İslam’ın ortaya koyduğu evrensel ahlak ilkeleri size göre nelerdir?
İslam’ın ortaya koyduğu evrensel ahlak ilkeleri, tüm insanlığa yönelik ortak değerler olup, her toplumda iyilik, huzur ve adaletin tesis edilmesini amaçlar. Bu ilkeler, insanın hem Allah’a hem de diğer insanlara karşı görevlerini yerine getirmesini sağlayan temel ahlaki değerlerdir. İşte İslam’ın evrensel ahlak ilkelerinden bazıları:
- Adalet: İslam’da adalet, temel bir ahlaki ilkedir. Kur’an’da Allah, insanlara adaletle hükmetmelerini emreder ve zulmü yasaklar. Adalet, hakkaniyete uygun davranmayı, kimseye haksızlık yapmamayı gerektirir. Bu ilke, sadece Müslümanlar için değil, tüm insanlık için geçerli bir değer olarak kabul edilir.
- Dürüstlük ve Güvenilirlik: Dürüst olmak, yalan söylememek ve emanete riayet etmek İslam ahlakının temel ilkelerindendir. Kur’an ve hadislerde Müslümanların her koşulda dürüst ve güvenilir olmaları teşvik edilir. Dürüstlük, insan ilişkilerinin temelini oluşturur ve toplumsal güvenin tesis edilmesini sağlar.
- Merhamet ve Yardımseverlik: İslam, insanları merhametli olmaya ve muhtaç olanlara yardım etmeye teşvik eder. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Merhamet etmeyene, merhamet olunmaz” buyurarak bu ilkenin önemini vurgulamıştır. Merhamet ve yardımseverlik, toplumun güçsüz ve muhtaç üyelerine sahip çıkılmasını sağlar.
- Saygı ve Hoşgörü: İslam, insanların birbirine saygı duyması ve farklılıklara hoşgörüyle yaklaşması gerektiğini öğütler. İnsanların farklı inanç, düşünce ve kültürlere sahip olabileceği, ancak bu farklılıklara karşı anlayışlı olunması gerektiği vurgulanır. Hoşgörü, toplumsal barışın teminatıdır.
- Sorumluluk Bilinci: İslam, bireylere sorumluluklarını yerine getirmeyi, aile, toplum ve çevreye karşı duyarlı olmayı öğretir. Her bireyin, yaptıklarından sorumlu olduğu ve bunun hesabını Allah’a vereceği bilinci, sorumluluk bilincini güçlendirir.
- İffet ve Nezaket: İslam ahlakında, iffet ve nezaket sahibi olmak, hem sözlerde hem de davranışlarda nezih bir duruş sergilemeyi gerektirir. Başkalarına karşı saygılı ve nazik davranmak, İslam’ın önem verdiği bir ahlaki ilkedir.
- İsraftan Kaçınma: İsraf, İslam’da yasaklanmıştır. Allah, insanlara sahip oldukları nimetleri ölçülü kullanmalarını ve israftan kaçınmalarını emreder. İsraf etmeme ilkesi, dünya kaynaklarının adil ve sürdürülebilir bir şekilde kullanılmasını sağlar.
- Barış ve Huzur: İslam, barışı teşvik eder ve Müslümanları, savaş gibi zorunlu durumlar dışında, barışçıl bir şekilde yaşamaya çağırır. Kur’an’da “Barışta hayır vardır” (Nisa, 128) denilerek barışın önemi vurgulanır. Bu ilke, toplumda güven ve huzurun sağlanmasını amaçlar.
- Öz Denetim ve Sabır: İslam’da insanın nefsini kontrol etmesi ve sabırlı olması öğütlenir. Sabır, zorluklara karşı dirençli olmayı, öfke, kıskançlık gibi duyguları kontrol altında tutmayı sağlar. Öz denetim, kişinin kendini aşırılıklardan ve günahlardan uzak tutmasını kolaylaştırır.
- Tevazu ve Alçakgönüllülük: İslam, kibirlenmeyi yasaklar ve mütevazı olmayı teşvik eder. Kibir ve kendini üstün görme, İslam’da hoş karşılanmaz. Tevazu, insanın toplum içinde sevgi ve saygı kazanmasına katkıda bulunur.
Bu evrensel ahlak ilkeleri, İslam’ın tüm insanlığa yönelik getirdiği mesajların birer yansımasıdır. İslam, insanların daha iyi bir toplum inşa etmeleri, barış ve huzur içinde yaşamaları için bu değerleri rehber edinmelerini tavsiye eder. İslam’ın bu ahlaki ilkeleri, çağlar boyunca geçerliliğini koruyan, her toplum ve kültürde kabul gören evrensel değerlerdir.
İslam’ın ortaya koyduğu evrensel ahlak ilkeleri size göre nelerdir?
İslâm ahlâkı, sadece bir kitle veya seçkinler ahlâkı olmayıp, aksine maddî, zihnî, psikolojik bakımdan her seviyedeki insanın kaygı ve beklentilerini dikkate alan, ona içinde bulunduğu durumdan en iyiye ve en güzele doğru yükselme imkânı sağlayan en kapsamlı ve uyumlu bir ahlâktır. Yani İslam ahlakı evrensel ahlak demektir.
İslam’ın evrensel ahlak ilkeleri:
1. Doğruluk Prensibi: İslam’da Ahlâkın temel ilkelerinden biri doğruluktur. Çünkü özü, sözü ve davranışları doğru olan insanda diğer bazı ahlâk kuralları huy haline gelebilir. Doğruluk insanın söyledikleriyle yapıp ettikleri arasındaki uyumdur. Bir diğer ifade ile doğruluk, söz ile özün aynı olmasıdır. Doğruluk ve benzeri erdemlerin olmadığı kişi ve toplumlarda kardeşlik, barış ve huzurun devamı mümkün değildir. Doğruluğun zıddı olan yalancılık ve sahtekârlık bir toplumda yer edinmiş ise diğer bütün erdem ve faziletler de o toplumda dibe vurmuştur, denilebilir.
2. Adalet Prensibi: Yüce Allah ne kadar peygamber göndermişse mutlaka onları adaletle davranmayı ve insanlar arasında adaleti sağlamakla mükellef kılmıştır. Bir toplumda adalet yoksa o toplumun helak olması kaçınılmazdır. Küfür toplumu varlığını devam ettirebilir, ancak zülüm toplumu eninde sonunda yıkılmaya mahkûmdur. Bu itibarla toplumların bekası için adaletli olmak, adil ve hakşinas davranmak, kişilerin ve toplumların hak ve hukukuna riayet etmek zorunlu bir ahlak ilkesidir.
Adaletin hüküm sürmediği bir toplumun yıkılması kaçınılmazdır. İşte bunun içindir ki Kur’an-ı Kerim adaleti toplumların bekası için en temel şart olarak görmüştür. Kur’an’da çeşitli vesilelerle adaletli davranmak emredilmiştir:
“Muhakkak ki Allah adaleti ve iyiliği emreder.” (Nahl 16/ 90.)
“De ki “Rabbim bana adaleti emretti.” (Araf 7/ 29. )
“Söz söylediğiniz zaman yakınlarınız dahi olsa adaletli olun. (En’am 6/ 152.)
“Ey iman edenler, adil şahitler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın, adalet yapın o takvaya daha yakındır. Allah’tan korkup sakının. Şüphesiz Allah yapmakta olduklarınızdan haberi olandır.”( Maide 5/ 8)
3. İyilik Yapmak: Başkalarına karşı iyi davranmak, iyi ve güzel işlere öncülük etmek ve faydalı şeyler düşünüp fiiliyata koymaya çalışmak erdemli davranışlardan kabul edilir. Toplumların ayakta kalması, birlik ve dayanışmanın güçlenip kök salması bakımından da bu nevi davranışların önemli bir etkisi vardır.
İslam’da iyi olanı insanın kendisine yapması yeterli olmayıp onun yayılmasına çalışması ve başkalarına da iyilikler yapmasına yardımcı olması gerekir. İyilik yapana yardımcı olmak, onun iyilik yapmasına vasıta olmakta insandan bir karşılık beklemek yoktur. Zira onun mükâfatını bizzat Allah verecektir: “Kim bir iyilik yaparsa on katı mükâfatını alır.”( Enam 6/ 160.) “Kim bir iyilik yaparsa ondan daha iyisi ona verilir.”( Neml 27/ 89. ) Kur’an-ı Kerim’de müminlerden iyilikte yarışmaları istenmiştir. İyilikte yarışmak dinimizin prensiplerindendir.
4. Güzel Söz Söylemek: İnsan ilişkilerinde güzel söz söylemenin önemi büyüktür. Güzel ve tatlı söz kalplere tesir eder, işleri kolaylaştırır. Nitekim Hz. Peygamber, güzel söz söylemenin bir sadaka olduğunu, insanların gönlünü almanın yollarından birinin de beyan olduğunu açıklamıştır. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de bizden güzel sözler söylememizi istemiştir: “Görme din mi ki Allah nasıl bir örnek vermiştir; güzel bir söz, güzel bir ağaç gibidir ki, onun kökü sabit, dalı ise göktedir. Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Allah insanlar için örnekler veriri; umulur ki onlar öğüt alır düşünürler. Kötü söz ise kötü bir ağaç gibidir. Onun kökü yerin üstünden koparılmış kararı (yerinde durma, tutunma imkanı) kalmamıştır.( İbrahim 14/ 24-26.)
5. Adam Öldürmemek : İnsan varlıkların en değerlisidir. Onun hayatı dinlerin kutsal saydığı şeylerin başında gelir. İslam dini de insan hayatına büyük önem vermiş ve onu “eşref-i mahlûk” olarak kabul etmiştir. Aynı zamanda Allah’ın yeryüzündeki halifesidir. Meleklerin kendisine secde ettiği muhteşem bir varlıktır. Böyle değerli bir varlığı hayattan çekip almak ancak Allah’a aittir. Başka bir varlık hatta kişinin kendisi bile hayatına son verme hakkına sahip değildir. İnsan öldürmek, İslam’ın en önemli yasaklarından biridir. Adam öldürme toplumdan huzuru kaldırır ve artık kimin ne zaman öldürüleceği hesabı ve endişesi içinde zehirli bir hayat sürüp gider. Bunun için, iyi Müslüman, adam öldürmeyi asla düşünemez ve başkasını da buna teşvik etmekten sakınır.
6. Kibirlenmemek : Yaratılmışların en değerlisi olan insana layık olduğu değer verilmeli, insan olması hasebiyle ona saygı gösterilmelidir. Dinine, ırkına, nesebine ve statüsüne bakılmaksızın ona saygı göstermek, değerli bir varlık olduğunu hissettirmek bütün ilahi dinlerin ortak hedefidir. Bu itibarla insanın yaratılıştan sahip olduğu bu değeri ihlal edecek her türlü tutum ve davranış, yasaklanmıştır. Kibirlenmek, insanları beğenmemek ya da onlara üstünlük taslamak dinlerin hoş görmediği tutumlardandır. Kur’an kibirlenip böbürlenmeyi şu ifadelerle yasaklamıştır: “İnsanları küçümseyip yüz çevirme, yeryüzünde böbürlenerek yürüme, Allah kendini beğenip övünen hiç kimseyi şüphesiz ki sevmez.”( Lokman Suresi 18)
7. Kul Hakkı Yememek: Çalışıp kazanmak ne kadar takdir edilmiş ise başkalarının malına tasallut etmek de o kadar kötülenmiştir. Peygamber Efendimiz; “İnsanın, malını nereden kazanıp nereye harcadığından kıyamet günü sorguya çekileceğini” bildirmiş kazancına haram karıştıranlar hakkında ise “Bir müslümanı aldatan yahut zarar veren veya hile yapan bizden değildir.” buyurmuştur. Çalışıp kazanırken doğru hareket edenler için de şu müjdeyi vermiştir: “Ticarette doğruluktan ayrılmayan kıyamet gününde Peygamberlerle beraber olacaktır.” Hz. peygamber, kişinin kazancının helal olmasının önemini şöyle ifade etmiştir: Hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir taamı asla yememiştir.” Benzer anlamlarda pek çok hadis rivayetinin bulunması İslamiyet’in kul hakkına verdiği ehemmiyeti göstermektedir.
8. Zina Yapmamak: Zina, nesebin karışmasına, ailenin dağılmasına, akrabalık, komşuluk, arkadaşlık gibi bağların çözülüp toplumun manevi ve ahlâki değerlerinin temelden sarsılmasına yol açan ve insanı bedeni zevklerinin esiri yapıp aşağılayan çirkin bir davranıştır. Kur’an’da zina hakkında“- Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur.” (İsra 32) şeklinde buyrularak söz konusu fiile giden yollardan da uzak durulması emredilmektedir. Zina İslâm’da ve önceki bütün semavi dinlerde haram ve çok çirkin bir fiil olarak kabul edilmiştir.