Ashab-ı Kehf kıssası, inancın güçlü bir şekilde savunulması ve zorluklar karşısında Allah’a teslimiyetin güzel bir örneğidir. Bu kıssa, Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılır:
“Onlar, Rablerine inanmış gençlerdi ve Biz de onların hidayetlerini artırmıştık.” (Kehf, 18:13).
Ashab-ı Kehf, imanlarını korumak için zalim bir yöneticiye ve dinsiz bir topluma karşı durarak mağaraya sığınmışlardır. Eğer ben onların yerinde olsaydım, imanımı korumak için aşağıdaki gibi bir yol izlerdim:
1. İnançta Kararlı ve Cesur Olurdum
Ashab-ı Kehf gençleri, güçlü bir toplumsal baskıya rağmen imanlarından taviz vermemiştir. Ben de onların yerinde olsaydım, inancım doğrultusunda cesur bir duruş sergiler, doğru bildiğim yoldan dönmezdim. Zalim yöneticilerin tehditlerine rağmen Kur’an’ın şu mesajını hatırlayarak hareket ederdim:
“Allah, kullarına yeter. O her şeyi görendir.” (Ahzab, 33:39).
2. Allah’a Sığınır ve Dua Ederdim
Ashab-ı Kehf, tehlike anında Allah’a sığınmış ve ondan yardım dilemiştir. Ben de onların yerinde olsaydım, her türlü korku ve endişemi Allah’a arz ederek şöyle dua ederdim:
“Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve bize şu işimizde doğruluk ve kurtuluş yolu hazırla.” (Kehf, 18:10).
Allah’a sığınarak, onun rahmet ve yardımıyla zorlukların üstesinden gelmeye çalışırdım.
3. İmanımı Korumak İçin Gerekirse Fedakârlık Gösterirdim
Ashab-ı Kehf gençleri, inançlarını korumak için evlerini, ailelerini ve toplumlarını terk etmek zorunda kalmıştır. Ben de imanımı koruyabilmek için dünyevi rahatımı ve maddi kazançlarımı gözden çıkarır, gerekirse her türlü fedakârlığı yapardım. Çünkü Allah, inanç yolunda sabredenleri müjdelemiştir:
“Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.” (Bakara, 2:153).
4. Birlik ve Dayanışmayı Ön Planda Tutar, İnançlı Arkadaşlarla Hareket Ederdim
Ashab-ı Kehf gençleri, imanlarını koruma mücadelesini yalnız değil, birlikte vermiştir. Eğer ben onların yerinde olsaydım, yalnız kalmak yerine benimle aynı inanca sahip, güvenilir ve samimi dostlarla bir araya gelir, birlikte mücadele ederdim. Çünkü Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur:
“Mümin, müminin aynasıdır. Mümin, müminin kardeşidir; ona destek olur.” (Ebu Davud, Edeb, 49).
5. Tehlikeler Karşısında Sabırlı Olurdum
Ashab-ı Kehf gençleri, zulme karşı sabırla direnmiş ve inançlarını tavizsiz bir şekilde savunmuştur. Ben de bu durumda sabrı elden bırakmaz, Allah’a güvenerek doğru yolda ilerlerdim. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur:
“Kim Allah’a tevekkül ederse, O ona yeter.” (Talak, 65:3).
Tevekkülle hareket ederek, başıma gelen zorlukların geçici olduğunu bilirdim.
6. İnançsız Bir Toplumu Düzeltmek İçin Gayret Gösterirdim
Eğer Ashab-ı Kehf gençlerinin yerinde olsaydım, sadece kendimi kurtarmaya değil, toplumumun da doğru yola gelmesi için çalışırdım. Onlara güzel öğütlerle İslam’ı anlatır, peygamberlerin davet metotlarından ilham alarak hikmetli bir şekilde inancımı paylaşırdım:
“İyiliği emret, kötülükten sakındır ve başına gelene sabret.” (Lokman, 31:17).
7. Allah’ın Mucizelerine İmanla Yaklaşırdım
Ashab-ı Kehf kıssasında, gençlerin Allah’ın rahmetiyle 300 yılı aşkın bir süre uyutulması, ilahi bir mucizedir. Eğer onların yerinde olsaydım, Allah’ın kudretine ve hikmetine teslim olarak onun her şeye gücü yettiğine inanırdım:
“O, bir işe hükmetti mi, sadece ‘Ol’ der, o iş hemen oluverir.” (Yasin, 36:82).
Sonuç
Eğer Ashab-ı Kehf gençlerinin yerinde olsaydım, inancımı korumak için sabırlı, cesur ve kararlı bir şekilde hareket eder, Allah’a tam bir teslimiyetle sığınırdım. Ashab-ı Kehf kıssası, bize inanç uğruna fedakârlık yapmanın, doğru yol üzere sabretmenin ve Allah’a olan güvenin önemini öğretir. Bu kıssadan ilham alarak, imanımızı korumak için her türlü zorluğa karşı dirençli olmalı ve Allah’a olan bağlılığımızı asla kaybetmemeliyiz.