Allah’a (c.c.) inanmanın, iyi bir insan olmaya büyük katkısı vardır. İslam inancı, insana hem manevi bir rehberlik sunar hem de ahlaki değerler kazandırır. Bu rehberlik, insanın hayatını anlamlandırmasına, kendisini ve çevresini daha iyi tanımasına, doğru ve yanlış arasındaki farkı ayırt etmesine yardımcı olur. Allah’a inanmak, bireyin yalnızca kendi çıkarlarına odaklanmasını engelleyerek, toplum için faydalı bir birey olmasını teşvik eder. Bu durum hem bireysel hem de toplumsal düzeyde önemli sonuçlar doğurur.
Bir insan, Allah’a inanarak hayatının bir anlamı olduğunu kavrar. Bu inanç, onu hayatın zorlukları karşısında dayanıklı kılar ve umut aşılar. Allah’a iman, insanın yalnız olmadığını, bir Yaratıcı tarafından gözetildiğini ve her şeyin bir hikmete dayalı olduğunu bilmesini sağlar. Bu bilgi, bireyi kötülükten uzaklaştırır ve daha iyi bir insan olmaya yönlendirir. Örneğin, bir Müslüman, Allah’ın her şeyi gördüğünü ve yaptıklarının hesabını vereceğini bildiği için adaletsizlikten, haksızlıktan ve kötü davranışlardan kaçınmaya çalışır.
Allah’a inanmak, insanın kalbine merhamet ve sevgi tohumları eker. İslam, yardımlaşmayı, empatiyi ve başkalarına iyi davranmayı öğütler. Allah’ın “Rahman” ve “Rahim” sıfatlarını bilen bir insan, O’nun merhametini örnek alarak çevresine karşı daha şefkatli olur. Kur’an’da, iyi bir insan olmanın temel unsurlarından biri olarak, insanlara iyilik yapma ve kötülükten uzak durma vurgulanır: “Kim zerre kadar hayır işlerse, onun karşılığını görür.” (Zilzal, 99/7). Bu anlayış, insanı hem kendisiyle hem de çevresiyle barışık bir birey haline getirir.
Allah’a inanmak, insanın vicdanını sürekli canlı tutar. Vicdan, insanın doğru ve yanlış arasındaki farkı hissetmesini sağlayan manevi bir pusuladır. İnanan bir insan, Allah’ın emir ve yasaklarını gözeterek hareket eder. Bu durum, bireyin dürüst, adil ve güvenilir olmasına katkıda bulunur. Örneğin, bir Müslüman ticaret yaparken yalan söylemekten, başkasının hakkını yemekten veya hile yapmaktan sakınır; çünkü bilir ki Allah, yapılan her şeyi görür ve herkese hakkını verir.
Allah’a inanmak, aynı zamanda bireyin sabır, tevekkül ve affedicilik gibi erdemler kazanmasını sağlar. İnanan bir insan, başına gelen sıkıntılarda sabretmeyi ve Allah’a güvenmeyi öğrenir. Affetmenin Allah katında ne kadar değerli olduğunu bilir ve kin gütmek yerine bağışlayıcı olmayı seçer. Bu tutum, bireyin hem iç huzurunu artırır hem de sosyal ilişkilerini iyileştirir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), affetmenin büyüklüğünü şu şekilde ifade eder: “Merhamet etmeyene merhamet edilmez.” (Buhari, Edeb, 18).
Allah’a iman, bireyi yalnızca kişisel iyiliklere değil, toplumsal sorumluluklara da yönlendirir. İslam, fakirlere yardım etmeyi, ihtiyaç sahiplerine destek olmayı, zulme karşı çıkmayı ve toplumsal adaleti sağlamayı bir müminin görevi olarak görür. Zekat, sadaka ve diğer iyilik uygulamaları, bireyin topluma katkıda bulunarak iyi bir insan olmasına yardımcı olur.
Sonuç olarak, Allah’a inanmak, bireyin ahlaki ve manevi gelişimini doğrudan etkiler. İman, insanı kötülüklerden alıkoyar, iyiliğe yönlendirir ve topluma faydalı bir birey haline getirir. Allah’a olan inanç, insana adalet, merhamet, dürüstlük ve sorumluluk gibi değerleri kazandırır. Bu değerler, bireyi hem dünya hayatında hem de ahirette mutlu ve huzurlu bir insan yapar. İyi bir insan olmanın temeli, Allah’a inanmak ve O’nun rızasını kazanma bilinciyle hareket etmektir.