Bu çalışmalar umutlandırıyor
Bir peygamber olarak hangi inanç esaslarını vaz ettiğini; ibadetleri ne kadar ve nasıl yaptığını anlatan binlerce eser yazılmıştır…
Hz. Muhammed aynı zamanda bir toplum lideri ve devlet adamı olarak yaşamıştır.
Bir başkomutan olarak savaşları yönetmiş, bir devlet adamı olarak elçileri kabul etmiş, diplomatik faaliyetleri ve ekonomik kararları icra etmiştir.
Buna binaen bir çok kriz yönetmiş ve bir çok sorunu çözmüştür.
Bu krizler ve sorunların bir kısmı müslümanların iç bünyelerinden kaynaklı iken, bir kısmı da dış odaklı olmuştur.
Krizlerin ve sorunların ekonomik, güvenlik, psikolojik, politik ve askeri olanları vardı…
Bir siyasi lider, bir komutan, bir toplum lideri veya bir Devlet Adamı olarak Hz. Muhammed bunlarla nasıl başa çıkabildi?
Kriz çözme ve sorun gidermede nasıl bir perspektife sahipti?
Kırmızı çizgileri ve esneklik alanları nelerdi?
Hangi ilke ve prensipleri öne çıkarır ve bunları nasıl icra ederdi?
Arkadaşlarının ve çevresinin yanlış, hata, kusur, suç veya ihanet içinde olması durumunda hangi yol ve yöntemi uygulardı?
Bu konuda Rabbi tarafından uyarıldığı, yahut yol arkadaşlarının (sahabe) görüş ve hatırlatmaları oluyor muydu?
Günümüze uyarlandığında bu konularda peygamberi tavır ve duruş nasıl olmalıdır?
Yani ‘kriz yönetme’ ve ‘sorun çözme’ de sünnet olan nedir?..
Bunlar üzerinde derinlemesine, hassasiyetle ve samimiyetle çalışılması gereken alanlardır.
Peygamberimizin kıyamda ayaklarının arasını ne kadar açtığı, suyu kaç nefeste içtiği, hangi renk elbiseden hoşlandığı, deveye binerken hangi duayı yaptığı, ya da misvakı hangi parmaklarıyla nasıl tuttuğu gibi ayrıntılarda gösterilen “Sünnet” hassasiyetini ‘takva’! adına ortaya koyanları biliyoruz. Elbette bir anlamda bunlarda hassasiyet gösterilmesini de saygıyla ve anlayışla karşılamalıyız.
Lakin dindarlığını veya takvasını bu meyanda ortaya koymakla beraber ekonomik, politik, sosyal veya idari alanda ‘sünnet’ veya ‘takva’ neyi gerektirir sorusuna lakayd kalanlara ne demeli?
İslamın diriltici ruhuna bigane kalan gayri müslimlere veya gafillere ‘Hidayet’ dilenir; ancak ‘İslam davası’ mensubiyeti ve iddiası olanların, hesaplarına gelince dindarlık; hesaplarına gelmeyince de bencil, çıkarcı ve duyarsız bir tercih içinde bulunmaları en hafif tabirle bir samimiyet ve tutarlılık problemidir.
Peygamberin yönetim anlayışında ‘sert güç’ ile ‘yumuşak güç’ nasıl ve ne oranda kullanılırdı? Düşmanını imha etmekten mi, dostluğa kazandırmaktan mı mutlu olurdu?
Müslümanları yerellik’ten evrenselliğe taşıyan ilke ve uygulamaları nelerdir?
Dar aşiret tasssubundan geniş ümmet anlayışına müslümanları yükselten dinamizmin kaynağı nedir?
Peygamberin liderlik başarısı ve güvenlik inşası perspektifinde dönemin bölgesel ve küresel aktörleri ile ilişkilerin doğru okunmasındaki payı nedir?
Daha bir dizi soruya esaslı cevaplar bulmak ve aktüel bir bağlama oturtmak için arayışlar içinde olmalıyız.
Peygamberin keyfi kararlar ve uygulamalar yerine hukuk ve değer eksenli yönetimi nasıl ikame edildi?
Bu alandaki eksikliği görerek önemli çalışmalarda bulunanları görmek oldukça sevindiricidir.
“Hazreti Peygamber’in hayatına dair stratejik ve siyasi bir okuma” alt başlığı ile Vadi yayınlarından çıktı İLKBAHAR kitabı.
Kitabın yazarı, Uluslararası El Cezire televizyonunda başarılı, cesur ve yetenekli proğramcılığıyla tanıdığımız Wadah Khanfar, aynı zamanda derin ve kapsamlı bir entellektüel ve aksiyon adamı.
Kitabın daha önsözünde bu denli zor ve önemli olan konuyu şu ifadelerle ortaya koyuyor;
“Bugün dünya başta politik ve stratejik olanlar gelmek üzere yaşamın tüm yönlerine dokunan büyük dönüşümlere tanık oluyor. Hepimizin bizi arzu ettiğimiz geleceğe ulaştıracak ve güvenlikli kıyılara taşıyacak yöntemin izini sürdüğü şu günlerde bu çalışmayı size sunuyorum… Hazreti Peygamber’in yaşam öyküsünün siyasi ve stratejik açıdan dikkatle incelenmesi neticesinde ortaya çıkmıştır bu kitap. Hazreti Peygamber’in yüklemiş olduğu peygamberlik mesajının, nasıl onun her bir davranışının etkin odağını oluşturduğunu, o dönemde mevcut bulunan stratejik ve politik realite ile etkileşime girerek dünyanın daha önce deneyimlediği yöntemlerden farklı bambaşka bir metodu nasıl ortaya koyduğunu, benzersiz bu metodun çatışma, çözülme ve amaçsızlığın hüküm sürdüğü dünyada olağanüstü başarılar kaydettiğini, netice olarak bu mesajın İslami bir evrensel anlayış sunarak insanı özgür kılan yeni bir çağı başlatarak despotizmi, otoriterliği ve tekelciliği yıkmak üzere geldiğini ifade edeceğiz. (s.19)”
Kitap sadece İslami kaynakları değil; dönemin Roma, Himyer, İran ve Habeş belgelerini de tarayarak nesnel ve bütüncül bir yaklaşım sergilemiştir.
Yazarın da ifade ettiği gibi bu çalışmanın gayesi; peygamberin başarılarını meth u sena ile övmek değil; bugünün gerçekliğinin muhatabı olan bizlere politik ve stratejik bir bilinç kazandıracak epistemolojik bir yöntemin ve bütüncül bir sistemin inşa edilmesi arzusudur.
Kamu yöneticileri, devlet adamları, sosyal bilimciler ve mütefekkirler için yepyeni bir perspektif kazandıran bu kitap alanında bir ilki gerçekleştirmektedir.
Dilerim, daha derinlikli ve kapsamlı çalışmalar için teşvik edici ve örnek olur.
Aslında Kuran, peygamberi doğru anlamada en güvenilir kaynaktır.
Daha önce M. İzzet Derveze’nin yazdığı ‘Kuran’a göre Hz. Muhammed’in Hayatı” kitabı da Türkçeye tercüme edilmişti. Bu eser, Kuran-peygamber ilişkisini doğru ve esaslı anlamada büyük bir katkı sunmuştu.
Pandemi, ekonomi ve politika kıskacında psikolojik ve sosyal daralmanın yaşandığı bu evrede yapılan bu çalışmaların, bir çıkış yolu olarak ümit oluşturduğunu söylemek mümkündür.
Mustafa Aydın