İDRİS GÖKALP

Bir Dünya Ozanı Olarak Barış Manço

BİR DÜNYA OZANI OLARAK BARIŞ MANÇO

Besteci, şarkıcı, söz yazarı, filozof, sair, sunucu, gezgin vs. diye sıralayarak neredeyse tüm statüleri çoğaltmak ve bu statülerin içini, yetenek ve emekle doldurmak mümkün elbette ki, mevzu Barış Manço olunca.

Teatral üslubu,  kemerleri ve yüzükleri. Saçlarını uzattığı için saldırıya uğrayan ve Hollanda da geçirdiği kaza sonucu üst dudağında ki iz kapansın diye bıraktığı bıyıklarıyla “7’den 77’ye” hepimizin kalbinde taht kurmuştur kendisi. İkamesi hakikatte yoldaş olan kimliğini, şarkılarına taşımayı başarmış bir bilge aynı zamanda…

İlk olarak “Kafadarlar” ve “Harmoniler” grubunu kuran Manço, henüz on dokuz yaşındayken “Twist in Usa” ve “The Jet” isimli ilk 45’liğini çıkarır. İkâmesini kendi felsefesinden alan bir ozan olarak, kimlik ve hakikat geleneğine varmak için uzun bir yolculuğu olmuştur.

Bu yolculuğunun istasyonlarının birinde, “Kaygısızlar” grubuyla beraber bugün bile dilimize pelesenk olmuş “Kol Düğmeleri” albümünü çıkarır. Kendi sesini tanıyan ve bulan Manço’nun yolculuğunun bir sonraki istasyonun da bu defa “Moğollar” grubu vardı; Ve son kertede artık son istasyona kadar beraberce yol alacağı “Kurtalan Ekspres” ile müzik yolculuğuna devam edecektir.

 

KAŞIK ÇATAL İCAD EDİLMEMİŞKEN KURULAN SOFRA YA DA İCAD EDİLEN BİR SOFRA OLARAK: MEMLEKET NİRE?

Öznel olanı kendi çokluğunda sağaltarak,nesnel hakikate dönüştürebilen bir filozoftu Manço. Onun müziğinde  kadim değerler arasında yaptığı seyrüseferle, milleti millete anlatma derdini çok derinden sezeriz.

Toplumsal belleğin bir iz düşümüdür aslında o. Anlamlarındaki derinlikte çoğaldığımız “Yaz Dostum” “Ahmet Bey’in Ceketi” ve ” Süper Babaanne” ve daha sayabileceğimiz bir çok şarkısı ile ahlâkın yeniden inşasına niyetlendiğini görürüz. Adeta kadim sıkıntıların derdinde olan deneysel bir müziktir yaptığı… Geleneksel müzik öğretilerini takip etmediği hâlde gelenekten kopmayan Manço müziğini zaman zaman öykü mantığında geliştirmiştir.

Eserlerine daima eleştirel hayal gücü ve hakikat söylemi hâkimdir. Bunu ozanca bir ses, incelikli bir zekâ ve hassas bir kalple başarmıştır. Kariyerinin dönüm noktası elbette ki 1970′ de bestelediği “Dağlar Dağlar” ile olmuştur. Ruhunun tınısı hâline gelmiş melodileri ve bunun üzerine ustaca yerleştirdiği şarkı sözlerini, felsefi derinliği olan fakat bu derinliği bozmayan yalınlıkla yerli yerine koymuş olması ayrıca alkışlanası bir marifet.

0, neredeyse çoğu şarkısında yer verdiği atasözlerini, deyimleri ve kavramları yeniden icat eden bir disiplinle ve adeta bir dip dalga seklinde devam eden bir üslupla hakikate dil olmuştur.

 

ANADOLU’YA SES YA DA SESE ANA OLMUŞ BİR NEFES

Toplum inşası bakımından şarkıları elbette ki büyük önem taşımakta. Zaten birçok şarkısının sonunda kendi adına yer veriyor olması, halk şiiri geleneğine bağlılığının ve buna olan itimadının en önemli göstergesi. Ozanlığına zemin sunan şair aklı Barış Manço’ya milletin aklı olma hakkını da veriyor aslında. Lakin şiirin çoğu yazar ve düşünürlerce felsefe olarak kabul edildiğini var sayarsak hiç de yanılmış olmayız.

Her kelimeyi ve kavramı kendi söylemi içinde seslendirmeyi başarmış Manço, Anadoluluydu ve aşkın can bulmuş hâliydi. Öyle ki şarkılarında sıkça işaret ettiği ölüm” üzerinden’ hayat ve hakikat” üzerinde bir köprü olmuştur.

Derdi yeni bir kavram üretmek olmayan Manço, var olan tüm kavramları gelenek hamuruyla yoğurmuş, sade ve anlaşılır bir şekille yeniden imâl etmiştir.

Bundaki başarısını da elbette ki  bizden çocuklarımıza aktardığımız ve dilden dile dolasan şarkılarının taze heyecanını da hâlen görmekteyiz. Barış Manço dinleyicisi olmak, kadim bir geleneğe tanıklık etmekle eşdeğerdir. Bir neslin öğretmeni, abisi, amcası, sırdaşı, dostu olan Barış Abi’nin şarkısında bahsettiği o “güz yağmurları”yla bir gün göçüp gittiğine hâlâ inanamayanlardanım.

Biz büyüdük ama adam olduk mu, bunu da anlamadık…

 

AYŞE ÇELİKKAYA

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir