İDRİS GÖKALP

Çocuk Eğitiminde Oyunun Önemi

ÇOCUK EĞİTİMİNDE OYUNUN ÖNEMİ
Bizlere Allah tarafından emanet olarak bahşedilen göz nurumuz, ciğerparemiz çocuklarımız tertemiz İslam fıtratı üzere dünya gelmektedirler. Çocuklarımızı geleceğe daha güzel bir şekilde hazırlamak gayesinde olan biz ebeveynler ve eğitimciler çocuklarımızı her yönüyle tanımalı ve onların fıtri ihtiyaçlarını zamanında karşılayabilmeliyiz. Karşılanması gereken bu ihtiyaçların en önemlilerinden biride oyundur.
Oyun, çocukta doğuştan gelen bir tabiat ve Allah’ın onda yarattığı bir içgüdüdür. Bunun temelinde çocuğun fiziksel gelişiminin mükemmel bir tarzda tamamlanması yatmaktadır.  Oyunun çocuğun eğitiminde, kişiliğinin gelişiminde ve sosyal uyumunda ilk önemli adım olduğu artık bilinmektedir. Oyun, çocuğun ilerideki yaşamında yapacağı işlerin, yaşamında basit bir misalidir Gerçekten çocuk için oyun sanatı, yaşama sanatıdır. Tüm kültürler önce oyun biçiminde oynanmıştır.
Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde oyun, “vakit geçirmeye yarayan ve belli kuralları olan eğlence” olarak tarif edilmiştir. Tarih boyunca değişik şekillerde birçok oyun ortaya çıkmıştır. Bizim tarihimizde günümüze kadar ulaşmış koşu, güreş, binicilik, okçuluk, cirit, körebe, saklambaç gibi spor ve oyunlar vardır. Oyundaki esas maksat, eldeki malzeme ile veya konuşarak farklı bir kurgu oluşturup bir çeşit tekrar etme, tecrübe ve eğlenme ortamı oluşturmaktır. Oyunun özellikleri incelendiğinde “sembolik manası, çocuğun dünyasını yansıtması, gerçek hayattaki beklentilere sözcü olması, yaşadıklarına tepki olarak ortaya çıkması, bir eğlence aracı olması gibi hususlar vardır.” Oyun esnasında çocuklar insanları ve hayvanları taklit ederek duygu ve düşüncelerini anlatırlar. Bu şekilde çocuklar, kurallarını kendilerinin belirledikleri ve tesirinde kaldıkları günlük hâdiseleri tekrar yaşamaya çalıştıkları emniyetli bir ortam oluştururlar. Oyunun, çocuğun kendine hâkimiyet sağladığı bir alan olma özelliği de vardır. 
Oyun, ana babaların çocuklarına etkili biçimde erişebilecekleri ve onları olgun bir bağımsızlığa hazırlayabilecek bir araçtır. Bir yetişkine göre oyun yeniden doğuş ve tekdüzelikten kaçıştır. Çocuk için ise oyun uğraştır. Oyun, tecrübe kazanma, öğrenme ve yapma aracıdır. Çocuğunuz doktorculuk veya mimarcılık oynuyorsa bundan yalnızca keyif almıyor, doktoru ve mimarı yaşıyordur. Çocuk, oyun sırasında çevresindeki dünyada gözlemlediği uğraş ve becerileri canlandırır, dener ve uygular.
Çocukların bedensel, duygusal, sosyal, zihinsel ve dil gelişiminde oyun ve oyuncakların büyük önemi vardır. Oyun oynarken çocuk mutlu olur. Çocuğun büyümesi ve sağlıklı gelişmesi için beslenme, sevgi, bakım ne kadar gerekli ise oyun ve oyuncaklar da o kadar gereklidir.
Çocuk, oyun yoluyla düşünmeyi ve kendi başına karar vermeyi, sorumluluk almayı, işbirliği yapmayı ve paylaşmayı, sonuca ulaşmayı, konsantre olmayı öğrenir. Motor, sosyal ve dil becerilerini, hayal gücünü geliştirir, dikkatini bir noktaya toplamayı ve becerilerini organize etmeyi öğrenir.
Oyun bir çeşit rahatlatıcı etkinliktir. Oyuna karşı insan nefsinde içsel bir ihtiyaç vardır. Allah (cc) çocuklara, bazen de büyüklere istediği bir hikmetten dolayı, bu ihtiyacı gerçekleştirmek üzere güçlü bir arzu vermiştir. Bununla; ya onu ileriye hazırlar, ya fazla gelen gücünü bedenini güçlendirecek bir biçimde sarf ettirir. Yahut da sinirlerini sakinleştirip dinçliğini sağlar ve nefsine musallat olan can sıkıcı havayı değiştirir. Oyunu kendisi ile izah etmeye çalıştıkları hikmet ne olursa olsun, doğrusu İslam ve İslami eğitim, bireydeki bu içgüdüyü daha önce nazarı itibara almıştır. Allah Resulü de çocuklarla ilişkilerinde onların oyun ve neşe ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmuştur.
 İslam ümmetinin önderi olan Rasûlüllah’ın (s.a.v.), çocuklarla birlikte birçok kez oyun oynadığını mübarek hayatını incelediğimizde görmek mümkündür. Tabi Hz. Peygamber’in (s.a.v.), ana babaları ve yetişkinleri eğitmek, onların da kendisine uyarak çocuklarıyla beraber oynamalarını sağlamak için bunu yaptığını biliyoruz.

        Konuyla ilgili rivayetler şunlardır: 
  1. a) Ebu Eyyûb Ensârî anlatıyor: Rasûlüllah’ın (s.a.v.) yanına girmiştim. Hasan ile Hüseyin Hz. Peygamber’in (s.a.v.) önünde ya da kucağında oynuyorlardı. Ben:
– Onları seviyor musun ya Rasûlallah? Dedim. Bunun üzerine O:
         – Nasıl sevmem onları? Onlar benim dünya fesleğenlerimdir; onları koklarım, buyurdu.
  1. b) Ömer b. Hattab diyor ki: Hasan ile Hüseyin’i Peygamber’in (s.a.v.) iki omzunda gördüm. Ben:
        – Altınızdaki at ne güzel! Dedim. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.):
        – Ne güzel atlıdır onlar! Buyurdu.
  1. c) Berâ b. Âzib anlatıyor: Rasûlüllah (s.a.v.) namaz kılarken Hasan ile Hüseyin veya onlardan birisi gelir sırtına binerdi. Peygamber (s.a.v.) başını (secdeden) kaldırdığında eliyle onu tutardı. (Namazı tamamladıktan sonra):
       – Ne güzel binittir sizin binitiniz! Buyururdu.
  1. d) Câbir (r.a.) anlatıyor: Rasûlüllah’ın (s.a.v.) yanına girmiştim. Hasan ile Hüseyin sırtına binmiş elleri ve dizleri üzerinde yürüyor ve şöyle diyordu: “Ne güzel devedir sizin deveniz. Ne güzel yüklersiniz siz!”
Bu rivayetlerde Hz. Peygamber’in (s.a.v.), torunları Hasan ile Hüseyin başta olmak üzere çocuklarla çeşitli oyunlar oynadığı görülmektedir. Böyle yapmakla Rasûlüllah (s.a.v.) oyunun çeşitliliği düşüncesini göstermiş oluyordu. Ayrıca Rasulüllah’ın (s.a.v.), daha canlı ve istekli oynamaları için oyuna katılan çocukları övdüğü, takdir ve tebrik ettiği de görülmektedir. Böylelikle onlar, bıkmadan ve usanmadan severek oyunu sürdürecekler, aynı anda hem beden hem de rûhî gıdalarını almış olacaklardır. Bunun yanında Resuallah (sas) torunları ile oyun oynayarak ve oyunun kurulmasına yardımcı olarak, onlara değer verdiğini ve duygularını hesaba kattığını göstermiştir. Yüce Nebi’nin (sas) torunları ile oyun oynamasında bizim fark edemediğimiz birçok hikmet de olabilir. Çocuklara merhamet göstermek, onlara zaman ayırmak, onlarla vakit geçirmek sünnet-i seniyeden olup çocuk eğitiminde dikkat edilmesi gereken önemli bir husustur.
Çocuk, oyun oynayarak kendini ve akranlarını tanır, saldırganlık dürtüsünü boşaltır. Değişik sosyal rolleri deneme, duygularını dışa vurma imkânı elde eder. Başka nesneler veya insanlarla ilişkilerini inceler. Oyun, kas gelişimini hızlandırır ve çocuğu güçlendirir. Çevresini araştırma, objeleri tanıma ve problem çözme imkânı sağlar. Kendisini ifade etmeyi, sözlü olarak söylenenleri anlamayı kolaylaştırır. Dağarcığı yeni kelimeler kazanır. Yaşama için gerekli olan kurallarını yine oyunla öğrenir.
Çocuk, oyunla tedirginliğini kontrol eder. Arzularını kısmen gerçekleştirir ve mutluluk arar. Anne-baba çocukla birlikte oyun oynarken, karşılıklı gülümseyerek ve mümkün olduğunca göz göze gelerek, neşeli bir atmosfer oluşturmaya çalışmalıdırlar. Oyun, çocuğun duygularını, özlemlerini, korkularını, kısaca iç dünyasını yansıttığı bir tiyatro sahnesidir. Onları uzaktan izleyin de, bir şeyden anlamaz zannettiğiniz o küçük yaramazların, çoktandır unuttuğunuz bir aile kavgasını veya münakaşasını, nasıl sahneye koyduklarını ve maharetle dramatize ettiklerini bir görün  
Çocuklar yaşadıkları önemli hadiseleri oyunlarında, konuşmalarında ve davranışlarında dış dünyaya yansıtırlar. Bu açıdan bakıldığında bu faaliyet sırasında çocuğun ortaya koyduğu konuların onun iç dünyasını yansıtması açısından önemi vardır. Misal olarak; anne-babasından şiddet gören veya medyada şiddete şahit olan çocuklarda, kendi oyuncaklarına ve arkadaşlarına karşı şiddet uygulama temayülü vardır. Çocuklar çevrelerinden aldıkları negatif mesajları, oyunda arkadaşlarına ve oyuncaklarına yansıtabilirler. Bu açıdan çocuğu ve içinde bulunduğu atmosferi tanımada oyun önemli bir unsurdur.
Oyun, çocuğun çocukluğunun bütün dönemlerinde en güzel öğrenme mekanizmasıdır. 
Faydalarına rağmen, oyunun önemini bilen, çocuğuna oyun imkanları hazırlayan, hele hele çocuklarıyla oyun oynayan annelerin sayısı çok azdır. Halbuki oyun aynı zamanda anne-çocuk iletişimini geliştirmede oldukça etkili bir araçtır. Annelerin en çok yakındıkları mevzu çocukların oyun için evi dağıtmalarıdır. Çocuklar biraz büyüyünce bu şikayetler “Ders çalışacağına hâlâ oyun peşinde diye” devam eder. Halbuki İslam aleminin önde gelen eğitimcilerinden İmam-ı Gazali’nin bu konuda annelere ve bütün eğitimcilere verdiği cevap oldukça dikkat çekicidir: “Çocuğu oynamayı men edip devamlı ders çalışmaya zorlamak onun kalbini öldürür, zekasını iptal eder ve hayatının neşesini kaçırır. Sonunda çocuk dersten kurtulmak için hile düşünmeye başlar.” 
Oyun; düşünceler, duygular ve ilişkiler içinde, beceri ve kontrol kazanmanın önemli yoludur. Oyuncak ise, çocuğun beş duyusu ve duygularını uyaran, uyandıran değerlendirme ve uygulama melekelerini geliştiren, hayal gücünü zenginleştiren, bedensel ve sosyal gelişimini hızlandıran oyun aracıdır. Bu nedenle çocuğumuza oyuncak seçerken çocuğun yaşına ve gelişim dönemine uygun olmasına dikkat etmeliyiz. İyi oyuncak, her şeyden önce tehlikesiz oyuncak demektir. Keksin kenarlı, sivri uçlu olmayan, zehirli boyayla boyanmamış, kolayca kırılacak malzemeden yapılmamış, çocuğun boğazına kaçabilecek ufaklıkta olmayan oyuncak iyi oyuncaktır.
Oyun, çocuğun kendi kişiliğini ortaya koymasında ve bazı olumlu özellikleri kazanmasında da yararlıdır. Özellikle doğru davranışların pekişmesi oyun vasıtasıyla daha kolay sağlanabilir. Olumlu karakter özellikleri, uygun oyun ortamında artar ve pekişir. Oyuna uyum sağlayamayan yani benmerkezci, tek taraflı bakış açısı olan, kurallara uyma zorluğu yaşayan, aceleci ve sabırsız çocuklar oyundan dışlanabilir. Dolayısıyla çocuğun oyuna kabul edilmesi, olumsuz kişilik özelliklerini azaltmasıyla olur. Birçok çocuk oyun vesilesiyle empati yapmayı, başkalarına saygı göstermeyi, karşılıklı diyaloglarda kendi sorumluluğunu fark etmeyi, sabırlı olmayı, kurallara uymayı, stresle baş etmeyi, problem çözmeyi ve liderlik özelliklerini pekiştirmeyi öğrenerek karakter ve kişilik gelişimini olumlu yönde pekiştirir. Oyundan dışlanma çocuk için psikolojik açıdan travmatik olabilir. Sürekli olursa, çocuktaki mutsuzluğu artırır. Bu çocuklar, yaşıtlarına karşı daha saldırgan olabilir. Bu sebeple oyundan sürekli dışlanan çocukların varsa sorunlarını çözmelerine yardımcı olmak anne-babaların ve eğitimcilerin önemli görevlerindendir.
Hasılı kelam, Yüce Yaratıcı (cc) tarafından kendisine bahşedilen yetenekleri ölçüsünde çocukların ortaya koyduğu oyun faaliyeti, anne-baba ve eğitimciler tarafından onların dünyasını keşfetmek, gelişmelerine katkı sağlamak, kabiliyetlerini geliştirmek, yeni bilgiler kazanmalarını sağlamak için istifade edilebilecek önemli bir araçtır. Ancak, “oyun ve oyuncak ulvi değerlerimiz ve umûmî prensiplerimizle katiyen çatışmamalı ve mutlaka çocuğun düşünce ve his dünyasını kucaklayıcı ve yükseltici mahiyette olmalıdır.”

İdris GÖKALP

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir