Çevremizde gördüğümüz eşyaların, varlıkların veya düzenin kendiliğinden oluşması mantık, bilim ve akıl açısından mümkün değildir. Her şeyin bir yaratıcıya, bir düzenleyiciye ve bir sebebe ihtiyaç duyduğu gerçeği, hem insan aklının hem de bilimsel verilerin kabul ettiği bir ilkedir. Bu, basit bir eşyadan evrendeki karmaşık sistemlere kadar her şey için geçerlidir.
Etrafımızdaki bir masa, bir telefon ya da bir kitap gibi eşyalar, belirli bir tasarım ve düzenle yapılmıştır. Bir masanın var olması için marangozun onu yapması, bir telefonun üretilmesi için mühendislerin tasarım yapması ve fabrikaların çalışması gerekir. Bu basit nesnelerin bile bilinçli bir planlama, malzeme kullanımı ve emek gerektirdiğini biliriz. Eğer birisi bir masanın kendiliğinden, hiçbir sebep olmadan oluştuğunu söylese, bu mantıklı kabul edilmez. Aynı şekilde, evrenin ya da doğanın kendiliğinden oluştuğunu söylemek de akla aykırıdır.
Bilimsel açıdan baktığımızda, evrende her şeyin belirli bir sebep-sonuç ilişkisi içinde işlediğini görürüz. Fizik yasaları, kimyasal tepkimeler ve biyolojik süreçler, her şeyin bir düzen ve sistem içinde hareket ettiğini ortaya koyar. Örneğin, bir ağacın büyümesi, tohumun toprağa ekilmesi, su ve güneş ışığı gibi gerekli şartların sağlanmasıyla mümkündür. Bu süreçlerin kendiliğinden, plansız bir şekilde işlemesi imkânsızdır. Ağaç gibi karmaşık bir yapının arkasında bile sonsuz bir bilgi ve güç olduğu açıktır.
Evrendeki büyük düzeni düşündüğümüzde ise, bu düzenin kendiliğinden oluşması ihtimali daha da imkânsız hale gelir. Dünya’nın güneşe olan ideal uzaklığı, atmosferin yaşamı destekleyen yapısı, yerçekimi gibi hassas dengeler, rastgele bir oluşumla açıklanamaz. Evrenin bir yaratıcısı olmadan var olması, bir kitabın yazar olmadan yazıldığını, bir resmin ressam olmadan çizildiğini iddia etmek kadar mantıksızdır.
Kur’an-ı Kerim’de de bu gerçek açıkça vurgulanır: “O, yedi göğü birbiriyle uyumlu olarak yaratandır. Rahman’ın yaratışında hiçbir düzensizlik göremezsin. Gözünü çevirip bak; herhangi bir çatlak görebilir misin? Sonra gözünü tekrar çevir bak, gözün aciz ve bitkin halde sana dönecektir.” (Mülk, 67/3-4). Bu ayet, evrendeki kusursuz düzenin bir tesadüf olmadığını ve Allah’ın (c.c.) yaratışının hikmet dolu olduğunu hatırlatır.
Sonuç olarak, çevremizdeki eşyaların veya evrendeki düzenin kendiliğinden oluşması mümkün değildir. Her şey, bir yaratıcıya ve düzenleyiciye ihtiyaç duyar. Allah (c.c.), evrendeki her şeyi hikmetle ve kusursuz bir şekilde yaratmıştır. Bu gerçek, hem akıl hem de bilim tarafından desteklenmektedir. Yaratıcıyı tanımak ve O’nun varlığını kabul etmek, insanın hem dünyayı anlaması hem de kendi varlığını anlamlandırması için kaçınılmaz bir sonuçtur.