Hayata Dair – 24

Sınavın Gölgesinde Bir Eğitim Sistemi

Bugün, evimizin içi telaşla dolu. Haftaya biri LGS’ye, diğeri üniversite sınavına girecek iki yavrum var. İkisi de sabahın ilk ışıklarında uyanıyor, dersin başına oturuyor, gece yarılarına kadar test çözüyorlar. Tüm hayatları tek bir güne hazırlanmakla geçiyor. Bir baba olarak, kalbim hem hayranlıkla hem de hüzünle dolu: Çünkü bu sistemde çocuklarımızın ne kadar emek verdiğini görüyorum; fakat o emeğin ne kadar adil ölçüldüğünden şüpheliyim.

Eğitim sistemimiz yıllardır köklü bir çözüm bekliyor. Her sene değişen müfredatlarla, sürekli güncellenen sınav sistemleriyle, gençlerimizin aklı da, ruhu da yorulmuş durumda. Üniversiteye hazırlanan çocuğum, ne olmak istediğini henüz bilemiyor. Çünkü daha “neye yeteneğim var, neyi severim” sorularına yeterince vakit ayıramamış, ayırt edememiş. Sınavın gölgesi, çocukların hayallerini bastırıyor. Üniversite sayımız artmış olabilir, özel üniversiteler her şehirde açılmış olabilir. Fakat asıl sorun, bu kadar seçenek arasında yolunu bulamayan bir gençliğin varlığı.

Lise sınavı ise başlı başına bir muamma. Koca İskenderun’da dört nitelikli okul var. Diğer okullar neye göre “niteliksiz” sayılıyor? Bir sistem, kendi okullarını bile bu şekilde ayrıştırıyorsa, öğrencilerin zihinlerinde de istemeden bir “başarısızlık” algısı inşa etmiyor mu? Oysa her çocuk değerlidir, her okul bir fırsat kapısı olabilir. Fakat sistem, öğrencileri daha 13-14 yaşında “kazanlar” ve “kaybedenler” diye sınıflandırıyor. Ve bu ayrımı, sadece bir gün içerisinde uygulanan bir sınavla yapıyor.

Test çözmek marifet oldu; düşünmek, sorgulamak, üretmek ise lüks. Çocuklarımız ezbere dayalı, zamanla yarıştıkları bir sistemin içinde kendi potansiyellerini keşfetmeye çalışıyor. Oysa bir çocuğun başarısı, sınavdaki dört şıktan birini doğru işaretlemesinden ibaret değildir. Bilgi, sadece sınavda ölçülen bir şey değildir. Ahlak, adalet, merhamet, nezaket, sabır, sabretmeyi öğrenmek… Bunlar hiçbir testte sorulmuyor, ama hayatta en çok gerekenler onlar.

Rabbim evlatlarımıza sağlık, afiyet, zihin açıklığı versin. O büyük gün geldiğinde emeklerinin karşılığını hakkıyla alsınlar. Ama biz büyükler olarak, bu sınav sistemine dair eleştirilerimizi yüksek sesle dile getirmekten de geri durmayalım. Çünkü bu çocuklar sadece kendi kaderlerini değil, geleceğin dünyasını da inşa edecekler. Ve o dünya, sadece test çözenlerin değil; düşünen, hisseden, üreten, sorgulayan bir neslin omuzlarında yükselecek.

Eğitim sistemimizdeki sınav odaklılık hâlâ bir yara. Hâlâ sadeleşemedi, şefkatli bir zemine oturamadı. Hâlâ ölçmekle değerlendirmeyi karıştırıyoruz. Ve ne yazık ki hâlâ sınavın kazananı olmak, hayatın kazananı olmak zannediliyor.

Bu yüzden, belki de en çok şu duaya ihtiyacımız var:
“Rabbim, çocuklarımızı sadece sınavda değil, hayatta da muvaffak eyle. Onlara yollarını göster, yönlerini tayin etme cesareti ve basireti nasip et.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir