Zulmün Saltanatını Yıkan Hakikatin Kıyamı

Zulmün Saltanatını Yıkan Hakikatin Kıyamı

Yeryüzünde nice saltanatlar kurulmuş, nice müstekbirler halkların omuzlarına basarak tahtlarına tırmanmıştır. Kimileri altın saraylarda, kimileri kanla sulanmış topraklarda yükselmiştir. Lakin hiçbir zalim düzen, mazlumların sabrı tükendiğinde, idraki uyandığında ayakta kalamamıştır. Çünkü Kur’an’ın apaçık hakikati bize bildirir ki: “Allah, zalim toplulukları sevmez.” (Âl-i İmrân, 57) Ve yine bildirir ki: “Zulmedenleri sakın zannetme ki mühlet verilmesi onlar için hayırlıdır. Onlara mühlet veriyoruz ki günahlarını artırıp azaplarını çoğaltsınlar.” (Âl-i İmrân, 178)

Tarihin her sayfası, aynı hakikati haykırır: Mazlum sustuğu sürece zalim kudurur. Emeği sömürülen, onuru ayaklar altına alınan kitleler, gafletin uykusundan uyandığı an, müstekbirlerin yaldızlı tahtları kâğıttan kuleler gibi yerle bir olur. Çünkü zalimin kudreti, mazlumun sessizliğinden ibarettir. Sessizlik bittiğinde, saltanat da biter.

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur: “Zalim bir kavmi gördüğünüzde onları ellerinizle durdurun; buna gücünüz yetmezse dilinizle engelleyin; buna da gücünüz yetmezse kalbinizle buğz edin. Bu, imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, İman 78) İşte bu uyarı, ümmete şunu haykırır: Zalimler, ancak karşılarında susmayan, diz çökmeyen bir topluluk bulduklarında diz çökerler. Hakikatin sesi yükseldiğinde, müstekbirlerin saltanatı yerle yeksan olur.

Bugünün sahte kralları; küresel sermaye baronları, sözde medeniyet havarileri, emperyalist devletler ve onların içerideki işbirlikçileri, milyonların alın teriyle beslenirken tek bir şeye bel bağlarlar: Halkın körlüğüne ve uyuşukluğuna. Onlar bilirler ki, mazlum halk bir gün yaşadığı çarpıklığı, adaletsizliği, sömürüyü fark ederse, onların ihtişamlı sarayları, bir rüzgâr gibi esen hakikatin önünde kumdan kaleler gibi dağılır.

Rabbimiz, “Nice şehirler vardır ki halkları zalim iken onları helak ettik; işte o evler, çatıları çökmüş halde bomboş duruyor.” (Hac, 45) buyurur. Bu ayet, her çağın müstekbirlerine bir uyarıdır: Zulüm ile abad olan, adalet ile payidar olamaz. Tarihin akışı, hakikati haykıran dillerin ve zulme karşı direnen ellerin müjdesidir.

Ve gün gelir, mazlumun sabrı taşar; zalimin korkusu, saraylarının mermer duvarlarına siner. Hakikatin rüzgârı estiğinde, tahtlar devrilir, saltanatlar yıkılır, mazlumun duası göğe yükselir ve zalimin saltanatı yerin dibine geçirilir. İşte o gün, Kur’an’ın vaadi gerçekleşir: “Zulmedenlere eğilim göstermeyin, yoksa ateş size dokunur.” (Hûd, 113) Çünkü hakikatin kıyamı, zalimin devrilişidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir