Fâtiha Sûresi 4. Âyet Üzerine …
“Mâliki yevmiddîn” – “Din gününün mâliki (sahibi)”
Kur’ân-ı Kerîm’in kalbi mesabesindeki Fâtiha Sûresi, her bir âyetiyle tefekkür semasına açılan birer kapıdır. Bu sûre, yalnızca dua değil; aynı zamanda bir kulun Rabbiyle kurduğu en saf ve derin münasebetin ifadesidir. Fâtiha’nın dördüncü âyeti olan “Mâliki yevmiddîn” ise bu münasebetin varlık, adalet ve hesap çerçevesinde yankılandığı bir zirvedir.
1. Lâhutî Bir Vurgunun Kapısı: “Mâlik” Kelimesi
“Mâliki” kelimesi, “sahip olan”, “egemen olan” manalarına gelir. Ancak bu sahiplik, dünyevî mülkiyetle kıyaslanamayacak kadar yücedir. Burada söz konusu olan, zâtî ve mutlak bir egemenliktir. İnsan, yeryüzünde mülkiyetle ilişkilidir ama onun mülkiyeti mecazîdir; geçici ve sınırlıdır. Oysa “Mâlik” olan Allah’ın mülkiyeti hakikîdir; zamanla, mekânla ve şartlarla kayıtlı değildir.
Bu kelime, kulun zihninde hemen bir itiraf doğurur: Ben bir varlığa değil, bütün varlığın hakikî sahibine yöneliyorum. Dualarım, arzularım, hesaplarım O’nun hükmü altındadır. Korkularımın ve umutlarımın nihayetinde duran, her şeyin yegâne mâlikidir.
2. Zamanın Ötesinde Bir Gün: “Yevmiddîn”
Âyette geçen “yevmiddîn”, “din günü”, yani ceza ve mükâfat günüdür. Dünya bir imtihan yeriyse, yevmiddîn bu imtihanın sonucu olan büyük hesap günüdür. İnsan burada unutur, erteler, savsaklar; fakat “yevmiddîn”de unutan da, unutturulan da kalmaz. Her zerre hesaba çekilir, her niyet ifşa edilir.
“Din günü” ifadesi, insanın vicdanında derin bir yankı uyandırır. Çünkü bu gün, herkesin gerçeğe mecburen tanık olduğu, maskelerin düştüğü, yalnızca amelin konuştuğu bir gündür. Dünyada zulmedenlerin, hile yapanların, kibirlenenlerin susturulacağı; mazlumların, ezilenlerin ve sabredenlerin konuşturulacağı o muazzam gündür.
3. Âhiret İnancının Ruhî İnşası
“Mâliki yevmiddîn” âyeti, sadece bir bilgi değil, bir ruh terbiyesidir. Bu âyet, insana geçici olanla kalıcı olanı ayırt etme kudreti verir. Âhiret bilincini sürekli diri tutar. Kul bu âyeti her okuyuşunda, varlığın ve adaletin nihai sahibinin Allah olduğunu idrak eder.
Bu idrak, kişiyi adil kılar. Çünkü her haksızlıkta, her zulümde, her ihmalde bu âyet fısıldar: “Bir gün hesap var.” Bu ses, zalimi titretir; mazluma sabır verir. Bu ses, dünyanın aldatıcılığına kapılan nefsin önüne bir set çeker: “Bugün hükmü sen verdiğini sanırsın; ama yarın gerçek hükümranlık sahibinindir.”
4. Âyetin Kalpte Yarattığı Tefekkür Çığlığı
Bu âyet, kulun kalbinde sessiz bir çığlıktır: “Ey Rabbim! Bugün hakikati görmeyen gözler varsa da, o gün gözler konuşacak. Bugün kalplerinde kin ve kibir taşıyanlar varsa da, o gün kalpler açılacak. Bugün her şey sana dönük değilse de, o gün her yön sana dönecek. Çünkü sen, din gününün mutlak mâlikisin!”
Fâtiha’nın bu dördüncü âyeti, kulun kulluğunu fark ettiği, yeryüzünün sarhoş edici saltanatından sıyrıldığı bir nefeslik diriliştir. Bu nefes, mü’minin her namazında, her secdesinde tekrar tekrar aldığı bir hakikat soluğudur.
Sonuç: Mülkün ve Hesabın Yegâne Sahibi
“Mâliki yevmiddîn” ifadesi, bir tehdit değil; aslında bir tesellidir. Çünkü dünya zalimlerin ellerinde bir oyuncak olsa da, bu âyet mü’minin yüreğine şu hakikati fısıldar: “Sabret, çünkü bir gün gelecek, Allah hükmünü verecek.” Her şeyin yerli yerine oturacağı, kimsenin kimseye zulmedemeyeceği o yüce günün tek hâkimi Allah’tır.
Ve kul bilir ki, o gün geldiğinde; ne servet, ne soy, ne şöhret, ne yalan şahitlik işe yarayacaktır. Sadece amel, niyet ve rahmet konuşacaktır.
İşte bu yüzden bu âyet, hem bir hatırlatma, hem bir umut, hem de bir uyarıdır. Ve her mü’minin secdede, gözlerinden yaş süzülerek tekrar tekrar mırıldandığı bir hakikattir:
“Mâliki yevmiddîn” – Din gününün yegâne mâliki Sensin Allah’ım!