Fâtiha Sûresi 6. Âyeti Üzerine

Fâtiha Sûresi 6. Âyeti Üzerine
“İhdinâs-sırâtal-mustakîm” – “Bizi dosdoğru yola ilet.”

Kur’ân-ı Kerîm’in en muhteşem dualarından biri olan bu cümle, Fâtiha Sûresi’nin altıncı âyetidir. Diğer âyetlerde kul, Rabbini övmüş, ona bağlılığını bildirmiş, ibadetini ve yardım dileyişini ilan etmiştir. Bu âyet ise, kalbin en saf ve en ihtiyaç dolu anında yükselen yalvarıştır: “İhdinâs-sırâtal-mustakîm.” Bu ayet, müminin dilinde sadece bir dua değil, aynı zamanda bir haykırış, bir istikamet arayışı, bir ruh çağrısıdır. Zira bu âyet, dünya karanlığında yolunu arayan bir kalbin, semâya açılmış en samimi sesidir.


1. “İhdinâ”: Yönsüzlüğün Ortasında İlâhî Yöneliş

“İhdinâ” fiili, “bize hidayet et, bize rehberlik et” anlamına gelir. Lügavî kökeniyle sadece “yol göstermek” değil; yürünecek yolu açmak, o yolda ayakta tutmak, yürümeyi kolaylaştırmak ve menzile ulaştırmak anlamlarını da taşır. Dolayısıyla bu kelimeyle edilen dua, çok katmanlı bir yakarıştır:

  • Ya Rabbi, yolu göster.

  • Ama sadece göstermekle kalma, o yolda yürüme iştiyakını ver.

  • Adımlarımıza sebat ver.

  • Ayağımızı kaydırma.

  • Yolun sonunda da Senin rızana ulaştıralım.

Bu yalvarış, bir yönsüzlük içinde yuvarlanan insanoğlunun, ilâhî istikamet arayışıdır. Bugün, neyi doğru kabul edeceğini şaşırmış kalabalıklar içinde yön bulmaya çalışan kalp için “ihdinâ” kelimesi, istikamet pusulası gibidir.


2. “Sırât”: Yolun Kendisi Değil, Özüdür

Arapça’da yol için birçok kelime vardır: “tarîk”, “sebîl”, “meslek”… Ancak bu âyette özellikle “sırât” kelimesinin seçilmiş olması anlamlıdır. Çünkü sırât, hem genişliği hem açıklığı hem de açık hedefe doğru götürmesiyle diğer yollardan ayrılır.

“Sırât”, aynı zamanda zorlukla geçilen, dikkat isteyen, her an düşme tehlikesi barındıran bir yol gibidir. Nitekim âhiretteki “Sırat Köprüsü”nün de aynı kökten gelmesi bu bağlamı tamamlar: Dikenli bir gerçeklik, ama sonunda cennetle taçlanan bir geçit.


3. “El-Mustakîm”: Eğriliksiz, Sapmasız, Hak Yol

“Sırâtal-mustakîm” tamlaması, “dosdoğru yol” demektir. Bu öyle bir yoldur ki; eğrilik yoktur, bükülme yoktur, kıyıya çekilme yoktur. Ne sapkınlığa, ne ifrata, ne tefrite yer bırakır. Ne aşırı dünyevîleşmeye kapı aralar, ne de haddini bilmez bir ruhbanlığa sürükler.

Bu yol, peygamberlerin, sıddıkların, şehitlerin ve sâlihlerin yürüdüğü yoldur. Bu yolun işaret taşları vahiydir; aydınlatıcısı sünnettir; menzili ise Allah’ın rızasıdır.

Bu yolun üzerinde yürümek demek; kalbi sabit kılmak, nefsin dalgalarında savrulmamak ve şeytanın tuzaklarını tanımak demektir. O yüzden bu yol “mustakîm”dir: eğriliklere karşı dirençli, hakikate doğru dosdoğru bir istikamet.


4. Dua mı, İtiraf mı, Yakarış mı?

Bu âyet, Kur’ân’da bizatihi dua olan nadir âyetlerdendir. Diğer pek çok âyette Allah insanlara seslenir, emirler verir ya da kıssalar anlatılırken; burada insan Allah’a seslenir. Ve ne gariptir ki, bu dua her gün namazda tekrar edilir. Her rekâtta, her secdede, her kıyamda kul, bir kere daha yön arar.

İnsan her zaman istikamette kalamayabilir. Kalp, rüzgârı çabuk yutan bir deniz gibidir. Nefis, kolaylıkla savrulur. Dünya, çeldiricidir. Bu yüzden “ihdinâ” demek, aynı zamanda bir itiraftır:
“Ben kendi başıma doğruyu bulamam, ya Rabbi! Rehbersizim, sensizim, yalnızım! Beni Sen yönlendir…”

Bu itiraf, insanın en güçlü zayıflığıdır. Zira bu âyetle insan Rabbine ne kadar muhtaç olduğunu, yönsüzlüğünün ortasında yalnız onun nuruna sığındığını ilan eder.


5. Modern Zamanlarda Sırât-ı Müstakîm Arayışı

Bugün insanlık, binlerce yolun ortasında ama hakikat yolunun kıyısında bile değildir. Yalanın, tüketimin, hırsın, arzuların çığlıkları arasında boğulan modern insan, sırâtal-mustakîm’i unutmuştur. Bu yüzden depresyonlar, tatminsizlikler, ahlâkî çöküşler çoğalmıştır.

Ama bir mü’min, her gün bu âyetle hayatını yeniden inşa eder:
“Bizi sırâtal-mustakîm’e ilet!”
Bu, sadece dinî bir yöneliş değil; hayatın her alanında dengede kalmak, itidali bulmak, hakikatin izini sürmek, vicdanı kaybetmemek demektir.


Sonuç: Yolunu Arayan Her Kalp İçin

“İhdinâs-sırâtal-mustakîm” bir nefestir. O nefesle Allah’a yönelen kalp, ne kadar yorgun olursa olsun yeniden dirilir. Bu âyet, yolu kaybetmiş tüm ruhlara bir ışık feneridir. Her namazda tekrar edilen bu dua, kulun hayattaki en hakiki ihtiyacını dillendirir: Yol… ama sıradan bir yol değil; Rabbine götüren dosdoğru bir yol.

İşte bu yüzden bu âyet, sadece bir cümle değil; bir kalbin yön pusulası, bir ruhun yakarışı, bir ümmetin duasıdır:
“İhdinâs-sırâtal-mustakîm” – “Bizi, Senin razı olacağın dosdoğru yola eriştir ya Rabbi!”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir