İDRİS GÖKALP

Abdurrahim Karakoç Şiirlerinden Seçkiler

Abdurrahim Karakoç Şiirlerinden Seçkiler

Abdurrahim Karakoç Şiirlerinden Seçkiler

 

SEN VARSIN

Gönül tezgahında şiir dokudum
İplik iplik nakışında sen varsın.
Aşk yolunun kanununu okudum
Madde madde yokuşunda sen varsın.

Fikir vadisinden bir ırmak geçer
Eğilir serviler, suyundan içer
Bağrında ay doğar, zambaklar açar
Sessiz sessiz akışında sen varsın.

Öz suyusun hayat denen şişenin
Nedenisin keder ile neşenin
Sevda cephesinde şehit düşenin
Donuk donuk bakışında sen varsın.

Hep senin renginde görünür bahar
Yaprakta yeşilin, gülde kokun var
Yama yama kalbimdeki yaralar
Sıra sıra dikişinde sen varsın.

Gidip de yorulma çok uzaklara
Sen, ‘sen’i gel benim içimde ara…
Umut güneşimin mor bulutlara
Girip girip çıkışında sen varsın.

 

SAY BİR GERÇEK SAY BİR YALAN

Ömür dediğiniz nedir?
Üç gün hilal, üç gün bedir
Haftaya boş kalır sedir
Say bir karış, say bir adım
Geçti gitti, anlamadım.

Her türlü nimet sofrada
Yığın yığın dert sofrada
En uzun mühlet sofrada
Say bir içim, say bir tadım
Kaçtı gitti, anlamadım.

Denizde kayıktır umut
Yaralı geyiktir umut
Ürkek üveyiktir umut
Say bir lokma, say bir yudum
Uçtu gitti, anlamadım.

Dakikalar yazlık, kışlık
Saatlerde mi yanlışlık
İklim mevsim tek karışlık
Say bir dondum, say bir yandım
Göçtü gitti, anlamadım.

Bembeyaz düşler topladık
Bitmemiş işler topladık
Bebek gülüşler topladık
Hızar kurdu itimadım
Biçti gitti, anlamadım.

 

İNCİTME

Gölgesinde otur amma
Yaprak senden incinmesin.
Temizlen de gir mezara
Toprak senden incinmesin.

Yollar uzun, yollar ince
Yol kısalır aşk gelince
Yat kurban ol İsmail’ce
Bıçak senden incinmesin.

Burdayım de ararlarsa
Doğru söyle sorarlarsa
Tabutuna sararlarsa
Bayrak senden incinmesin.

İl göçsün göçtüğün vakit
Yol yansın geçtiğin vakit
Suyundan içtiğin vakit
Kaynak senden incinmesin.

Toz konmasın sakın sana
Hakkı geçer halkın sana
Gücenmesin yakın sana
Uzak senden incinmesin

 

HAK YOL İSLAM YAZACAĞIZ

Kör dünyanın göbeğine
Hak yol İslam yazacağız.
Kuşların göz bebeğine
Hak yol İslam yazacağız.

Yola, ağaca, pınara
Esen yele, yağan kara
Yağmur yüklü bulutlara
Hak yol İslam yazacağız.

Koç burcuna, yay burcuna
Bebeklerin avucuna
Minarelerin ucuna
Hak yol İslam yazacağız.

Bucak bucak, köşe köşe
Kara taşa, kor-ateşe
Yıldıza, aya, güneşe
Hak yol İslam yazacağız.

Askerlerin miğferine
Kağnıların tekerine
Buda’nın tunç heykeline
Hak yol İslam yazacağız.

Her kapının eşiğine
Her sofranın kaşığına
Balaların beşiğine
Hak yol İslam yazacağız.

Herkes duyacak, bilecek
Saklanmaz gayrı bu gerçek
Yaprak yaprak, çiçek çiçek
Hak yol İslam yazacağız.

 

ZİKRULLAH

Sular aşka gelir, coşar Hak diye
Başın taşa vurur vurur hû çeker.
Rüzgâr dağdan dağa koşar Hak diye
Arada bir durur durur hû çeker.

Otlar bile Hak diyerek bitermiş
Yağmur Hak’tan gelir, Hakk’a gidermiş
Hak âşığı âmâ gözlü bir derviş
Hak yolunda yürür yürür hû çeker.

Ağaç dal dal, Hakk’a açar kucağı
Acı vermez Hak emrinin bıçağı
Gökte güneş Hakk’ın sönmez ocağı
Dağdaki kar erir erir hû çeker

Gökgüvercin Hak der uçar seherde
Balık suda Hakk’ı içer seherde
Kırmızı gül Hak der açar seherde
Kokusunu verir verir hû çeker.

Hakk’ın yolcuları Hak’ta buluşur
Varlık zerre, zerre Hakk’ı bölüşür
Kalp bedende Hak Hak diye çalışır
Kan damara varır varır hû çeker.

Hak mührü var ceylanların gözünde
Hak yazılı kâinatın yüzünde
Hak Resulü Muhammed’in(s.a.v.) izinde
Gönül Hakk’ı görür görür hû çeker.

 

SULARI ISLATAMADIM

Savaştayım elli yıldır
Ömrüm geçti boşalt, doldur
Anlamadım bu ne hâldir
Bir gün silah çatamadım

Suları ıslatamadım.

Ekin ektim başak yılan
Kuşandığım kuşak yılan
Yorgan akrep, döşek yılan
Bir gün rahat yatamadım

Suları ıslatamadım.

Ne payem oldu, ne sayem
En doğruya varmak gayem
Düşüncemdir tek sermayem
Alan yoktur satamadım

Suları ıslatamadım.

Yolum yokuş, izim ayrı
Dilim yağsız, sözüm ayrı
Bedenimden özüm ayrı
Biri bire katamadım

Suları ıslatamadım.

Talipli yoktur sevgiye
Anlamadım, neden? Niye?
Canlar gücenmesin diye
Can attım, gül atamadım

Suları ıslatamadım.

 

MİHRİBAN

Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamışlar, çözülmüyor Mihriban!
Ayrılıktan zor belleme ölümü
Görmeyince sezilmiyor Mihriban!

Yâr deyince kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor
Lâmbamda titreyen alev üşüyor
Aşk kağıda yazılmıyor Mihriban!

Önce naz sonra söz ve sonra hile
Sevilen seveni düşürür dile
Seneler asırlar değişse bile
Eski töre bozulmuyor Mihriban!

Tabiplerde ilaç yoktur yarama
Aşk değince ötesini arama
Her nesnenin bir bitimi var ama
Aşka hudut çizilmiyor Mihriban!

Boşa bağlanmamış bülbül gülüne
Kar koysan köz olur aşkın külüne
Şaştım kara bahtın tahammülüne
Taşa çalsam ezilmiyor Mihriban!

Tarife sığmıyor aşkın anlamı
Ancak çeken bilir bu derdi, gamı
Bir kördüğüm baştan sona tamamı
Çözemedim çözülmüyor Mihriban!

 

YAĞMUR YAĞAR GİBİ

Ormanlarda yuvasını yitiren
Bir kuş görsem sen gelirsin aklıma.
Beni alıp uzaklara götüren
Bir düş görsem sen gelirsin aklıma.

Gönlüm viranedir, yakılmış, yanmış
Hayal mermerinde hatıram donmuş.
Asırlar öncesi duvara konmuş
Bir taş görsem sen gelirsin aklıma.

Toprak, ağacın her hali güzel
Gölgesi, meyvesi hem dalı güzel
Nerede, ne zaman faydalı, güzel
Bir iş görsem sen gelirsin aklıma.

Acılmış bir çiçektir her gülen dudak
Kılıfta tomurcuk zor gülen dudak
Bir dostluk bakış ı, bir gülen dudak
Bir diş görsem sen gelirsin aklıma.

Yüreğinde deli taylar eş ınan
Gam ilinden dert iline taş ınan
Altmış yıl yaş ayıp bin yıl düş ünen
Bir baş görsem sen gelirsin aklıma.

 

AYIP

Kara gözlüm bu ayrılık yetişir,
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.

Ayların sırtında yıllar taşındı,
Sanma ki garibi eller düşündü.
Bebekler evlendi, yollar aşındı
Kozalaklar çınar oldu gel gayrı.

Hesap et, gideli sen gurbet ile
Otuz ay tutuldu kolay mı dile?
Hapisler, sürgünler, esirler bile
Sılasına döner oldu gel gayrı.

Gönlüm sende, gözüm yollarda durdu,
Saat isyan etti, takvim kudurdu.
Hasret hançerini bağrıma vurdu
Yüreciğim kanar oldu gel gayrı.

Emeği boşadır yuvasız kuşun…
Nerdeyse toprağa değecek başın.
Beni düşünmezsen kendini düşün
Herkes seni kınar oldu gel gayrı.

 

UNUTURSUN MİHRİBAN’IM

“Unutmak kolay mı? ” deme
Unutursun Mihriban’ım.
Oğlun, kızın olsun hele
Unutursun Mihriban’ım.

Zaman erir kelep kelep..
Meyve dalında kalmaz hep.
Unutturur birçok sebep
Unutursun Mihriban’ım.

Yıllar sinene yaslanır
Hâtıraların paslanır.
Bu deli gönlün uslanır…
Unutursun Mihriban’ım.

Süt emerdin gündüz-gece
Unuttun ya, büyüyünce…
Ha işte tıpkı öylece
Unutursun Mihriban’ım.

Gün geçer, azalır sevgi
Değişir her şeyin rengi.
Bugün değil, yarın belki
Unutursun Mihriban’ım.

Düzen böyle bu gemide
Eskiler yiter yenide.
Beni değil, sen seni de
Unutursun Mihriban’ım.

 

PDF DOSYASI: Abdurrahim Karakoç Şiirlerinden Seçkiler

 

One thought on “Abdurrahim Karakoç Şiirlerinden Seçkiler

  1. User Avatar

    Abdurrahim Karakoç, Türk şair ve yazardır. 1922 yılında Balıkesir’in Bigadiç ilçesinde doğdu. İlk ve ortaokulu Bigadiç’te tamamladıktan sonra, lise eğitimine Balıkesir’de devam etti. 1942 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kaydoldu ancak eğitimini tamamlamadan ayrıldı. Daha sonra bir süre Ankara’da yaşadı ve edebiyatla ilgilenmeye başladı.

    Karakoç’un şiirleri, 1950’lerin ortalarında Türk edebiyatına giriş yaptı. İlk şiir kitabı “Yolcu”yu 1956 yılında yayımladı. Bu kitapta, doğaya, insan ilişkilerine, aşka ve ölüme dair derin duyguları işledi. Karakoç’un şiirleri genellikle aşk, vatanseverlik, insanlık değerleri, toplumsal konular ve dini temalar etrafında döner. Söyleyişi sadedir ve halk diline yakındır.

    Abdurrahim Karakoç, Türk edebiyatının önemli isimlerinden biri olarak kabul edilir. Şiirleriyle, geleneksel Türk edebiyatının yanı sıra modernist etkilere de yer verir. Türk kültürünü ve değerlerini ön plana çıkarırken, insanlık, adalet ve barış gibi evrensel konuları da ele almıştır.

    Karakoç, edebiyatın yanı sıra siyasetle de ilgilenmiştir. 1970’li yıllarda Millî Selamet Partisi’nde aktif olarak görev aldı. Ayrıca, Türk Edebiyatı Vakfı’nın kurucu üyelerinden biridir.

    Abdurrahim Karakoç, 11 Mart 2012 tarihinde vefat etmiştir. Ancak şiirleri ve düşünceleri hâlâ Türk edebiyatında ve okuyucuların zihninde yaşamaya devam etmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir