EŞLER ARASI İLETİŞİM

EŞLER ARASI İLETİŞİM

 

Zuhal Güney

Psikolog

 

        Bir güzel söz söyleme sanatı varsa, bir de güzel anlama ve dinleme sanatı vardır.”
                                                                                                                      EPİKTETOS

 

            İletişim, duygu, düşünce ve bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılmasıdır. İletişim, karşılıklı etkileşim süreci, psikolojik nitelikli bir bilgi alışverişidir.

            İletişim kişiler arası ilişkilerde güçlü bir silahtır. Bu silahı etkin kullanmanın bazı püf noktaları vardır. İletişim beceri ister, emek ister, sabır ister, anlayış ister. Fakat bu istekleri karşılamak zor geliyor insanlara. Çünkü bencilce davranışlar iletişimin önünü kesiyor. Önce ben demekten vazgeçmek gerek, hele ki evlilik gibi bir müessese içerisinde yer alıyorsak duruşumuza tavırlarımıza daha dikkat etmemiz gerek. Günümüzde özellikle evli çiftlerin sıkça yaşadığı sorunların başında geliyor iletişimsizlik…

           Ailede çatışma olması kaçınılmaz bir durumdur. Çünkü her insanın farklı bir kişiliği vardır ve farklı kişiliklerden doğan farklı istekler ve ihtiyaçlar hâsıl olur. Bireyler birlikte yaşam boyunca farklı istek ve ihtiyaçlardan dolayı zaman zaman çatışma yaşar. Önemli olan bu çatışmalardan ortak kararlar alarak çıkabilmektir.

            Eşler arası iletişim ilk yıllarda şekillenirse evliliğin temelleri de bir o kadar sağlam olur. Sağlıklı iletişimin ön koşulu etkin dinlemedir, ardından empati kurma ve birbirini anlama gelir.

            Dinleme olmayınca anlama olmaz, anlama olmayınca iletişim kurulmaz.

            Toplumumuza baktığımızda “iletişimsizlik becerisini” çok iyi başardığımızı söyleyebiliriz. Çünkü bizim toplumumuzda her ağızdan bir laf çıkıyor ve bunun sonucunda da dinlemek neredeyse imkânsız hâle geliyor. Dinleme olmayınca anlama olmaz, anlama olmayınca iletişim kurulmaz. Fakat iletişim becerisi yüksek olan insanlar, iletişimi iyi olan çiftler de mevcut bu toplumda.

            Bir araştırma verilerine göre, boşanmak için mahkemeye başvuran çiftlerin %66’sının günde ortalama dört dakika iletişim kurdukları tespit edilmiştir.

            Yapılan araştırmalar, iletişim becerisi yüksek olan çiftlerin evlilik doyumlarının da yüksek olduğunu, iletişim problemleri yaşayan çiftlerin ise evlilik doyumlarının daha düşük olduğunu doğrulamaktadır. Hatta evlilik doyumu üzerinde etkili olan en önemli faktör olarak, eşler arasındaki iletişim becerisi gösterilmektedir. Çiftlerin evlilik terapistine başvurma sebeplerinin başında ise yine iletişim problemleri gelmektedir. Bir araştırma verilerine göre, boşanmak için mahkemeye başvuran çiftlerin %66’sının günde ortalama dört dakika iletişim kurdukları tespit edilmiştir.

            İletişimin olmazsa olmaz koşulu dinlemesini bilmektir.

             Nasıl ki yağmurun yağabilmesi için önce yeryüzündeki suyun buharlaşarak bulutlarda su kütleleri oluşturması gerekir. Ve nasıl ki bebek önce anne karnında, dışarıda yaşamını devam ettirebilecek fonksiyonları kazanır. Kişilerin de doğru iletişimi oluşturabilmesi için önce dinlemesi gerekir.

            Eşimizin bizi dinlemesini istiyorsak, önce dinleme koltuğuna biz oturalım. Böylece eşimizin iletişim hâlindeyken odaklandığı noktayı anlayabilir, eşimizle nasıl bir iletişim kurmamız gerektiğini tespit edebiliriz.

            Her insanın algı sistemi farklıdır. Kimi insanlar görsel, kimi insanlar işitsel, kimi insanlar dokunsal algılar hayatı.

            Dolayısıyla eşimiz görsellikten etkileniyorsa, onunla iletişim hâlindeyken bakış, duruş, mimik ve jestlerimize, kısacası beden dilimize çok dikkat etmemiz gerekir.

            Eğer işitsel yönden etkileniyorsa, ses tonumuza, kullandığımız kelimelere, üslûbumuza özen göstererek konuya odaklanmasını sağlayabiliriz. Örneğin, “İçimdeki dalgaların sesini duymanı istiyorum.” gibi bir cümle onun dikkatini çekmek için yeterli olacaktır.

            Dokunsallıktan etkilenen bir eşe sahipseniz karşısına değil yanına oturarak “Her zaman seni yanımda hissetmek istiyorum.” gibi bir cümle ile konuya giriş yapmanız etkili olacaktır.

            Eşiniz hangi algı sistemine önem verirse versin saydığımız bu üç sistem birbirine zincirlemesine bağlıdır. Örneğin, eşiniz görsellikten etkilense bile ses tonunuz yüksek ise etkili iletişim kurmak mümkün olmayacaktır. Etkili iletişim kurmak, önce dinlemekle sonra görsel, işitsel ve dokunsal algıları etkin bir biçimde kullanmakla oluşur. Eşinizin iletişimde en önem verdiği algıyı, bir bütünün büyük parçasına benzetebiliriz, lâkin bütünün tamamı olmadığını da unutmamalıyız.

            Evlilikte “sen – ben”  değil, “biz” yaşantısı mutluluk getirir.

            Çok karşılaşılan iletişim kusurlarından birisi de ilişkinin başında ve ortasında farlılık gösterme, değişme, çiftlerin tabiri ile “gerçek yüzünü” göstermedir.

            Çiftler, nişanlılık dönemi ile evlilik döneminde farklı bakış açıları geliştirebilmektedir. Evlilik öncesi dönemde kişiler karşı tarafın mutluluğu için çaba sarf eder ve kendi isteklerini ikinci planda tutarlar. Oysa evlendikten sonra tabiri caizse maskeler düşer ve kişiler bencil olmaya başlar. Fedakârlıklar rafa kaldırılır, isteklerin ardı arkası kesilmez, sık sık tartışmalar çıkar, yanlış anlamalar hat safhadadır.

            Ben kavramından “biz” kavramına geçiş süreci olan evlilikte bu tür davranışlar iletişimin önünü kesen büyük engellerdir. Bu durumu aşmanın yolu nişanlılık döneminde gösterilen güzel tavırların evlilikte de katlanarak devam etmesidir. Evlilikte “sen – ben”  değil, “biz” yaşantısı mutluluk getirir.

            Ön yargıları yıkmak, atomu parçalamaktan daha zordur. (Albert Einstein)

            Bazen yaşadığımız olaylarla geçmiş deneyimlerimiz benzerlik gösterebilir. Farkında olarak ya da olmayarak bu durumları kendi içinde kıyaslayabiliyoruz. Bunun sonunda kazanımımız “önyargılar” oluyor. İşte bu önyargılar da hayatımızda genel geçer inançlar olarak yer alıyor.

            Örneğin; evin beyi “Bugün falanca arkadaşları ziyarete gidelim mi?” diye teklifte bulunuyor eşine. Eşi de hamile olması münasebetiyle kendisini iyi hissetmiyor ve teklifi kabul etmiyor. Bu çift zaman zaman arkadaş ziyaretlerinde bulunduğu hâlde evin beyi bu duruma içerliyor. Çünkü beklediği cevabı eşinden alamıyor. Evin beyi birkaç kere eşinden olumsuz cevap alınca bu durumu bilinçaltında şöyle şekillendiriyor: “Eşim arkadaş ziyaretlerini sevmiyor.”

            Oysa bu tamamen ön yargıdır, evin beyi sadece birkaç kere olumsuz yanıt aldığı için bu kanıya varmamalıdır. Burada uygulanması gereken en iyi yöntem “empati kurmaktır.” Evin beyi, “Eşim, şu şu sebeplerden dolayı gelmek istemedi, onun yerinde olsam o ruh hâli içinde ben de olumsuz cevap verebilirdim.”  diyerek olayı kökten çözebilmelidir.

            Evlilikte iletişim kazaları; kaza geliyorum der!

            Evlilikte sıkça yaşanan iletişim kazaları vardır. Bunlardan bazıları şöyledir:

            Yıkıcı Eleştiri: Eşlerin birbirinin olumlu yanlarını görmeksizin olumsuz yönlerine odaklanması sonucu ortaya çıkan bir kaza çeşididir. Örneğin; “Beni üzmek çok hoşuna gidiyor, bundan büyük bir keyif alıyorsun.”

            Geçmişi Tekrar Tekrar Yaşatma: Geçmişte yapılan bir hata unutulmayarak ısıtılıp ısıtılıp karşı tarafa sunulmasıyla gerçekleşen bir iletişim bozukluğudur. Örneğin; “Falanca hatanı asla unutamam, bunu nasıl yapabildin ya, pes doğrusu.”

            Genelleme: Eşlerin birbirlerinin kişilik özelliklerini bütünleyerek ağır bir dille suçlaması, eleştirmesiyle ortaya çıkar. Örneğin; “Sen zaten vicdansız bir insansın, sen zaten bir tek kendini düşünürsün.”

            Kendini Bütünüyle Haklı Görme: Her şekilde her durumda kişinin kendisini haklı görmesi ve eşini yüzde yüz haksız görmesiyle gerçekleşen bir kaza çeşididir. Örneğin; “Tartışmaları başlatan taraf her zaman sen oluyorsun.”

            İşi Yokuşa Süren İfadeler: Hiçbir şekilde tatmin olmayan ve uzlaşmaktan çok olayı zorlaştırmayı yeğleyen bir tutumdur. Örneğin; “Geçti artık, ne yaparsan yap ağzınla kuş tutsan dahi yaranamazsın, bu çabanı yıllar önce göstermeliydin.”

            Bu tür iletişim kazaları çok sık yaşanmaktadır. Burada önemli bir detay vardır ki o da kurulan cümlelerin yanlışlığı… Verilen örneklerden birinde “Beni üzmek çok hoşuna gidiyor, bundan büyük bir keyif alıyorsun” cümlesinin yerine “Bu tutumun beni çok incitti” demek daha etkili olacaktır. Ya da “Geçti artık, ne yaparsan yap ağzınla kuş tutsan dahi yaranamazsın, bu çabanı yıllar önce göstermeliydin.” cümlesinin yerine “Daha önce göstermen gereken bu davranışları şuan göstermen bile beni çok mutlu ediyor.” gibi uzlaşmacı cümleler kullanılır ise sağlıklı iletişim gerçekleşir.

            Yapılan araştırmalara göre iletişimde yaşanılan sorunların bir tanesi de eşlerin birbirine fazla zaman ayıramaması olarak gösteriliyor. Bu nedenle etkili bir iletişim kurmanın kurallarından biri de iletişimi sıklaştırmaktır. Sağlıklı bir iletişim kurmak için açık ve doğrudan iletişim kurulmalı, kişi karşı taraftan ne istediğini ne beklediğini doğru cümlelerle izah etmelidir.

            Yuvayı güzelleştiren kadın, yuvayı şekillendiren erkektir.

            Dinimiz de karı koca ilişkisine son derece önem vermiştir. Kişi evlilikte ben değil biz kavramını idrak ederse fedakâr davranırsa karşı tarafın olumsuz yönünden çok olumlu yanlarını görürse işte bu evlilikte huzur ve mutluluk her daim yeşerir ve büyür. Yuvayı güzelleştiren kadın yuvayı şekillendiren erkektir. Boşuna söylenmiş: “Yuvayı dişi kuş yapar.” diye. Evlilikte kadına erkekten daha çok görev düşer.

            Allah Resûlü sallâllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: “Eğer bir kimsenin bir kimseye secde etmesini emretseydim, kadının, kocasına secde etmesini emrederdim (Tirmizî)

            Başka bir hadiste de Peygamberimiz buyuruyor ki: “En hayırlı kadın, kocası kendisine bakınca onun gönlüne huzur veren, emrettiği zaman itaat eden, nefsinde ve malında kocasının hoşlanmadığı bir şey yapmayan kadındır (Nesâî)

Bir yastıkta kocayan veya bir yastıkta ebediyete yürüyen eşler

Bir yastıkta kocayan veya bir yastıkta ebediyete yürüyen eşler, dinimize göre;

1-Birbirlerinin hatalarını görmemelidirler,

2-Birbirlerini mutlak surette bağışlamalıdırlar,

3-Birbirlerine kesinlikle nazik davranmalıdırlar,

4-Birbirlerine kayıtsız şartsız sevgi ve saygı duymalıdırlar,

5-Birbirlerinin hoşlanmadıkları huylarını ‘yok’ saymalı ve görmezden gelmelidirler.

6-Birbirlerinin kızgın hâllerinde öfkeyi körükleyen değil, kesinlikle susmayı ve sineye çekmeyi tercih eden taraf olmalıdırlar.

7-Birbirlerinin iyi huylarını, dinî yaşayışlarını ve takvalarını örnek almalıdırlar.       

Ayrıca Kur’ân-ı Kerim’in kalbi olan Yasin Suresi 55-58. ayetlerde şöyle buyruluyor:

             “O gün cennetlikler, gerçekten nimetler içinde safa sürerler. Onlar ve eşleri gölgeler altında tahtlara kurulurlar. Orada onlar için her çeşit meyve vardır. Bütün arzuları yerine getirilir. Onlara merhametli Rabb’in söylediği selam vardır.”

             İşte nezaket incisi Kur’ân-ı Kerim cennetlik eşleri “ebediyet arkadaşı, âhiret dostu” olarak takdim ediyor. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bunun için, “Hayırlılarınız, kadınlarınıza hayırlı olanlarınızdır.” (Riyazü’s- Sâlihîn, 626)  

“Allah’a iman etmiş olan bir koca, Allah’a iman eden karısından nefret etmez. Onun bir tabiatını beğenmezse, diğerinden hoşlanır.” (Taç, 2/928) buyurmaktadır.

            Elinizi kalbinize koyun ve düşünün: Bizim hangi kavgamız, hangi kırgınlığımız, hangi tartışmamız,  Kur’ân’ın bizi layık gördüğü bu eşsiz mevkilerden daha önemlidir? Eşimizle tartıştıktan sonra takındığımız tavrımızla, burnundan kıl aldırmayan hâllerimizle, şeytanı mutlu edercesine gururumuza yenik düşüşümüzle bu güzel sıfatları yok etmeye değer mi?

            Eğer eşimize kırıldıysak affetmeyi bilmeli, eğer kıran kişi olduysak özür dilemeyi erdem olarak görmeliyiz. Ve şunu unutmamalıyız: Kur’ân-ı Kerim’in bize sunduğu bu onurlu sıfatları hakkıyla taşıyabilmemiz ve onlara ulaşabilmemiz için üzerimize düşen görevleri can-ı gönülden yapmaya özen göstermeliyiz.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir