Çocuklara İbadeti Nasıl Sevdiririz?

Çocuklara İbadeti Nasıl Sevdiririz? | Canım Ailem | Merve Gülcemal

Esselamu Aleyküm, Canım Ailem, Medeniyet Şehri, Gazi Antep YouTube kanalına hoş geldiniz. Bugün neyi konuşalım? Bugün istiyorum ki çocuklara ibadetleri nasıl sevdirebiliriz? Bunları konuşalım, böyle hap bilgiler paylaşayım sizlerle inşallah istifadeli olacağını umarak. Ve şu soruyla başlayalım istiyorum, çok sık aldığım bir soru. Biz çocuklara ibadetleri ne zaman anlatmaya, ne zaman öğretmeye başlayacağız? Bu soruyla. Genelde şöyle düşünülüyor, hele bir şöyle cümleleri doğru söylesin, 4 yaşlarına gelsin, o zaman anlatırız. Halbuki 4 yaş çok geç bir yaş, biz 4 yaşın öncesinde başlayacağız ibadet eğitimine de, öğretimine de. Nasıl başlayacağız? Şöyle söyleyeyim, nasıl başlayacağızı biraz sonra konuşalım ama ne zaman başlayacağızı daha önce konuşalım. Ne zaman başlayacağız biliyor musunuz? 4 yaşında değil, yeni doğduğunda bile değil. Anne karnında hatta onun da daha öncesinde genç kızlık döneminde, eş seçiminde, buralarda başlar çocuğun bütün dini eğitiminin temel taşları atılmaya.

Anne karnında iyi konuşalım. Anne karnında bir anne ibadetle arasını sıkı fıkı tutmalı. Şunu paylaşmak isterim sizinle. Büyük oğluma hamileyken, onu beklerken, diğer evlatlarımda da bunu yaptım ama onu da gözlemleme imkanı elde ettim, hatim ettim, sesli hatim ettim. Hatta mukabele okudum komşularımıza bir hafız olarak ve çocuğum doğduktan sonra ne zaman Kur’an-ı Kerim sesi duysa sekine hali geliyordu, sakinlik geliyordu, sükunete eriyordu. Kesinlikle öneriyorum hamileyken bol bol Kur’an-ı Kerim’i dinletelim çocuklara. Ne okuyalım, ne söyleyelim, ne dinlesinler, hangi masalları okuyalım onları da okuyabilirsiniz. Ama bol bol Kur’an-ı Kerim’i dinletelim evlatlarımıza. O zaman yapılan çalışmalar bize neleri gösteriyor? Anne karnındayken çocuğun annesinin hissettiklerini hissedebildiğini gösteriyor. Sadece işitme değil, hisler de aktarılıyor. O zaman o güzel kodları, o güzel hisleri aktarmamız lazım. Biz namaz kıldığımızda evladımız da namazla ilgili o duyguları almalı.

Belki ileride bilemiyorum ben, bir uzman değilim bu alanda. İleride onları işleme koyabilir mi vesaire mi? Ama o anki maneviyatına, o anki ruhaniyetine etki edeceği açıkça ortada değil mi? Daha da öncesine gidecek olursak, hatta anne karnından da öncesinde, az önce demiştim ya genç kızlık döneminde bile başlar çocuğun din eğitiminin temelleri atılmaya. Nasıl başlar? İnsan bedenine baktığımız zaman çok büyük miktarı sudan oluşuyor öyle değil mi? Sudan ibaretiriz aslında bizler. Hepimizin bildiği bir deneyden bahsedeceğim, pirinç deneyi. Hani pirinçlere güzel sözler söylediğinizde normal bir şekilde kalıyorlar ama aynı pirinçler farklı bir kavanozda, onlara kötü sözler söylediğinizde küfleniyor, çürüyor ya. Aslında bu deneyi ilk önce bir Japon bilim adamı yapmış ve su kristalleri üzerinde yapmış. Suyu dondurmuş, fotoğraflarını çekmiş. Fakat neler yapmış öncesinde? Suyu farklı farklı yerlerde farklı farklı seslere maruz bırakmış.

Duaların olduğu sular var, dua seslerinin içerisinde duran, kötü sözleri duyan sular var. İşte ağır metal şarkılar duyan sular var. Hepsinin tek tek görüntülerini almış ve tahmin ediyorum ki çok şaşıracaksınız o görüntüleri gördüğünüzde. Çünkü güzel sözler, güzel sesler duyan sular birer sanat eseri gibi fotoğraflanırken kötü sözlere, kötü seslere maruz kalan su moleküllerinin çok korkunç görüntüler oluşturduğunu göreceksiniz. Bizim bedenimiz sudan alışıyor demiştik ya. O bedene neler işittiriyoruz? O su moleküllerimiz neleri duyuyorlar? İşte burası çok ehemmiyetli. İbadetle hemhal olan o bedende aslında çok güzel bir yatak hazırlanmış oluyor. Annenin rahim yatağı. Ben ilk evladımı beklerken üç ay bebeğim doğduğunda onu nasıl bir yatağa yatıracağımı araştırmıştım. Ortopedik mi olmalıydı, yarı ortopedik mi olmalıydı, sünger mi olmalıydı? Üç ay bunu araştırdım. Daha sonra anladım ki üç ay emek ettiğim yatak doğduktan sonra yatacağı yataktı.

Ama ilk yatak aslında annenin rahim yatağı. Ve o rahim yatağını hazırlamak gerekiyordu. Onun için de çok uzun zamanım vardı genç kızlık dönemi. Onun güzel maneviyatı olan bir yatakta yatması için genç kızlık döneminde bizlerin aslında ve genç beyefendilik döneminde de babaların. Çünkü yiyip içtiklerinizin helal ve temiz olmasına dikkat edin. Zira evlatlarınız bunlardan hasıl olur diyor aleyhissalatu vesselam. Aslında gençlik döneminde başlamaları gerek. Çocuk bir doğsun da doğduktan sonra biz namazlarımızı niyazlarımızı hala yola koyarız. Değil aslında. Aslında işin özü. Çok öncesinde başlamak gerekiyor. Peki bu kısmı konuştuk. Anne karnında, genç kızlık, genç beyefendilik döneminde. Peki doğduktan sonra ne yapacağız? Doğduktan sonra da aslında yine çocuğa dini anlamda hazırlıklar yapmalıyız. Onu bir şeylere güzel bir şekilde maruz bırakmalıyız aslında. Ne işittiği çok önemli, ne gördüğü çok önemli. Beş duyuya hitap etmemiz lazım bizim.

Mesela evlerimizde Kabe görselleri olmalı. Şöyle bir gidin dönün bakın çocukluğunuza. Hepimizin evlerinde Kabe görselleri vardı ve o bize farklı bir manevi lezzet, manevi bir hissiyat oluşturuyordu. Ona ihtiyaç var. Görsel olarak bunlar olmalı. Oyuncakları olmalı çocukların. Bebeklik oyuncaklarında bile Kabe görselleri olmalı. Siyah, beyaz kartlar kullanılır mesela. Çünkü bebeklerin siyah, kırmızı, beyaz gibi renkleri görebildiği söylenir yeni doğan döneminde. Sonra kontrast renkleri daha iyi görebildiği söylenir. Çizimlerin içerisinde ben Kabe, tesbih, seccade, cami gibi çizimler de kullanıyorum. Onları da eklemiştim. Onlar çünkü bizim hayatımızın her anında, her yerinde varlar. Bunu görsün. Sonra oyuncakları, bir oyuncak köşesi varsa orada küçük bir seccadesi, sepetinin içerisinde bir tesbihi, bir takkesi, kız evlatsa bir başörtüsü. Bunlar olmalı hayatının içinde ve her yerinde olacağı için. Kitaplarında Kur’an-ı Kerim olmalı. Kitaplarında ibadetler temalı kitapları olmalı çocukların aslında.

Namazla ilgili, hac ile ilgili, oruçla ilgili. Fakat bunları seçerken çok titiz olmalıyız. Bir bölümde inşallah bu konuyu işleyeceğiz. Bir çocuk kitabını seçerken nelere dikkat etmeliyiz? Dini içerikli bir çocuk kitabını seçerken. Oyuncakların üzerine biz işlemeler yapabiliriz. Ahşap küplerin üzerine dini motifler işleyebiliriz. Hatta Kur’an-ı Kerim harflerini yazabiliriz. Aşinalık kazanması, bağ kurması için. Ezan okunduğunda, ah çok güzel ezan okunuyor. Şöyle bir durup dinleyeyim. Çok seviyorum bu sesi. Bunları söylemeye daha küçücük yaşlıyım. Aşağıda başlamamız gerek. Bir yaşında bunu görmeli ebeveyninden. Çocuğun gözünün önünde ibadet etmemiz gerek. Biz genelde ay şöyle bir el ayak altından çekilsin. Her bir ortalık rahatlasın. Ondan sonra namazlarımızı kılarız. Ondan sonra Kur’anlarımızı okuruz deriz. Oysa gözlerinin içinde, gözlerinin önünde onlara fark ettire fark ettire yapmamız lazım bunu. Daha ziyade gözlerinin önünde yapmamız lazım. Hatta ben şöyle düşünüyorum.

Belki onlar uyusun da okuyayım dediğimiz. Ve onların yanında okumadığımız. Onlarca sayfa Kur’an’dansa onların yanında onları dahil ederek onların maneviyatına da o sesleri işittirerek okuduğumuz bir sayfa Kur’an belki de bilemem ama daha hayırlıdır Rabbin katında. Burayı da iyi düşünüp iyi değerlendirmek lazım. İbadetlerimizi çocuklarımızın gözlerinin önünde yapalım dedik. Ve onlara beş duyudan bahsettik ya işittirelim sevgili arkadaşlar. Ezanı işittirelim. Bizler Kur’an-ı Kerim’i işittik. Evde gürültünün olmadığı sadece Kur’an-ı Kerim’in dinlenildiği o zamanlarda açalım evde Kur’an sadası yükselsin. Çocuk onu işitsin. Uyuturken salavatlarla uyutalım. Sekiz aylıktı ufak evladım. İlk kullandığı kelimelerden bir tanesi hümmeydi. İlk başta anlayamadım ne diyor bu çocuk diye. Salavat çektiğimiz için sürekli olarak hümme demeye başlamıştı. İşte bunları işitmeye ihtiyaçları var. Beş duyuda başka ne var? Dokunma var. Dokunma duyusunu kullanmamız lazım.

Çocuklar parmaklarıyla dokunsunlar. Yapılan bilimsel araştırmalar şu an bize parmak uçlarıyla beynimiz arasında bir sistem olduğundan bahsediyor. Dokunarak daha kolay öğrendiğinden bahsediyor çocukların. Hepimizin aslında. Öyleyse duyusal oyunlar, duyusal materyaller kullanmalıyız. Şöyle bir internete girip baktığınızda onlarcası ile karşılaşacaksınız. Şimdi biz çocuklara mesela çiftlik temalı duyusal oyunlar hazırlıyoruz. Neden bir tanesi zemzem suyunun bulunmasıyla alakalı olan zemzem temalı olmasın? Neden bir başkası Mekke Medine temalı olmasın? Neden bir diğeri Sevr Mağarası temalı olmasın? Bunları çocukların hayatlarına dahil edebiliriz. Nelerden bahsettik? Görsel duyudan bahsettik, işitsel duyudan bahsettik, dokunsal duyudan bahsettik. Ne var başka? Tat var değil mi? Tatsal duyumuz var. Mesela ne yapabiliriz? Ben şunu yapıyorum. Cuma tatlısı. Cuma bizim bayramımız ama biz bunu aslında çok yaşamıyoruz ülkemizde. Çok acı bir şey. Çocuklarımızı o gün özel giydirelim, güzel giydirelim ve mutlaka bir Cuma pastası, Cuma tatlısı.

Bugün bayram, bugün sizin için Cuma ikramı olarak şunu hazırladım diyelim ve o coşkuyu evlerimizde yaşatalım Allah’ın izniyle. Ya da Kur’an-ı Kerim okuduktan sonra ağzına koyacağımız böyle güzel bir lezzet, ağzına sunacağımız güzel bir lezzet. Sen bu Kur’an-ı Kerim’i okudun, ağzın zaten etrafa güzellikler saçtı. Şimdi bir de bu damağına güzel bir lezzet verelim biz senin. Belki bir hurma olabilir. Ne kaldı peki geriye? Beşincisi ne? Kokusal duyu. Kokuyu kullanabiliriz. Nasıl kullanabiliriz? Özellikle Peygamber Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam’la ilgili bir hikaye okuduğumuzda hop çıkartalım kenardan bir gül kokusunu. Ama güzel bir koku olsun lütfen. Bazıları var hakikaten de sıkmasanız, koklatmasanız daha iyi diyeceğimiz kokulardan. Koku hafızası var evlatların. O kokuyla çağrışım yapıyor yıllar sonra bile o gün sizinle hissettikleri. Belki Kur’an-ı Kerim’in özel bir koku kullanabilir.

Belki Cuma bayramlarına özel bir koku kullanabilirsiniz. Fakat lütfen bunları hayatınızın içerisine dahil etmeye çalışın. Başka neler söyleyeceğim notlarıma bakıyorum. Unutmamak istiyorum. Tabii ki en önemli şeyi Allah muhafaza atlıyorduk. Hep söylediğimiz yere geri döneceğim. Asıl biziz. Asıl biziz onların görecekleri ve uygulayacakları kaynak. O yüzden bizim ibadetlerden sonraki ve önceki hallerimizi gözlerinin önünde güzelce sergilememiz gerek. O ibadete koşarken seslendirelim. İhtiyacımızı seslendirelim. Mesela ben sinirlendiğimde diyorum ki ya kalkıp bir abdest alayım da şöyle bir sakinleşeyim ondan sonra konuşalım çocuklar. Hatta bazen diyorum ki evlatlar baktınız ki ben haddi aşıyorum. Birazcık işin tadı kaçıyor, dırdırın boyutu gidiyor ileriye doğru. O zaman bana geçin karşıma edepli bir şekilde, düzgün bir şekilde deyin ki anneciğim bir abdest alıp mı gelsen? Ve bu bizim evde o kadar güzel işledi ki bu sistem. Çocuklar geçiyorlardı. Anneciğim bir abdest alıp mı gelsen acaba?

O zaman zaten abdest sizi ferahlatıyor ama o evladınızın o kendi yetiştirdiğiniz evladınızın sizi uyarması bambaşka silkeliyor ve sizi kendinize getiriyor. Bunları kullanalım. Namaza giderken ya ben canım çok bir şey çekiyor. Ne çekiyordu benim canım acaba ya tatlı mı? Yok tatlı yedim daha yakın zamanda Allah Allah. Namaz, namazı mı kılmadım? Tabii ki canım namaz çekiyor benim. Namazı mı kılmam lazım? gibi böyle ifadeleri çocukların kulaklarına işittirelim. Günlük hayatımızı planlarken namaza dair planlamalar yapalım. Namazdan çıktığımızda işte orucumuzu tuttuğumuzda o halimizi de görmeliyiz çocuk. Ya baba namaz kılmış çocuğunu öpüp kokluyor her namazdan sonra gel içeri at şuraya bir seni seveyim bakalım diyor. Çocuk diyor ki bu namaz anneme babama bir şeyler yapıyor onu bir daha bir iyileştiriyor sanki daha bir güzelleştiriyor. Ne var şu namazda ya ben de büyüyüm de ben de kılayım demeli.

O yüzden bunları onların gözünün önünde gözlerinin içine bakarak yapmalı yansıtmalıyız. Bizleri görecekler çünkü en çok oyunlardan kitaplardan daha fazla bizleri izleyecekler onlar. İzlemek demişken tabii ki eğer bulabilirsek nitelikli çocuklara seyirler de yaptırabiliriz. Yani Peygamber Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam’ı anlatan izleyecekleri şeyler olabilir. Şarkılar olabilir çok keyifli çok güzel çocuk şarkıları var. Şarkıları kullanın hatta. İslam alimleri şarkıları kullanın. Şiirin çok altını çizmiş okul öncesi dönem din eğitiminde. Şiirin ve hikayenin. Hikayeler okuyalım demiştik ve şiirler de dinletip ezberletebiliriz evlatlarımıza. Musikiyle güzel bağ kuruyorlar. Çok güzel çocuk şarkıları var. Onları da sevgiyle dinletelim inşallah. 0-3 yaş dönemi tohumları ekme dönemi. Biz gözlerinin önünde ibadetlerimizi yapacağız. Bol bol tatlı tatlı dillendirmeye çalışacağız. Bol bol dilimizde Allah olacak. Allah ne kadar güzel yaratmış. Allah bizi ne kadar çok seviyor. Şu bulutlar ne güzel şu ağaçlar ne güzel diyeceğiz.

Canım Allah’ım seni çok seviyoruz diyeceğiz. Sen bizi ne kadar çok seviyorsun diyeceğiz. Duyuracağız bunları onlara. Sonra Peygamber Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam da dilimizde olacak. Bir bebeği severken bile ya sen peygamberimizin ne kadar tatlı bir küçük ümmetisin diye seveceğiz. Peygamberimiz gibi güler yüzlümüymüş benim evladım diyeceğiz. Bunlar dilimizde olacak. 3-6 yaş dönemi artık o ektiğimiz tohumları. Birlikte sulama dönemi diyebiliriz belki. Onları oyunlarla işin içerisine daha fazla dahil ettiğimiz dönem. 6 yaş sonrası dönemde birlikte artık meyveleri toplama dönemi olacak. İnşallah Rabbim hepimize bunu yapabilmeyi nasip etsin. Son sözden önce camileri unutmayalım olur mu? Bizim için çok büyük bir imkan. Bir çocuğa ibadetleri sevdirebilmenin en kolay yollarından birisi. Çünkü orada büyük bir manevi atmosfer var. Çocuklarımızı camiye alıştıralım. Çocukları alıştırmamız lazım. Bunu ayrı bir bölümde konuşalım. İnşallah çocuklar camiye nasıl alıştırılır? Çocuklarla camide neler oynayabiliriz? Ne oyunu oyun mu olur camilerde? Bunu da bir başka bölümde konuşalım. Esselamu Aleyküm.

Merve Gülcemal

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir