BAŞARILI BİR ÇALIŞMA İÇİN HEDEFİMİZ VE GÜÇLÜ PROGRAMIMIZ OLMALI!
Bismillahirrahmanirrahim
‘‘Geceleyin secde ederek ve ayakta durarak boyun büken, ahiretten çekinen, Rabbinin rahmetini dileyen kimse, inkâr eden kimse gibi olur mu? De ki: Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak aklıselim sahipleri öğüt alır.’’ (Zümer: 9)
“İnsan başıboş bırakılacağını mı sanır?” (Kıyame: 36)
“İşte onlar hayırlarda yarışmaktadırlar ve onlar bundan dolayı öne geçmektedirler.” (Mu’minun: 61)
İman etmek ve Allah Teâlâ’nın dini için hizmet etmek büyük bir onur ve aynı zamanda Allah Teâlâ’nın lütfudur. Allah Teâlâ’nın bu nimeti ihsan buyurduğu Mü’minlerin bu yüce görevi her işten üstün tutmaları ve görevlerini hakkıyla icra etmeleri kulluklarının gereğidir.
Genç yaşta İslami hizmet için kendilerini müsait hale getirip bu alanda çalışma gayretinde olan kardeşlerimizin başarılı olmaları için bir dizi hazırlıklarda bulunmaları gerekir. Müslümanca yaşamak ve kulluk görevini yerine getirmek için plan, program ve uygun metotlara ihtiyaç vardır.
İslam, bir ölçüde kulluğu programlamıştır. Müslüman için bir program tayin edilmiş ve Mü’minler bunlara uymakla yükümlü kılınmıştır. Örneğin namaz beş vakte taksim edilmiş ve hangi namazın hangi vakitlerde kılınacağı tayin edilmiştir. Sabah namazının güneş doğmadan önce, akşam namazının ise güneş battıktan sonra kılınması gerekir. Bir Mü’min, sabah namazını öğlen ya da akşam kılamaz. Namaz için tayin edilen vakitlere uymak zorundadır. Ramazan ayı gelmeden farz oruç tutamaz. Ramazan ayı geldiğinde de mazeretsiz şekilde orucunu bozamaz.
Bilindiği gibi her Müslüman, ibadetini yapmakla birlikte aynı zamanda davetle sorumlu kılınmıştır. Yeryüzünden fitne kalkıp din yalnız Allah Teâlâ’nın oluncaya kadar hakka davet etmekle ve bu uğurda çalışmakla yükümlüdür.
Müslüman genç, İslami şahsiyet ve kimliğiyle ağır bir yük yüklenmiştir. Peygamberlerin görevi olan davet gibi kutsal bir yükün altına girmiştir. Davetçiye düşen bu onurlu görevi başarıyla yürütmek ve zamanının en değerli bölümünü buna hasretmektir.
Fitne ve bozulmaların en fazla etkilediği ve günden güne fesada sürüklediği genç kesime yönelik çalışmalarda en etkin ve verimli sonuca genç kardeşlerimiz ulaşabilirler. Çalışmaya başlamadan önce ilk işimiz, oturup durum değerlendirmesi yapmak ve örneğin dokuz aylık bir okul döneminde etkili ve başarılı bir çalışma yürütmek için hedef tayininde bulunmaktır. Bu müddet zarfında okuduğumuz okullarda ya da çalıştığımız ortamlarda derslerimizle beraber kaç kişiye daveti götürebilir, kaç insanı İslam’ın hakikatlerinden haberdar edip etkileyebilir, kaç insanla İslami dersler yapıp İslam’ı öğrenmesi ve yaşaması için yardımcı olabiliriz? ne okuyacağız, nasıl okuyacağım, ne kadar zamanımı okumaya verebilirim. Ameli olarak farzlarla beraber ne neler yapabiliri….şeklinde hedef tayinine gidilmelidir. Hedef tayin edilmeden, rastgele çalışmalar beklenen verimi sağlayamaz.
Hedef tayini, hem ferdi hem de topluca yapılan çalışmalar için olmalıdır. Bu işe yoğunlaşıp gerekli tespitler yapıldıktan sonra işin ikinci ve diğer önemli şıkkı olan programa gelir sıra. Zira program olmadan çalışmada beklenen verim alınamaz. Program ise hem ferdi hem de toplu çalışmalar dikkate alınarak hazırlanmalıdır. Ferdi program; kişinin okul/iş ve dinlenme için gerekli zamanın dışındaki zamanını, kendisini yetiştirmek ve davet çalışmalarında bulunmak için taksime gitmesidir. Bu zaman dilimini Kur’an–ı Kerim ve kitap okuma, davet çalışmalarına taksim etmeli, gençlere İslam’ı anlatma ve İslami alanda yetişmeleri için çabalamalıdır.
Bozulmaların bu denli yoğunlaştığı ve toplumun İslami hayattan uzaklaştığı bir dönemde, Müslüman halkın yeniden İslami değerlerine dönmesi ve Ümmet–i Muhammed’in yitirdiği izzetine tekrar ulaşması için çabalamanın her Müslümanın boynunun borcu olduğu unutulmamalıdır.
Başarılı çalışmanın anahtarı, planlı ve programlı çalışmaktır. Planlı çalışmak, işi bölümlere ayırmak ve zamanı geldiğinde programa konulan işi yapmaktır. İşlerimize gerekli önemi verdiğimizde ve kendimizi zamanı gelen işi yerine getirmek zorunda hissettiğimizde bu gayret zamanla alışkanlık halini alacak ve güzel netice almamıza vesile olacaktır.
Her işin zorluğu başlangıcıdır. İlk adım atıldığında ve sabırla işin üzerine gidilip azimle yerine getirildiğinde zamanla en zor programlar bile rayına oturacak ve çalışma, hedeflenen seyirde devam edecektir.
İyinin, güzelin, adaletin ve yüce değerlerin kaynağı olan İslam, bu dünyada onurlu bir hayat yaşamaya sebebiyet verdiği gibi ahirette de Allah Teâlâ’nın büyük mükâfatı olan cenneti müjdelemektedir. Allah Teâlâ’nın dinine inanan insanların, şeytanların vesveseleri, propagandaları ve algı oluşturma çabalarına aldırmaksızın gayret göstermeleri ve en verimli zamanlarını Allah Teâlâ’nın dini için harcamaları gerekir. Zira bu, en değerli ticaret ve en büyük kazançtır. Kur’an–ı Kerim, bu değerlere çağıranları salih ameller işleyen, doğru sözlü, sadıklar olarak nitelendirmektedir.
Hayırlı bir çalışma için öncelikle kararlı olmalı ve gönüllü olarak çalışmalara katılmalıyız. Programı esas alarak işimizi yapmalıyız. Zira vaktin taksim edildiği ve zamana göre tayin edilen çalışmalar, gayretimizin sürekliliğini gerektirdiğinden, aşama aşama gelişme gösterecek ve meyvesini verecektir.
Programını yapan davetçi, gece yatmadan önce ertesi günkü çalışmalarının programını gözden geçirmeli, gerekirse not almalıdır. Ertesi gün programını uygulamak için çabalamalıdır. Yine akşam olduğunda, gün içinde yaptığı çalışmaları gözden geçirmeli, eksik kalan noktalar varsa sonraki günlerde bunları telafi etmek için çalışmalıdır.
Program gereğince her çalışma vaktinde yapılmalıdır. Örneğin, birileriyle saat ikide görüşülecekse ikide ders yerinde hazır olunmalıdır. Herhangi bir mazeretten dolayı randevusuna yetişmeyen veya katılmayanlar varsa peşlerine gidilmeli, sıkıntıları varsa yardımcı olunmalı, bir dahaki sefere düzenli gelmesi sağlanmalıdır. Her hâlükârda iş takibi yapılmalıdır. Zira iş takibi yapılmadığında program verimsizleşir ve hedefler akamete uğrar.
Çalışmalarda disiplinli hareket edilmelidir. Sabırla işin üzerine gitmeli, davet ve İslami çalışmalarda tedricilik esas alınmalıdır.
Şartlardan ve ortamdan yakınma ve şikâyet gibi mazeretlerden uzak durulmalıdır. Zira her mazeretin, çalışma şevkini kıracağı ve verimsizleştireceği bilinmelidir.
Herkesin kabiliyetine ve imkânlarına göre sorumlu vardır. Var olan imkânlar sonuna kadar kullanılmalı, imkânlar kısıtlıysa ye’se düşmemeli, sıkılmamalı, var olanla en iyisini yapmak için çabalamalıdır.
Dünyanın ücret yeri olmadığı, mükâfatın ahirette verileceği bilinmeli ve çalışma sahası olan dünyayı İslam’a hizmet gibi hayırlı amellerle doldurmak için gayret gösterilmelidir.
Allah Teâlâ, Mü’minlerin vahdet içerisinde bulunmalarını, ayrılığa düşüp güçlerini parçalamamalarını ve hayır üzerine yardımlaşmalarını istemektedir. Hayır, üzerine yardımlaşma; bir yönü ile görev bölümü yapmak ve İslam için birlikte hizmet etmektedir.
Rabbimiz! Bizi hayırda yarışanlardan ve öne geçenlerden eyle.
Allah’a emanet olun.