Özgüvenli Çocuk Böyle Yetiştirilir
Bu sohbetimde anne babaların eline çok önemli bir formül vermek istiyorum. Bu formül sayesinde çocuklarınız gelecekte ayakları üzerinde durabilen özgüvenli çocuklar olmasını sağlamış olacaksınız. Bunu bir örnek üzerinden anlatacağım. Bir ağacın toprağın üzerinde olan kısmı var, biri de toprağın altında olan kısmı var. Toprağın üzerinde olan kısmı gövdesi, dalları, yaprakları ve meyveleridir. Toprağın altında olan kısmı ise yerin derinliklerine kadar inmiş en az ağacın boyu kadar, dalları kadar uzun olan kökleridir. Ağaç yetişmeye başladığında ilk zamanlarda bütün gücünü köklere verir. Önce ağacın kökleri yerin derinliklerinde doğmaktadır. Yerin derinliklerine doğru gelişir, toprağa tutunur, yere çok iyi tutunur. Tıpkı bir adamın ayaklarını sağlam yere basıp sonra yükü kaldırması gibi. Önce ağaç köklerini yerin derinliklerine atar, sonra yavaş yavaş gövdesi yukarı doğru çıkar. Eğer bir ağaç toprağın derinliklerine kök salmışsa artık o ağacın gövdesi çok sağlam bir şeydir.
Bu şekilde toprağın üzerinde durur. Fırtınalar, sarsıntılar o ağaca zarar vermez. O ağaç tonlarca meyveleri ayakta tutar ve kırılmaz, yıkılmaz, yere düşmez ve sarsılmaz. Ancak o ağaç eğer toprağa kök salamadıysa, önüne taşlar çıktıysa, önüne kayalar çıktıysa veya toprak verimli değilse, toprak çok sertse yere doğru kök salmıyor. Yere doğru kök salamadığı için gelecekte gövdesi ayakta duramayacaktır. Meyvelerini ayakta tutamayacaktır. Rüzgara karşı dayanamayacak, fırtınalara karşı dayanamayacak, en ufak bir zorlamaya dayanamadığı için devrilip gidecektir. İşte aynen onun gibi. Bir çocuk ilk 6 senesi, ortalama olarak 6 senesi duygularının geliştiği dönemdir. Ağacın köklerine karşılık insanın da duyguları vardır. Kökler ve duygular. İkisi de naziktir. İkisi de dokunduğunuz an zarar görür. İkisi de nahivdir. İkisi de önüne bir engel çıktığı zaman ilerleyemez. Köklerin önüne taş çıktığında, köklerin önüne kayalar çıktığında, köklerin önüne bir engel çıktığında kırılır, incinir ve zarar görür.
Duygularımız da böyledir. Bir çocuk küçüklüğünde taş yerine aşağılanıyorsa, öteleniyorsa, değersizleştiriliyorsa, sürekli suçlanıyorsa, yaptığı her hatadan dolayı ceza görüyorsa, bu çocuk duygularını kapatır. Bu çocuğun duygularının önü kapandığı için duyguları gelişemez. Duygularını kendi içine hapseder. Mimikleri olmayan donuk yetişkinler bunun en bariz örneğidir. Duyguları yoktur. Duygularını içine gömmüştür. Duygu gelişemez. Ve böyle kişiler yetişkinlik döneminde maalesef ayaklarının üzerinde duramazlar. En ufak bir şey söylediğinde kırılırlar. En ufak bir şey söylendiğinde öfkelenir ve saldırmaya başlarlar. Sabredemezler. Tahammül güçleri yoktur. Paranoyaktırlar. Her şeyi aleyhinde zannederler. Kısacası duygu altyapısı olmadığı için, duyguları beslenmediği için bu çocuklar kökleri, toprağı, salınmamış ağaç gibi maalesef gelişemez. Ve ileride, gelecekte onun sırtına yükümlülükler geldiğinde, sorumluluklar geldiğinde ki bu da evlilikle birlikte oluyor. O zaman bir anda dağılmaya başlıyor. Evleninceye kadar çok iyidir dediğiniz insan evlendikten sonra bir anda başka birine dönüşmeye başlıyor.
Çünkü onun omzuna yükler kondu. Meyveler kondu. Ağırlıklar kondu. Onun köklerinin zayıf olduğu ortaya çıkmaya başladı. Ama bir çocuk, eğer 6 yaşına kadar duygularını özgürce kullanabiliyorsa ki bu dönemde bütün duygular masumdur. Rahatlıkla gülebiliyorsa, yeri geldiğinde ağlayabiliyorsa, yeri geldiğinde duygusunu annesine babasına kolaylıkla anlatabiliyorsa ve bu çocuk takdir görüyorsa… Bu çocuk anne babası gözlerinin içine bakarak onu dinliyorsa… Onu kendine muhatap ediyorsa… Onunla beraber vakit geçiriyorsa… Onun değerli olduğuna dair onda duygular oluşturmaya başladıysa bu çocuk duygusal olarak zengin bir çocuk olur. Bu çocuk toprağın derinliklerine doğru köklerini salan bir ağaç. Dolayısıyla bu çocuk kendisiyle mutlu, var olmaktan keyif alan, yaşamdan zevk alan bir birey haline gelmeye başlar. Öyle bir insan olur. Gelecekte omzuna yükler konduğunda bu yükleri çok rahat bir şekilde kaldırır. Öfkelenmez, bağırmaz, suçlamaz ve yükümlülüklerden de kaçmaz. Çünkü onların üstesinden gelebilecek alt yapısı var.
Kısacası temeli sağlam. Bir binanın temeli neyse bir insanın duyguları da odur. Duyguları olmayanlar hayatta başarılı olamazlar. Duygu sermayesi diyoruz biz buna. Duygu sermayeniz güçlüyse duygularınızı yönetebiliyorsanız sosyal hayatta öyle başarılı olunur. Akademik zekat tek başına yetmiyor. Duyguları beslenen çocuklar doyumlu çocuklar olur. Eşlerini mutlu eder. İyi anne olur. İyi baba olur. Onun için 06-07 yaş çok önemli bir zaman dilimidir. Bu zaman diliminde çocuklarınıza kaliteli vakit geçirecek olursanız, her gün düzenli bir şekilde çocuklarınıza zaman ayıracak olursanız, gelecekte bu çocuklar paçanıza dolaşmaz. İnanın çok rahatlarsınız. Bir ömür ve bu çocukların arkasında koşturmak zorunda kalmazsınız. Bu çocuklar hem kendisi mutlu olur, hem de gelecek adına sizleri de mutlu ederler.
Ferhat Arslan