Asr Sûresi: Zaman Üzerine İlahi Bir Hitap
Zaman, insanoğlunun içinde sürüklendiği ve nihayetinde ona yenik düştüğü bir hakikattir. Geçmişi özlemle anarken, geleceğe kaygıyla bakarız; ancak içinde bulunduğumuz anı çoğu zaman idrak etmekten acizizdir. Kur’ân-ı Kerîm’in en kısa ama en derin anlamlara sahip sûrelerinden biri olan Asr Sûresi, işte bu hakikati bizlere hatırlatır: Zaman üzerine yemin eden Rabbimiz, insanın en büyük sınavının zamana karşı verdiği mücadele olduğunu bildirir.
“Asra yemin olsun ki, insan gerçekten hüsran içindedir. Ancak iman edip sâlih amel işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.” (Asr Sûresi, 103:1-3)
Bu üç kısa âyet, insanın varoluş gayesini ve dünya hayatındaki asıl sınavını özetler. Kur’ân’ın bir bütün hâlinde taşıdığı hikmetler, Asr Sûresi’nde özlü bir şekilde dile getirilmiştir. Bu yüzden İmam Şâfiî (rahmetullâhi aleyh) şöyle buyurmuştur: “Eğer insanlar sadece bu sûreyi düşünseler ve ona sarılsalar, kurtuluş için yeterli olurdu.”
Asr’a Yemin: Zamanın Şahitliği
Kur’ân’da yeminle başlayan sûreler, dikkatleri üzerine çekerek önemli bir hakikati vurgular. Asr kelimesi, hem çağ hem de sıkıştırmak, ezmek manalarına gelir. İnsan ömrü, sıkıştırılmış bir zaman dilimi gibidir; her an eksilir, her nefeste tükenir. Kimi müfessirler Asr kelimesinin Hz. Peygamber’in yaşadığı döneme işaret ettiğini söylerken, bazıları ikindi vakti olduğunu ve bu vaktin insan hayatının son demlerine benzetildiğini ifade eder. Ancak en geniş anlamıyla Asr, tüm zamanları kapsayan bir kavramdır. Allah, insana verilmiş en büyük nimetlerden biri olan zaman üzerine yemin etmekle, onun kıymetini idrak etmemiz gerektiğini bildirir.
İnsanlığın Ortak Akıbeti: Hüsran
İkinci âyet, insanın tabiatı gereği bir hüsran içinde olduğunu beyan eder. Hüsran kelimesi, sadece basit bir kayıp değil, geri dönülemez bir zarar anlamını taşır. Zamanın akışı içinde gaflete düşen insan, ebedî hayatını kaybedecek şekilde büyük bir ziyana uğramaktadır. Dünyaya dalarak ahireti unutan, nefsinin peşinde sürüklenen, Rabbinin emirlerinden uzaklaşan her insan, bu hüsranın içindedir. Ancak hemen ardından gelen âyet, bu kurtuluş reçetesini bizlere sunar.
Kurtuluşun Dört Şartı
Asr Sûresi, kurtuluşa erenlerin dört vasfını bildirir:
- İman: Hakiki bir kurtuluş için ilk şart, iman etmektir. İman, sadece bir söz değil, kalpten gelen ve insanın hayatına yön veren bir inançtır.
- Sâlih Amel: İman, amel ile tamamlanır. Sâlih amel, sadece ibadetlerden ibaret değildir; insanın Rabbine, kendisine ve çevresine karşı sorumluluklarını yerine getirmesidir.
- Hakkı Tavsiye: İnsan sadece kendini değil, çevresini de kurtuluşa davet etmelidir. Hakkı tavsiye etmek, iyiliği emredip kötülükten sakındırmakla başlar.
- Sabrı Tavsiye: Hak yolunda yürümek sabır gerektirir. Zorluklara göğüs germek, nefsin isteklerine karşı direnmek ve imanı muhafaza etmek için sabır şarttır.
Bu dört şart, insanı hüsrandan kurtaracak yegâne reçetedir. Yalnızca bireysel bir kurtuluş değil, toplumsal bir dirilişin de anahtarıdır. Nitekim İbn Kesîr, bu âyetlerin tefsirinde, insanın ancak birlikte hareket ederek kurtuluşa ereceğini vurgulamıştır.
Sonuç: Asr’ı Hakkıyla Değerlendirmek
Zaman, insana emanet edilmiş en kıymetli sermayedir. Ancak bu sermaye her an eksilmektedir. Asr Sûresi, bizlere bu gerçeği hatırlatarak iman ve sâlih amelle geçen bir ömrün en büyük kazanç olduğunu bildirir. Bu yüzden bu sûrenin mesajını hayatımıza taşımak, zamanın kıymetini bilmek ve ömrümüzü boşa harcamaktan kaçınmak zorundayız. Çünkü Allah, insana en büyük hakikati bildirmiştir: “Zaman üzerine yemin ederim ki, insan gerçekten büyük bir kayıptadır. Ancak iman edenler, sâlih amel işleyenler, hakkı ve sabrı tavsiye edenler hariç…”