Hayata Dair – 18

Zulme Karşı Direnişin Zaferi: Suriye Devrimi ve Yeni Bir Dönemin Başlangıcı

Tarih, halkların zulme karşı direnişini ve bu direnişin haklı zaferini yazmaya devam ediyor. 2011 yılında, Arap Baharı’nın rüzgârıyla Suriye’de başlayan halk ayaklanması, yalnızca bir rejime karşı değil, despotizme, mezhepçiliğe ve insan hakları ihlallerine karşı yükselen bir özgürlük çığlığıydı. Ancak bu feryat, zalim bir yönetimin kanlı baskılarıyla bastırılmaya çalışıldı. Hama’dan Dera’ya, Şam’dan Duma’ya kadar her şehir, adeta bir direniş destanına sahne oldu. Halk, silahsız ve barışçıl gösterilerle başlayan mücadelesinde, karşısında yalnızca rejimi değil, onun hamisi olan küresel güçleri de buldu. Rusya’nın bombardıman uçakları, İran’ın paralı askerleri ve uluslararası sessizlik, Suriye’nin yıllarca sürecek olan yıkımına zemin hazırladı.

Ancak zulüm ile abat olunmazdı. Gün geldi, devran döndü. 8 Aralık 2024 tarihi, Suriye halkının on yıllardır beklediği gün olarak tarihe geçti. Yarım asrı aşkın süredir süregelen Baas rejiminin çöküşü, sadece bir hükümetin düşmesi değil, aynı zamanda bir halkın özgürlüğe kavuşması anlamına geliyordu. Bugün Suriye, küllerinden doğmanın, mazlumların haklarını savunmanın ve adaletin yeniden tesis edilmesinin arifesinde. Yıkılan şehirler yeniden inşa edilecek, sürgün edilen halk evine dönecek, karanlık günlerin ardından aydınlık bir gelecek inşa edilecek.

Tarihin Karanlık Sayfaları: Baas Rejimi ve Zulmün Anatomisi

Suriye’deki zulüm, yalnızca 2011’de başlamış değildi. 1970’lerden beri süregelen Baas rejimi, halkın iradesini yok sayan, azınlığın tahakkümüyle ayakta duran bir diktatörlük sistemiydi. Hafız Esed’in demir yumruğuyla yönetilen ülke, her türlü muhalefeti baskıyla, işkenceyle ve katliamlarla susturdu. 1982’de Hama’da gerçekleşen soykırımda, bir şehir tam bir ay boyunca tanklarla yerle bir edildi, 30 ila 40 bin arasında insan katledildi. Ne uluslararası kamuoyu ne de İslam dünyası bu vahşete karşı bir ses yükseltebildi.

2011’de Dera’da başlayan barışçıl gösteriler, halkın bu köhnemiş düzene karşı ilk ciddi başkaldırısıydı. Ancak rejim, bu çağrıya şefkatle değil, kurşunlarla karşılık verdi. Cuma namazlarından sonra sokağa çıkan insanlar, keskin nişancılar tarafından hedef alındı. Mermilere karşı taşlarla direnen halk, yıllar sürecek bir mücadeleye adım attı. Ne var ki bu direnişin safiyeti, dış güçlerin devreye girmesiyle gölgelendi. Özgür Suriye’nin doğuşuna engel olmak isteyenler, Esed’i destekleyerek, muhalefeti bölerek ve iç savaşın fitilini ateşleyerek bu süreci akamete uğrattı.

Rusya ve İran, Esed rejiminin hayatta kalması için her türlü desteği verdi. Şehirler yakılıp yıkıldı, kimyasal saldırılarla masum insanlar katledildi, milyonlarca insan evlerini terk etmek zorunda kaldı. Duma’da, Halep’te, İdlib’de insanlık tarihinin en büyük trajedilerinden biri yaşandı. Ancak zulmün surları er ya da geç yıkılmaya mahkûmdu ve Suriye halkı, bu direnişin sonunda özgürlüğüne kavuşmayı başardı.

Mazlumun Yanında Duran Türkiye ve Yeni Bir Gelecek

Bu süreçte Türkiye, mazlumların yanında durarak tarihî bir sorumluluk üstlendi. Savaşın en ağır dönemlerinde milyonlarca Suriyeliye kapılarını açtı, insani yardımlarıyla savaş mağdurlarına umut oldu. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, tüm ırkçı ve ayrımcı söylemlere rağmen, insani değerleri önceleyen bir duruş sergileyerek mültecilere sahip çıktı. Bugün, özgürlüklerine kavuşan Suriyeliler, yavaş yavaş vatanlarına dönmenin huzurunu yaşıyor.

Şimdi Suriye için yeni bir dönem başlıyor. Ülkenin yeniden inşa edilmesi, halkın birlik içinde hareket etmesiyle mümkün olacak. Türkler, Kürtler, Araplar ve diğer halklar bir araya gelerek, Suriye’yi yeniden inşa etmenin heyecanını yaşayacaklar. Bu sadece Suriye için değil, tüm bölge için yeni bir sinerji oluşturacak. Filistin davası güçlenecek, Gazze yeniden ayağa kalkacak, İslam dünyası emperyalist planlara karşı daha bilinçli bir duruş sergileyecek.

Sonuç: Birlik ve Direnişle Aydınlık Bir Gelecek

Suriye devrimi, bir halkın iradesinin, sabrının ve inancının zaferidir. Bu zafer, zulme karşı direnen tüm halklara umut aşılamaktadır. Bugün Suriye halkı, kendi kaderini tayin edebilmenin sevincini yaşıyor. Artık küresel güçlerin desteklediği diktatörlerin değil, halkların söz sahibi olduğu bir dönem başlıyor.

Barış ve huzurun kalıcı olabilmesi için, İslam dünyasının birlik ve beraberlik içinde hareket etmesi, mazlumların yanında saf tutması gerekmektedir. Adaletin, hakkaniyetin ve özgürlüğün hâkim olduğu bir coğrafya için mücadele etmeye devam etmek zorundayız. Ve inanıyoruz ki, zulme karşı duranlar, eninde sonunda galip geleceklerdir.

Bugün Suriye özgürdür. Yarın Filistin de özgür olacak. Ve bir gün, tüm mazlum coğrafyalar adaletin gölgesinde huzura kavuşacaktır.

14.02.2025 İskenderun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir