Hayata Dair – 5

Kış Gününde Bir Sınıfın Hikâyesi

İskenderun’da soğuk bir kış günü… Dağlara uzun bir aradan sonra kar yağdı. Sanki tabiat, üzerimize ağır bir örtü sererken bizler de günün getirdikleriyle kendi yolculuğumuza devam ediyorduk. Sabahın erken saatlerinde sınıfa adım attığımda öğrencilerim mahmur gözlerle, yeni bir güne alışmaya çalışıyordu. Sınıf yavaş yavaş ısınırken, zihinlerin de derse adapte olması zaman aldı. Bugün sınav günüydü. Eğitim sistemimizin vazgeçemediği, kimi zaman eleştirdiğimiz ama içinde bulunduğumuz düzenin bir gerçeği olan deneme sınavlarından biriydi. Eğitim hâlâ sonuç odaklı, hâlâ ölçme-değerlendirme süreçlerinde sınavın merkezi rolü var.

Sınav esnasında dikkat ettim, çocukların odaklanma süreleri giderek kısalıyor. Bilgi çağında, sürekli akan ve değişen dünyada dikkatlerini bir noktaya toplamaları her geçen gün zorlaşıyor. Buna rağmen, ders sırasında onların ilgisini canlı tutmak için çaba sarf ettiğimizi fark ettim. Bir öğretmen olarak sadece bilgi aktaran değil, aynı zamanda yönlendiren, ilgiyi diri tutan bir rehber olmak gerektiğini her gün biraz daha anlıyorum.

Bugün sınav sonrası öğrencilerimle sohbet ederken içlerinden biri, tüm çocukların zihnine düşen o klasik ama bir o kadar da derin soruyu sordu:

“Öğretmenim, bizi yaratan Allah. Peki, Allah’ı kim yarattı?”

Bu soru, çocukların saf düşüncelerinin ve meraklarının bir yansımasıydı. Onlara anlayabilecekleri bir dille, Allah’ın ezeli ve ebedi olduğunu, O’nun bir başlangıcı ve sonu olmadığını anlattım. İhlas Suresi’nden örnekler vererek Allah’ın varlığı ve birliği üzerine konuştuk. Onların berrak bakışları arasında bu konunun zihinlerinde yer ettiğini görmek, öğretmenlik mesleğinin en anlamlı anlarından biriydi.

Günün ilerleyen saatlerinde sınavın getirdiği ciddiyet yerini kahkahalara ve neşeye bıraktı. Çocuklar sınıfta sandalye kapmaca oynarken onların gözlerindeki mutluluğu izledim. Ne kadar basit ama ne kadar kıymetli bir oyun… Oynamaya, eğlenmeye, yaşarak öğrenmeye ne çok ihtiyaçları var! Eğitim sadece kitaplardan, sınavlardan ibaret değil; bazen bir oyun, bazen bir sohbet, bazen de bir tebessüm en büyük öğrenme aracına dönüşüyor.

Bugün bir kez daha fark ettim ki öğretmenlik sadece bilgi aktarmak değil, aynı zamanda hayatı çocuklarla birlikte keşfetmek demek. Kimi zaman sorularıyla zihnimizi açıyorlar, kimi zaman oyunlarıyla ruhumuzu… Ve biz, onların yolculuğunda birer eşlikçi olarak yanlarında yürümeye devam ediyoruz.

10.02.2025 İskenderun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir