KÜÇÜK YUSUF VE GÖKYÜZÜNDEKİ MEKTUP
Küçük Yusuf, yedi yaşındaydı. Meraklı gözleriyle dünyaya bakar, her şeyi anlamaya çalışırdı. Bir gün dedesinin bahçesinde oynarken durup gökyüzüne baktı. Bulutlar yavaşça ilerliyor, kuşlar özgürce uçuyordu. Ama aklında bir soru vardı: “Allah gerçekten var mı?”
O an dedesi yanına geldi. Yusuf’un yüzündeki derin düşünceyi görünce gülümsedi.
“Ne düşünüyorsun, evlat?” diye sordu.
Yusuf başını kaldırıp, “Dede, Allah’ı hiç göremiyoruz ama herkes O’nun var olduğunu söylüyor. O gerçekten var mı?” diye sordu.
Dede, bir an sustu, sonra Yusuf’un elinden tuttu ve bahçedeki çiçeklere doğru yürüdü.
“Bak şu güle,” dedi. “Ne kadar güzel değil mi? Peki, bu gülü kim yaptı?”
Yusuf düşündü. “Toprağa ektik, yağmur yağdı, güneş ısıttı ve büyüdü.”
Dede başını salladı. “Peki, toprak kendi kendine mi bu kadar güzel bir çiçek yaptı? Gülün o muhteşem rengini, kokusunu, yapraklarını kim belirledi?”
Yusuf omuzlarını silkti. “Bilmiyorum.”
Dede hafifçe gülü okşadı. “Evladım, nasıl ki bir resmin bir ressamı, bir kitabın bir yazarı varsa, bu çiçeğin de bir ustası var. O da Allah’tır. O her şeyi yaratandır.”
Yusuf biraz düşünür gibi oldu, ama tam ikna olmamıştı. Dede, gökyüzüne baktı ve gülümsedi.
“O zaman sana bir oyun oynayalım,” dedi. “Bu akşam, ben sana bir mektup yazacağım. Ama sana söylemeyeceğim. Sabah olduğunda eğer yastığının altında bir mektup bulursan, onun kendiliğinden oraya gelip gelmediğini düşün.”
Yusuf heyecanlandı ve başını salladı. Gece uyuduğunda, sabahı iple çekti. Gözlerini açtığında yastığının altında bir kağıt vardı. Hemen açıp okudu:
“Sevgili Yusuf,
Bu mektup kendiliğinden burada belirmedi. Onu yazan birisi vardı. Tıpkı bu dünyada hiçbir şeyin kendiliğinden oluşmadığı gibi…
Sevgilerle, Deden.”
Yusuf’un yüzünde bir gülümseme belirdi. Anlamıştı. Eğer küçücük bir mektubun bile bir yazanı varsa, kocaman dünyayı, yıldızları, kuşları, ağaçları ve insanları da Yaratan birisi olmalıydı.
O gün Yusuf, Allah’ın varlığını kalbinde hissetti. Gökyüzüne baktı ve gülümsedi: “Teşekkür ederim Allah’ım!”