AHLAK
İnsanın mizaç ve karakteri ile uyumlu davranışları sergilediği olumlu ve olumsuz davranışların bütününü ifade eden kavram.
a) Tanımı: Türkçe’de tekil anlamda kullanılan ahlak, Arapça hulkun çoğuludur. “Huy, karakter, yaratılış ve mizac”ı ifade eden hulk, manevi yaratılışa gönderme yapar: Arapça’dan türetildiği fiilin kök harfleri (h-l-k), “yaratmak, biçimlemek, oranlamak” demektir. İnsanın fizikî yapısı için halk, içsel/manevi yapısı için hulk terimi kullanılır. Kelime Kur’an’da ve hadislerde geçmekte, ıstılah kitaplarında, sözlüklerde ve felsefî eserlerde ele alınmaktadır. Kalem sûresinin 4. âyetinde Hz. Peygamber’e hitaben, “Ve sen elbette yüce bir ahlak (huluk) üzeresin” buyurulur. Lisânü’l-Arab adlı meşhur sözlüğün yazarı İbn Manzûr söz konusu kelime için anılan sözlük anlamlarını verdikten sonra karşılaştırmalı bir şekilde onun “mahiyeti”ni ele almakta ve açıklamasına şöyle devam etmektedir: Bu kelime gerçekte insanın içsel görünümünün ifade edilmesi hakkındadır. Nasıl ki insanın dış görünümü, dış görünümünün nitelikleri ve anlamları hakkında halk (yaratılış) deniyorsa, ona benzer bir şekilde insanın nefsi, nefsinin özellikleri ve nefsine ait olanlarla ilgili içsel görünümlere de huluk (ahlak) denir. Zira insan nefsinin hem iyi hem kötü nitelikleri vardır. Sevap, günah gibi kavramlar da insanın dış görünümünden çok iç dünyasını ilgilendirmektedir. Dil bilgini ve ahlak felsefecisi Râgıb İsfahânî de halak kelimesiyle insanın ahlakıyla kazandığı erdemlerinin kastedildiğini söyler.
Seyyid Şerîf Cürcânî terimler sözlüğü et-Ta‘rîfât’ta kavramla ilgili şöyle diyor: Ahlak (huluk), kişinin kök salmış içsel derinliğini yansıtan bir mekanizmadır. Kişinin eylemleri, düşünmesine gerek kalmadan, rastgele, gayet kolay ve doğal bir şekilde bu mekanizmadan dışarı taşar. Eğer bu mekanizmadan aklen ve dinen güzel sayılan eylemler meydana geliyorsa ona güzel ahlak denir. Ahlak hakkında “derine kök salmış bir içsel mekanizma” dedik. Nitekim içinde cömertlik ahlakı yer etmediği ve içinden gelmediği halde malını infak eden biri için “cömertlik ahlakına sahip bir kişi” denilemez (Cabiri, 2019).
Ahlakın Batı dillerindeki karşılığı olan moral (morality), ahlak ile paralel etimolojiye sahiptir. Latince moral kelimesi yine “âdet, alışkanlık, karakter” anlamına gelen mostan (çoğulu mores) türetilir. Zaman zaman ahlak ile aynı anlama gelen, daha çok ahlak üzerine düşünme bağlamında kullanılan Grekçe kökenli etik de karakter ve alışkanlık anlamına gelen ethostan türetilmiştir. Aristo, bir bilgi türü olarak etiği karakter ilmi olarak vasıflandırır. Moral kelimesi daha çok bir olgu olarak ahlakî hayatı ifade eder. Etik ise farklı ahlak örneklerinden genel bir bağıntıya ulaşmak ister ve ahlak üzerine felsefe olarak tek tek ahlaklar yerine ahlak düşüncesine gönderme yapar. “Ahlaklar çoktur, etik tektir.”
Ahlak insanlar arası ilişkilerde geçerli kılınmış değer ya da değerlilik ölçütü olarak da tanımlanabilir. Toplumsal ilişki biçimlerini belirleyen değerler ve bu değerlere göre oluşmuş kural ve davranış ilkelerinin bütününü ifade eden ahlak, kişisel/toplumsal ilişkilerde egemen olan, toplumun her bir bireyinden talep ettiği yaşama üslubudur. Ahlak denildiğinde akla ilk olarak bu toplumsal olgu gelir. Toplumların kültürel ve tarihsel yaşam deneyimlerinden ürettiği değer farklılıkları sebebiyle ahlak yapıları da birbirinden farklı olacaktır.
Ahlak sadece toplumsal kurallar bütünlüğü olarak da değerlendirilmez. Çünkü ahlak aynı zamanda iyi bir insanın sahip olduğu kişisel özelliklerle de alakalıdır. Toplumun olmadığı bir yerde ahlaktan söz edilemeyeceği gibi, bireyi yok sayan bir ahlak, bu anlamda mümkün değildir. Toplumsal bir dış ahlak kadar, bireyin ahlakî özellik ve yatkınlığının da ahlak tanımının kapsamı içinde düşünülmesi gerekir. Toplumsal davranış biçim ve kuralları yanında alışkanlık, huylar, karakter ve mizaç özelliklerine de ahlak denir. Bu özellikler, yerleşik yatkınlık ve huylar, kişinin eyleminde onun karakterini açığa çıkartır. Kişinin ahlakından söz edilirken onun huy, karakter ve mizacı da dile getirilmiş olur.
Ahlakî değerler bir topluluğun kültürünün yaşam deneyiminden ürettiği değerler manzumesidir ve bireylerine bu manzume yoluyla “iyi insan” modeli sunar, kişi de o “iyi insan” modeli üzerinden kendini gerçekleştirir. Kişilik özelliklerimiz, kısmen içinde bulunduğumuz toplum tarafından şekillendirilir, kazandırılmış bu karakter öğelerini içselleştirerek kişiliğimizi oluştururuz. Bireysellik ve toplumsallık, ahlakın iç ve dış biçimini meydana getirir. Ahlakın bu iki cephesinden birincisi değer yaratıcı şahsiyeti oluşturacak ilkeyi aktif hale getirecektir. Diğerinde ise yaratılmış değerlere, düzenlemelere tâbi oluş söz konusu olacaktır.
Ahlak kuralları, bu kurallara göre eylediğimizde bizi ahlaklı yapmakla beraber, ahlakın kendisi değildir. Esasen ahlak, kurallar bütününe indirgenemez. Ayrıca ahlakın yaptırımı, hukukunki gibi yasa önünde değil, toplumun maşeri vicdanında karşılık bulur. Ahlaka aykırı olan hukuka da aykırı olabilir ama ahlakî yargılama mahkemede değil, toplumun vicdanı ile kişinin vicdanı önünde olur. Amaç, kurallar yoluyla kuralların da kaynağı olan değerlerle iyi insan idealine ulaşmaktır. Kurallar, ahlakın dış çerçevesini verir ama ahlak tek başına toplumsala da indirgenemez. Böyle bir indirgeme, toplumu bir doğal durum olarak belirleme, bireyi toplumsalın içine hapsetme demektir. Ahlakın toplumsal önem ve değerinden söz etmek, toplumda yaşanan ahlaktan yani o toplumdaki yaşama tarzından, ilişkilerin biçimini belirleyen inançlardan ve tasarımlardan, bu inanç ve tasarımları oluşturan ahlakî-toplumsal bilinçten söz etmektir. Bu bilinç, tek tek bireylerin bilincinden devşirilmiş, deneyimlerinden süzülerek geçmiş, bir ortak deneyime, bilinçlerin ara kesitine işaret eder.
Hangi çağda ve hangi kültür çevresinde yaşarsa yaşasın, insan kendini değerler dünyası içinde inşa eder. Bu anlamda ahlak olgusal ve tarihsel olarak yaşanan bir şey, bir gerçekliktir. Toplum, huyu huyuna, suyu suyuna benzeyenleri kendine uygun görmekte, kurallar yoluyla bireyleri kendine uydurmakta; bu uygunluğun tesisi yoluyla, toplumsal bir olgu olarak ahlakı oluşturmaktadır. Zira “İçinde yaşadığımız toplum, neyin uygun neyin aykırı olduğunu bize öğretir”. Kültürel farklılıklar, değerlerin göreceliliği, ahlakın toplumsal yaşantı içindeki değişkenliğine ve çeşitliliğine rağmen, ahlak adını verdiğimiz deneyimler kümesi, formel informel ahlak/değerler eğitimi yoluyla “iyi insan” idealini, bu idealin modelini bir çerçeve olarak sunar, bu ahlak modeli içindeki ideal, bireyin ahlakî (ahlak kurallarına uygun) değerleri ile hayat bulur. Bu anlamda “Bir bireyin, bir halkın bir toplumsal sınıfın, bir çağın bilinçli yaşamına hâkim olan inanç ve tasarımlar topluluğuna ahlak (moral, sitte), bunların toplumsal olgu olarak yaşanmasına ahlaklılık (moralite, sittlickeith), bu inanç ve tasarımlara göre yönlenen insanî tutumlara ve bu tutumlara göre yönlendirilen eylemler hakkında verilen (doğru veya yanlış) yargılara ahlakî (moralisch, sittlich) denilmektedir.
Ahlak alanına bilgisel/teorik düzeyde üç tarz yaklaşım söz konusudur: Din, bilim ve felsefe. Ahlaka dinin yaklaşımı, normatif yani kural koyucudur. Dinler inanç sistemi olduğu kadar ahlak sistemidir. Aşkın bir Tanrı ya da içkin bir tanrısallık inancı, aynı zamanda ahlaka içkindir; ahlakî yaşamanın hem garantisi hem de gerekçesidir. Yahudilik, Hıristiyanlık, Müslümanlık, Budizm gibi büyük dinler ve gelenekler, dünya hayatına ilişkin reçete ve pratikler sunarlar. İmanlı birisi, dinî ahlak çerçevesinde eylemlerinin hesap verilebilir olduğunu bilir. Hiçbir tanrısal emir veya din dili, Tanrı emrini keyfîliğe bırakmaz: “Tanrı X’e uymamı istiyor. Mutlak Tanrı’nın istediği şey iyidir. O halde X’e uymalıyım” mantıksal kalıbı içinde kural koyar.
Bilimin ahlaka yaklaşımı kural koyucu değil betimleyicidir; deneysel, tarihî ya da bilimsel araştırma yöntemleriyle konusunu inceler. Psikolog, sosyolog, tarihçi ve antropolog, ahlak olgusunu açıklamaya, betimlemeye, insan doğasına ilişkin etik soruları keşfederek kuram oluşturmaya yönelir. Normatif yargıda bulunmaz, olgulardan elde ettiği bulgulara ahlakî değerler alanı karıştırılmaz. Çünkü ahlakî değerler, olması gerekeni ifade eder. Yine de bir meslek ahlakı olarak bilim ahlakından söz edilebilir. Lakin bu durum bilimsel etkinliğin nasıl olması gerektiği ile ilgili bir değer sorunudur: Öznel değer yargılarından arındırılmış bir şekilde, olanı olduğu gibi değerlendirmek.
Felsefenin ahlaka yaklaşımı hem kural koyucu hem de eleştireldir. Ne bilim gibi tamamıyla betimleyici olarak ne de herhangi bir geleneğin ahlakı yahut dinî ahlak açısından konusuna yönelir, onu genelliği içinde anlamaya, ahlak kavramlarını ve yargılarını çözümlemeye, açıklamaya çalışır. Etik başlığı altında ahlakın mahiyeti, ahlakî yargılar ve ahlaklılık hakkında tutarlı, bütünlüklü bir düşünce biçimi ortaya koymaya çalışır.
Normatif etik ve metaetik olmak üzere iki tarz felsefî ahlaktan yani etikten söz edebiliriz. Bu iki tarza günümüz etik tartışmaları içinde üçüncü bir tarz eklenmiştir: Uygulamalı etik. Normatif etik nasıl yaşamamız, nasıl eylememiz, nasıl iyi bir insan olmamız gerektiğine ilişkin kural koyucu ve düzenleyici birçok ifadeyi, ilkeyi ortaya koymaya çalışır, hangi türden eylemlerin iyi ve hangi türden yükümlülüklerin ahlakî anlamda bir zorunluluk olup olmadığını tartışma konusu yapar. Normatif etik, ahlakî yargılarımızın düzenini ve tutarlılığını sağlar ve onlar yoluyla ahlakı temellendirmeye çalışır. Kısaca normatif etik nasıl yaşamamız gerektiğine ilişkin ilkeyi ortaya koymaya çalışan ve klasik anlamda ahlak felsefesi nedir sorusunun yanıtını veren bir etik yapma türüdür. Ahlakî eylemi, sonuçları açısından değerlendiren faydacılık, eylemi iyiyi isteme açısından değerlendiren ödev ahlakı (Kantçılık), eylemi eyleyen kişi açısından değerlendiren erdem etiğinden normatif kuramlar olarak söz ederiz. Hazcılık (hedonizm), mutlulukçuluk (eudaimonizm), çilecilik gibi ahlak öğretilerinden (Kyreneliler, Kinikler, Stoacılar); kozmolojik, antropolojik, dinsel, toplumsal temellendirmelerin yanı sıra mutluluk, akıl, duygu ve sezgi ile temellendirilen birçok normatif etik kuramdan söz edilebilir.
Metaetik ise etik üzerine bir üst düşünme, ahlak kavramları ve yargılarını dilsel/mantıksal çözümleme yöntemi olarak ele alınabilir. Metaetik, etik üzerine bir üst dildir. Bütün metaetik kuramların temel özelliği bir davranış dikte etmemesi, normatif etik yargılar gerektirmemesidir. Metaetik kuramlar, insanlar bir ahlak yargısı verdiklerinde ne yaptıklarını çözümler. Etik doğalcılık, sezgicilik, duyguculuk ve evrensel kural koyuculuk belli başlı metaetik kuramlar olarak öne çıkar.
Uygulamalı etik ise ahlak felsefesinin somut ahlakî konulara odaklanan kısmıdır. Bu konular arasında kürtaj, ötanazi, fanatizm gibi aktüel konular, tıp etiği, biyoetik, medya etiği gibi alt başlıklar bulunmaktadır.
Modern dönemde günlük hayatın ve çalışma sahasının belli ilkeler etrafından biçimlenebilmesi için ahlak formel eğitimin temel alanlarından biri haline gelmiş ve müfredatın parçası olmuştur. XIX. yüzyılın sonlarında müfredata devlet, toplum, çalışma alanı, siyaset vb. kurumları ilgilendiren ahlak dersleri eklenmiştir. Seküler devlet ve toplumun tanzimi için üretilen kuralları içeren yeni ahlak kuralları modern bireyin vasıflarını tarif etmiştir. Modern devletin idare ettiği eğitim ortamları yeni ahlak kazandırma süreci olmasını kavramsallaştıran E.Durkheim’e göre toplumu bir arada tutacak değerler dünyası, yeni ahlakî kuralların oluşturulmasına ve bunun yeni nesillere aktarılmasına bağlıdır (education as a moral activity). Buna göre ahlak eğitiminin en önemli toplumsal merkezlerinden biri, geleneksel dönemin mâbetleri yerine okullar olarak teessüs etmiştir (school as moral community). Yeni eğitim sisteminin aktörleri devlet eliyle yetiştirilen öğretmenler, okul idarecileri ve diğer eğitim personeli olduğu için ahlakın en önemli temsilcisi ve öğreticisi de onlar olmuştur (teacher as a moral authority, principal as a moral leader).
Okul gibi eğitim kurumları, bireyin ahlakî eksiklerini tamamlama, yanlışları düzeltme ve iyi olanları pekiştirip geliştirmekle yükümlü kılınmıştır. Pozitivist anlayışla kimileri, okullarda eğitimi değerlerden arındırmayı iddia etmiştir. İnsan olma ve ahlak kazanma özdeşleştirilmiş ve ayrılmaz bir bütün olarak da görülmüştür. Eğitim özü itibariyle değer yüklüdür. İnsanın, eğitimle daha iyi olması beklenir. Her eğitim sistemi, kendince iyiyi, doğruyu ve güzeli bulmayı ve hayata geçirmeyi amaçlar; iyi insan, iyi vatandaş, iyi meslek insanı gibi ideal tipler üretir ve bunlara ulaşmaya çalışır.
Bütün kültür ve eğitim sistemlerinde ahlakî değerlerle bezenmiş bir öğreti dünyasından bahsedilebilir. Eğitimin hem bireye ahlak kazandırması hem ahlak ile yürütülmesi beklenir; eğitimcinin de eğitilenin de ahlaklı olması istenir. Farklı kültürlerin eğitim anlayışlarına bakıldığında eğitimin hem amacının hem konusunun ahlakı geliştirme aracı olarak sistematize edildiği görülmüştür. Bunlar, eğitimin özü itibariyle ahlakî girişim olduğunu göstermiştir.
Kaynakça
Ahmed Naim, Babanzâde. İslâm Ahlâkının Esasları. Ankara 1995.
Akarsu, Bedia. Ahlak Öğretileri. İstanbul 1982.
Aydın, Mehmet S. “Ahlâk (İslâm Felsefesi)”. DİA. 1989, II, 10-14.
Cabiri, Muhammed Abid. Arap Ahlaki Aklı. çev. M. Çelik. İstanbul 2019.
Cevizci, Ahmet. Etiğe Giriş. İstanbul 2002.
Clauson, Gerard. An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish. Oxford 1972.
Cürcânî, Seyyid Şerîf. Kitâbu’t-Ta‘rîfât: Arapça-Türkçe Terimler Sözlüğü. çev. A. Erkan. İstanbul 1993, s. 99.
Çağrıcı, Mustafa. “Ahlâk”. DİA. 1989, II, 1-9.
Çilingir, Lokman (ed.). Ahlak Felsefesi Yazıları. Ankara 2015.
Delius, Harald. “Etik”. Günümüzde Felsefe Disiplinleri. der. ve çev. D. Özlem. İstanbul 1997, s. 333-359.
Gündoğan, Ali Osman. Ahlâktan Siyasete. Bursa 2011.
Güngör, Erol. Ahlak Psikolojisi ve Sosyal Ahlak. İstanbul 1997.
İbn Manzûr Lisânü’l-Arab, Beyrut t.y., X, 89-90.
Kılıç, Recep. Ahlâkın Dinî Temeli. Ankara 1992.
Kuçuradi, İoanna. Etik. Ankara 2011.
Özturan. Hümeyra. Êthostan Ahlâka. İstanbul 2021.
Poyraz, Hakan. Ahlak Felsefesi Yazıları. İstanbul 2015.
a.mlf. Dil ve Ahlak. İstanbul 2016.
Râgıb İsfahânî. Müfredât: Kur’ân Kavramları Sözlüğü. çev. A. Güneş – M. Yolcu. İstanbul, 2010, s. 359-361.
Sahakian, William S. Ethics: An Introduction to Theories and Problems. New York 1975.
Uyanık, Mevlüt – Akyol, Aygün. İslam Ahlak Felsefesi. Ankara 2014.