Zaman Nedir? Varlığın Sessiz Tanığı ve İnsanın En Değerli Sermayesi
Zaman, varlığın akışıdır; geçmişle geleceği birbirine bağlayan görünmez bir köprüdür. İnsan, bu köprünün üstünde yürürken her adımıyla biraz daha tükenir. Çünkü zaman, hem bir nimet hem de bir emanettir. Akıp giden bir nehir gibi geri döndürülemez, tutulamaz; sadece iyi değerlendirilirse anlam kazanır.
Felsefî anlamda zaman, varlığın hareketle kazandığı bir boyuttur. İbn Sînâ’ya göre zaman, hareketin ölçüsüdür; Mevlânâ’ya göre ise zaman, insanın iç dünyasındaki yolculuğudur. Bir bakıma zaman, varlığın kalp atışıdır. Her an bir yenilenme, her saniye bir tükeniştir.
İslâm düşüncesinde zaman, Allah’ın yarattığı en büyük nimetlerden biridir. Kur’an’da “Asr’a yemin olsun ki, insan gerçekten ziyandadır.” (Asr Suresi, 1-2) buyrulur. Buradaki “asr”, yani zaman, insanın dünyadaki imtihanının çerçevesini belirler. Allah, zamana yemin ederek onun önemini vurgular; çünkü zaman, insanın amellerinin sahnesidir.
Zamanı değerli kılan, içinde yapılanlardır. Kimisi zamanı gafletle tüketir, kimisi ise her saniyeyi ebedî bir kazanca dönüştürür. İmam Şafii, “Zaman bir kılıç gibidir, sen onu kesmezsen o seni keser.” diyerek, zamanın acımasız ama adil bir hakem olduğunu hatırlatır. Her saniye, bir fırsat; her nefes, bir emanettir.
Zaman, insanı olgunlaştıran, tecrübeyi mayalayan bir öğretmendir. Dün, bir hatıradır; yarın, bir ihtimal. Asıl olan bugündür, yani “an”. Çünkü her an, ebediyetin bir parçasıdır. Zamanın farkında olmak, insanın kendi varlığının farkına varmasıdır.
Sonuç olarak zaman, Allah’ın kudretinin bir tecellisi, insanın ömrünün ölçüsüdür. Kim zamanını hikmetle geçirirse, ömrünü bereketlendirir. Kim onu heba ederse, aslında kendi varlığını heba eder. Zaman gider; fakat onu Allah rızasıyla değerlendirenin kazancı sonsuzdur.
