Estetik Çılgınlığı: Postmodern Güzellik Buyruğu ve İnsanın Ruhani Yabancılaşması
Modern çağın en belirgin fenomenlerinden biri, estetik cerrahinin bir tıbbi müdahale olmaktan çıkıp bir yaşam tarzına, hatta kimlik inşasının merkezine yerleşmesidir. Eskiden yalnızca bir hastalığı, doğuştan gelen bir anomaliliği veya bir kaza sonucu oluşan deformasyonu düzeltmeye yönelik başvurulan bu alan, artık insanın bedensel bütünlüğünü bozmayan, işlevselliği etkilemeyen “kusurlar” için de sıradan bir seçenek haline gelmiştir. Özellikle kadınlar ve genç kızlar arasında adeta bir bağımlılık ve takıntı boyutuna ulaşan bu durum, Baudrillard’ın postmodern toplum analizleriyle örtüşür bir biçimde, “güzelliğin mutlak bir buyruk” haline geldiğini gösterir.
Baudrillard’ın tespiti keskindir: Artık güzellik, doğanın bir armağanı ya da ahlaki bir erdem değil; adeta kutsal bir buyruk, mutlak bir görevdir. Kadın, yalnızca ruhunun inceliğiyle değil, yüzüne ve beden hatlarına gösterdiği özenle tanımlanır. Beden, iş dünyasındaki başarı gibi, toplumsal seçilmişliğin ve statünün bir göstergesidir. Estetik müdahaleler, bireyin kendi varlığını yeniden üretme süreci değil; tüketim toplumunun “ideal beden” mitini sürdüren birer ritüel haline gelir. Postmodern kültürde kadın bedeni, doğal bir varlık değil; pazarlanabilir bir imaj, dolaşıma sokulan bir simülasyon, Baudrillard’ın ifadesiyle “hipergerçek” bir nesneye dönüşür.
Bu dönüşüm, kadının kimliğini derinden sarsar. Estetik bağımlılığı, sadece fiziksel bir arayış değil; aynı zamanda insanın kendine, fıtratına ve toplumuna yabancılaşmasının göstergesidir. Güzellik, sosyal medyada beğeni kazanmak, onaylanmak ve “var” olabilmek için bir zorunluluk gibi sunulur. Bu, yalnızca bedeni değil, ruhu da tüketen bir döngüdür: Kadın, her yeni operasyonla “daha güzel” olduğuna inanırken, aslında kendi öz benliğinden uzaklaşır ve sürekli eksik hissetmeye mahkûm olur.
İslamî perspektiften bakıldığında, bu çılgınlık yalnızca sosyolojik bir sapma değil; insanın yaratılış amacını unuttuğu bir yabancılaşma sürecidir. Kur’an, insanın değerini yüzeysel estetik ölçülerle değil, takvâ ve ahlakla tanımlar: “Ey insanlar! Sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Birbirinizle tanışasınız diye sizi halklar ve kabileler kıldık. Allah katında en üstün olanınız, takvâca en ileride olanınızdır.” (Hucurât, 13) Bu ayet, güzelliğin veya bedensel mükemmelliğin değil, ruhun arınmışlığının ve Allah’a yakınlığın gerçek değer ölçüsü olduğunu vurgular.
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) de insanın dış görünüşünden ziyade kalbini işaret ederek şöyle buyurmuştur: “Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz; kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim, Birr 33) Bu ilahi ölçü, insanı fıtratına çağırır. Bedeniyle barışık, ruhuyla huzurlu bir kadın, estetik operasyonlarla değil, yaratılışın hikmetini kavrayarak ve Allah’ın verdiği emaneti koruyarak gerçek güzelliğe ulaşır.
Ancak bu, İslam’ın estetiği tümden reddettiği anlamına gelmez. Din, kişinin bedenine ve görünüşüne özen göstermesini teşvik eder; fakat bu özen, israf, gösteriş, takıntı ve yaratılışın özüne müdahale boyutuna ulaştığında, insanı nefsinin ve dünyanın kölesi yapar. Çünkü İslam’da güzellik, bedenin estetiğiyle değil, ahlakın ve ruhun berraklığıyla anlam kazanır.
Sonuçta, Baudrillard’ın postmodern eleştirisi ile İslam’ın insan merkezli bakışı, farklı temellerden hareket etse de aynı hakikate işaret eder: Güzellik, tüketim kültürünün dayattığı bir put haline geldiğinde, kadın kimliği hem sosyolojik hem de ruhani bir krize sürüklenir. Gerçek çözüm, kadını bu “güzellik buyrukları”nın zincirlerinden kurtarıp, hem ruhunun hem bedeninin değerini fıtrata uygun bir dengeyle anlamasını sağlamaktır.
Estetik cerrahi, gerçek ihtiyaçlar için bir nimet olabilir; fakat kimliğin ve değerin ölçüsü haline geldiğinde, kadını hem postmodern simülasyonun hem de nefsanî arzuların esiri yapar. Oysa hakiki özgürlük, insanın Rabbine kul olmasında ve kendi fıtratını onurlandırmasındadır. Çünkü Rabbimizin buyurduğu gibi: “Allah’ın yaratışında değişiklik yoktur; işte dosdoğru din budur.” (Rûm, 30)