“Elhamdülillâhi Rabbi’l-âlemîn”: Şükrün Sonsuz Ufku

“Elhamdülillâhi Rabbi’l-âlemîn”: Şükrün Sonsuz Ufku
Fâtiha Sûresi 2. Âyetin Edebi ve Kur’ânî Derinliği Üzerine Bir Deneme

Kur’ân’ın kalbi olan Fâtiha Sûresi, bir kulun Rabbine yönelişini en saf ve en derin hâliyle ortaya koyar. Bu yöneliş, sadece sözle değil, bir bilinç hâli, bir ruh eğitimi, bir kulluk terbiyesidir. Fâtiha’nın ikinci âyeti olan “Elhamdülillâhi Rabbi’l-âlemîn”, bu kulluğun kalbidir. Çünkü bu âyet, bir bakıma her şeyin Allah’a ait olduğunu teslim etmenin, tüm övgülerin yalnız O’na mahsus olduğunu ilan etmenin en yüksek ifadesidir.

Bu yazıda, bu kutlu âyeti edebî, tefsirî ve derûnî yönleriyle inceleyecek; sözün değil, ruhun titreyişine kulak vereceğiz.


1. “Elhamdü”: Övgünün ve Şükrün İlâhî Yönü

Elhamdü, “övgü” ve “şükür” kelimelerinin birleştiği özel bir ifadedir. Ancak sıradan bir teşekkürden ya da sıradan bir övgüden çok daha derindir. Çünkü bu kelimede hem bir takdir, hem de bir şükran anlamı vardır. Hem güzeli takdir etmek, hem de o güzelliğin sahibine minnettarlık duymaktır.

Hamd, yaratılanın Yaratıcısı karşısındaki saygılı duruşudur.”
Bir kulun kalbinden dökülen “Elhamdülillah” demesi, Allah’ı sadece nimetleri için değil, zatı için de övmesidir. Sadece verdikleri için değil, varlığı için hamdetmektir. Bu yönüyle “hamd”, kulun Rabbine olan sevgisinin, hayranlığının, hayretinin, teslimiyetinin en saf ifadesidir.

Kur’ân’da “hamd” kavramı çokça geçer. Her sûrenin içinde ya açıkça ya da gizli olarak bu bilinç yer alır. Çünkü hamd etmek, sadece bir söz değil, bir kulluk hâlidir. Şikâyeti bırakıp şükrü çoğaltan, kusuru değil güzelliği gören bir kalbin sesidir.


2. “Lillâhi”: Sahipliğin Mutlak Bildirisi

“Elhamdülillâhi” ifadesindeki “li” harfi, mülkiyeti ve aidiyeti ifade eder. Yani övgü sadece Allah’a aittir, başka hiç kimse bu övgüyü hak etmez. Ne krallar, ne servet sahipleri, ne sanatçılar, ne melekler… Hamd, sadece Allah’a yaraşır, çünkü nimet veren yalnız O’dur.

Bu aidiyet bildiren ifade, insanın egosunu da kırar. Çünkü hamd, nefsin değil, Rahmân’ın hakkıdır. İnsan kendini övdükçe büyümez, alçalır. Allah’ı övdükçe yücelir. “Elhamdülillah” demek, aynı zamanda “ben değil, O” demektir. “Güzellik varsa bende, O’nun eseridir” diyebilmektir.

İşte bu yüzden bu âyet, kulun hem dilini hem benliğini terbiye eder. Onu kibre karşı korur, onu tevazuun zirvesine taşır.


3. “Rabbi’l-âlemîn”: Terbiyenin ve Kudretin Sonsuzluğu

Rab” kelimesi, sadece yaratmak anlamına gelmez. Aynı zamanda yetiştirmek, eğitmek, idare etmek, gözetmek, tedbir etmek gibi anlamları da taşır. Yani Allah, sadece yaratan değil, aynı zamanda yarattığını terbiye eden, büyüten, yöneten bir Rabb’dir.

Âlemler” kelimesi ise, yalnızca bu dünya değil; insanlar, cinler, melekler, hayvanlar, bitkiler, yıldızlar, gezegenler, maddi ve manevi bütün varlık katmanlarıdır. “Âlemler” ifadesiyle, insan zihninin ulaşamayacağı kadar geniş bir varlık tasavvuru çizilir. Ve bu sonsuz sistemin Rabbi yalnız Allah’tır.

Bu ifade, evrenin başıboş olmadığını, her şeyin bir düzen içinde işlediğini ve bu düzenin merkezinde bir irade, bir kudret, bir şefkat olduğunu gösterir.

Kainattaki hiçbir atom sahipsiz değildir. Hiçbir yaprak kendi başına düşmez. Hiçbir kader rastgele yazılmaz. Her şeyin Rabbi vardır: Allah.


4. Edebi Açıdan Derinlik ve Mucizevi Ahenk

Bu ayetteki ses uyumu, ahenk, anlam derinliği öylesine büyüktür ki, hem kulaklara hem kalplere hitap eder. “Elhamdü”deki açık “e” ve “ü” sesleri, bir içtenlik ve yumuşaklık hissi verir. “Lillâhi”deki “l” harflerinin yankısı, bu övgünün yalnızca Allah’a yöneldiğini tekrar tekrar vurgular. “Rabbi’l-âlemîn”deki güçlü “r” ve “n” harfleri ise kudretin ve haşmetin sesi gibidir.

Bu üç bölümlük ayet, hem bir edebi sanat şaheseri, hem de bir inanç manifestosudur. Bir cümleyle insanın hem düşünce sistemini, hem de ahlakını inşa eder.


5. Bu Âyetin Kalpteki Yansıması

Elhamdülillâhi Rabbi’l-âlemîn” diyebilmek, bir teslimiyet hâlidir. Göz yaşarken de hamd etmektir, güneş doğarken de. Bir kayıpta da “elhamdülillah” diyebilmek, sabırdır. Bir kazançta da aynı sözü söylemek, şükürdür.

Kalp, bu ayetle terbiyelenir. “Ben hiçbir şeyi hak etmiyorum, her şey Rabbim’in lütfudur” diyebilen bir kul, gerçek huzura erer. Çünkü hamd, sadece dile ait değildir; kalbin secdesidir.


Son Söz: Hamd ile Başlamak, Hamd ile Bitirmek

Kur’ân’ın ikinci âyeti, aslında bir hayat duasıdır. Hamd ile başlar Kur’ân, hamd ile başlar namaz, hamd ile açılır dualar… Çünkü her şeyin başı da, sonu da Allah’tır. Ve O, âlemlerin Rabbidir.

Ey kalbi yorgun insan!
Yolunu şaşırdığında, kalbin sıkıldığında, sevinçle dolduğunda ya da kayıpla boğuştuğunda… Bir cümleyi unutma:
“Elhamdülillâhi Rabbi’l-âlemîn.”
Çünkü bu cümlede bir hayat var.
Bir anlam, bir sığınak, bir vuslat.
Ve bir gün, cennete vardığında, orada da meleklerin dilinde şu söz yankılanacak:
“Ve âhiru da’vehum enil hamdu lillâhi Rabbi’l-âlemîn.”
(Son duaları da, ‘Hamd, âlemlerin Rabbi Allah’adır’ olacaktır.) (Yûnus 10)

O hâlde, başla…
Ve her şeye “hamd” ile başla.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir