvvetlerini toplayarak, Osmanlı hakimiyetini tanımış olan Taceddinoğulları ülkesindeki Fenâriye havalisini ele geçirdikten sonra, Amasya üzerine gelerek şehri kuşattı. Taceddinoğulları, Yıldırım Bayezid’e, Kadı Burhaneddin ordusunun zahire ve levazım yokluğundan perişan durumda olduğunu haber vererek vakit geçirmeden yola çıkmasını istediler. Yıldırım Bayezid ani bir hareketle Merzifon’a geldi. Kadı Burhaneddin, maiyyetindeki kuvvetleriyle Osmanlı padişahına karşı koymanın mümkün olmayacağını anlayınca, Turhal’a, daha sonra da Tokat’a çekildi. Nihayet burada da kendisini emniyette göremediği için Sivas’a döndü.

Amasya ve havalisinin elinden çıkması, Kadı Burhaneddin’e büyük bir darbe olmuştu. Yıldırım Bayezid, bu seferi ile Kastamonu, Osmancık, Merzifon,(Gümüşhacıköy)ve Amasya’yı Osmanlı topraklarına ilhak eylemeye muvaffak olmuştu. (1398)

Taceddinoğulları, Amasya’ya kadar gelen ve Kadı Burhaneddin’i Sivas’a kaçmaya mecbur eden Osmanlı padişahına itaat ederek, onun yüksek hakimiyetini tanıdılar. Nihayet,Taşanoğlu ile Bafra hakimi de, Osmanlı hükümdarına tâbi oldular. Kastamonu hakimi Süleyman Paşa’nın Yıldırım Bayezid tarafından idam ettirilmesinden sonra, Kadı Burhaneddin’in yanına kadar kaçan Candaroğlu   süvarisi   de   gelerek,   Taceddinoğlu’nun delaletiyle, Osmanlı padişahına tâbi oldu.

http://tarih.tumders.com/

 

1403

Kutlubeyzâde Halil Bey’in

Maden Emini olması

 

Osmanlı yönetimi, önemli miktarlarda ürün elde ettiği büyük maden ocaklarını (Gümüşhane, Bozkır, Bereketli ve Gümüşhacıköy örneklerinde olduğu gibi) Ma’adin-i Hümayun ismi ile anmıştır. 19 Mart 1775 tarihini Ma’adin-i Hümayun Emaneti’nin teşkil edildiği tarih olarak kabul ediyoruz.Maden eminlerinin atamaları, herhangi bir üst düzey ehl-i örf mensubu tarafından değil, doğrudan darphane tarafından yapılıyordu. 1830 yılına kadar genellikle vüzeradan, ondan sonraki yıllarda dergah-ı ali kapıcıbaşılarından, ümeradan ve diğer üst düzey devlet görevlilerinin arasından seçilerek darphane nazırının teklifi ile tevcih ediliyordu. Birimin yöneticisi olan eminler, uzun süre çok geniş yetkilerle donatılmış ve Osmanlı madencilik rejiminde görmüş olduğumuz, madenler ile madencilerin imtiyazlı bir bölge gibi muhtar olarak çalışmaları hususu Ma’adin-i Hümayun ile daha net bir durum almış görünüyor. Böylece, eğer kaynaklara yanlış yazılmadı ise, bu emanete konu olan coğrafi alan üzerinde zaman zaman Ma’adin-i Hümayun Eyaleti diye isimlendirilen bir idari birim ortaya çıkmış oluyor. Bu durumda, metin içerisinde Ma’adin-i Hümayün eminleri acaba vali konumunda mıdır şeklinde sormuş olduğumuz sorumuz       da bir noktada cevap almış   oluyoruz.

(http://www.turktoresi.com/viewtopic.php?f=18&t=2457)

 

1413

Hacı Halil Paşa(Haliliye)

Medresesinin Yapılması

 

Avlu üzeri kubbe ile örtülü,Türkiye’de Sadece iki örneği bulunmaktadır.Biri Bursa’da(Lala Şahin Paşa Medresesi),diğeri Gümüş’tedir. Kare planlı, kapalı avlulu bir medresedir.1413 Yılında Medrese yapılmaya başlanmış,1415 yılında tamamlanmıştır.

2009 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir.

 

Anadolu’da yetişen velîlerden, 1976 senesinde Ankara’da vefât eden Garip Hâfız (1903-Erzurum-1976-Ankara), Gümüş’de Halîliye Medresesine defnedilmiştir. Garip Hâfız; çok kibar, nâzik ve yumuşak ,kimseyi katiyen incitmeyen,birisinin hatâsını görse onu başka yollardan uyararak, yüzüne vurmayan bir gönül adamıydı. İbâdetlerini çok gizli yapar,dikkati çeken her şeyden sakınırdı. Son derece edepli, hayâ sâhibiydi. Sohbetlerinde kimseyi sıkmazdı. Bütün hayâtını diz üstü oturmakla geçirdi. Sohbetine gelenler ne murâd ederlerse, sormadan cevap alırlardı.Tüm hayatı boyunca sevgi ve hoşgörü prensipleri ile davranmıştır. Hayatı kerametlerle dolu olup, şahitleri bugün hayattadır.

(https://archive.org/stream/EvliyalarehriAmasya/EvliyalarehriAmasya2003_djvu.txt)

 

Kültür ve Turizm Bakanlığı Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu’nun 14.02.1986 Tarih ve 1936 Karar numarası ile Garip Hâfız’a (İbrahim Hakkı Güloğlu) ait mezarın yerinde korunmasına karar verilmiştir.

 

1509

İlk Kaydedilen Deprem ve İlçemiz

 

1509 yılında   Gümüşhacıköy ve civarı oldukça şiddetli depremlerle yıkılmıştır. (Paleosismolojik Bulgular, Kuzey Anadolu Fay Zonu -Türkiye Jeoloji Bülteni)

 

Amasya ve dolayında -İlçemizi de kapsayan- tarihsel ve aletsel dönemlerde hasar oluşturan büyük depremler;

1579 Esençay-Merzifon,1648 Çorum-Amasya,1668 Bolu-Amasya-Niksar,1734 Çorum-Merzifon,1939 Sungurlu Fayı-Erzincan Depremi(7.8),1942 Kuzey Anadolu Fay Hattı(KAF)-Osmancık Depremi(5.5),1942 Çorum Depremi,1943 Tosya-Ladik Depremi(7.2),1968 KAF-Kastamonu-Çorum-Amasya,1996 Çorum-Amasya (5.4)

 

1520

Günümüzde Fazlaca Bilinmeyen ve

Kullanılmayan Bir Yer İsmi

“Gaziler Ovacığı”

 

 (1520 Tarihli Amasya Sancağı İdari Taksimatı’nda geçmektedir.)

Gaziler Ovacığı, geçmişte şehzade şehri Amasya’nın batı ovası olarak kabul edebileceğimiz fakat günümüzde fazlaca bilinmeyen ve kullanılmayan bir yer ismidir. Gaziler ovacığı adlandırması, Amasya ile Suluova’nın bir kısmını, Merzifon ve Gümüşhacıköy ovasını içine alan bir adlandırmadır. Ovanın etrafı dağlarla çevrilidir. Bu dağlar üzerinde yer alan Çorum ve Mecitözü’nün bazı köyleri ile (Merzifon Gümüşhacıköy sınırında bulunan), Osmancık’ın doğusundaki birkaç köy de Gaziler Ovacığı içinde kabul edilir.Battal Gazi askerlerinin bu yörede yattığına inanılır.

( The Journal of Alevi Studies-Summer 2015)

Gümüşhacıköy: Kırca, Güvenözü, Kuzalan, Sallar, Konuktepe, Keçiköy, Beden, Balıklı, Karakaya, Çetmi, Korkut, Çavuşköy, Akpınar, Eslemez, İmirler, Köseler, Güllüce, Güplüce, Balıklı, Sarayönü, Kiziroğlu, Yazıyeri.

Merzifon: Sarıköy, Alişar, Gümüştepe, Alıcık, Yakupköy, Hayrettin, Karamağara, Diphacı, Elmayolu, Karacakaya, Kıreymir, Eymir, Hacet, Hacıyakup, Küçükçay, Balgöze, Oymaağaç.

Çorum: Karahisar, Ataköy, Güvenli, Kuşsaray, Kavacık, Palabıyık, Kazıklıkaya, Büğet, Tolamehmet, Ahilyas, Yenice, Sarımbey, Hamdiköy, Tarhan, Çayhatap, Seyfe, Sapa, Narlık, Karadona, Yazır.

 

“Amasya ve Gümüşhacıköy’ün arasına Gazilerovacığı derler..Bu memlekete Hızır dağarcığının ekmek ufağını dökmüştür.Bu memleketten gerçek eksik olmaz,arayın,bulun,hizmet edin,himmet alın.

(Kul Fakır,1873-1938,Merzifon,Kıreymir Köyü,Ali Cem Akbulut Araştırması)

 

1520

Gümüş Nüfus Bilgileri

(1576 Yılını da kapsayan)

 

1520’de 16 Mahalle,631 Hane,11 Köy ,Bir Mezra,Şehir Nüfusu;1013-Şehir ve Köyler Dahil;3589

1576’da 19 Mahalle,1154 Hane,11 Köy,2 Mezra,Şehir Nüfusu;1986-Şehir ve Köyler Dahil;6602

(Adnan Gürbüz, XVI.yy.da Amasya Sancağı,1993,Ankara-Doktora Tezi)

 

Bu defterlerin temel fonksiyonu, merkezî idâreye, vergi amaçları bakımından, tımar sisteminin uygulandığı sancaklardaki beşeri ve maddî kaynaklar hakkında mümkün olduğu ölçüde güvenilir ve ayrıntılı malûmat temin etmektir.Dolayısıyla,demografik açıdan bunlar nüfus sayımı değil, vergi nüfusu/vergilendirilebilir nüfus sayımlarıdır. Defterlerde, evli ve bekâr vergi ödemekle mükellef yetişkin erkek nüfusun yanı sıra, din hizmeti, yaşlılık, hastalık vb. sebeplerle vergiden muaf tutulan kişi ve grupların, müsellemler gibi kırsal kökenli askerî grupların da kaydedildiğini, belirtmeliyiz. Ergenlik çağına gelmemiş erkek çocuklar, kız çocuklar ve kadınlar defterlerde hiç yer almadığı gibi, ortalama bir hane’nîn kaç kişiden, oluştuğu hakkında da herhangi bir ipucuna sahip değiliz.Yine yönetici tabakayı oluşturan askeri sınıfın bazı defterlerde kısmen yer almakta birlikte bazen tamamen hariç tutulduğunu görüyoruz.(Dr.Mehmet Öz-Tahrir Defterlerine Göre Canik Sancağında Nüfus-1455-1643)

 

1520

Gümüş Madeninden Elde Edilen

Vergi Geliri

 

Osmanlı elde edilen ham gümüşün 1/10 oranında vergilendirildiği düşünülürse, üretim miktarını bulmak için bu bedeli 10 ile çarpmak gerekir,buda 1520 tarihinde 3.400.000 akçe’dir.1520’de 100 dirhem gümüşten 400 akçenin kesildiği bilinmektedir.O halde 3.400.000/4=850.000 dirhemdir.1 dirhem 3,086 gram olduğuna göre bu tarihte yıllık gümüş üretimi kabaca 850.000 x 3 = 2.550.000 Kg.dır.

(XV. Yüzyıldan XVII. Yüzyıl Ortalarına Değişen Gümüş Arzı ve Yansımaları Üzerine Bazı Değerlendirmeler- Yrd. Doç. Dr. Ümit KOÇ)

 

Kaynaklarda birçok Selçuklu sultanının sikke bastırdığı Gümüş ve Gümüşpazar darp yerlerinin neresi olduğu konusunda tahminler olmakla birlikte bu yerlerin aynı yerler olduğu ve adı geçen bu yerlerin Amasya’nın Gümüşhacıköy’ü olabileceği üzerinde daha fazla durulmaktadır. h.657 tarihli Amasya darplı para ile h.657 ve h.660 tarihli Gümüş darplı para ve h.659 tarihli Gümüşpazar darplı paraların yazı ve kaligrafi benzerliği ile birlikte yapılan yazılış hatalarının da aynı olması, Gümüş ve Gümüşpazar’ın Amasya’nın Gümüşhacıköy’ü olduğu bilgisini kuvvetlendirmektedir.

(Yılmaz İzmirlier, Türk Nümizmatik Derneği Bülteni, IV.Kılıç Arslan Dönemi Darp Yerleriyle İlgili Bir Çalışma, 2005:84)

 

Osmanlı merkezi yönetimi,madenlerden en üst düzeyde, ürün elde edilmesini sağlayıcı birtakım tedbirler alma yoluna gitmiştir ki, biz, bu tedbirlerin ilk defa, 19 Mart 1775 tarihinde yayınlanmış olan bir ferman ile gündeme gelmiş olduğu düşüncesindeyiz. http://www.turktoresi.com/viewtopic.php?f=18&t=2457

 

 

1520

Kabakoz(Kabaoğuz)

Nahiyesi Nüfus Bilgileri

 

1520’de 7 Köy Bir Mezra,191 Hane-292 Nüfus

1576’da 7 Köy Bir Mezra 248 Hane-452 Nüfus

Nahiyeye bağlı en büyük köy Kanlıca(Kağnıcı),En fazla gelire sahip köyü Bosacık(Pucacık)-köyüdür.

 

H.Hüsamettin Amasya Tarihi(1) Sayfa 356’da; Kabakoz  Nahiyesini Gümüşhacıköy Kazasının nahiyeleri arasında saymakta ve bu bölgeye Kızık Oymağı’nın iskan edilmesi sebebi ile nahiyenin adının Kızık Nahiyesi olarak bilindiğini ve sonradan Kabakoz(Kabaoğuz) denildiğini ifade eder.

(Adnan Gürbüz, XVI.yy.da Amasya Sancağı,1993,Ankara-Doktora Tezi)

(Demografik açıdan bunlar nüfus sayımı değil, vergi nüfusu/vergilendirilebilir nüfus sayımlarıdır.)

 

1548

Fransız Seyyah Jacques Gassot’un

İlçemizden geçişi

 

Seyyah,Gümüşhacıköy için o yıllarda;

Cagionde kelimesini kullanmıştır.Sefaretnamede Üsküdar’dan Merzifon’a kadar uğranılan, mola verilen ve kalınan köy, kasaba ve kentler anlatılmıştır. Sefaretnamede izlenen güzergah daha önceleri de başka gezginler tarafından kullanılmıştır.

 

İspanyol Seyyah Gabrel de Luets’inde 1548-1554 yılları arasında İlçemizden geçtiği kaynaklarda yer almaktadır.

(İran Sefaretnamesi,Prof.Dr. Cahit Bilim)

 

1570

Aranılan Mamül ;

“Gümüş Boğasi” Dokuması

 

Gelişmiş el sanatları ile üretilen iplik ve dokumalar sancak dahilinde boyahanelerde boyanmakta idi.Amasya Kirbası-Merzifon Kirbas Çadırı-Ladik Seccade-Amasya Kutnisi-Amasya Kırmızı Boğasisi ve Gümüş Boğasisi gibi dokumalar Osmanlı Pamuklu pazarında kaliteli oldukları için aranılan mamüllerdir.

 

 [“Bogasi Dokuma” El eğirmesi veya çıkrıkla bükülen kalın pamuk ipliğinden, bez ayağı örgüyle dokunan bir tür kumaş. Orta kalitede ve beyaz olurdu. Ayrıca renklendirilmiş olanları da vardı; bunlara renklendirilme tekniğine ve boyar maddesine göre, “nar neftisi”, “cengârî”, “samanı”, “cevizi”, “darçınî” vb. adlar verilirdi.

Bugünkü Amerikan bezine benzeyen ve kaput bezini andıran bir kumaş çeşidi olup,eskiden kaftanlara astar olarak kullanılırdı.

Kaftan,kaftan astarı,entari,gömlek,kavuk,kavuk astarı,bohça,yağlık,yastık vb. eşyaların yapımında bu kumaş türü kullanılmaktaydı.]

(XVI.Yüzyılda Amasya Sancağı,Adnan Gürbüz,Doktora Tezi,Ankara 1993)

 

1576

Divân-ı Kârim Tâbi-i

 Kaza-yı Gümüş

 

Kârım Divanı:

1576 tarihli mufassal defterde, Katar Kazasından sonra Divan-ı Kârım adında bir idari ünite yer almaktadır.Ancak bu divan idari açıdan Çoruma değil, Amasya Sancağına bağlıdır. Nitekim defterde de divanın Amasya’nın o dönemdeki kazalarından olan Gümüş Kazasına tâbii olduğu yazılıdır. Amasya Çorum sınırının Osmancık’a yakın kesiminde yer alan Kârım Divanı’nın sadece 8100 akça tutarındaki 3 divani hissesi Çorum sipahilerinin dirlikleri arasında gösterilmiştir.Divana bağlı 7 köy bulunmaktadır. Bu köyler arasında nüfus ve gelir bakımından en zengin yerleşim birimi, aynı zamanda divanın merkezi durumunda olan “nefs-i Kârım”dır. 121’i mücerred,328 vergi hanesinin kayıtlı olduğu Kârım’ın hasılı 21.392 akçayı bulmaktadır.

Divan’ın diğer yerleşim birimleri, Kârım-ı Köhne, Eski, Burak Hacı, Teknetaş, İsmail ve Karakaya (nam-ı diğer Kara Hacı) Köyleridir. 243’ü mücerred olmak üzere 610 vergi nüfusunun kayıtlı bulunduğu divanın toplam gelirleri ise 47.272 akça idi. Kârım divanının tüm gelirlerinin Amasya dışına gitmesi ilgi çekici bir husustur. Çorum sipahilerine ait 8100 akçalık hisse dışında 7 köyün divani hisseleri Trabzon’daki Hatuniye İmareti vakfına, malikane hisseleri ise Kayseri’de bulunan Ertena (Eretna) Beğ Medresesi’ne gitmekteydi.

Kârım Divanı idarî bakımdan aslında Amasya Sancağının kazalarından olan Gümüş’e tâbiidir. Ancak, divanî gelirlerin bir kısmı Çorum Sancağı sipahilerinin dirliğine ayrıldığından,deftere kaydedilmiştir.

Bayır Divanı:

Osmancık-Gümüşhacıköy Yolunun kuzeyinde kalan dağlık Bölgeyi ifade eder.

(Üçler Bulduk *Arş.Gör.*-“Türk Kültür Tarihi içinde Çorum” konulu sempozyuma sunulan tebliğ’den alınmıştır.)

 

1576

Kazalar-Nahiyeler

 

1576-1577- Evkaf ve Mufassal Defterlerine Göre “Kuyûd-ı Kadime Arşiv Katloğu’nda ekte gösterilmiştir.

 

1576

Vakıflara Gelir Getiren

İlçemiz Vakıf Köyleri

 

Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyûd-ı  Kadîme Arşivi 583 numarada kayıtlı bulunan 1576 tarihli Defter-i Evkâf-ı Rum adlı Evkâf Defterinde Amasya’nın Danişmend’lilerden Osmanlı’ya kadar olan vakıfları kaydedilmiştir.

Bu defterde geçen İlçemiz Vakıf Köyleri ;

Gümüş Kazasına bağlı Yemişen Köyü,Ovacık Köyü, Savcı Sungur Divanı’na bağlı Korkut Köyü,Gümüş’e bağlı Kozluviran Köyü,Ömerce Köyü,Obruk Köyü.  

 (1576 Amasya Sancağı-Adnan Gürbüz)

1632

Fransız Gezgini ve Tüccarı

Baptiste Tavernıer’in İlçemizden geçişi

 

 (…)Ağıalar (Hacıköy) iki kervansarayın bulunduğu büyükçe bir kasabadır.

(Amasya Sancağı-Seyahatnamelerde Amasya)

 

1647

Fransız Seyyah Boullaye le Gouz’un

İlçemizden geçişi

 

(…)Osmancık’dan 9 saat süren bir yürüyüşten sonra Agi Çoi’ye(Hacıköy) geldik.Burasının bir zamanlar büyük bir yerleşim merkezi olduğu eski harabelerin görünüşünden anlaşılıyor.İki tane de Camisi var.

 

1647

Ünlü Seyyah Evliya Çelebi’nin

 İlçemizden geçişi

 

(1647’den sonra, 1648-1650-1656 yıllarında da İlçemiz ve bölgesinden geçişler yapmıştır)

(…)Direkli Bel’den geçip Hacıköy’üne vardık, gayet mamur edilecek yerdir ki, benzeri yoktur.Gümüş kazasında üç gün kalarak buradan 150 evli Dankaza’ya yola çıktık.Bu köye beş saat giderek vardık.

 

1656

Köprülü Mehmet Paşanın Sadrazam olması ve

İlçenin İmar ve Vakıflarla ihyası

1660

Gümüşhacıköy Bedesteni’nin Yapılışı

 

Köprülü Mehmet Paşa tarafından 1660 yılında kendi adına Camii’nin külliyesi olarak yaptırılmıştır. 1900 yılında Yanyalı Mustafa Paşa’nın oğlu Ali Rıza Bey tarafından saat kulesi ilave edilmiştir.

Arada uzun dikdörtgen iki yanına sıralanmış beşik tonoz örtülü dükkanlardan oluşmaktadır. Avluya bakan cepheler her bölümü oluşturan yüksek sivri kemerler ve bunların aralarındaki payandalarla süslüdür.Üst kısımda cephe boyunca payandaların çevresini de dolaşarak uzanan derin silmeler iç mekana ayrı bir görünüm ve hareket kazandırmıştır. Zamanla yapılan restorasyonlar sonucu kısmen değişikliğe uğrayan bedestenin giriş kapılarındaki kırmızı-beyaz kemer örgüsü dikkat çekmekte olup yapıya ayrıca renk katmıştır.

1900’lerde yapılan saat kulesinin yıkılması üzerine yerine bugünkü kulelerin yapıldığı bilinmektedir.Zamanla yapılan restorasyonlar sonucu kısmen değişikliğe uğrayan bedestenin giriş kapılarındaki kırmızı-beyaz kemer örgüsü dikkat çekmekte olup yapıya ayrıca renk katmıştır.

 

1900’lerde yapılan saat kulesinin yıkılması üzerine yerine bugünkü kulelerin yapıldığı bilinmektedir.( Ancak, Ali Karaca, Anadolu Islahatı ve Ahmet Şâkir Paşa (1838-1899), İstanbul 1993, s.119’da Ahmet Şakir Paşa’nın Anadolu’yu teftiş gezisi sırasında Gümüşhacıköy’e uğradığı tarihte (4.Eylül.1899) kentte bir saat kulesi yer almaktadır.)

 

Ünlü tarihçi Halil İnalcık : “Kural olarak bedestenli şehir uluslararası bir ticaret merkezidir.” demektedir.

Nitekim Osmanlı’nın bedestenli şehirlerinden olan Gümüşhacıköy yüzyıllar boyu Hindistan İran ve Avrupa’dan gelen binlerce tüccarın tanışma konaklama ve alışveriş yaptığı yer olmuştur. Bedesten fethin hemen akabinde Anadolu-Rumeli ticaret yolu üzerinde bulunan şehir için emniyetli ve büyük hacimli bir ticarî aktivitenin sağlanması gâyesiyle kurulmuştur.

[Bu uzun hat üzerinde kurulan Bedesten’ler kültürel etkileşimin en yoğun olduğu yerlerdir.Dinleri,ırkları ve kültürleri yüzyıllar boyunca birbiri ile tanıştırmıştır.Kervan yolculuğunun bugünkü anlamda bir mal nakliyatı olmadığı belirtilmelidir.Kervan mensupları yol boyunca yeni mallar alabiliyor ve yanındakilerden de satıyorlardı.]

 

1742

Sivas Ahkam Defterlerinde İlçemiz

 

Sivas Ahkâm defterleri de diğer pek çok eyalet gibi 1742 yılından itibaren tutulmaya başlanmıştır. 1908 yılında son bulan bu defter serisi toplam 36 adet defterden oluşmaktadır. Sivas Ahkâm Defterleri’nde; Sivas merkez sancağı Amasya, Karahisar-ı Şarkî ve Tokat sancakları ile Amasya, Gümüşhacıköy, Hafza, Köprü, Ladik, Mecidözü, Merzifon, Alucra, Hamidiye, Karahisar-ı Şarkî, Koyulhisar, Suşehri, Aziziye, Bünyan-ı Hamid, Darende, Divriği, Gürün, Hafik, Kangal, Tenos, Yıldızeli, Zara, Erbaa, Niksar, Tokat ve Zile kazalarına ait hükümler bulunmaktadır. Bu hükümler Eşkıyalık olayları, mahkeme kararlarına itiraz, alacak-verecek davaları, toprak anlaşamazlıkları davaları, tımarlı sipahinin vergiyi toplayamama şikâyetleri, vakıf davaları ve esnaf şikayetleri gibi çok çeşitli konuları içermektedir.

(Kübra Dursun,Gazi Osman Paşa Üniversitesi)

 

1781

İtalyan Seyyah Domeniko Sestini’nin

İlçemizden geçişi

 

(…)nihayet ova göründü sağ tarafta Hacıköy denilen geniş bir ovaya yerleşmiş büyük bir köyü bıraktık.Ovada buğday ve arpa ekiliydi.Bu ovayla ayrılmış olan dağlar, daima aynı yönde ilerliyorlardı,patlamış olan lavın soğuyarak oluşturduğu taşlar ana yolda da görünmekteydi.Osmancık-Hacıköy arası 8 saat,Hacıköy-Merzifon arası 6 saattir…

 

1782

Yeniçeri Ağası Hüseyin Cafer

(Dedeoğlu)

 

(Doğum tarihi 1782)-İlk tahsilini Hacıköy’de Medresede yapmış,üstün bilgi ve başarısı nedeniyle Saray Enderun’una gönderilerek, Saraydan Yeniçeri Ağası olarak çıkmış,çeşitli savaşlara katılıp ,Filistin,Kudüs,Eflak-Boğdan savunması gibi cenklerde ön ön sıralarda yerini almış.

Hacıköy’de bulundugu bir zaman,şimdiki park yerinde,bir mezar ziyareti sonrası çıkan ardebede sırtından vurularak,Zölpoglu Konağı’nda Hakka yürümüş.

İlk Mezarı Kemal Paşa Okulu’nun Kıble duvarı yanındayken. 1947’de şimdiki mezarına nakledilmiş.Nakil,Kaymakamlık genelgesiyle,Zölpogulları’nın ileri gelenlerince yerine getirilmiş.

_____

(…)Kara deryada mavnaya* bindik.

      Gündüz gece yol eyledik.

      Kastamonu, Köprü derken.,

      Hacıköy’de mola verdik.

 

(Cönk’ünden   Alıntı)

      (Kaynak Kişiler:İsmail Alpaslan – Fevzi Alpaslan)

    _____

    Cönk :15.yüzyıldan itibaren kullanılan ve Halk Edebiyatına dair bir terimdir.

     (alttan yukarıya) uzunlamasına açılan,deri kaplı defter

      *Mavna: güvertesiz, büyük tekne.

 

1802

“Gümüş-ma’a-Hacıköy” naibi

Eş-şeyh Ömer Efendi

 

Halil İnalcık, Ömer Demirel ile Musa Çadırcı’nın söz konusu eserlerinde esnaf lideri olarak şeyhlerden (ya da kethüdalardan) bahsedilmekle birlikte “şeyhler şeyhi” de denilen “şeyh-i seb‘a”dan bahsedilmemektedir. Ancak Mehmet Genç inşaat sektörü dışında kalan esnafın “şeyh-i seb‘a” liderliğinde örgütlenmiş olduğunu belirtmekte fakat bir yer adı vermemektedir. Neşet Çağatay ise Amasya Tarihi yazarı Hüseyin Hüsamettin’in “seb‘a şeyhliğinin” İstanbul dışındaki şehirlerde, örneğin Amasya’da da bulunduğunu yazdığını belirtmektedir.Bizim tesbitlerimize göre ise esnaf lideri olarak “şeyh-i seb‘aların” bulunduğu yerlerden birisi de Merzifon’dur. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan 7 Ra 1217 [8 Temmuz 1802] tarihli bir belgeye göre, Merzifon’da bulunan “ehl-i hiref” şeyh-i seb‘ası Esseyyid Ahmet bin Mehmet 1801 yılı sonlarında ölmüş ve yerine beratla büyük oğlu Esseyyid Mehmet bin Ahmet “şeyh-i seb‘a” tayin edilmiştir. Merzifon Kadısı Hüseyin Şefik imzalı yazıya göre, söz konusu atama ve berat Gümüş-ma-Hacıköy” naibi Eş-şeyh Ömer Efendi tarafından talep edilmiş ve gelen berat “Gümüş-ma-Hacıköy” mahkemesinde bütün esnaf ustaları, yiğitbaşıları ve diğer ihtiyar ustaların hazır bulunduğu bir toplantıda okunarak ilan edilmiştir.

(Doç.Dr.Mehmet Demiryürek, XIX. Yüzyıl Esnaf Teşkilatı Üzerine Bazı Tesbitler)

 

(Naiplik;İdari, dini ve hukuki konularda yetki sahibi olan kişilerin yetki ve vazifelerini vekil olarak yürüten kimselere verilen ünvan.Birinin yerini alan, birinin yerini tutan, vekil manalarına gelen naiplik, çeşitli devletlerde bir idari ünvan ve makam olarak yetkileri bazen çok genişleyen, bazen da daralan bir rütbe olmuştur.)

 

İsmail Özen’in-“Osmanlı Müellifleri”araştırmasında- İsimleri Muhtelif Fasıllarda Zikredilmeyen “Hal Tercemesi Kitapları” ından bahsedilmekte ve Gümüşhacıköy’lü Ali Efendi -Cevâibu’l-Menâkıp olarak kayıtlarda geçmektedir.

 

 

1811

Tercüman-Sefaretname Yazarı ve Ressam

Bozoklu Osman Şakir Efendi’nin

İran’a Gidişinde İlçemizden Geçişi

 

(…)Osmancık‟tan sonra Dingil Hüseyin Derbendi‟ne gelinmiş, buradan da on altı saat sonra Merzifon‟a varıldıktan sonra Amasya‟ya ulaşılmıştır. Yolculuk sırasında Merzifon‟a kadar gidilen yerler, kısaca tarihi ve coğrafi özellikleri ile birlikte aktarılmıştır.

Bu sefaretnameyi kaleme alan Bozoklu Osman Şakir Efendi, eserine gerçekçilik ve bilimsellik katmak amacıyla, Üsküdar’dan Tebriz’e varıncaya kadar her bir menzil ve mahallin isimlerini saat saat kaydetmiştir.

Sefaretnamede gidilen yerlerin tasvirlerinin, açıklamaların ve resimlerin yer alması bu eserin hem dönemin tarihini hem de coğrafi ve fiziki özelliklerini yansıtması bakımından oldukça önemlidir. Bu sefaretnamede yol boyunca varılan güzergahların, çoğu zaman isimleri ile birlikte resimleri verilirken, sayfa aralarındaki boşluklar da dikkat çeker ve bu yüzden eser, yarıda kalmış bir durumdadır.

 

Gerek sefaretnamedeki resimler ve üzerlerindeki resmi tanıtan küçük yazılar, gerekse eserdeki diğer tanımlayıcı yazılar bize o dönemi yansıtan önemli ve orijinal bilgilerdir. Dolayısıyla, sefaretname günümüzdeki bilimsel çalışmalara ışık tutacak niteliktedir.

(http://acikerisim.aku.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/11630/3480/TEZ.pdf?sequence=1&isAllowed=y)

 

Yukarıdaki bilgiler ”Musavver İran Seyahatnamesi”nde geçmektedir Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi Mikrofilm Arşivinde  01774 Arşiv Numarası ile kayıtlıdır.Eserde İlçemiz de anlatılmaktadır.

 

1844

Gümüş Maden Emini “Gevheri”

 

Gevheri ile ilgili öncekilerden farklı bazı bilgiler Nihad M. Çetin(1923-Gümüşhacıköy,1991-İstanbul) tarafından ortaya atılmıştır. Çetin, Gevheri’nin Amasya’nın Gümüş kasabasında bulunan gümüş madeninde maden eminliği görevini yürüttüğünü, yakın zamana kadar şairin Saray adını taşıyan konağının Amasya’nın Gümüşhacıköy ilçesinde bulunduğunu ve kendi annesi tarafından dedesi Gevherizâde Abdülvehâb Efendi’nin Gevheri’nin torunu olduğunu söylemektedir. Ayrıca Gevheri’nin adının kesin olarak Mustafa olduğunu ileri süren Çetin, şairin divânının dedesi Abdülvehâb Efendi’ye intikal ettiğini; ancak daha sonra Sivas’ta satıldığını belirterek birinde Gevheri adının h.1260 (m.1844) tarihinin yer aldığı üç mührün de klişelerini yayımlamıştır. Ancak 1260 tarihini taşıyan mührün XVIII.  Yüzyılın ilk yarısında öldüğü kabul edilen Gevheri’ye ait olması mümkün değildir. Bu bilgiler ikinci bir Gevheri’nin varlığını düşündürecek mahiyettedir.

(Prof.Dr.Nihat M.Çetin,İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi- ayrıca -Şarkiyat Enstitüsü Müdürlüğü de yapmıştır)

 

1844

Gümüşhacıköy İlçesinin Sosyo-Ekonomik durumunun

Osmanlı Temettuat defterlerinde yer alması

 

Temettuat Defterleri; bölgelerin mal-mülk, hayvan, arazi ve yaşayan bütün insanların şahsi malvarlıklarını kaydetmek için hazırlanmış resmi belgelerdir.

1844 Yılında;

525 dönüm üzüm bağcılığı ( en yüksek gelir getiren faaliyet)

78 dönüm kenevir tarlası ( Ekim alanı sadece Saray Mahallesi ve Çetmi köyü)

Saray-Hacıyahya-Artukabad Mahallelerinde Bostan üretimi..

Meslek Grupları incelendiğinde;

-Köylerde tarıma dayalı faaliyetler

-Mahallelerde, terzi,berber,urgancı vb. gibi zanaat erbapları..

1844 yılında Kazada ödenmesi gereken toplam vergi miktarı, 46.775 kuruş

 (Eskişehir Osman Gazi Üni.Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınları)

 

[ Bu defterler, sosyo-ekonomik hayat, nüfus ve tarımsal ekonomi ile ilgili bütün karakteristik özellikleri kapsamaktadır.]

 

1842

İbrahim Edhem Paşa’nın Gümüş Madenleri

Başmühendisi olması

 

Kaplumbağa Tebiyecisi Tablosu’nun ressamı Osman Hamdi Bey’in babası, Osmanlı’nın ilk maden mühendisi.İbrahim Ethem Bey(d. 1818 – ö. 1893), Hüsrev Paşa`nın ve bizzat padişah II. Mahmut`un gözetiminde Paris`e eğitim için gönderilmiş olup, Türkiye`nin çağdaş anlamda ilk maden mühendisi olarak mezun olmuştur. 1877-1878 arasında sadrazamlık, hükümet nazırlığı, Şura-yı Devlet reisliği ve büyükelçilik gibi birçok yüksek kademe görevlerde hizmet vermiştir .(Madencilik Tarihi)

 

1841-1888 yılları arasında Anadolu’ya gelen ve Yaptıkları Türkiye haritalarıyla tanınan Alman coğrafya ve kartografi uzmanı Heinrich Kiepert Gümüşhacıköy Maden Ocağını Ziyaret etmiş ve o dönemi yansıtan çeşitli çizimler gerçekleştirmiştir.(MTA)

 

V.Kovenko (Müh.)- Gümüş Maden Sahasına gelmiş, Kiepert‘in haritalarını incelemiş ve  “Gümüşhacıköy Maden Ocağı Hakkında Jeolojik Not” adlı eserini hazırlamıştır.(Yayın Tarihi 1937-MTA)

 

1853

Amerikan Board Misyonerlerinin

İlçemizdeki Faaliyetleri

 

Merzifon,1861 yılında Batı Türkiye Misyonu sınırları içerisinde yeniden merkez istasyon haline getirilmiştir. Aynı yıl Amasya, Samsun, Hacıköy ve Zile buraya dış istasyon olarak bağlanmış ve bu tarihten sonra şehir, Batı Türkiye Misyonu’nun önemli bir merkezi haline gelmiştir. Ancak yaşanan aksamaların bölgede yürütülen çalışmaları olumsuz etkilediğini gören Amerikan Board, Merzifon’da yerleşik olarak görev yapacak bir misyoner ihtiyacını oldukça şiddetli bir şekilde hissetmeye başlamıştır.Bu eksikliğe rağmen istasyon olarak kuruluşundan hemen sonra üç yıldan daha az bir süre içinde yedi dış-istasyon Merzifon istasyonuna bağlanmıştır. Bu sayı 1871 yılında on ikiye çıkmış, 1877 yılında on yediye, 1880’de yirmiye ulaşmıştır. Bütün bu bilgiler ışığında, Merzifon istasyonu dâhilinde teşkil edilen dış istasyonların isim ve kuruluş tarihleri şöyle tespit edilmiştir;

 

 Merzifon (1852) Hacıköy (1853, 1863) Amasya (1856, 1862) Zile (1859, 1863) Samsun (1861, 1862) Avkat, Vezirköprü (1862) Çarşamba (1862, 1885) Avkat Hacıköy310 (1863) Bafra (1880) Ünye (1866) Hasköy, Çorum (1867) Çeskur, Kapıkaya (1868) Yenice (1869) Herek (1871, 1873) Azaboğlu (1874, 1878)

(Prof. Dr. Gülbadi ALAN,Amerikan Board Misyonerlerinin Merzifon’a Yerleşmeleri ve Teşkilatlanmaları)

 

1856

Liva-i Amasya –ma’a-(birlikte) Çorum

 

Çorum Sancağı’nın Amasya Sancağı ile bir mutasarrıflık çatısı altında bireştirilmiş olduğu göze çarpan ilk husus olmaktadır. Aynı bilgileri o döneme ait salnamelerden çıkartmak mümkün.Mutasarrıflığın  merkezi ise Amasya idi.

 

Liva-i Amasya maa Çorum’un havi olduğu kaza ve nahiyeler;

Amasya maa nevahi, Ladik, Gümüş maa Kabakoz, Güregi, Hacıköyü, Havza, Kedağra nam-ı diğer Vezirköprüsü, Zeytün, Nahiyye-i Hacıhamza, Osmancık, Saz, İskilib, Çorum, Ekrad-ı Çorum nam-ı diğer Karahisar Demirci, maa Katasaray, Tahtettarik maa Fevkettarik, Gülinkiras maa Geldiklan, Zünnunabad, Merzifon, maa Merzifonabad, Nahiye-i Veray

(Devlet Salnamesi, sene 1271h-1855m, s.87-88, Devlet Salnamesi, sene 1273h-1856m Abdullah Gündoğdu araştırması)

 

1857

Samsun’dan İstanbul’a Tütün Ticareti ve

Tüccar “Hacıköy’lü Arakin”

 

Samsun’da bulunan tütün tüccarlarından bazılarının Kayseri, Niksar, Gümüşhacıköy ve Trabzon’lu oldukları belirlenmiştir. Bu durum tütün ticaretinin, birikimini değerlendirmek isteyen farklı şehirlerin sermayedarlarını Samsun’a cezp ettiği şeklinde değerlendirilmiştir. Samsun yöresinden İstanbul’a tütün sevk eden 14 Hıristiyan ile 10 Müslüman tüccar tespit edilmiştir.

Hacıköy’lü Arakin o dönemde Gümüşhacıköy’lü tütün tüccarıdır.

(Prof.Dr.Mehmet Yavuz Erler-Prof.Dr.Kerim Edinsel- Osmanlı Arşivi,Anadolu Muhasebesi Tütün Defteri, Genel No: 4517, Özel No: 53, )

 

1859

Avrupa Tüccarı Mamsoğlu Aragel’in

İlçemizdeki ticareti

(Kaynak:Osmanlı Arşivi)

 

1860

Kızlar Manastırı

 

1840/1860 yılında Gümüş maden ocağında çalışmak için gelen Rumlar tarafından Gümüş’te Kızlar Manastırı yaptırılmıştır.Burası Rumlara ait ibadet ve mesire yeri olarak kullanıldığı gibi pontus kralları ve ileri gelenleri için burada av partisi düzenlendiği de rivayet edilmektedir. 1925 yılında Rumların gitmesiyle bakımı ihmal edilerek günümüzde virane bir hale gelmiştir.

 

–Amasya Müzesi’nde bulunan Gümüşhacıköy İlçesi’nden Gümüş Beldesi’ndeki bir manastıra ait olan Bizans Dönemi kapı kanadı üzerinde kabartma tekniğiyle yapılmış, bereketi simgeleyen asma dallarının birbirine dolanarak oluşturduğu dairelerin içerisi asma yaprağı ve iri taneli üzüm salkımı ile süslenmiştir. http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/18/1673/17843.pdf

 

1860

İlçemizde Su Vakfı’nın Kuruluşu

 

Resmi Adı; Baradoglu Mırgdıs-Suyu Çoğaltan Vakıf.Çeşitli sebeplerle suyu kesilmiş çeşmelerin yeniden canlandırılması adına ‐1860-tarihli vakfını Gümüşhacıköy’de kurmuştur

(Hizmetleri ile İlginçleşen Vakıflarımız-Prof.Dr.İsa Kayacan)

 

1866

Gümüşhacıköy Madeninde mevcut kurşunun

Kavak Kazası ahalisi marifetiyle

Samsun İskelesine Kağnı Arabaları ile nakli

(Kaynak:Osmanlı Arşivi)

 

 1868

Gümüş’te Çarşamba Günleri

Hafta Pazarı Kurulması

 

Amasya sancağına muzaf Gümüş kazasında muntazam çarşu ve bazar olmadığından madenciyan ve ahalisi malzeme-i madeni ve havaic-i zatiyyelerini ahz ü iştira etmek üzere bazı mahaller bazarına azimet ve bu suretle tazallu-ı evkat etmekde olduklarından ba hisle kaza-i mezkurda beher hafta Çarşamba günlerinde müceddeden bazar küşad olunması hususu (…)

 (Doç. Dr. M. Akif ERDOGRU,18-19 ncu Yüzyıl Osmanlı Panayırları ve Hafta Pazarlarına Dair Belgeler)

 

1875

İlçemizin İlk Kaymakamı “Halil Efendi”

 

Taşra teşkilatında “kaza” idari birim olarak 1842’de yer almıştır.Kaza’nın yöneticisi olan  Kaza Müdürü, yörenin önde gelenlerinden seçilir,merkezin onayı ile göreve başlardı.Sancak Yönetiminde ise merkezden atanan Kaymakamlar görevlendirilmiştir.1864 Nizamnamesi ile Kaza Müdürlüğü uygulamasına son verilmiş “ Kaymakam” kaza yöneticisi olarak yerini almıştır.İlçemizde  05.Ekim.1875 tarihine kadar ,Gümüşhacıköy Kazası ,Maden Müdür’leri ve (Maden-i Hûmayun)Maden Eminleri tarafından yönetilmiştir.Osmanlı Arşiv Kayıtları’na göre Kaza Müdürlerinden sonra  05.Ekim.1875 tarihinde göreve getirilen İlk Kaymakam,“Halil Efendi” dir.

(Kaynak:Osmanlı Arşivi)

 

1876

İdari Bölünme ve Kazalar

 

Sivas Vilayeti:

1.Sivas Sancağı: Kazaları: Aziziye, Tokat, Koçkiri, Divriği, Darende, Gürün, Tavas, Hafik, Bıldızİli,

2.Amasya Sancağı: Kazaları: Merzifon, Zile, Mecitözü, Osmancık, Erbaa, Köprü, Ladik, Maden-i Sim(Gümüş)

3.Karahisar-ı Şarki Sancağı: Kazaları: Suşehri, Koyulhisar, Milas, Alucra, Giresun.

(S.Fatih Torun,1876 Devlet Salnamesine Göre Türkiye’de İdari Bölünme,Yüksek Lisans Tezi,2005)

 

1883

Yeni Bir Amasya Şer’iyye Sicili ve İlçemiz

 

Milli Kütüphane’ye gönderilmeyip(ihtimal, diğer sicillerden ayrı bir yerde atıl bir şekilde tutulmuş olmasıdır),Tokat Müzesi’nde kalan Amasya Şeriyye Sicili(1883-1890), Amasya tarihine ışık tutacak bir sicildir.2008.1.5.7345 Envanter numarası ile kayıtlı bu sicil içerisinde   Gümüşhacıköy İlçesine ait 4 adet sicil defteri bulunmaktadır.

(Doç.Dr.Alpaslan Demir-Yasin Önder,Gazi Osman Paşa Üniversitesi)

 

[Şehir Tarihi/(Yerel Tarih) araştırmalarında, şehri doğrudan doğruya ilgilendirdiği için arşiv vesikası taşıyan Şer’iyye Sicilleri’nin önemi çok büyüktür]

 

1883

İtalyan Eduare Coulant’ın Gümüş Madenlerine

üretimin artırılması ve fırınların ıslahı için görevlendirilmesi

 

Coulant, Bir yıl Gümüş Madenlerinin ıslahında çalışmış, O Dönemin Kömür Raporlarını yazmıştır

Kaliteli işlenmiş,ince parlak gümüş Lehistan (Polonya) tarafından çokça talep edilmiştir.

1861 Maden Nizamnâmesi”nin ilanından kısa bir süre sonra Temmuz 1866’da Osmanlı Devleti hizmetine giren Alman Emest Weiss’ın tüm yabancı maden mühendisleri arasında çalışma süresi ve istikrarı açısından ayrı bir yeri vardır. Ernest Weiss’ın otuz üç sene gibi uzun bir memuriyet döneminin ardından 1899’da vefatıyla başmühendisliğe l883’te Osmanlı Devleti’nde maden mühendisi olarak göreve başlayan Eduard Coulant tayin edildi. Aslen İtalyan olan Coulant, bir yıl Gümüşhacıköy madenlerinde üretimin artırılması ve fırınların ıslahında görev yaptı. Başarılı çalışmalarından dolayı 1884’te Mecidiye nişanıyla taltif edilen ve Maden Heyiet-i Fenniyesi üyeliğinde de bulunan İtalyan mühendis Orman ve Ma’â- din Mektebi’nde dersler de verdi.

http://www.sektormadendergisi.com/pdfler/sm_53.pdf

 

1885

İlçenin İlk Defa Devlet Salnâmesi’nde

Kaza olarak Geçmesi

 

Gümüşhacıköy ismi İlk defa h.1302 /m.1885 tarihli devlet salnamesinde karşımıza kaza olarak çıkmaktadır. Daha önceki vilayet ve devlet salnamelerinde “Maden-i Sim Kazası” olarak geçen idari birim h.1302 tarihli devlet salnamesinden sonra artık “Gümüşhacıköy” kazası olarak geçecektir.Ancak bu durum devlet salnamelerinde böyle olmakla beraber Vilayet salnamesinde biraz farklıdır. Sivas Vilayet salnamesinde “Gümüşhacıköy” ismine kaza olarak ancak h.1321 / m.1903 tarihli salnamede rast gelmekteyiz. 1302, 1304, 1306 ve 1308 tarihli Sivas vilayet salnamelerinde mezkûr kaza “Maden-i Sim” şeklinde tesmiye(adlandırma) edilmektedir.

(Arş. Gör. Edip UZUNDAL-Salnâme-i Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye, Def’a 40, 1302 (1885) s.65)

 

1889

İngiliz Tüccar’ın  Hacıköy’den 80.000 okka(102.635 kg)

piyasadaki tüm nohudu alması

 

(…)çok zaman geçmeden civarda nohut fiyatları çok yükseldi,Hacıköylü üreticilerin ve tüccarların en büyük sıkıntısı ellerindeki kaliteli ve ol tahıl meyve ve sebzeyi uygun bir fiyatla kısa zamanda başka pazarlara taşıyamamasıdır,mutlaka buradan bir demir yolu geçmesi gerekiyor-

(Vitale Cuinet-Fransız Maliyeci)

 

1891

İlçemizdeki Göçmen İskanları

 

(…)Beylikçayırı bölgesinde boş bulunan arazi üzerine Rumeli,Kırım ve Batum göçmenleri iskan edilmiştir.Bu tarihte Beylikçayırı Gümüşhacıköy’ün mahallesi olarak teşkil edilmiştir.(Kafkas Göçmenleri-Dr.Muammer Demirel)

 

Göçmenlerin yerleştirilmesi işlemleri Tanzimat Fermanı’nın ilanına kadar,

Bab-ıAli’nin eyaletlere göçmenler geldikçe gönderilen fermanları doğrultusunda oluyor veya göçmenlerin başvuruları üzerine kendilerine para ve malzeme yardımı yapılıyordu.  1859 yılına kadar Şehrameneti’ne(bugünkü belediyelerin Türkiye’de kurulan ilk biçiminin adı)bırakılan göçmenlerin yerleştirilmesi işleri, Kırım savaşı sonrası hızla artan göçler nedeni ile yoğunluk kazanmış ve Şehrameneti’nin sorunun çözümünde yeterli olamayışı sonucu Devlet, sorun ile uğraşacak bir komisyon kurulmasına ilişkin yasa çıkartmak zorunda kalmıştır .

 

Yasa ile “İskanı-ı Muhacirin” adı altında kurulan ve göçmenlerin yerleştirilmesine ilişkin tüm işlemleri yürütmekle sorumlu olan komisyonun adı daha sonra “Muhacirin ve Aşair Müdiriyeti Umumiyesi” olarak değiştirilmiş ve bu kurum çalışmalarını Cumhuriyet’e kadar sürdürmüştür.

Bu komisyon tarafından çok sayıda göçmen Amasya, Tokat, Sivas, Çankırı, Adana, Aydın, İçel, Bursa, Adapazarı ve İzmit çevresine yerleştirilmiştir

http://www.balgoc.org.tr/gocmenyerlesim.html

 

1893

Gümüşhacıköy Redif Taburu Merkezi

 

Redif askeri teşkilatının kuruluş esaslarını II. Mahmud’un yayınladığı bir genel fermandan şöylece saptamak mümkündür: Meclis-i Şura’da alınan karara. uygun olarak, imparatorluğun dahilinde bulunan bütün sancakların kapsadığı kazalarda (Maden, Has, Evkaf, Muaf ve gayr-ı muaf bütün kazalarda) subayları ile birlikte 1400’er kişilik birer tabur teşkil ettirilecektir. Şayet küçük kazalardan bu kadar asker çıkaracak nüfus yoksa böylesi yerler civar kazalarla birleştirilecek, böylece tabur ortaklaşa tertip edilecektir.  Redif askeri yazılacak kimseler 23-32 yaşları arasındaki gençler arasından kur’a ile tesbit edileceklerdi. Vücutlarında askerliğin gereklerini yerine getirmeye engel olabilecek sakatlıklar bulunanlar askere alınmayacaklardı. Asker yazılması, defterlerinin tutulması ve bu defterlerin İstanbul’a Bab-ı Seraskeri’ye gönderilmesi işi sancak mutasarrıfları ile valilere bırakılmıştı.

( Anadolu’da   Redif Askeri Teşkilatının Kuruluşu , Musa Çadırcı)

 

1894

Gümüşhacıköy Telgraf Hattının

tamamlanarak Muhabereye başlanması

(Kaynak:Osmanlı Arşivi)

 

1895

Osmanlı Arşivinde İlçemizle ilgili -kayıtlı son belge-

1896

İlçemizin 3ncü Sınıf Kaza Olarak Kayıtlarda yer alması

(Kaynak:Osmanlı Arşivi)

 

1897

Osmanlı Devletinin İlk İstatiğinde

Gümüşhacıköy Maden Gelirinin

173.947 Kuruş olarak yer alması.

(Kaynak: Prof.Dr.Tevfik Güran Araştırması)

 

1898

Hükümet Konağının yapılışı

 

Ahmet Şakir Paşa tarafından yaptırıldı(Dönemin Kaymakamı,Yanyalı Mustafa Zade Ali Rıza Bey’dir).1909 yılında tamamen yanmıştır,aynı yıl Sivas Valisi Halil Rıfat Paşa aynı yere Hükümet Konağı inşa etmiştir.1978 yılına kadar kullanılarak,1985 yılında yeniden yapılmıştır. (Kaynak:Anadolu Islahatı-Dr.Ali Karaca)

(Yenisi ,Kasım 2016 yılında hizmete açılmıştır.)

 

1901

Gümüşhacıköy Afyon Panayırının Düzenlenmesi

(09/06/1901)

 

Yılda bir kere yahut birkaç defa kurulan büyük pazarlara panayır denmiştir.

Kazalarda pazar yeri olarak kaza ve nahiye merkezleri seçilirken köylerde merkezî yerde olan, han, kervansaray, hamam gibi ihtiyaçları karşılayacak tesislerin bulunduğu yerler tercih edilirdi. Bir yerde pazar kurulması divanın iznine bağlıydı. Bu hususta halkın talebi dikkate alınır, kadının tasvibi ve merkezin onayı ile pazarın kurulması kararlaştırılır ve günü belirlenirdi. Pazarın düzeni genellikle pazarbaşı ve muhtesib (ihtisab ağası) tarafından sağlanırdı. Kadıya bağlı olarak faaliyet gösteren muhtesib diğer görevlerinin yanında pazarın düzenini ve güvenliğini sağlar, ölçü tartı aletlerini kontrol eder, paraların ayar ve ağırlıklarını, malların kalitesini denetlerdi. Yakın yerleşim yerlerinde kurulan pazarların da farklı günlerde olmasına ve civardaki iltizam ve vakıf gelirlerine zarar verilmemesine dikkat edilirdi. Nitekim Amasya’da Sultan II. Bayezid İmareti’ne on beş yıl boyunca yılda 6000 akçe sağlayan Şabanözü pazarının rekabet sebebiyle zarara uğraması üzerine yeni kurulan pazarın kapatılması yönünde karar alınmıştır.

(Tahsin Özcan-Pazar –Ercüment Balcı,Osmanlı Panayırları İçin Bir Envanter)

 

1902

Gümüşhacıköy Kazası Belediyesince

Musiki Aletlerinin Sipariş edilmesi

(Kaynak:Osmanlı Arşivi)

1904

Gümüşhacıköy Reji İdaresi ve Tütün Ekicileri

 

Reji idaresi gerekli olan tütün anbarlarını zamanında inşa etmediği için o yıllarda tütün üreticilerinin tütünlerinin çürüdüğünün şikayeti yapılmıştır. İlçemizde tütün ekiminin bu tarihlerde kısmi alanlarda yapıldığını söyleyebiliriz.Osmanlı İmparatorluğu’nda, dış borçlara karşılık olarak tütün ekimini ve tütün işlenmesini düzenlemek üzere Fransız sermayesiyle kurulan tekel idaresine,Reji İdaresi denmektedir.(Osmanlı Arşivleri)

Memleketimizin bir çok yerinde denemesi yapılan basma tütünleri en iyi yetişme ortamını Gümüşhacıköy mıntıkasında bulmuş ve İskece basma tütünleri seviyesinde bir mahsul vasfını kazanmıştır.Sahilden oldukça uzakta bulunan bir arazinin hafif meyilli, orta derecede kuvvetli topraklarında yetişen basma tütünleri yavaş, tatlı içimi ve aromalı kokularıyla ün yapmışlardır.

[19 Mayıs Üniversitesi Bafra Meslek Yüksek Okulu ev sahipliğinde “Tütün Yorgunu Çocuklar” projesine İlçemiz de dahil edilmiş proje ekibi 05.05.2016 Tarihinde Gümüşhacıköy ziyareti gerçekleştirmiştir.Tütün tarımı yapan ailelerin çocuklarının okullaşma oranının artırılmasına katkı sağlanması hedeflenmektedir.]

 

1906

Gümüşhacıköy Sancağı

 

Bu sancak, Amasya ili Gümüşhacıköy ilçesine bağlı Gümüş Beldesinde bulunmakta olan Haliliye Medresesi’nden alınarak Amasya Müze Müdürlüğüne getirilmiştir. Sancak bir zamanlar Haliliye Medresesi’nde yaşamış ve öldüğü zamanda oraya defnedilmiş olan Garip Hafız’a ait eşyalarla birlikte Müze müdürlüğüne nakledilmiştir.(*) 175×135 cm. ebatlarında, bordo yeşil renkli atlas kumaştan yapılmış olup bu kısmı içine alan,21 cm genişliğinde yeşil renkli bir kısım bulunmaktadır. Her iki kısım arasında 2 cm genişliğinde sarı renkli bir şerit yer almaktadır. En Dışta ise, sim püsküller bulunmakta olup 3 cm kalınlığındadır.

Tek yüzü işlemeli olan sancağın orta kısmında, bordo zemin üzerine sarı iplikle Osmanlı Arması ve bu armanın her iki yanında ise damla motifi formunda “Maşallah” ibaresi görülmektedir. Osmanlı armasının üst kısmında ise “Padişahım çok yaşa” ibaresi bulunmaktadır. Bu ibarenin sağında “Bismillahirrahmanirrahim1324” ve karşısında, Fetih Suresinin ilk Ayeti yer almaktadır.Sancağın dış çerçevesinin oluşturan yeşil renkli kısımda, bordo kısımda olduğu gibi dört yanı dolanan bir satırlık yazı kuşağı yer almaktadır.

 

Bu yazı kuşağında, üçüncü orduya hümayun Kosava Vilayeti Üsküp kasabasında seksen dokuzuncu alay üç yüz yirmi duhulli (?) efradı tarafından imal olunup Gümüş köyü Kazasında Köprülüoğlu Zade Muhammed Paşa büyük Cami” ibaresi yer almaktadır. Ayrıca bu yazı kuşağının köşelerinde ise birer daire içerisinde Dört Halifenin adları yazılı bulunmaktadır.Sancağın alem kısmı madeni olup damla motifi biçiminde düzenlenmiştir. Üzerinde istifli bir şekilde “Ya Allah, Muhammed, Ali”ibareleri yer almaktadır.

(Muzaffer Doğanbaş,Müze Araştırmacısı,”Amasya Müzesindeki Genç Devir Osmanlı Sancaklar” adlı makale-KUBABA -Arkoloji-Sanat Tarihi- Dergisi-Sayı:7,Haziran 2006 )

 

(*)Kültür ve Turizm Bakanlığı Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu’nun 30.05.1985 Tarih ve 1000 Karar numarası ile  Haliliye (Gümüş) Medresesi’nin tescilinin devamına ve Medrese içinde bulunan Arkeolojik ve Etnografik eserlerin Amasya Müzesine uzmanlar denetiminde taşınmasına karar verilmiştir.

 

1907

Tabib Ahmet Hamdi Efendi’nin İlçemizde

12 yıl Süresince Tabip’lik Yapması

 

On iki senedir kaza belediyesinde tabiplik yapmakta olan ve kolera salgınındaki gayretleri başta olmak üzere başarılı hizmetlerde bulunarak halkın sevgisini kazanan Ahmet Hamdi Efendi, 600 kuruş olan maaşının emsallerinin almış olduğu maaşın altında olduğunu ve geçim sıkıntısı çektiğini ifade ederek maaşının 1000 kuruşa çıkarılmasını istemiştir. Gümüşhacıköy Belediyesi, çevre kaza ve belediyelerdeki tabiplere aylık 1.500 kuruş maaş verildiğini ve Ahmet Hamdi Efendi’nin maaşının arttırılması için defalarca müracaatta bulunulduğunu belirtmekle birlikte belediyenin gelirlerinin düşük olması nedeniyle maaş artışının mümkün olamayacağını bildirilmiştir.

 

Ahmet Hamdi Efendi’nin maaşının 1000 kuruşa yükseltilerek hazineden karşılanması talebi ise taşra etıbbâ’sına(hekimlere) mahsus olan paranın tükenmiş olması nedeniyle gerçekleştirilememiştir. Bu nedenle Dâhiliye Nezareti, Sivas Vilayeti’ne konuyla ilgili gerekenin yapılması için Amasya Belediyesi’ne emir verilmesini bildirmiştir. Sivas Vilayeti’nin, Amasya Mutasarrıflığı’na göndermiş olduğu 28 Nisan 1912 tarihli ve 1453/78 numaralı mazbatasında konuya ilişkin olarak kaza ve livalardaki belediye tabiplerine belediyeler tarafından tahsis edilmiş olan maaşların tabiplerin hizmetlerini karşılamadığı ve bu duruma Meşrutiyet hükümetinin adaletle bir çare bulması gerektiği ifade edilmiştir. Bununla birlikte tabiplere ödenen maaşların düzenli bir şekilde verilmemesinin de ayrı bir sıkıntı olarak görüldüğü ifade edilmiş ve belediyeden cüzi miktardaki maaşını uzun zaman alamayan Ahmet Hamdi Efendi’nin maaşının 1000 kuruşa yükseltilerek Mal Sandığından ödenmesi istenilmiştir

(Arş.Gör. Erol Karcı,Salname-i Vilayeti Sivas h.1325)

 

1908

Gümüşhacıköy Havlu Fabrikası işçilerinin

Ücret Konusundaki Anlaşmazlıkları

(Bir anlamda,Dokuma İşçilerinin Grevi)

(Kaynak:Osmanlı Arşivi)

1911

İtalya’nın Traplusgarp’ı işgalinde

Gümüşhacıköy Halkının Taahhütleri

 

(…)Sivas Valiliği’nin Dahiliye Nezareti’ne bildirdiğine göre Gümüşhacıköy Halkı tamamen Hükümet Konağı’nda toplanmış, İtalyan tecavüzünden duydukları teessürü dile getirerek,Osmanlı Donanması için mükellef oldukları yıllık vergisinin bir mislini dört yılda yardım olarak vermeyi taahhüt etmişlerdir.

( Ahmet Öğreten Araştırması)

 

1913

Gümüşhacıköy’lü Piyade Mülazım

Mustafa Necip ve Bâb-ı Âli Baskını

 

Mustafa Necip (1879-1913) İttihat ve Terakki’nin 111 nolu üyesi olup Bâb-ı Âli baskını sırasında ölen ve hemşehrimiz olan bir subaydır.

 

(…)Mustafa Kemal,Suriye’den gizlice Selânik’e gelmiş ve güvendiği arkadaşları ile Askerî Rüştiye öğretmenlerinden Hakkı Baha (Pars)’nın evinde toplanmışlardır.

Oda içinde derin bir sessizlik olmuştu. Lambanın solgun ışıkları içinde Mustafa Kemal’in heybetli sesinin yankıları hâlâ dalgalanıyordu. Ömer Naci ayağa kalkarak, Mustafa Kemal’in konuşmasına karşı o tatlı şivesiyle; “Mustafa Kemal, arkandayız, seni takip edeceğiz. Ölümler, cellatlar, işkenceler bile bizi bu kararımızdan çeviremeyecektir. Hürriyet verilmez, o ancak alınır. Haksızlık zulüm ve baskı altında inleyen bu suçsuz ve çaresiz milleti kurtaracağız, yaşasın hürriyet ve ihtilâl” sözleriyle derin sessizliği bozmuştu. Mustafa Necip, inkılâbın o fedakâr evladı, gizli hıçkırıklarla yanımda göz yaşlarını tutmağa çalışıyordu. Mustafa Kemal yeniden söze başladı:

 

-“Arkadaşlar!” dedi, “gerçi bizden önce birçok girişimler yapılmıştır. Fakat onlar başarılı olamadılar. Çünkü işe teşkîlâtsız başladılar. Bu kuracağımız teşkîlât ile bir gün mutlaka ve elbette başarılı olacağız. Vatanı, milleti kurtaracağız.” (Hüsrev Sami Kızıldoğan Araştırması)

 

1915

Gümüşhacıköy Güç Derneği Talimnamesi

 

Dahiliye Nezareti Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti 6.ncı Şube’nin Onayı ile.

(Kaynak:Osmanlı Arşivi)

 

1917

Gümüşhacıköy’de Bulunan Sürgünler

 

Sivas Vilayeti’nde sürgün bulunan kişilerin (Ağustos 1916) isimleri, nereden sürgün edildikleri,sürgün edilme sebepleri, meslekleri ve Sivas’ta ikâmet ettikleri yerlerle ilgili bilgileri içeren uzunca bir cetvel/liste 15 Ağustos 1916 tarihinde Dâhiliye Nezareti’ne sunulmuştur.234 kişilik listede yer alan 112 kişi IV. Ordu Mıntıkası’ndan çeşitli suçlardan(askeri isyana teşvik, eşkiyalık, casusluk, ailesini yurtdışına kaçırmak veya memleketinde bulunması güvenlik açısından sakıncalı olduğundan dolayı vs.) Sivas’a gönderilmişlerdir,  O dönemlerde Jory Kayser(Komisyoncu-Beyrut)-Hağra Antuvan(Emanetçi-Şam)-Selim Kasîr-(Beyrut) Kâziye Hayk-(Suriye) isimli kişiler Sivas Vilayetinden İlçemize gönderilmişler,sürgün süresi sonunda memleketlerine    dönmüşlerdir..Bireysel ve ailece sürgünlere rastlanmaktadır.

(Dr. Şaban Ortak-Osmanlı’nın Son Manevralarından-Suriye ve Garbî Arabistan Tehciri)

 

 

1918

Abdurrahman Rahmi Erden(1901-1984)

 

Milli Mücadelede Amasya’da Saraydüzü Kışlası’nda Mustafa Kemal Atatürk’ün özel telgrafçılığını yapmıştır.

Annesi Gümüşhacıköy Kız Mektebinin baş muallimidir.1915 yılında Gümüşhacıköy’den Merzifon Rüştiyesine gitmiştir.Çocukluğunu ilçemizde yaşamış ve ilk memuriyetine İlçemiz P.T.T’sinde telgraf memuru olarak başlamıştır.(Kaynak:PTT Genel Müdürlüğü)

 

Amasya Tamimi’nde Abdurrahman Rahmi Erden’in sorumluluğu nedir? (Oğlu, Gazeteci-Yazar Turgut Fethi’den)

–“Mustafa Kemal, 12 Haziran 1919 tarihinde Amasya’ya geliyor. Babam Abdurrahman Rahmi Erden, o günlerde Amasya Postanesinde telgraf memuru. Mustafa Kemal, Saraydüzü Kışlası’nda çalışmalarına başlıyor. Ama yazısı düzgün bir telgraf memuruna da ihtiyacı var. Mustafa Kemal, emir subayı Hayati Bey’i posta müdürüne gönderiyor, iyi bir telgraf memuru istiyor. Posta müdürü Mehmet Ali Bey, babamı öneriyor. Müdür, babamı önerirken şöyle de diyor: “Ayrıca dedesi Osmanlı paşasıdır.” Ertesi gün babam, Saraydüzü Kışlası’na, Mustafa Kemal’in yanına gidiyor.Mustafa Kemal Paşa’nın Dersaadet’le (İstanbul), Sadaretle (sarayla) olan şifreli ve şifresiz bütün haberlerini babam yazıyor. Bu arada Amasya Tamimi’nin bütün maddeleri de memlekete ve dünyaya geçiliyor. Mustafa Kemal, Amasya’da kaldığı sürece, tüm haberleşmeleri yapan telgraf memuru babamdır.” (Cumhuriyet Arşivi,21 Haziran 2008)

 

1919

Gümüşhacıköy Ekin pazarı İnşaatının Tamamlanması

ve Resmi Açılışının yapılması

(Kaynak:Osmanlı Arşivi)

1919

12.Za.1337-(09.08.1919) Tarihinde Kağnılarla Gümüşhacıköy’den Samsun’a erzak nakli yapıldığı.(Osmanlı Arşivi)

 

[Askeri Menzilhanelere (Menzil/Stok Ambarları) veya Samsun Limanına Erzak taşındığı tahmin edilmektedir.]

1919

Bir İnkılâp ve İhtilal evladı

Ahmet Rifat Eymir

(d.1894-Gümüşhacıköy /ö.1964-Ankara)

 

İngilizlerin Merzifon Hükümet Konağına çektikleri bayrağı indirterek,(15 Mart 1919)- Türk bayrağını çekmiştir.Atatürk’ün Milli Harekatı canlandırmak için ilk karargahını kurduğu Havza’da daveti üzerine Merzifon Kaymakam Vekili sıfatıyla misafiri olmuştur.Şahsen teşkil ettiği 200 kişilik kuvvetle Taşan Dağı’nda asileri tenkil(uzaklaştırma) eylemiştir.( Türk Parlemento Tarihi Arşivi)

 

1919

İngilizlerin Gümüşhacıköy

Hükümet Konağına Gelmeleri

(15.05.1919)

Amerikan siyasî desteğine zaten öteden beri sahip olan, bölgenin işgal edilmesi ile diğer işgalci kuvvetlerin de fazladan siyasî desteğine kavuşan Merzifon Anadolu Koleji ve mensupları bu gelişmeler üzerine olumsuz faaliyetlerine daha bir hız vermişler ve hatta bunu aleni ve endişesiz bir surette gerçekleştirmişlerdir.

 

Örneğin,Kolej hocalarından Mister Getchell, refakatinde bir subay ve silahlı 25 kadar İngiliz askeri ile birlikte 15 Mayıs 1919’da Gümüshacıköy’e gelmiş ve Hükümet Konağı  salonunda hükümet memurlarını toplayarak: “Biz galibiz, siz mağlupsunuz. Her ne emredersek icra edeceksiniz” tarzında bir konuşma yapmıştır. Bunun üzerine dinleyiciler arasında yer alan Müftü Efendi: “Biz galip mağlup bilmeyiz. Hükümetimiz tarafından verilecek emre itaat mecburiyetindeyiz” demiştir. Ayrıca Mister Getchell kazada bulunan Müslüman olmuş tüm Ermenileri Kiliseye toplayarak giymekte oldukları Müslüman elbiselerini çıkarmalarını söylemiş, Müslümanlarla evli bulunan Ermeni kadınların da tekrar kendi dinlerine dönmelerini istemiştir.

(Doç.Dr.M.Metin Araştırması)

 

 

Merzifon’a İngiliz bayrağını çeken, motorlu vasıtayla ilçemize gelip, İngiliz mandacılığını teklif eden generale zamanın Belediye Başkanı Hacı Koyun;”Beni buraya halk getirdi, ben halk’ın bayrağının temsilcisiyim, ben bu işgal bayrağını dikemem, gücünüz varsa emredin halk diksin” demiştir. Sukutu hayale uğrayan işgalci general, nezaketen ayrılırken daha önce örgütlediği direnişçi halk, işgalci generalin otomobilini taş yağmuruna tutmuş o da makam penceresinden tepkiyi onurla izlemiştir.

(Rıza Şentürk,http://www.gumushacikoylu.net/makale_goster.asp?id=221&yazid=25)

 

(…)Merzifon yolundan gelen bir kamyon,hükümet konağının önünde durdu.Kamyondan inen İngiliz askerlerin bir kısmı konağa girerken diğerleri de çevresinde,etrafında düzen aldılar.Belediye kahvesinin önünde oturup endişeyle beklerken, mezarlıktaki toprak yığınında oynayan çocuklar,kucaklarına doldurdukları taşlarla gelip, İngiliz askerlerin çevresinde siperlere yerleştiler.Komutanları olan bu çocuğun(Hamza) işaretiyle, İngiliz askerlerinin üzerine dört bir yanlarından taş yağmaya başladı.Fahrettin’in mitralyözü gibi atışlar tam isabetti,hiçbiri hedefi sekmedi.İngilizler şaşırdı,oradan oraya koştururken başlarından,yüzlerinden kan akıyordu.Gürültü ve bağrışlar üzerine konağa girmiş olanlar da, geri çıkıp kamyona doluştu.Taşlarla camları kırılan kamyon hızla hareket etti.On,on iki yaşlarındaki Hamza’nın yanında oyun arkadaşları Kamil,Göbeloğlu Ahmet,İsmail,Giritlilerin Haydar ve Kabaoğuzlu Cemil de vardı…

(Salim Şentürk Araştırması-Öner Yağcı “ Kir” Romanı s.390-)

 

(…)Gümüşhacıköy yetkilileri İngilizlerin bu şekilde geleceğini öğrenince Belediyeden halka durumu ilan ederek “Ellerinde kazma, kürek,balta,tüfek v.s. ne varsa alarak cadde boyunca dizilmelerini ve gelenlere aleyhte tezahürat yapmalarını ” istemişler.İngiliz gurubu aleyhte büyük tezahurat arasından geçerek Gümüşhacıköy’e gelmişler,burada anlatılan görüşmeyi yaptıktan sonra Gümüş’e doğru gitmişler ve akşam üzeri geri dönerek aynı aleyhte tezahurat arasından geçerek Merzifon’a dönmüşler ve bir daha da Gümüşhacıköy’e gelememişlerdir. Bağımsızlık ateşi o zamanlarda Gümüşhacıköy ‘e sömürgeci devletlerin bayraklarını asmalarına ve hakimiyetlerine imkan vermemiştir.

(Hemşehrilerimizin  Anlatımlarından)

 

Bu durum, “işgal” göstergesi değildir. Ne Kaymakamlık ne Belediye ne de diğer kurumları ele geçirme girişiminde bulunulamamıştır. İlçenin işgali de, söz konusu olmamıştır. 15.Mayıs.1919 İlçemiz için bir “Gurur ve Onur” günüdür.

 

1919

Gümüşhacıköy’den Maraş Savunmasına

 300 TL yardım yapılması

 

Milli Mücadele dönemi milletimizin topyekün milli birlik ve beraberlik içinde, işgalci güçlere karşı durduğu, tarihimizin altın sayfalarından birini teşkil eder. Bu dönemde halkımız ihtiyaç hissedilen bölgelere elinden geldiği ölçüde yardım ve destekte bulunmak için adeta yarışa girmiştir. Bu yardım ve destekler iki şekilde kendini göstermiştir. Birincisi düzenlenen mitinglerle işgalci güçlerin protesto edilmesi şeklinde ortaya çıkan psikolojik veya manevi destek, diğeri ise yiyecek, giyecek ve para yardımı şeklinde görülen maddi destektir.Milli Mücadelenin ilk zaferi olan Maraş savunmasında, bölge halkının verdiği örnek mücadeleye, milletimizin gerek maddî ve gerekse manevî açıdan destek sağlamış ve o gün için İlçemizden 300 Lira para yardımı yapılmıştır.

 O Tarihte sadece 22 il ve İlçeden  toplamda 21.864.23 TL yardım yapılmıştır.

( Atam Dergisi sayı:21)

 

1920

Ali Rıza Özdarende’nin TBMM’nin

1. Dönemi’nde Amasya Milletvekili seçilmesi

 

1876 Gümüşhacıköy doğumludur. Gümüşhacıköy Müftüsü iken, I. dönem Amasya Milletvekili seçilmiştir. İkinci dönemde de Milletvekilliği yapmıştır. Kanun-u Esasi ve Şer’iye Encümenlerinde çalışmıştır. Bir ara Şer’iye Encümeni başkanlığı görevini yürüten Ali Rıza Efendi, 17.3.1952’de vefat etmiştir.

(Türk Parlemento Tarihi)

 

1920

Orta Karadeniz Kuva-i Milliyesi’nde

Gümüşhacıköy

 

Merzifon Kongresi 03 Temmuz 1920’de toplandı.Aynı günde iki oturumda çalışmalarını tamamladı.

Kongreye; Gümüşhacıköy,Vezirköprü,Havza,Ladik,Merzifon kazalarından toplam 24 delege katılmıştır.

Kongreye katılan Gümüşhacıköy’lü delegeler;Kaymakam Şeref,Müftüzade Şükrü,Kılağuzzade Hilmi,Becenzade Necip,Yusufzade Namık Necip,Karslızade Rıza.(Milli Mücadelede Orta Karadeniz Kuva-i Milliyesi-Dursun Ali Akbulut)

 

1921

Hilâl-ı Ahmer(Kızılay)

Gümüşhacıköy Şubesi

 

14/03/1921 Tarihinde Gümüşhacıköy Şubesinden 2199 kuruş gelir vardır.

(Hilal-ı Ahmer İcraat Raporları,1914-1928)

 

1921

Gümüşhacıköy Tüccarlarından

Kilimzâde Halil Efendi

 

Kilimzade Halil Efendi Tekalif-i Milliye hissesini verdikten sonra ayda bin adet teslim edilmek üzere beş bin bargir yuları ihdasını taahhüt etmek sureti ile fedakarlık gösterdiğinden Müdafa-i Milliye Vekaleti’nden teşekkür edilmektedir.

(09.Eylül.1921 Tarihli Hakimiyet-i Milliye Gazetesi- 1919-1921 Batı Cephesi İkmal Sistemi-Rasim Süt)

1921

Gümüşhacıköy – Washington

 

İşgal altındaki İstanbul’da her türlü sansüre karşın Anadolu’daki Türk ortodokslar seslerini yükseltiyorlardı 21 Mayıs 1921 tarihinde İstanbul’un önde gelen gazetelerinden “İKDAM”da aşağıdaki yazı yayınlanıyor, işin ilginç yanı bu konu doğrudan Amerikan İstihbaratçılarının ilgisini çekiyordu. Onlar da mevcut bu haykırışları yorumlarıyla birlikte 25 Mayıs 1921’de Washington’a bildirmekten kendilerini alamıyorlardı.Anadolu’lu Rum Ortodokslar, kendi durumlarım şöyle dile getirmektedirler, “Biz Türk Selçuklu ailesindeniz, dinimizi Türk dininden, Rum Ortodoks dinine değiştirdik ve biz Türk asıllı Rum (Ortodoks kilisesine) bağlıyız. Anadolu’da Kayseri şehrinde bir Rum Ortodoks Patrikliğini kurmak isliyoruz. İstanbul Rum Ortodoks Patrikliği, Ortodoks Rumlar ve Türkler arasında karşılıklı husumete neden olmaktadır. İstanbul Rum Ortodoks Patrikliği, Osmanlı Ortodoks sorunlarının koşullarını kötüleştiren Yunan Hükümeti ile işbirliği içerisindedir. Biz Venizelosçu İstanbul Rum Ortodoks Patrikliği’nden ayrılmak istiyoruz.”

 

 Benzer dinî sorunlar, 16’ncı yüzyıl İngiltere’sinde Anglikan kiliseler için John Wycliffe tarafından ortaya atılmıştır.

 

Anadolu’da Gümüşhacıköy’lü Papaz, şunları söylemektedir;”Anadolu’lu Rumlar Türk Selçuklu ailesi soyundan gelmektedirler ve onlar katışıksız Türk’türler.” [Anadolu’nun gerçekleri  ön planda tutularak, hiçbir ard niyet olmadan, Anadolu’daki  fitne  görülmüş ve hemen özetlemiştir.]

(Washington Ulusal Arşiv Dairesi), Askeri İstihbarat Bölümü, 2657-T-103, Dr,Esat Arslan araştırması)

 

Neden Amasya /Gümüşhacıköy? (29.04.2016)

 

Anadolu’nun küçük bir yerleşim yerinde yalnız iki Ermeni asıllı ailenin hiçbir maddi ve manevi baskı hissetmeden yaşaması bizim için fevkalade önemliydi. Küçük yerlerde yaşamak, nüfusu kalabalık yerlerde yaşamaktan çok farklıydı. Bunu için de Gümüşhacıköy dikkatimizi çekmiştir.

 

“Biz burada bu ayırımı görmedik. Komşularım ve arkadaşlarım(yeni düğün davetiyelerini göstererek) başta düğünleri olmak üzere her türlü etkinliklerine bizi ve ailemizi davet ederler, biz de davet ederiz, bayramlarda karşılıklı ziyaretlerimizi yaparız” demiştir.

 

Görünen o ki, Anadolu’nun bu küçük ilçesinde bu insanlara karşı hiçbir sosyal, ekonomik ve dini baskı yoktu.

“Biz Ermeniler olarak her zaman Türk Devleti’nin yanında olduk. Bundan böyle de Türk Devleti neredeyse, biz oradayız. Yeni yetişen çocuklarımız Ermeni okullarına gittikleri için anadillerini öğrenebiliyorlar. Bizler geçmişte yaşananları çocuklarımıza anlatmadık. Kötülük her zaman kötülük doğurur. Geçmişi unutup ileriye bakıp birlik olma zamanıdır. Bundan sonra geriye değil, ileriye bakmamız gerekir. Yöremizde Ermeniler ve Türkler arasında bir çok kız alıp vermek oldu. Arkadaşlarımın % 90’ı Müslüman. Bizim hiçbir zaman şikayetimiz olmadı. Gümüşhacıköy’ün ileri gelenleri Birinci Dünya ve Kurtuluş Savaşı günlerinde Ermeni karşıtı grupları kasabanın dışında eski Çorum yolu sapağında karşılayıp, “biz köyümüzde hiçbir Ermeni bırakmadık” diyerek kasabaya sokmadılar ve bizi böylelikle korudular. Hiçbir Ermeni’ye zarar gelmedi. Samimiyetle ifade ederim ki, fakir ve kimsesiz cenazelerimize Müslümanlar sahip çıkarak birlikte defnettik.”

(H.Mustafa Genç,http://canik.bel.tr/dergiler/ermenisoykirimi.pdf)

 

(Gümüşhacıköy’lü öğretmen Kamil Şahinkaya ve Belediye’den emekli ağbeyi Halil İbrahim Şahinkaya, Canik Belediyesi personellerinden İsmail Yazıcı ve Emre Bektaş’ın  İlçemize gelerek Şahan Minaser ve Edison Terzigül ile yaptıkları  röportaj)

 

1923

Amasya Emel Gazetesinin Gümüş

ve Hacıköy Özel Sayısını yayınlaması

 

Emel Gazetesi’nin Gümüşhacıköy muhabiri Turabizade Cevat Bey’dir ve Lozan Antlaşması’nın imzalanması sonrasında İlçemizdeki kutlamaları anlatıyor;  

“Kasabada yapılan bayram havasındaki kutlamaları,arasta esnafının dağıttığı bedava lokum ve şekerler,Halkın dükkanlarını bayraklarla süslemesi görülmeye değerdi.Mektepler bayraklarla süslenmiş,gece ise binlere varan fener ile ateş alayını seyretmek ayrı bir zevkti.Havaî fişekler,mantar tabancaları ateşlendikçe,camlar zangır zangır titriyordu.Kadife kumaş üzerine yazılan yazılar,büyük levha dini ve milli ibarelerle istiklalimizi kutluyordu.
Zümrüt dağlarının tepelerinde yakılan ateşler şehre ayrı bir hava veriyordu.
Gümüş ile Gümüşhacıköy arasındaki Tutlubekar(*) civarında rençber çocuklarının tuttukları tosbağaların üzerine mumlar yakarak gezdirmeleri,yerde seyyar yıldızlar manzarası veriyordu.Gümüşhacıköy ‘ün genç tüccarlarından Şakir Efendi sulh şerefine dükkanında çalgılar çaldırarak,gelen gençlere sigara ve lokum ikram etmiş,şehit yetimleri namına da az da olsa para dağıtmıştır.”

Gazetenin İstanbul ayağında da verilen bu ilave büyük ses getirmiş,hatta mumlarla kaplumbağaların gezdirilmesi büyük ilgi uyandırmıştır.

(*)Şimdiki Dutlupınar Mevkii

 (Amasya Emel Gazetesi Gümüş ve Hacıköy Özel Sayısı-24 Temmuz 1923)-(Milli Mücadele Yıllarında Amasya-Amasya Valiliği Kültür Yayınları)

 

1924

Cumhuriyetin İlk Yıldönümü

Kutlama Telgrafı

 

Hâkimiyet-i Millîye Gazetesinin 31 Ekim1924 tarihli nüshasında Amasya’nın Gümüşhacıköy Kazası’ndan gelen telgrafta 1924 yılı bayram kutlamalarına ilişkin bilgilere yer verilmiştir. Telgrafta, “Halkın Cumhuriyet’in ilanının büyük bir coşku ile çalgılarla, millî marşlarla kutladıkları, her yerin bayraklarla donatılıp süslendiği, halkın sevinçlerini bu şekilde göstererek mutlu oldukları, Cumhuriyet’in şanlı bekasına ve Mustafa Kemal Paşa’nın sağlığına dua edildiği ve Cumhuriyet’e dil uzatanlara da kahrolsun dedikleri” ifade edilmiştir (Amasya’da Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları,1925-1943,Turgut İleri-Hâkimiyet-i Millîye, 31 Ekim 1924).

 

1924

Gümüşhacıköy’de Mübadeleye

Tabî İskanlar

 

Amasya vilayetine bağlı ilçeler içerisinde en hızlı ve düzgün bir şekilde en fazla mübadilin yerleştirildiği ilçe Gümüşhacıköy’dü. Bunda, ilçenin Birinci Dünya Savaşı öncesinde Rum ve Ermeni nüfusa sahip olması ve dolayısıyla bunlardan kalan taşınmaz malların bulunması önemli bir etkendi.

17 Haziran1924 tarihi itibariyle Gümüşhacıköy’e, 5 hanede 16 nüfuslu Sarışaban ve 33 hanede 126 nüfuslu Kayalar muhaciri sevk edildi. Böylece kasaba merkezindeki muhacir nüfusu 38 hanede 142 ye ulaştı. Bu muhacirlere 12 adet bağ ve 320 dönüm arazi dağıtıldı. Ancak muhacirler tohum, araç- gereç ve hayvana sahip olmadıkları için tarıma hemen başlayamamıştı. Ayrıca dağıtılan araziden mübadillere ancak 3-5 dönüm düşmekteydi ve bu da ihtiyacı karşılamıyordu. Bu durum mübadillerin şikâyetlerine neden oluyordu. Ancak ilçede iskâna uygun başka bir bölgenin olmaması, ayrıca Ermenilerden kalan arazinin henüz tasfiye edilmemiş olması ve bu arazinin mübadeleye tabi olmayan muhacirlere verilmesinin plânlanması nedeniyle müba­dillere yeni arazilerin verilmesi zor görünüyordu.

 

Gümüşhacıköy Kaymakamı İbrahim Bey’in mübadillere veri­lecek arazinin yetersizliği ile ilgili şikâyeti üzerine, Mübadele, İmar ve İskân Vekâletince gönderilen yazıda, ilgili kanunlara atıfta bulunularak gerekli önlemlerin alınması isteniyordu. Yazıda Rumlardan kalan arazinin yeterli olmaması durumunda Ermenilerden kalan malların da dağıtılabileceği belirtilerek hiçbir mübadilin açıkta bırakılmaması isteniyordu. Hatta yeterli arazi dağıtılmamış olan mübadillere ilave arazi verilmesi de uy­gun görülmekteydi.

 

Gümüşhacıköy’e mübadillerin sevki temmuz ayında da de­vam etti. Bu dönemde ilçeye 37 hanede 128 nüfuslu Langaza,5 hanede 20 nüfuslu Drama,53 hanede 193 nüfuslu Baraklı,43 hanede 170 nüfuslu Muradlı,6 hanede 23 nüfuslu Boynukızıl,11 hanede 46 nüfuslu Karamanlı,4 hanede 16 nüfuslu Geren,44 hanede 166 nüfuslu Koçoğulları, 34 hanede 126 nüfuslu Kayalar muhaciri yerleştirildi.Yeni iskân edilen muhacirlerin tamamı müstakil hanelere yerleştirilmişti. Muhacirlerin yerleştirildiği yerler içerisinde Müslüman köyleri yoktu. Vekâletin uyarıları dikkate alınarak, muhacirlere merkezdeki Rum arazisinin yanında Ermeni arazisi de verildi. Hatta tütüncülükle uğraşan Sarışaban muhacirlerine tütün arazisi verildiği gibi, merkez kazaya yerleştirilmiş olan Kayalar muhacirlerine de nüfus başına beşer dönüm ilave arazi dağıtıldı.

 

Diğer ilçelerde olduğu gibi Gümüşhacıköy’e yerleştirilen müba­dillerin ihtiyaçlarının karşılanmasında da zaman,zaman sıkıntılar yaşanmaktaydı. Yerel makamların ihtiyaçları karşılamakta yet­ersiz kaldığı durumlarda Mübadele İmar ve İskân Vekâletinden veya Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’nden yardım talep edilmekteydi. Örneğin, Gümüşhacıköy’e iskân edilmiş olan 41 hane ve 240 nüfuslu Kayalar mübadillerinin temel eşyaları yoktu ve çok zor durumdaydılar. Bu nedenle Hilâl-i Ahmer’e gönderilen bir tel­grafta, mübadiller için yatak, battaniye ve ayakkabı yardımında bulunulması isteniyordu.

 

Gümüşhacıköy’de yaşanan bir diğer sorun da buraya yerleştirilen mübadillerin, başka yerde bulunan akrabalarının yanına göç etme istekleriydi. Gümüşhacıköy’e mübadeleye tâbi olarak 278 hanede 1.199 nüfus muhacir gelmiş, bunlardan 9 hanede 36 nü­fus çeşitli yerlere nakledilmiş, 22 hanede 100 nüfus ise iskân bölgelerini terk ile Samsun’a gitmişti. Yine 26 hanede 136 nüfus Akdağmadeni’nde ki iskân yerlerini terk ederek Gümüşhacıköy’e gelmişti. Genel harp esnasında kazaya sığınıp geri dönmek istemeyen 130 hane muhacir de burada iskân edilmişti. Ayrıca Balkan Savaşı sonrasında göç etmiş olan 72 hane Boşnak muha­ciri de Rum emvâl-i metrûkesinde iskân edilmişti.

(Ordu Üniversitesi Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi,Kasım 2011)

 

 

1925

Şapka Devrimi İlk Fötr Şapka

ve Mülazım(Önyüzbaşı) Mehmet Efendi

 

Gümüşhacıköy’de ilk fötr şapkayı o giydi ve şapka devriminden kısa bir süre sonra vefat etmiştir.Mülazım Mehmet Efendi’nin kızı Menşure Bozkurt’tur.(Yazar ve Oyuncu Ayhan Bozkurt’un babaannesidir).Büyük oğlu Mehmet Ali Atagon, o dönemde Gümüşhacıköy’de kalmamıştır.Damadı emekli Korgeneral Danyal Yurdatapan’dır.Daha sonra Valilikte yapmıştır.Oğlu Şanar Yurdatapan ve kızı Lale Mansur’du. Melike Demirağ da,Şanar Yurdatapan’ın önceki eşidir.(Kaynak:odatv)

 

1926

Samsun Mıntıkası Ticaret Kongresine

Gümüşhacıköy’den Katılım Sağlanması

 

Samsun Mıntıkası Ticaret Kongresi 25 Ağustos 1926 günü Samsun Ticaret Odası Başkanı Yelkencizade Şükrü Bey’in açılış konuşmasıyla çalışmalarına başlamıştır. Kongreye Samsun, Havza, Ordu, Bafra, Amasya, Fatsa, Niksar, Ladik, Ünye, Tokat, Çarşamba ve Gümüşhacıköy’den olmak üzere toplam 15 delege katılmıştır. Kongre başkanlığına Ticaret Mıntıka Müdürü Zekeriya Bey getirilmiştir. Kongre Başkanlığı bu tür resmi toplantılarda adet olduğu üzere, Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya, Başbakan İsmet Paşa’ya ve Ticaret Bakanlığı’na telgraflar gönderdi. Bu telgraflarda kongre hakkında bilgi verilmekte ve tazimde bulunulmaktadır.

(Kaynak:Samsun ve Trabzon Mıntıkası Ticaret Kongreleri,1926-Yrd.Doç.Dr.Sadık Sarısaman)

[O dönemde,Bölge için tarımsal tercih tütün ve haşhaştır]

 

1931

Gümüşhacıköy Uçağı

 

Tayyare Cemiyeti Türk Kuşu’na tayyare kazandırma kampanyasında Amasya’dan ilk defa Gümüşhacıköy İlçesi katılmıştır.

 

Şubat 1925 tarihinde “Türk Tayyare Cemiyeti”nin kurulması ile, Amasya gazetesinde yardım kuruluşlarına ayrı bir önem verilmiştir.Özellikle de “Tayyare Cemiyeti” için gazetenin sür manşetlerinde halkın yardım yapması yönünde yazılar yazılmış, yardıma teşvik edici yazılar ilk sahifelerde “Tayyare Teberrüâtı ve Hamiyyet Musâbakası” adlı haberde verilmiştir.İlçemizde Tayyare Cemiyeti için para toplanmasına 1926 yılında başlamıştır.

(Amasya Vilayeti Gazetesi 1922-1928, Nurullah Altunsoy Araştırması)

 

1928-1929 yıllarında Tayyare Cemiyeti’nin ,Gümüşhacıköy Şubesi’nin oluşturulduğu kayıtlarda yer almaktadır. Armağan edilen uçakların Hava Kuvvetlerine teslimi Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş günü olan 29 Ekim’ de yapılıyordu.Gümüşhacıköy ilçesinin büyük gayretleriyle satın alınan Breguet 14/B2 iki kişilik bombardıman uçağına Gümüşhacıköy halkının üstün gayretleri nedeniyle “Gümüşhacıköy” ismi verilmiştir. O yılların yoksulluğuna rağmen vefakar Türk halkı tarafından, toplanan bağışlarla satın  alınan bu uçakların her birinin üzerinde hangi şehir veya ilçenin bağışlarıyla alındığını belirtmek amacıyla o yerleşim biriminin adı başlangıçta Osmanlıca olan bu yazılar, Harf Devrimi’yle birlikte Latin harfleriyle yeniden yazılmıştır.

( http://www.tayyareci.com/)

 

 

1931 Yılı İçerisinde Türk Hava Kuvvetlerine Hediye Edilen Uçaklar

Bala, Beyoğlu, Üsküdar, Adalar, Bilecik, Gebze, Safranbolu, Soma, Dinar, Sındırgı, Demirci, Germencik, Milas, Seferihisar, Yalvaç, Şarkikaraağaç, Saray-Germencik, Bodrum, Erzurum, Kütahya, Karamürsel, Bolu, Siverek, Kastamonu, Tokat, Niksar, Düzce, Cizre, Üsküdar, İstanbul Balıkçıları, Fatih, Seferihisar, Akşehir, Bodrum, Keşan, Gümüşhacıköy, İstiklal

 

1933 Yılı İçerisinde Türk Hava Kuvvetlerine Hediye Edilen Uçaklar

Bozüyük, Geyve, Eskişehir, Amasya, Midyat, Manisa, Ödemiş, Sarayköy, Çine, İzmir-Karşıyaka, İzmir-Bornova, İzmir Tüccar ve Esnafı, İzmir Rençberleri, İstanbul-Beşiktaş, İstanbul-Bakırköy, İstanbul-Küçükpazar

 

1934

İlçemize Bağlı Bazı Köylerin

Çorum-Mecitözü’ne Bağlanması

 

26.09.1934 Yılında Gümüşhacıköy İlçesine bağlı Büyük Düğenci,Küçük Düğenci,Kışladere- Araphacı köyleri Mecitözü kazasına bağlanmıştır.

(Cumhuriyet Arşiv Katalogları)

 

1935

Amasya Halk Evi

Çalışma Şubesi

 

Amasya Halk Evi Çalışma Şubeleri kapsamında,Amasya’da sporun canlı bir şekilde çalışması ve daha iyi verim alınması için bir mıntıka oluşturulması kararlaştırıldı.

Vali,Bay Kadri Üçok’un başkanlığında,Halkevi Başkanı Bay,Ekrem Bilgen ile merkez, Merzifon ve Gümüşhacıköy Kulüp delegelerinden üç kişinin katılımıyla halkevinde yapılan kongrede mıntıka heyeti oluşturuldu

(“Amasya Mıntıkası Kuruldu”, başlıklı haber-Yeşil Amasya , 22 Nisan 1935;1).

 

 

1936

F. Unterhössel  ve M.Poldini adlı

Maden Araştırmacılarının Gümüşhacıköy

Maden Krokisi ve Jeolojik Haritalarının

 Çizimlerini yapması

(M.T.A Raporları)

1938

Gümüşhacıköy’de Yaşanan Sel Felaketi

 

1938 yılında İlçe çok büyük bir sel felaketine uğrar.İmirler çayı ve şimdiki ıslah olunan kuru dere çayı yağan yağmurlarla 500 yılın en azgın seline teslim olur.Dere yataklarında bulunan 200’e yakın kerpiç ve ahşap evi sel alıp gitmiştir.Sadece dere yatakları zayiat görmeyip çarşı ve ana caddelerden akan sel taşkını,dükkanlardaki mallarında Eslemez Köyü sırtlarına kadar sürüklenip heder olduğu söylenir.Yirminin üzerinde ölü ve peşinden sıtma salgını,baş gösterir İlçe çamur deryasına döner.

(Rıza Şentürk,İlçemizin Yerel Yönetim Tarihi(2)adlı Makalesi)

 

1939

Gümüşhacıköy Halkevi’nin Açılışı

 

İlçemizde Halkevi 19.02.1939’da,Gümüş Halk Odası’da 23.01.1941 tarihinde açılmıştır.( Taşan Dergisi-Ahmet Yüksel-1996)

 

1938-1976 İ.Hakkı Özdarende döneminde vekaleten Belediye Başkanlığı yapan “Hanımoğlu Mehmet Acar” iki yıllık çalışma döneminde, Eskişehir Mebusu Emin Sazak Bey’den kısmi malzeme alarak 1939’da İlçemize Halkevi binasını kazandırmıştır.Halkevi,kütüphanesi,müzik,halkoyunları,tiyatro ve gece okuma yazma kursları ile on bir yıl ilçemize hizmet vermiştir.

(Rıza Şentürk,İlçemizin Yerel Yönetim Tarihi(2)adlı Makalesi)

http://www.gumushacikoylu.net/makale_goster.asp?id=221&yazid=25

 

Cumhuriyet’in kazanımlarını halka ulaştırma işlevini belirli bir tarihsel süreçte üstlenen halk evlerinin ülkemizin gelişimindeki önemi yadsınamaz. Halkevleri, Türkiye’nin geleneksel toplum modelinden modern toplum modeline geçişinde belirleyici bir rol oynamıştır. Dünyayı algılama biçimi, alışkanlıkları, davranış ve düşünüş kalıpları, edebiyat, müzik ve eğlence anlayışları çerçevesinde gelişen Türkiye’nin yeni birey formunun, dolayısıyla yeni toplum tasarımının yaratılmasında etkili olan halk evleri, bu etkiyi yurdun bütün bölgelerinde örgütlenerek tüm yurda yaymıştır.

 

1940

İlk Sinema Faaliyeti

 

Müteşebbis İsmail Onur tarafından sessiz filmlerin Sinema gösterimine başlanmıştır(Köprübaşı Mevkii,Garaj Kıraathanesi)-Şu andaki Belediye Sitesinin bulunduğu bölgede zamanın Kaymakamı Erhan Öztekin’in öncülüğünde yapılan Şehir Kulübü aynı zamanda Park Sineması olarak 1973 yılına kadar faaliyet göstermiştir.Daha sonra Güneş Sinemasında 1970’li yılların sonlarına kadar film gösterimleri yapılmıştır.1973 yılında içerisinde pastanesi,dinlenme salonları,kıraathanesi bulunan 650 seyirci kapasiteli Saray Sineması faaliyetlerini 80’li yıllara kadar devam ettirmişlerdir.

 (Dünden Bugüne Gümüşhacıköy Kitabı)

 

Sinemada hangi filmlerin oynadığını gösterir çarşı meydanında afişlerin asılı olduğu tahtalar bulunurdu. Buraya bakılarak hangi filmin ne zaman oynadığını takip edilirdi. Ayrıca sinema görevlisi Orhan sırtında film afiş tahtası, elinde bağırma hunisi, sokakları gezerek hangi filmin oynayacaksa o filmin reklâmını yaparak gezerdi.(Hemşehrilerimizin Anlatımlarından)

 

1941

İhracat Ürünü Gümüşhacıköy Kendir Elyafının

Tekel İdaresi İstatistiği’nde yer alması

 

Yakın zamanımıza kadar yöremiz insanlarının bazı giyim ihtiyaçlarını karşıladıkları keten dokumacılığı artık yöremizde tamamen kayıp olmuştur.

Kendir 1970’li yıllara dek tarlalarımızın bir köşesinde ekilmekte ve dokuma ihtiyacı giderilmekteydi. Keten ve kendir dokumacılığında merkez Karadeniz bölgesiydi ve Gümüşhacıköy’de bu bölge içerisinde iyi seviyede kendir üretimi yapmakta idi. Kirman ve urgan, her türlü kendir lifinden yapılmakla birlikte, dokuma yapılacaksa beyaz renkli elyaflar seçilir, daha ince iplik yapılır, boyanır tezgahlarda dokunurdu.

1941 yılında Gümüşhacıköy kendir elyafı 70 kuruştan,66 kuruşa düşmüştür.

(Kısa elyaflar çarık bağı, çuval ipi yapımında, kendirden kalın ipler elde edilip halat yapımında kullanılırdı.) (1941 Tarihli Vatan Gazetesi-)

Gümüşhacıköy’de Dünyanın en iyi lif kenevir tohumu üretilmiştir.İtalyanlar kenevir için İlçemize gelmişlerdir.

 

1941

Dokumacılar Kooperatifi Kurulması

 

O dönemde Türkiye genelinde 8 adet Dokumacılar Kooperatifi Kurulmuştur.

 

İcra vekilleri Heyeti; Noter-Mehmet Şengün,Meclis Reisi-Abdullah Yıldız,İdare Heyeti Reisi-Mustafa Dündar,Azalar; Talip İskender,Mığırdıç Şikar,Ahmet Tokatlı,Hamiyet Çıra,Arif Akkoca,Puzant Tüysüz, Şahitler; Mehmet Öztürk,Cezmi Hakgüden (Resmi Gazete Arşivi)

19. yy sonlarında Gümüşhacıköy’de 2500 dokumacı bulunmaktadır.

(Fransız Diplomat ve Seyyah Vitale Cuinet-1890)

 

1943

Gümüşhacıköy Türküleri’nin

İlk Olarak Derlenip Notaya Alınması

 

1943 Yılında Muzaffer  Sarısözen, Halil Bedii Yönetken ve Rıza Yetişen Tokat,Amasya,Samsun,Ordu,Giresun ve Trabzon’da derlemeler yapmışlardır.O dönemde İlçemiz köylerinin büyük bir kısmında derleme çalışmaları yapılmıştır.

 

1943

Ziraat Bankası  Gümüşhacıköy Ajans Müdürlüğüne

İsmail Kulaç’ın(d.1899-ö.1959)atanması

 —

 

1944

Küçük Şehir Araştırmalarında Gümüşhacıköy

 

(…)İkinciye örnek Gümüşhacıköy’dür. Bulunduğu yerin tabiî durumundan dolayı büyük ekim sahaları bulunmıyan bu şehir halkının mühim bir kısmının ayrıca dokumacılık veya kendir işleme zanaatları ile meşgûl olmaları, burada kendir satışının kolayca yapılmasını icabettirdiğinden yalnız bu mahsûlün alıcılığı hususunda şehir, çevresinde kendi ayarında ve hatta daha üstün derecedeki şehirlere tesir etmekte, fakat bütün diğer iktisadî faaliyetlerinde çevresindeki şehirlerden bir kısmının tesir alanı içinde kalmaktadır.

 

 

Böylece iktisadî merkeziyeti bakı­mından takriben ancak 30 bin nüfûsun ihtiyaçlarına cevap verebilen şehir, kendir ticareti hususunda 40-50 binden fazla nüfûsa cevap vermektedir. Bu itibarla Gümüşhacıköy’üne yalnız kendir satışı için çevresinin mühim bir pazarıdır demek lâzım gelir. Yıl:1944-

Anadolu eşik arazisi üzerinden seçilen (7) şehir;

Ceyhan,Osmaniye,Nevşehir,Bünyan,Sungurlu,Safranbolu,Gümüşhacıköy

(Dr.Hatice Özçörekçi,Anadolu’da Küçük Şehir Araştırmaları,DTCF Dergisi)

 

1947

İlk Spor Kulübü’nün

Resmi Olarak Kurulması

(Gümüş Spor Yurdu)

 

1947 yılında Gümüş Spor Gençlik Kulübü adı altında sportif amaçla kurulmuş ve renklerini Sarı Lacivert olarak seçmiştir, Kurulduğu günden bugüne kadar kulüp olarak futbol, basketbol, voleybol, güreş atletizm ve Masa tenisi branşlarında spor faaliyetlerini başarı ile devam ettirmiş ve ilçemizi başarı ile temsil etmiştir.

 

 

1948

İlk Yerel Gazetenin

Yayın Hayatına Başlaması

 

İlk Yerel Gazete Mahir Özceylan tarafından tarafından çıkarılmıştır.(1948)

 

1970 Yılında Cuma Günleri-Gümüşhacıköy Postası,

1974 yılında Gümüşhacıköy Sesi (Sahibi,Yılmaz Kazancı,Sorumlu Müdür Av.Tuncer Öztürk,İdare Müdürü Ahmet Varkol,Salı ve Cumartesi çıkar)

1975 yılında Hürkal Gümüşhacıköy Postası (Sahibi,Talat Atak,Sorumlu Müdür Tuncer Öztürk,Çarşamba günleri çıkar)

1976 yılında Gümüşhacıköy (Yazı İşleri Müdürü  Tahsin Atak,Salı günleri çıkar)-1986 yılında,Gümüşhacıköy Postası(Kurucusu:Nurettin Gürgen)-

1989 yılında Barış (Kurucusu;Rıza Şentürk)

1995 yılında Hür Gümüşhacıköy(Kurucusu; Mürsel Erben,Haftalık Gazete )

1997 yılında Gümüşhacıköy’ün Sesi (Kurucusu:Nurettin Gürgen,Yazı İşleri Müdürü; Tamer Kısa,Haftalık Gazete)

2002 yılında Yeni Umut Gazetesi (Kurucusu: Mükerrem Uzun, Yazı İşleri Müdürü: Elgin Cevher)[1]

2006 Güne Bakış (Kurucusu;Bilal Güley-Arzu Güley,Haftalık Gazete)

 

İlçemizde yayın hayatına devam eden Gazeteler;

 

2006(Kuruluş)-Gümüşhacıköy Haber Gazetesi

(Kurucusu Sahibi;Hüseyin Gündoğdu,Muhabir:Murat Demirci,Haftalık Gazete)

2013(Kuruluş)-Bölge Haberdar

(Kurucusu-Sahibi:Hüseyin Özdemir-Selma Özdemir,Aylık Gazete)

 

 

1949

İlçemizde Dizel Motorlardan

Elektrik Üretimi

 

Ramis Karslı ve Fuat Önal tarafından Kayınpınarı yanında elektrik üretimi yapılmış,sonrasında İlçe Belediyesine devir edilmiştir.(Dünden Bugüne Gümüşhacıköy Kitabı)            

 

1950

Gümüşhacıköy Şehir Kulübü’nün Kurulması

 

1950 İlk Kurucu Üyeler;

Ömer Ekenoğlu(Baytar)-M.Celal Kızıklı(Tüccar)-İbrahim Baloğlu(Tüccar)-Arif Yığman(Tüccar)-Ziya İmir(Bakkal)-Hikmet Güvenç(Özel İdare Memuru)-Tahir Özel(Öğretmen)

 

1951

Türk Milliyetçiler Derneği

Gümüşhacıköy Şubesinin Kuruluşu

 

Kurucu Üyeler;

Hüseyin Çimir(Dava Vekili)-Ahmet Özata(Lokantacı)-Halit Yiğit(Otel ve Kahveci)-Mehmet Karaşen (Çiftçi)-Mustafa Yıldız(Çiftçi)

(Türk İnkılap Enstitüsü-Ankara)

 

1952

Vatan Gazetesinin  Gümüşhacıköy

Ekini Yayınlaması

1953

Saygı Filosu Lideri Salim Kökçü

 

Atatürk’ün Naaşı’nın Etnografya Müzesinden,Anıtkabi’e nakli sırasında (1953) THK Uçakları saygı uçuşunda bulunmuştur.Saygı filosu lideri Hemşehrimiz (Gümüşhacıköy/Keçiköy) Salim Kökçü’dür.Türkkuşu’nda Paraşüt,Planör ve Motorlu Uçuş-1949 ‘da Samsun Havacılık Kulübünde Uçuş Öğretmenliği yapmıştır.İyi bir paraşütçü ve pilottur. (Kaynak;THK Tarihi,Mustafa Kılıç)

 

“Salim Hoca üşenmeden ve yılmadan günde 15-20 sorti uçar, biz atladığımızda uçağı sağa yıkıp bizim serbest düşüşte ne yaptığımızı izler ve inince yaptığı de-briefing’te bizlere hatalarımızı iletirdi.Bu yıllarda Salim Hoca seçtiği beş kişinin Türkiye’de ilk kez Ankara 19 Mayıs Stadı’na atlamasını da gerçekleştirmiştir. 1965 yılında 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı törenleri sırasında yaptığımız atlayış ve stadın santrasına inişimiz ve hele hele bunun sahada ilkokul öğrencileri tarafından oluşturulmuş Kıbrıs haritası içine gerçekleştirilmiş olması da ayrı bir anlam taşımıştır.Rahmetli Salim Kökçü hocamızı daima şükran ve taktirle anmaktayız. Salim Hoca unutulmazlar arasında ilk başta yer alır bizlerin yüreğinde. Ruhu şad olsun.

http://www.kokpit.aero/

 

Amasya Geldigen Ovasına 1959 yılında uçağı ile inip içlerinde kardeşi Mehmet Kökçü’nünde olduğu Gökhöyük Ziraat Okulu öğrencilerine çikolata getiren Pilot Salim Kökçü’dür.1964 yılında İstanbul Halkalı Yüksek Ziraat Okuluna uçağı ile inip oradaki öğrencilere ziyaretler gerçekleştirmiştir.Amerika’da yapılan yarışmalarda dereceleri bulunmaktadır.

(Hemşehrilerimizin Anlatımlarından)

 

1957

İlk Kütüphane Faaliyeti

 

İlçemizde Kütüphane 27.05.1957 tarihinde çocuk kütüphanesi olarak Kemalpaşa İlkokulu’nun bir sınıfında açılmıştır.1961 Yılında eski ekin pazarı-1971 yılında ise Halk Kütüphanesi olarak resmen faaliyete geçmiştir.

(Dünden Bugüne Gümüşhacıköy)

 

1958

Gümüşhacıköy Türkiye’nin

 Kendir Tohumunu Karşılıyor

 

1958 de, Kastamonu’da 2243 hektar alanda ekilen kendir tohumunun tamamını İlçemiz karşılamaktadır.

Urfa,Ordu,Yozgat,Çorum,Samsun,Burdur,Gaziantep,Zonguldak,Isparta,Tokat,

Kütahya,Malatya gibi illere de, İlçemizden kendir tohumu satışı yapılmakta idi.

 

 

1965

Kıbrıs’a Yardım

 

Prof.Dr.Ulvi Keser araştırmasında, Kıbrıs’a gönderilen yardımlar listesinde Gümüşhacıköy İlçesinin de olduğunu yazmıştır.

 

1966

Çorum -Osmancık Güvemözü(Bennek) Köyü’nün

Gümüşhacıköy’e Bağlanması

(Cumhuriyet Arşivi)

 

Merzifon’a bağlı Derealan Köyü’de önceden İlçemiz Merkez Bucağına bağlı idi.

 

–1620’de,Artukabad Kazası da, Amasya Sancağına dahil edilmiştir. Bugünkü Tokat ilinin Artova ilçesidir.) – (Dr.Ali Açıkel Araştırması)

–Ayrıca, 1478-1515 ve 1538-1553 Yıllarında Şebinkarahisar Amasya’ya bağlı bir kazadır.

(Murat Dursun Tosun Araştırması)

 

 

1969

İlçemiz Güplüce Köyünde Asya Etnografyası

Su Kültürü Araştırması Yapılması

(İsmail Engin Arşivi)

 

M.T.A 2015 Tarihinde Güblüce Köyü’nde, “4946.94” Ha. Alanda Jeotermal Kaynak Arama çalışmaları ile bu bölgeyi ruhsatlandırmıştır.

(MTA-2016, Amasya Jeotermal Enerji Aramaları Proje Tanıtım Toplantısı)

 

1969

Bütünüyle Gümüşhacıköy Kitabı

 

Öğretmenler,Ahmet Ankaralı ve Erdoğan Öztahtalı tarafından hazırlanmış ve ilk baskısı 1969 yılında yapılmıştır.

Ahmet Ankaralı,Sedat Cin ve A.Galip Tuncay tarafından 265 sayfa olarak “Dünden Bugüne Gümüşhacıköy” kitabının basımı için,dönemin Kütüphane Müdürü Hamdi Dündar ve Gümüşhacıköy’ün Sesi Gazetesi’nden Tamer Kısa, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Nejdet Söylemez ile bir görüşme yaparak kitabın baskısı konusunda katkı sağlanmasını talep etmişler ve kitabın basımı İlçemiz Ticaret ve Sanayi Odası’nın katkıları ile yapılarak,Oda Yayınları arasında yerini almıştır.( 1995)

 

1970

Bir Dönemin Son Ahî Babası olarak salık verilen

“Gümüşhacıköy’lü Urgancı Nâim Usta”

 

Eski esnaf teşekkülleri ve eski esnaf ahlakı hakkında bilgi almak isteyen yazar-anlatıcının Ankara’da bulunan Tabak Yunus Ağa’nın tavsiyesi doğrultusunda Orta Anadolu’nun en son Ahî Babası olarak salık verilen Urgancı Naim Usta’nın yanına gidip onunla konuşması anlatılmaktadır.

 

“Sokaktan gelip geçenler vardı. Gümüşhacıköy’ün bu tozlu ana caddesini,baştan aşağı,ipçiler.kaplamıştı.Karşı.dükkan,onun.yanındaki,öteki,sırayla kangal,kangal ipleri,yumak yumak sicimleri,çile çile kınnapları pervazlara asmışlar,müşteri bekliyorlardı”

( Cumhuriyet Dönemi Hikayelerinde Anadolu-Polat Sel)

 

 

1970

Birinci Sınıf İskarpin Yapımı

 

O yıllarda Gümüşhacıköy’de Ayakkabıcılar Arastası’nda, birinci sınıf iskarpinler yapılmakta, Çorum ve Amasya’dan toptan ayakkabı almaya gelen esnaflar bulunmakta idi.

Amasya’da ayakkabı ticareti yapan Ohannes Pırlanta her hafta ilçemize atı ile gelir muhtelif ustalardan aldığı ayakkabıları sepetlerle taşır orada satardı.  1970’li yıllarda İlçemizde birinci sınıf iskarpin Yapılırken Çorum/İskilip’ten çapula denilen basit ayakkabıyı satmaya gelen Hacı İsmail Kavlu,evlatları ile birlikte işini geliştirmiş, Kavsan firması olarak ilçesine kurduğu fabrikada yüzlerce hemşehrisine istihdam sağlayarak,  Greyder vb. isimlerle markalaşarak satış şubeleri ile ülkemizde ve uluslararası piyasada faaliyet göstermektedir. http://www.gumushacikoylu.net/makale_goster.asp?id=222&yazid=31

 

 

1971

En Önemli Arkeolojik Kanıt

-İmirler Kurgan’ının- Bulunması

 

İlçemiz İmirler Köyü, korku ve hayranlık uyandıran mahmuzsuz müvariler,Ön Türk Tarihinin Antik Çağ temsilcileri, altın işçiliğinde dönemin en iyileri,yakın menzilde ölümcül savaşçılar,korku ve hayranlık uyandıran ,bozkırın mahmuzsuz süvarileri İskit Komutanlarına ve İskit Medeniyetine ev sahipliği yapmıştır. (Ön Asya Tarihi-İskitler Medeniyeti)

 

İmirler’de 1971 yılında köylülerin ifadesine göre içinde bir erkek ve bir at iskeletinin bulunduğu bir mezar kaçak kazı sonucunda açılmıştır. 2.80 x 2.80 m ölçülerine sahip olduğu gözlenen mezar durumu hakkında, taşlardan çevrilmiş ufak bir oda olduğu dışında başka bir bilgi yoktur, yapılan kaçak kazıdan, çıkan eserlerin bir kısmı Amasya müzesine teslim edilmiştir. Bu mezardan İskit tipi 7 adet ok ucu, bir demir kılıç, bir balta ile kabzası ve bir at gemi bulunmuştur. 1978 yılında Amasya müzesine getirilen ve Taşova-Ladik arasından çıkarıldığı söylenen 250 tunç ok ucunun da büyük olasılıkla İmirler’ deki mezara ait olma ihtimali vardır. Özellikle ok uçları başta olmak üzere mezardan ele geçen eserler benzerleri ile karşılaştırırda mezar M.Ö. 7. yüzyılın sonu M.Ö.6 yüzyılın başlarında yapılmış olmalıdır.

(Anadolu’da Kimmer-İskit İz ve Etkileri,Timur Demir)

 

Rus Çarı Büyük Petro 1715’te bu eşyaları toplamaya başlamış ve halen Rusya ve Ukrayna’daki müzelerde sergilenmektedir.

 

(Kurgan; İlkçağda gömüt üzerine toprak yığma yoluyla oluşturulan küçük tepe, höyük,tepe biçiminde gömüt.)

 

1971

Gümüşhacıköy Müze Deposundan,

Amasya Müzesine giden “Amasya Afrodit’i”

 

1971’de bir çiftçi tarafından bulunan ve müzeye teslim edilen,Amasya bölgesinin en eski kadıncık heykelciği “Amasya Afroditi”nin  Neolitik Dönem (8000 yıllık) olduğu tahmin edilmektedir.Eser Amasya Müzesinde sergilenmektedir.

 

 

 

1972

Literatüre Girmiş Gümüşhacıköy Tipi

 “Dişli-Haşhaş Çizim Bıçağı-”

 

1972 Tarihli Ziraat Mühendisleri Genel Kurulu 18.nci Çalışma Raporundan;

Haşhaş Kapsüllerinin çiziminde soft bölgede Gümüşhacıköy Tipi dişli bıçaklar,Drogist bölgede ise düz bıçaklar kullanılmaktadır.Dişli bıçakla yapılan çizimde,kapsüller istenilen derinlikte kolaylıkla çizilmekte ve afyon verimleri yüksek olmaktadır.

 

1974

TÖB-DER Şubesinin Kuruluşu

 

Şube Kurucu Üyesi Öğretmenler;

Bahattin Usul,Musa Başar,Hulusi Talaş,Mehmet Kaya,Salih İrfan.

(Kaynak:TÖB-DER Dergisi)

 

1974

İnegöl Dağına Akülü TV

Yansıtıcısının Kurulması

 

İlçe Halkının katkıları ile ilk TV Yansıtıcısı alınarak İnegöl Dağı’na kurulmuştur.

 

1974

Halka Açık Anonim Şirket GİMSAN’ın

Sermaye Piyasasında(SPK)(2975) numara ile yer alması

 

GİMSAN;Gümüşhacıköy İnşaat ve Yapı Malzemeleri Sanayi Ticaret A.Ş

1972 yılında, 156 Ortak ve 770.000 TL Sermaye ile kurulan, Şirketin İlk Yönetim Kurulu Üyeleri;

Ali Elvan Okay, Mevlüt Pekbay, Rasim Uğurlu,Naci Özfırat, Ali Aydın, Ahmet Civek, Feramuz Tuncer-(Kaynak;Borsa Yayınları Araştırması,1992-Halka Açık Şirketler)

 

 Tamer Kısa, Eylül 2016/Gümüşhacıköy

 

Tarih perspektifinde yöremiz köklü bir maziye sahiptir,bu nedenle içinde yaşadığımız çevreye,tarihe ve kültüre karşı sorumluluk duygusu içinde tavır almak,değerlerimizi korumak,gelecek kuşaklara aktarmak,okumayı,araştırmayı,sanatı ve edebiyatı sevmeyen ,tarihimizi bilmeyen bir nesil yetişmemesi için  ne mümkünse yapmak zorundayız.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir