Aşık Veysel Şatıroğlu’nun Hayatı ve Şiirleri

Aşık Veysel Şatıroğlu’nun Hayatı ve Şiirleri

Aşık Veysel Şatıroğlu (1894-1973), Türk halk ozanı ve şairidir. Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde doğmuş olan Aşık Veysel, Anadolu’nun en tanınmış halk şairlerinden biridir. Aşık geleneğinin temsilcisi olan Veysel, şiirlerinde çoğunlukla insan sevgisi, doğa, ölüm, yaşamın anlamı ve Allah’a duyduğu inanç gibi konuları işlemiştir.

Hayatı

Aşık Veysel, küçük yaşlarda geçirdiği çiçek hastalığı nedeniyle iki gözünü de kaybetmiştir. Gözlerinin görmemesi, onun hayata dair derin bir anlayış geliştirmesine vesile olmuştur. Babası ona moral vermek amacıyla bir saz hediye etmiş ve bu olay, onun sanat yolculuğunun başlangıcı olmuştur. Aşık Veysel, sazıyla olan dostluğu sayesinde halkın gönlünde taht kurmuş ve halkın duygularını, düşüncelerini sazı ve sözleriyle dile getirmiştir. Halkın içinden biri olarak onun yaşamı, duygusal derinliği ve kendine özgü üslubuyla halk şiirine büyük katkılarda bulunmuştur.

Türk Halk Şairliğindeki Yeri

Aşık Veysel’in halk şairliğindeki en önemli yönü, halkın dilini ve duygularını sade ve samimi bir şekilde ifade etmesidir. Şiirlerinde ağırlıklı olarak hece ölçüsünü kullanmış ve halk edebiyatının geleneksel unsurlarını modern bir bakış açısıyla birleştirmiştir. Onun şiirlerinde Türk halk edebiyatının en önemli temaları olan doğa, aşk, ölüm, Tanrı ve insan sevgisi gibi konulara rastlanır. Aşık Veysel’in halk şiirindeki en büyük katkılarından biri, şiirlerinde sade bir Türkçe kullanarak halkın her kesiminden insana ulaşabilmiş olmasıdır.

Sazı ve Sesi

Aşık Veysel, sazı ile bütünleşmiş bir ozandır. Saz, onun için yalnızca bir müzik aleti değil, aynı zamanda duygularını, acılarını, düşüncelerini ve felsefesini ifade etme aracı olmuştur. Sazı ve sesiyle Türk halk musikisine önemli katkılar sağlamış, Anadolu’nun farklı bölgelerinde büyük bir saygıyla dinlenmiştir. O, sazıyla konuşan, acılarını ve sevinçlerini halkıyla paylaşan bir sanatçıdır. Şiirlerinde ise derin bir tevazu, hikmet ve doğaya duyduğu derin saygı göze çarpar.

 

Uzun İnce Bir Yoldayım 

Uzun ince bir yoldayım

Gidiyorum gündüz gece

Bilmiyorum ne haldeyim

Gidiyorum gündüz gece

 

Dünyaya geldiğim anda

Yürüdüm aynı zamanda

İki kapılı bir handa

Gidiyorum gündüz gece

 

Uykuda dahi yürüyom

Kalmaya sebeb arıyom

Gidenleri hep görüyom

Gidiyorum gündüz gece

 

Kırkdokuz yıl bu yollarda

Ovada dağda çöllerde

Düşmüşüm gurbet ellerde

Gidiyorum gündüz gece

 

Şaşar Veysel işbu hale

Gah ağlayan gahi güle

Yetişmek için menzile

Gidiyorum gündüz gece

 

Kara Toprak 

Dost dost diye nicesine sarıldım

Benim sadık yarim kara topraktır.

Beyhude dolandım, boşa yoruldum

Benim sadık yarim kara topraktır.

 

Nice güzellere bağlandım kaldım

Ne bir vefa gördüm ne fayda buldum

Her türlü istediğim topraktan aldım

Benim sadık yarim kara topraktır

 

Koyun verdi, kuzu verdi, süt verdi

Yemek verdi, ekmek verdi, et verdi

Kazma ile dövmeyince kıt verdi

Benim sadık yarim kara topraktır

 

Adem’den bu deme neslim getirdi

Bana türlü türlü meyve bitirdi

Her gün beni tepesinde götürdü

Benim sadık yarim kara topraktır.

 

Karnın yardım kazmayınan, belinen

Yüzün yırttım tırnağınan, elinen

Yine beni karşıladı gülünen

Benim sadık yarim kara topraktır

 

İşkence yaptıkça bana gülerdi

Bunda yalan yoktur herkes de gördü

Bir çekirdek verdim, dört bostan verdi

Benim sadık yarim kara topraktır.

 

Havaya bakarsam hava alırım

Toprağa bakarsam dua alırım

Topraktan ayrılsam nerde kalırım

Benim sadık yarim kara topraktır.

 

Bir dileğin varsa iste Allah’tan

Almak için uzak gitme topraktan

Cömertlik toprağa verilmiş Hak’tan

Benim sadık yarim kara topraktır.

 

Hakikat istersen açık bir nokta

Allah kula yakın, kul da Allah’a

Hakkın gizli hazinesi toprakta

Benim sadık yarim kara topraktır.

 

Bütün kusurumu toprak gizliyor

Melhem çalıp yaralarım düzlüyor

Kolun açmış yollarımı gözlüyor

Benim sadık yarim kara topraktır.

 

Her kim ki olursa bu sırra mazhar

Dünyaya bırakır ölmez bir eser

Gün gelir Veysel’i bağrına basar

Benim sadık yarim kara topraktır.

 

Güzelliğin 

Güzelliğin on para etmez

Bu bendeki aşk olmasa

Eğlenecek yer bulaman

Gönlümdeki köşk olmasa.

 

Kim okurdu kim yazardı

Bu düğümü kim çözerdi

Koyun kurt ile gezerdi

Fikir başka başk’olmasa.

 

Güzel yüzün görülmezdi

Bu aşk bende dirilmezdi

Güle kıymet verilmezdi

Aşık ve maşuk olmasa.

 

Senden aldım bu feryadı

Bu imiş dünyanın tadı

Anılmazdı Veysel adı

O sana aşık olmasa.

 

Anlatamam Derdimi Dertsiz İnsana 

Anlatamam derdimi dertsiz insana

Derd çekmeyen dert kıymetin bilemez

Derdim bana derman imiş bilmedim

Hiçbir zaman gül dikensiz olamaz

 

Gülü yetiştirir dikenli çalı

Arı her çiçekten yapıyor balı

Kişi sabır ile bulur kemali

Sabretmeyen maksudunu bulamaz

 

Ah çeker aşıklar ağlar zarınan

Yüce dağlar şöhret bulmuş karınan

Çağlar deli gönül ırmaklarınan

Ağlar ağlar göz yaşların silemez

 

Veysel günler geçti yaş altmış oldu

Döküldü yaprağım güllerim soldu

Gemi yükün aldı gam ilen doldu

Harekete kimse mani olamaz

 

Bir Hayal Peşinde Dolandım Durdum

Bir hayal peşinde dolandım durdum

Asla terk etmezem sanma unuttum

Sönmez ümidlerden beklerim yardım

Bugün yarın dedim gönlüm avuttum

 

Gahi zengin oldum hülya yaşattım

Nerde güzel gördü isem laf attım

Sevda denizinde gönlüm aldattım

Arzularım suya düştü ne ettüm

 

Gahi fakir oldum hayli süründüm

Gahi mecnun oldum aba büründüm

Nerde güzel gördü isem yerindim

Ucu çıkmaz bir küçücük yol tuttum

 

Veysel bu sevdadan vazgeç dediler

Olup bitenleri yaz geç dediler

Sevdiğin kapıdan az geç dediler

Acı sözü sevdiğimden işittim

 

Çok Yalvardım Çok Yakardım 

Çok yalvardım çok yakardım

Uyanmadı kara bahtım

Şansım küsmüş etmez yardım

Uyanmadı kara bahtım

 

Uyur uyanmaz ikbalim

Nic olacak benim halim

Boynuna olsun vebalim

Uyanmadı kara bahtım

 

Kader kadere eş oldu

Ağladım gözüm yaş oldu

Uzun boylu savaş oldu

Uyanmadı kara bahtım

 

Tecellim bozuk temelden

Gitti gençlik çıktı elden

Aşka mahkumuz ezelden

Uyanmadı kara bahtım

 

Kısmet beni diyar diyar

Dolandırır bilmem ne var

Veysel oldu candan bizar

Uyanmadı kara bahtım

 

Dalgın Dalgın Seyreyledim Alemi 

Dalgın dalgın seyreyledim alemi

Renkler ne çiçekler ne koku ne

Bir arama yaptım kendi kafamı

Görünen ne gösteren ne görgü ne

 

Çeşitli irenkler türlü görüşler

Hayal midir rüya mıdır bu işler

Tatlı muhabbetler güzel sevişler

Güzellik ne sevda nedir sevgi ne

 

Göz ile görülmez duyulan sesler

Nerden uyanıyor bizdeki hisler

Şekilsiz gölgesiz canlar nefesler

Duyulan ne duyuran ne duygu ne

 

Kimse bilmez dünya nasıl kurulmuş

Her cisime birer zerre verilmiş

Cümle varlık bir kuvvetten var olmuş

Gelen ne giden ne yol ne yolcu ne

 

Herkese gizlidir bu sırr-ı hikmet

Her nesnede vardır bir türlü ibret

Veysel’i söyletir bir büyük kuvvet

Söyleyen ne söyleten ne Tanrı ne?

 

Eğer Görse İdim Göz İle Seni 

Sen bir ceylan olsan ben de bir avcı

Avlasam çöllerde saz ile seni

Bulunmaz dermanı yoktur ilacı

Vursam yaralasam söz ile seni

 

Kurulma sevdiğim güzelim deyin

Bağlanma karayı alları geyin

Ben bir çoban olsam sen de bir koyun

Seslesem elime tuz ile seni

 

Koyun olsan otlatırdım yaylada

Tellerini yoldurmazdım hoyrada

Balık olsan takla dönsen deryada

Düşürsem toruma bez ile seni

 

Veysel der ismini koymam dilimden

Ayrı düştüm vatanımdan ilimden

Kuş olsan da kurtulmazdın elimden

Eğer görse idim göz ile seni

 

Beni Hor Görme Kardeşim 

Beni hor görme kardeşim
Sen altınsın ben tunç muyum
Aynı vardan var olmuşuz
Sen gümüşsün ben sac mıyım

Ne var ise sende bende
Aynı varlık her bedende
Yarın mezara girende
Sen toksun da ben aç mıyım

Kimi molla kimi derviş
Allah bize neler vermiş
Kimi arı çiçek dermiş
Sen balsın da ben cec miyim

Topraktandır cümle beden
Nefsini öldür ölmeden
Böyle emretmiş yaradan
Sen kalemsin ben uç muyum

Tabiata Veysel aşık
Topraktan olduk kardaşık
Aynı yolcuyuz yoldaşık
Sen yolcusun ben bac mıyım

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir