Çocuklarımız İçin 150 İsim Önerisi

Çocuklarımız İçin 150 İsim Önerisi

Hamd, en güzel isimlerin sahibi Allah’a;[1] salât ve selam Muhammed, Ahmed, El-Mâhî, El-Hâşir, El-Âkib olan Nebi’nin,[2] Ehl-i Beyt’inin,[3] bizzat Allah’ın kendilerini Muhâcir ve Ensâr olarak isimlendirdiklerinin ve onlara ihsan üzere tabi olan[4] Müslimlerin[5] üzerine olsun.

Çocukluğumda takvim yapraklarındaki “Çocuklar İçin İsim Önerileri” kısmı her zaman dikkatimi çekmişti. Hatta bazen takvimin sonuna kadar gider, isim önerilerinin olduğu sayfalara göz atardım. Makalenin temelini o zamanlardan atmış olmam gerek. Allah’ın (cc) izniyle bu makalemde, başlıklar hâlinde isim ve isimlendirmeyi Kur’ân ve Sünnet perspektifinde değerlendirdiğim bir bölüm ve akabinde 70 tanesini Kur’ân’dan seçtiğim ve çok sık kullanılmayanlardan olmasına dikkat ettiğim, toplamda 150 adet isim önerim yer alıyor.

İsim ve İsimlendirmeye Dair

Allah (cc) kendisinin bazı isimlerinin olduğunu bildirmiştir:

“En güzel isimler Allah’ındır. (Öyleyse) bu isimlerle O’na dua edin. O’nun isimlerinde ilhada/eğriliğe sapanları (kendi hâllerine) bırakın. Yaptıklarının cezasını göreceklerdir.”[6]

Ebû Hureyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur:

“Şüphesiz ki Allah’ın doksan dokuz ismi vardır. Kim onu ihsa ederse cennete girer.”[7]

Abdullah ibni Mes’ûd’dan (ra) rivayet edildiğine göre Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur:

“Allah’ım, senden, kendi nefsini isimlendirdiğin bütün isimlerle istiyorum. O isimler ki ya onları Kitab’ında indirmişsindir ya onları yarattıklarından birine öğretmişsindir ya da gayb ilminde kendi katında saklamışsındır. Kur’ân’ı; benim göğsümün baharı, kalbimin nuru, hüznümü gideren ve bende olan elemi ortadan kaldıracak bir güç kılmanı senden istiyorum.’ ”[8]

Ve isimlerini birtakım fiilleri ve verdiği haberlerle bize öğretmiştir. Böylelikle isim ile mana arasındaki bağı sıkı tutmuştur. Konuyla ilgili olarak Allah’ın (cc) isimlerinin zikredildiği tüm ayet sonları örnek gösterilebilir.

Yine Kitab’ında bizzat kendisinin ve başkalarının birtakım isimlendirmelerini ayet olarak bizlere haber vermiştir:

“Ey Zekeriyya! Biz seni, ismi Yahya olan bir çocukla müjdeliyoruz. Daha önce kimseyi ona adaş yapmadık.”[9]

“Hani Meryem oğlu İsa da: ‘Ey İsrailoğulları! Şüphesiz ki ben, Allah’ın size (gönderdiği) resûlüyüm. Benden önceki Tevrat’ı doğrulayan ve benden sonra gelecek, ismi Ahmed olan Resûl’ü de müjdeleyenim.’ demişti.”[10]

“Çocuğu doğurunca demişti ki: ‘Rabbim! Ben kız çocuk doğurdum. -Allah, onun doğurduğunu en iyi bilendir- Erkek, kız çocuk gibi değildir. Şüphesiz ki onu, ‘Meryem’ diye isimlendirdim.’ ”[11]

Allah (cc) insana ilk olarak isimleri öğretmiştir:

“(Varlığa dair) tüm isimleri Âdem’e öğretti. Sonra onları meleklere sundu ve: ‘Şayet doğru sözlülerden iseniz bunların isimlerini bana haber verin.’ dedi.”[12]

Âdem’e (as) öğretilen isimlerin ne olduğu hakkında müfessirler her biri kıymetli farklı farklı görüşler serdetmiş olsalar[13] da bizim üzerinde durduğumuz asıl konu Allah’ın (cc) “isimler” öğretmiş olmasıdır.

Ve Allah (cc) daha birçok şeyi isimlendirmiş ve bu isimleri bizlere bildirmiştir:

“(Öyle bir) pınardan ki, orada Selsebil diye isimlendirilir.”[14]

“Onun karışımı ‘Tesnim’ (çeşmesindendir).”[15]

İsim ve Mana Arasındaki İlinti

İsim, bir şeyin zatının kendisiyle bilindiği kelimedir. Kişi, obje, fikir gibi olguları çağrıştıran harflerle kodlanmış karşılıklarıdır. Örneğin kılıç bir objedir ve k-ı-l-ı-ç harfleriyle kodlanmış kelime bize bir obje çağrıştırır. İsim karşılığı olduğunda, kişilerce bir şey çağrıştırabildiğinde isim olarak adlandırılır. Hiç bilmediğimiz dilde duyduğumuz isimler bizde bir şey çağrıştırmadığından ve bizim için bir şey ifade etmediğinden isim değeri taşımaz. Râğıp El-İsfehânî konuyla alakalı şöyle der:

“İnsan, isimlendirilenin [müsemmanın] bizzat kendisini bilmiyorsa, onunla karşılaştığında sadece o şeyin ismini önceden biliyor olmakla hangi şeyin o olduğunu bilemez. Örneğin, birtakım şeylerin Hintçe veya Rumcadaki isimlerini biliyor olsak, fakat bu isimleri taşıyan şeylerin nasıl bir şey olduğunu bilmesek, onları gördüğümüzde, salt o isimleri bilmekle isimlendirilen o şeylerin [müsemmaların] hangileri olduğunu bilemeyiz. Sadece soyut birtakım sesleri bilmiş oluruz. Bu da, isimleri bilmenin, ancak isimlendirilen şeyin [müsemmanın] şeklinin ve suretinin kalpte belirgin hale gelmesi ile mümkün olacağını kanıtlamaktadır.”[16]

Sünnete bakıldığında da isimler ve sahiplerinin karakterlerinin birbirlerinden bağımsız olmadığı görülür.

İbnu’l Kayyim (rh) şöyle der: ‘İsimler, manaların kalıpları ve onları gösteren kılavuzlar olduğu için hikmet, isimler ve manalar arasında bir irtibat ve tenasübün bulunmasını, isimle mananın birbiriyle hiç ilişiği bulunmayan tam yabancı olmamalarını icabettirdi.’[17]

Bu yüzden birbirimize güzel lafızlarla hitap etmemiz[18] ve kötü lakaplarla seslenmememiz[19] emredildiği gibi güzel isim seçmemiz de teşvik edilmiştir.

Ebu’d Derdâ’dan (ra) rivayet edildiğine göre Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur:

“Siz Kıyamet Günü kendi isimleriniz ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız, öyleyse çocuklarınıza güzel isimler koyunuz.”[20]

Bureyde ibni Husayn’dan (ra) şöyle rivayet edilmiştir:

“Allah Resûlü (sav) hiçbir şeyi uğursuz saymazdı. Bir memur göndereceği zaman ismini sorardı, hoşuna giderse sevinirdi ve hatta bunun neşesi yüzünde görülürdü. İsimden hoşlanmazsa bu da yüzünden belli olurdu. Bir köye girecek olsa o köyün de ismini sorardı. Hoşuna giderse sevinirdi, hoşlanmazsa bu da yüzünden okunurdu.”[21]

Yahyâ ibni Saîd’den (rh) şöyle rivayet edilmiştir:

“Ömer ibni’l Hattâb adamın birine, ‘Adın ne?’ dedi.

Adam, ‘Cemre (Kor).’ dedi.

‘Kimin oğlusun?’

‘Şihâb’ın (Ateş Parçası’nın).’

‘Baban kimlerdendir?’

‘Hareke’dendir (Yakıcılardandır).’

‘Nerede oturuyorsun?’

‘Harretu’n Nâr’da (Ateş Ocağı’nda).’

‘Evin oranın neresinde?

‘Zâti Lezzâ’da (Ateşli’de).’

Ömer (ra) bunun üzerine adama, ‘Ailene yetiş! Şimdiye evin yanmıştır.’ dedi. Adam gittiğinde evini Ömer’in (ra) dediği gibi buldu.”[22]

Yine Allah Resûlü (sav) süt sağması için sırayla isimlerini sorduğu Murre (tadı yenilmeyecek kadar acı olan) ve Harb (savaş) isimli kişilere müsaade etmemiş, adının Yeîş (yaşamak, Türkçede yaşar isminin karşılığı) olduğunu söyleyen kimseye müsaade etmiştir.[23]

Saîd ibni’l Museyyeb’den (rh) şöyle rivayet edilmiştir:

“Babam, Allah Resûlü’ne (sav) geldi. Allah Resûlü (sav) ona, ‘Adın ne?’ diye sordu. Babam, ‘Hezn (Hüzün/Zorluk)’ deyince Allah Resûlü (sav), ‘Sen bundan böyle ‘Sehl (Kolay)’ ol.’ buyurdu. Babam, ‘Ben babamın beni isimlendirdiği ismi değiştirmem.’ dedi.

(Ravi Saîd ibni’l Museyyeb şöyle dedi:) O günden sonra bizden hüzün ve keder gitmedi.”[24]

Tecrübe ehli kimseler şöyle demiştir: “İsmi olan herkesin adından nasibi vardır.”[25]

Arapların meşhur deyimlerinin birinde de şöyle geçer: “Babanı sana taktığı isminden tanırım.”[26]

Çocuklara İsim Koyma Adabı

Racih olan görüşe göre çocuklara melek ve peygamber isimleri vermek, Yâsîn ve Tâhâ gibi Huruf-u Mukatta’a isimleri koymak, ölü olarak doğmuş çocuğa isim vermek, birden fazla isim vermek ve Arapça olmayan isimler koymak mübahtır.

Çocuklara ne zaman isim konur?

Bazı eski toplumlarda çocuğa doğduktan çok sonraları isim koyulurdu.[27] Günümüzde çoğu toplumda, örfümüzde ve dinimizde ise isim çocuk doğduktan ya hemen ya da çok az sonra konur. Konuyla ilgili bazı hadisler varid olmuştur:

Abdullah ibni Amr’dan (ra) şöyle rivayet edilmiştir:

“Allah Resûlü (sav), yeni doğan çocuğa yedinci günde isim verilmesini, çocuktan eziyetin kaldırılmasını ve akika kurbanı kesilmesini emretmişti.”[28]

Enes ibni Mâlik’ten (ra) rivayet edildiğine göre Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur:

“Benim bu gece bir oğlum oldu ve ona babam İbrâhîm’in adını verdim.”[29]

Bebeğe isim koyarken ezan ve kamet okunur mu?

Seleften kimselerin çocuğun sol kulağına kamet okudukları sabit olsa da[30] Allah Resûlü’nden (sav) böyle bir uygulama sahih olarak bizlere ulaşmamıştır.[31] Tirmizî (rh), hasen-sahih kaydını düşerek Allah Resûlü’nün (sav), torunu Hasan’ın kulağına ezan okuduğu hadisini nakletmiştir.[32] Fakat bu uygulama olmazsa olmaz bir uygulama değildir. Unutmak veya terk etmek çocukta bir noksanlık oluşturmaz.

Çocukların isimlendirilmesi hususunda araştırma yapan kişiler eserlerinde ve argümanlarında konuyla ilgili İslami öğretiler çerçevesinde birçok kaide sunmuşlardır.[33] Başlıcalarını şöyle zikredebiliriz:

1. Çocuklara güzel isim koymak

Ebu’d Derdâ’dan (ra) rivayet edildiğine göre Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur:

“Siz Kıyamet Günü kendi isimleriniz ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız, öyleyse çocuklarınıza güzel isimler koyunuz.”[34]

Muğîre ibni Şu’be’den (ra) şöyle rivayet edilmiştir:

“Necrân’a geldiğim vakit bana, ‘Siz, ‘Ey Hârûn’un kardeşi!’[35] diye ayet (mi) okuyorsunuz?’ diye sordular. ‘Hâlbuki Mûsâ, Îsâ’dan şu ve şu kadar sene öncedir!’ Allah Resûlü’nün (sav) yanına gelince bunu kendisine sordum ve bana şöyle cevap verdi: ‘Onlar kendilerinden önceki nebi ve salihlerin adlarını koyarlardı.’ ”[36]

Ebû Mûsâ El-Eş’arî’den (ra) şöyle rivayet edilmiştir:

“Benim bir oğlum oldu ve onu Nebi’ye (sav) getirdim. Onun adını İbrâhîm koydu, hurmayla tahnîk yaptı ve bereket duasında bulunup kucağıma geri verdi.”[37]

Ebû Vehb El-Cuşemî’den (ra) rivayet edildiğine göre Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur:

“Allah’a en sevimli ismler Abdullah ve Abdurrahman’dır. İsimlerin en doğrusu Hâris (Çiftçi) ve Hemmâm (Gayretli), en çirkinleri de Harb (Savaş) ve Murre’dir (Acımsı Ekşi).”[38]

2. Haram, Çirkin ve Yasaklanmış İsimler Koymamak

Yukarıda okuduğumuz hadiste Allah Resûlü’nün (sav) Harb ve Murre isimlerini yasakladığını görmüştük.

Semure ibni Cundeb’ten (ra) rivayet edildiğine göre Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur:

“Allah’a en sevimli gelen kelimeler bu dört tanesidir: Subhanallah, Elhamdulillah, Lailaheillallah, Allahu Ekber. Bunlardan hangisiyle başlarsan sakınca yoktur. Çocuğunu Yesâr (Kolaylık), Rebâh (Menfaat), Necîh (Dilediğine Kavuşan) ve Eflah (Kurtuluşa Eren) isimleriyle isimlendirme. Sonra sen bu isimden biri için ‘Falan burada mı?’ dersin ve kişi orada olmadığında ‘Yok.’ derler. (Bu minvalde) yasakladığım isimler sadece bu dördüdür. Bu söylediklerim üzerine başka isim eklemeyin.”[39] [40]

Abdurrahman ibni Avf’tan (ra) şöyle rivayet edildi:

“Benim ismim Abdu Amr (Amr’ın Kulu) idi. (Başka bir rivayette Abdu’l Kâbe (Kâbe’nin Kulu) idi.) İslam’a girdiğimde Allah Resûlü (sav) benim ismimi Abdurrahman (Rahmân’ın Kulu) olarak değiştirdi.”[41]

Âişe Annemizden (r.anha) şöyle rivayet edilmiştir:

“Nebi (sav) çirkin isimleri güzel isimlerle değiştirirdi.”[42]

Ebû Dâvud (rh) şöyle demiştir:

“Nebi (sav), El-Âs (İsyankâr), Azîz, Atele (Şiddetli), Şeytan, El-Hakem, Ğurâb (Karga), Hubâb (Yılan), Şihâb (Alev) isimlerini Hişâm (kerem, cömertlik) ismiyle değiştirdi.

Harb (Savaş) ismini Selm (Barış) ismiyle, El-Mudtaci (Uyuyan) ismini El-Munbeis (Uyanan, Kalkan) ismiyle değiştirdi. Afira (Çorak) adıyla anılan araziye Hadıra (Yeşillik) ismini vermiş, Şa’bu’d Dalâle (Delâlet Vadisi) ismini Şa’bu’l Hudâ (Hidayet Vadisi) ismiyle Benu’z Zinye (Kötü kadının çocukları) ismini Benu’r Rişde (Meşru ve Dürüst Kadının Çocukları)ismiyle Benu’l Muğviye (Azgın Kadının Çocukları) ismini de (yine) Benu’r Rişde (Doğru Kadının Çocukları) ismiyle değiştirmiştir.

(Ebû Dâvud devamında, ‘Kısaltmak gayesiyle bu rivayetlerin senedlerini terk ettim.’ demiştir.)”[43]

3. Gülme ve alay sebebi olacak isimler koymamak

“Ey iman edenler! Bir erkek topluluğu, başka bir erkek topluluğuyla alay etmesin. Belki (alay ettikleri) kendilerinden daha hayırlıdır. Kadınlar da kadınlarla alay etmesinler. Belki (alay ettikleri) kendilerinden daha hayırlıdır. Kendi nefislerinizi ayıplamayın, birbirinize lakap takmayın. İmandan sonra fasıklık, ne kötü bir isimdir. Kim de tevbe etmezse bunlar zalimlerin ta kendileridir.”[44]

4. Hâlık, Rahmân, Cabbâr gibi Yüce Allah’a özel olan bir isimle isimlendirmemek

“De ki: ‘İster Er-Rahmân (diyerek Allah’a) dua edin, ister Allah diye. Hangi (isimle) dua ederseniz edin, en güzel isimler O’nundur.’ ”[45]

5. Tezkiye içerikli isimlerden kaçınmak

Muhammed ibni Amr ibni Atâ’dan (ra) şöyle rivayet edilmiştir:

“Ben kızıma Berrâ ismini verdim. Bunun üzerine Zeyneb binti Ebî Seleme bana, ‘Allah Resûlü (sav) bu ismi yasakladı. Benim adım da Berrâ idi. O (sav), ‘Kendinizi temize çıkarmayın! Allah sizin iyi olanlarınızı pekâlâ bilir.’ demişti. (Oradakiler,) ‘Ona ne isim verelim?’ diye sordular. ‘Zeyneb ismini verin.’ buyurmuştu.’ ”[46]

Aşk ve tutku ifade eden, Meliku’l Emlâk/Yöneticilerin yöneticisi ve Kâdu’l Kudât/Kadıların Kadısı gibi yalnızca Allah’a (cc) yakışan ve küfür ve fıskla özdeşleşmiş isimler koymamak gibi edepler de zikredilmiştir.

İsim Önerileri (İlk 70 İsim Mushaf’tan)

1. Muhammed: Çokça övülen

2. Şafak: Gün başlangıcı

3. Kamer: Ay/Hilal

4. Zunnûn/Zennûn: Balık sahibi, Yûnus’un (as) künyesi/Yûnus

5. Atik: Özgür

6. Talut: Bir komutan adı

7. İnci: İstiridye gibi kabuklu deniz canlılarından çıkarılan süs eşyası

8. Mercan: Denizden çıkarılan ve ziynet için kullanılan süs eşyası

9. Sümbül: Buğday başağı, ayrıca meşhur bir çiçek ismi

10. Enfal: Ganimet

11. Elvan: Renkler

12. Tuva: Mukaddes bir yer

13. Cudi: Nûh’un (as) gemisinin konduğu dağ

14. Mesrur: Mutlu

15. Firdevs: Cennet pınarlarının başlangıç yeri

16. Zeyd: Kur’ân’da adı geçen tek sahabe

17. Hamim: Dost, Huruf-u Mukatta’a’dan

18. Ebabil: Filleri hezimete uğratan kuşlar

19. Mükrem: Değer verilen

20. Meva: Cennetlerden biri

21. Seynâ: Bir bölge

22. Mübeyyen: Açıklığa kavuşturulmuş

23. Nemle: Karınca, çalışkanlık

24. Râsih: İlimde derinleşen

25. Ribbi: Allah yolunda savaşan âlim

26. Şûra: Fikir danışıklığı

27. Hilye: Süs

28. Urvetulvuska konup Urve diye seslenilebilir: Kopması mümkün olmayan ip/Lailaheillallah

29. Ahkaf: Hûd’un (as) davet yaptığı yer

30. Matar: Yağmur

31. Ğemam: Bulut

32. Berk: Şimşek

33. Munteha: Allah Resûlü’nün Miraçta gittiği yer

34. Tesnim: Cennette bir nehir

35. Sema: Gökyüzü

36. Tarık: Üzerine and içilmiş bir yıldız

37. Duha: Kuşluk vakti

38. Safa: Hacer Annemizin (r.anha) su aramaya başladığı tepe

39. Merve: Safa tepesinden su aramak için uzaklaştığı nihai nokta, tepe

40. Beyyine: Apaçık delil

41. Şi’ra: Sirius Yıldızı

42. Kevser: Cennette bir havuz

43. Şura: Görüş birliği, dayanışma

44. Yakut: Değerli bir taş

45. Mudhamme: Yemyeşil

46. Kasvere: Aslan, nasihat eden

47. Berd/Bureyde: Serin/soğuk

48. Asel: Bal

49. Hadra: Yeşillik alan

50. Sirac: Aydınlatıcı

51. Rumman: Cennet meyvesi nar.

52. Muzdecir: Günahtan alıkoyan

53. Meknun: Korunan

54. Hadid: Demir

55. Sahife: Sayfa

56. Efnan: İç içe geçmiş yeşillikler

57. Reyhan: Güzel kokulu bitki

58. Mecid: Şerefli

59. Mustafa: Seçilmiş

60. Elyesea: Peygamber adı

61. Arim: Kâfir kavmi yok eden bir sel.

62. Fasil/Furkan: Hakkı batıldan ayıran

63. Habbe: Tohum

64. Neva: Filizlenecek çekirdek

65. Zilal: Gölge

66. Sidre: Cennette güzel bir ağaç

67. Safvan: Taş

68. Sahra: Kaya

69. Yaktin: Yûnus’un (as) hastayken dibine sığındığı ağaç

70. Ravda/Ruveyda: Bahçe/Bahçecik

71. Mahi: Küfrü mahveden

72. Hemmam: Gayretli

73. Reyyan: Oruçluların gireceği cennet kapısı

74. Haris: Çiftçi

75. Deniz: Bir çok canlıya yuva olan ve olmazsa olmaz olan tuzlu su kütlesi

76. Derya: Deniz veya yoğun su kütlesinin olduğu yer

77. Yağmur: Yeryüzünün bereket kaynağı

78. Bahar: Dirilişin temsili, toprağın canlanması

79. Pınar: Su kaynağının bulunduğu yer

80. Dicle: Türkiye’nin Doğusunda doğan ve Basra Körfezine dökülen nehir

81. Nil: Mûsâ’ya (as) beşiklik yapmış, Afrika kıtasında geniş yer kaplayan nehir

82. Nehir: Geniş havzası bulunan ve bol su taşıyan akarsu

83. Irmak: Nehir ile eş anlamlı

84. Mina: Hac menasikinin yapıldığı yer

85. Azra: Ayak basılmamış arazi, Meryem’in (as) iffetini vurgulayan künyesi

86. Ukkaşe: Sahabe adı

87. Müyesser: Kolaylaştırılmış

88. Tuleyb: Küçük talebe

89. Suheyb: Sahabe adı

90. Suheyl: Kolaycık

91. Rufeyde: İlk hemşire sahabe

92. Muslim: Şirki terk edip Allah’a (cc) teslim olan

93. Alkame: İbni Mes’ûd’un (ra) talabelerinden

94. İkrime: İbni Mes’ûd’un (ra) talabelerinden

95. Mehlika: Ay yüzlü

96. Beyruha: Allah Resûlü’ne infak edilen güzel bir bahçe

97. Ranune: Allah Resûlü’nün (sav) cuma namazını kıldığı ilk vadi

98. Berrak: Arı, duru, pak, bulanık olmayan

99. Humeyra: Kırmızıcık (Yanakları kırmızı olanlar için bilhassa kullanılır.)

100. Suveyda: Esmer ve rengi koyuya çalanlar için

101. Yuşa: Mûsâ’nın (as) ilim yolunda hizmetini gören genç

102. Ğezal: Ceylan

103. Semure: Allah Resûlü’nün (sav) Hudeybiye’de altında dinlendiği sakız ağacı

104. Mihrimah: Güneş ve Ay

105. Avzem: Zemzem suyu (Zazaca)

106. Sukeyna: Uslu kız

107. Miray: Ay gibi parlak olan

108. Hira: Nebi’nin (sav) peygamberlik gelene kadar uzlete çekildiği mağara

109. Sıla: Kavuşmak

110. Hazal: Sonbahar yaprakları

111. Talya: Bahar müjdesi

112. Danyal: Peygamber adı

113. Narin: Kibar, ince, zarif

114. Zühre/Zuheyr: Venüs gezegeni

115. Zuhal: Satürn gezegeni

116. Rafi: Sahabe adı

117. Atike: Hür kadın

118. Afife: İffetli kadın

119. Talha/Tuleyha: Sahabe adı

120. Simge: Şiar, bir topluluk veya fikri temsil eden im, işaret

121. İpek: Giysi yapımında kullanılan yumuşak ve parlak lif

122. Damla: Sıvının akmayacak kadar küçük ve yuvarlak hâli

123. İdil: Kırsal alan ve sevgi temalı şiir

124. Gülay: Yüzü ay kadar parlak ve güller kadar güzel olan

125. Defne: Ana yurdu Anadolu olan bir ağaç

126. Kardelen: Nergisgillerden erken açan bir çiçek

127. Manolya: Çiçek adı

128. Nupelda: Yeni yaprak veren ağaç

129. Şirin: Sevimli

130. Berfin: Kardelen çiçeği, kar gibi beyaz

131. Hevi: Umut

132. Revşen: Aydınlık

133. Yekbun: Birlik olmak

134. Berçem: Dere kenarında yetişen çiçek

135. Batuk: Güçlü, alp, yiğit

136. Belen: Dağlık, sarp yer

137. Dora: En yüksek yer, uç

138. Efran: Sevinçli, mesut, neşeli kimse

139. Eral: Korkusuz yiğit

140. Giran/Sergiran: Ağırbaşlı, sakin

141. Havi: Issız çöl, iffetli kimse

142. Hevi: Umut

143. Tamay: Dolunay

144. Utku: Zafer, başarı, mutlu son

145. Aden: Adn Cenneti’nin diğer adı

146. Hazel: Sevilen insan

147. Tuana: Güçlü kadın

148. Vera: Haramlardan sakınmak

149. Zeren: Anlayışlı

150. Hudeyra: Yeşilcik


[1]. “En güzel isimler Allah’ındır.” (7/A’râf, 180)

[2]. Cubeyr ibni Mut’im’den (ra) rivayet edildiğine göre Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur:

           “Benim beş tane adım vardır: Ben Muhammed’im, ben Ahmed’im, ben Allah’ın kendisiyle küfrü sildiği El-Mâhî’yim, ben ilk diriltilecek olan El-Hâşir’im ve ben Âkib olanım.” (Buhari, 3532; Müslim, 2354)

[3]. “Ey Ehl-i Beyt! Allah, sizden (manevi) kirleri gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.” (33/Ahzâb, 33)

[4]. “Muhacir ve Ensar’dan öncüler, ilkler ve onlara ihsan üzere tabi olanlar (var ya)! Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır.” (9/Tevbe, 100)

[5]. “O (Allah) sizleri bundan önce de bunda da Müslimler/şirki terk ederek tevhidle Allah’a yönelen kullar diye isimlendirdi.” (22/Hac, 78)

[6]. 7/A’râf, 180

[7]. Buhari, 7392; Müslim, 2677

[8]. Ahmed, 3712

[9]. 19/Meryem, 7

[10]. 61/Saff, 6

[11]. 3/Âl-i İmrân, 36

[12]. 2/Bakara, 31

[13]. Hz. Âdem’e Öğretilen İsimler: Kültür Olgusunun Sembolik Söylemi, Ferruh Kahraman, Edebali İslami Dergisi, C 4, S 2, s. 16 vd.

[14]. 76/İnsân, 18

[15]. 83/Mutaffifîn, 27

[16]. El-Mufredât, Râğıb El-İsfehânî, s. 489, s-m-v maddesi

[17]. Zâdu’l Meâd, İbni Kayyim El-Cevziyye, İklim Yayınları, 2/341

[18]. “Kullarıma de ki: ‘(Birbiriyle iletişime geçtiklerinde) en güzel olanı söylesinler.’ ” (17/İsrâ, 53)

[19]. “Kendi nefislerinizi ayıplamayın, birbirinize lakap takmayın.” (49/Hucurât, 11)

[20]. Ebu Davud, 4948

[21]. Ebu Davud, 3920; Ahmed, 22946

[22]. Muvatta, 2790

[23]. bk. Muvatta, 2789

[24]. Buhari, 6190; Başka bir pratik uygulama için bk. Ebu Davud, 3230; Nesai, 2049

[25]. Çocuğumu Nasıl Terbiye Edebilirim?, Mustafâ El-Adevî, Hadîs Yayınları, s. 70

[26]. age. s. 71

[27]. Dede Korkut Kitabı’nda, “Bir oğlan baş kesmese kan dökmese ad komazlardı.” diye anlatılmıştır (I, 118, 120). Yine burada belirtildiğine göre Bayındır Han’ın oğlu Boğaç, adını bir boğa öldürdükten sonra almıştır. (TDV İslâm Ansiklopedisi, 1/332-333)

[28]. Tirmizi, 2832

[29]. Buhari, 1303; Müslim, 2315

[30]. Musannefu Abdirrezzâk, Dâru’t Te’sîl, 8234

[31]. Beyhakî, Nebi’nin (sav) sol kulağa kamet okuduğunu nakletmiş ve bizzat kendisi zayıf demiştir. (bk. Şuabu’l Îmân, 8620)

[32]. bk. Tirmizi, 1514

[33]. bk. İslam’da Çocuk Eğitimi, Abdurrahim Şe’ravî, s. 130-132; Çocuğumu Nasıl Terbiye Edebilirim?, Mustafâ El-Adevî, s. 65-70; Çocuk Eğitimi, Nihat Özmen, s. 70-71; Zâdu’l Meâd, 2/339-349

[34]. Ebu Davud; 4948

[35]. 19/Meryem, 28

[36]. Müslim, 2135

[37]. Müslim, 2145

[38]. Ebu Davud, 4950; Ayrıca bk. Müslim, 2132

[39]. Müslim, 2137

[40]. Hattâbî (rh) Arapların bu isimleri hayra yorduğunu, bu isimler sorulduğunda orada olmadıklarında alınacak olumsuz cevabın onların güzel zanlarını bozacağı için yasaklandığını söyler. (bk. Zâdu’l Meâd, İbni Kayyim El-Cevziyye, İklim Yayınları, 2/339-340)

           Bu isimler güzel isimler olsa da yukarıda geçtiği gibi bazı menfaatler gözetilerek yasaklanmıştır. Bu isimlere benziyor diye başka isimlerin konulmasını yasaklamak, kıyas yaparak bazı isimleri bunlar gibi addetmek hadisten de anlaşılacağı üzere yasaklanmıştır. (bk. El-Minhâc, İmam Nevevî, 2137 No.lu hadis şerhi)

[41]. El-Mustedrek, 5335

[42]. Tirmizi, 2839

[43]. Ebu Davud, 4956

[44]. 49/Hucurât, 11

[45]. 17/İsrâ, 110

[46]. Müslim, 2142

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir