DUA NEDİR?
Dua, terim olarak, “Allah’ın yüceliği karşısında kulun aczini itiraf etmesini, sevgi ve tâzim duyguları içinde lütuf ve yardımını dilemesini ifade eder.” (Cilacı,1994: 9/529)
Kayıklık ise duayı şöyle tarif etmektedir: “İnanan kişinin Allah’a yakarışı, yalvarışıdır. Bireyin Allah’tan bazı taleplerde bulunuşudur” (Kayıklık, 2011: 123).
Kötülüklerden korunmak, bir menfaat elde etmek amacıyla yüce bir varlığa boyun eğmek ve ondan yardım dilemek insanoğlunun bildiği en kadim olaylardandır (Baydar; 2009:9).
Dua, bütün dinlerde müşterek bir ibadettir. Duayı diğer ibadetlerden ayıran faktör, şekil ve şarta bağlı olmayışıdır. Kişi dua etme ihtiyacı hissettiğinde, dilediği yer, zaman ve mekânda dua edebilir.
“Dua, bütün inançlarda, acziyetten doğan kuşkuları ve korkuları güvene dönüştürme yollarının en kapsamlısı, en anlamlısı ve en tesirlisi olarak görülmüştür. Akli belirsizliklerde olsun, ruhi kirlenmelerde olsun, maddi yetersizliklerde olsun bu böyledir. Bu nedenle kadir bir varlıkla ruhi irtibatı bulunduğuna inanan, onun karşısında kendilerini aciz hisseden bütün kadın ve erkekler dua etmektedir” (Baydar, 2009: 34).
Dua, ruhsal durumumuzun en zengin olanlarından birisidir. Dua hem ruh, hem de bedenle yani tüm varlığımızla yapılır. Bütün ruhsal kuvvetlerimizi kendi gayesine tâbi kılar ve kendisiyle birlikte hepsini yükseltir. Dua eden kişi, ruhuyla birlikte adeta bedeninin de yükseldiğini hisseder. Dua, ruhumuzda sürekli kımıldanan bir harekettir, bazen bir düşünüş, bazen bir şiir, bazen de musiki olur. Fakat her zaman ruhta bir kemal hareketi, bir fazilet dalgalanmasıdır (Topçu, 2006: 416-417).
Genellikle dua, bir şikâyetten, bir ıstırap çığlığından, bir yardım dilemekten ibarettir. Kimi zaman da dua, bütün duygu dünyasının ötesinde açık, dingin içsel ve devamlı bir buluş ve sezinleyiş halinden ibarettir (Şeriati, 2013: 28).
Dua, insanın Allah ile iletişime geçmesidir. Görünüşte bu iletişim tek yönlü gibidir. Fakat sadece dua eden tarafından anlaşılabilecek bir yol ile insanın duasının kabul edileceğine dair umudu ve beklentisi vardır (Hökelekli, 2013: 212).
İnsan dua ile doğrudan Allah’a başvurmakta ve onunla konuşmaktadır. Dua, insanın kendi durumuyla sınırlı kaldığı için kişi, ilahi kudreti istediği yöne çeviremeyeceğinin farkındadır. İster bir çaresizlik durumunda yapılsın, isterse bir isteğin gerçekleştirilmesi için yapılsın, her durumda duayı mazur kılan sebepler vardır. Dua, bilinmek ve işitilmek talebidir (Hökelekli, 2013: 213).
Allah ile insan arasında iki yönlü bir ilişki vardır. Birincisi Allah’tan insana doğru olan ilişki, ikincisi de insandan Allah’a doğru olan ilişki. Birincisi vahiyle mümkündür. Buradaki ilişki yukarıdan aşağıya doğrudur. İkincisi ise, insanın Allah’a dua etmesiyle gerçekleşir. Buradaki ilişki ise aşağıdan yukarıya doğrudur. İnsan normal şartlarda Allah’a hitap etme yetisine sahip değildir. Çünkü normal kelime alış verişi olabilmesi için arada ontolojik bir eşitlik olmalıdır. Bu dilin temel prensibidir. Bu prensibi bozacak hal vuku bulduğunda insan Allah’a hitap edebilir, onunla iletişime geçebilir. Bu durumda insan günlük olanın dışında alışılmadık duygular ve hissiyata sahip olur. İşte ancak bu durumda insan Tanrı’ya hitap edebilir. İnsanı bu dili kullanmaya yönelten sebep Tanrı’ya karşı duyulan dindarlık hissi olabilir. Ya da ölüm korkusu olabilir (İzutsu, 2014: 286).
Duada psikolojik anlamda iki temel idrakin aynı zamanda meydana gelmesi gerekmektedir. Birincisi Rab olan Allah’ın izzetini idrak etmeye çalışmak, ikincisi ise kul olmaktan veya kul olamamaktan doğan zilletin farkında olmaktır. İnsan, Yaratıcının mutlak kudretinin sınırsızlığı ile kendi kapasitesinin sınırlılığını birlikte idrak etmeye başladığı zaman duanın anlamı ortaya çıkmakta ve bu anlam içerisinde duaya konsantre olmaktadır (Albayrak, 2013: 37).
Dua, Allah’ı anmak demektir. Bu anlamda Arapça’da “zikir” kelimesinin hem dua, hem de Allah’ı hatırlamayı ifade etmesi oldukça dikkat çekicidir. Dua ederken, ontolojik olarak bizi kuşatan varlığı anmaktayız (Albayrak, 2013: 38).
Duanın pek çok şekli vardır. En basit şekli elle ve dudaklarla yapılandır. Dua esnasında vücut ruha yardımcı olmakta ve ona etki etmektedir. Daha sonra tasavvurla yapılan dua gelmektedir. Bu duada şahıslar ve eşya düşünülerek düşünceyle dua yapılmaktadır. Bu dua el ve dudaklarla yapılan duanın tamamlayıcısı olmaktadır. Yani sözle ve el açılarak yapılan dua tekâmül edince bu şekle girerek tasavvur olarak yerini terk ederek olgunlaşır. Duanın daha ileri boyutu ise derin düşünmedir. Bu düşünme Allah’tan isteyiştir. Allah kalpleri görür. Kalple iradeyle duada duygulanmanın kendisi dua olur. Tazim ve duygulanmanın kati yükseliş alçalmaları genel olarak dua hareketlerini oluşturur. Bir de ruhun saf bir şekilde Allah’a çevrilmesi halinde yapılan dua vardır. Burada ruh sakin bir dikkatle Allah’a çevrilmiştir. Bunda ruh yetilerinin faaliyetleri azaltılarak iç âlem tam sükûn ve istirahat haline sokulur. İlahi iradenin varlığımıza dolmasını gerçekleştirmek için yapılması gereken hiçbir hareket yapmadan ruhu bütün yüklerinden boşaltarak beklemektir (Topçu, 2006: 421).
Dua etmek için insanın kendini Allah’a doğru yöneltmeye çaba göstermesi gerekir. Bu çaba zekâ ve akılla değil sevgiyle ve gönülle olmalıdır. Örneğin Allah’ın büyüklüğünü derinden düşünmek dua sayılmaz. Fakat bu sevgiyle, aşkla ve imanla yoldaş olarak gerçekleşirse dua olur (Carrel ve Şeriati, 1983: 44). Dua, sadece yaşarken ihtiyaç duyduğumuz bir takım şeyleri istemek demek değildir. “Dua; durumunu arz etme ve isteklerini sıralamanın çok üstünde, yücelere varan bir şeydir. İnsan duayla her şeyin yaratıcısı ve sahibi olan Allah’a, onu sevdiğini, onun nimetlerine şükrettiğini ve onun iradesi doğrultusunda her zaman hareket etmeye hazır olduğunu gösterir.” (Carrel ve Şeriati, 1983: 47).
Dua, insanın sadece birtakım zaaflarını telafi etmemektedir, aksine insanın iktidarını güçlendiren, bireysel ve toplumsal hayatını kurmadaki olumlu çabasını ve yapıcı faaliyetini sürdürmesini sağlamaktadır. Yani İslam’da dua, çalışmanın ve sorumluluğun yanında değil, aksine sorumluluğun yerine getirilmesinden sonra, sıkıntı çekme, çabalama, cihat etme ve sabır göstermeden sonra yer almaktadır (Şeriati, 2013: 46)
Kısaca özetlemek gerekirse dua, kişinin yüce Yaratıcıdan sadece bir takım isteklerde bulunması demek değildir. Aynı zamanda kulun kendi acziyetinin farkına vararak Allah ile iletişime geçmesi, ona yalvarması, onu tek yardımcı kabul etmesi demektir. Dua, insanoğlunun en kadim tarihinden bugüne varlığını sürdüren bir faaliyet olduğu gibi kıyamete kadar da bu böyle devam edecektir
KUR’AN-I KERİM’DE GEÇEN DUA ÖRNEKLERİNİN PSİKOLOJİK AÇIDAN ANALİZİ Dilek ÖZTÜRK (Yüksek Lisans Tezi) Eskişehir, 2018