Filistin davası, özellikle 20. yüzyılda Orta Doğu’da yaşanan tarihi, siyasi ve toplumsal mücadelelerin merkezinde yer alan önemli bir konu olmuştur. Filistin toprakları üzerindeki çatışmalar, İngiliz kolonyalizmi döneminde başlamış ve günümüze kadar süregelen bir sorun haline gelmiştir. İngiliz kolonyalizmi, Filistin davasının temellerini oluşturan birçok süreci başlatan önemli bir etkendir.
İngiliz Kolonyalizminin Filistin Davasına Etkisi
- I. Dünya Savaşı ve İngiliz Mandası:
- I. Dünya Savaşı’nın ardından Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasıyla birlikte, Filistin toprakları İngiltere’nin kontrolüne girdi. 1920 yılında Milletler Cemiyeti’nin kararıyla İngiltere’ye Filistin üzerinde manda yönetimi kurma yetkisi verildi.
- İngiliz Mandası dönemi, 1920’den 1948’e kadar sürdü ve bu dönemde İngiltere, Filistin’de hem Yahudi hem de Arap topluluklarının siyasi ve sosyal gerilimleri arasında bir denge kurmaya çalıştı ancak başarılı olamadı.
- Balfour Deklarasyonu (1917):
- İngiliz hükümeti, 1917’de yayınladığı Balfour Deklarasyonu ile Filistin topraklarında bir Yahudi “milli yurdu” kurulmasını desteklediğini açıkladı.
- Bu deklarasyon, Filistin’deki Arap nüfusunun haklarını göz ardı eden bir politika olarak değerlendirildi. Arap toplulukları, bu durumu topraklarının ellerinden alınması olarak gördü ve Yahudi göçüne karşı direniş gösterdi.
- Deklarasyon, ilerleyen yıllarda Filistin topraklarında Araplar ve Yahudiler arasında derinleşen çatışmaların temellerini attı.
- Yahudi Göçü ve Toprak Satışı:
- İngiltere’nin manda yönetimi altında Filistin’e Yahudi göçünü kolaylaştırması, Arap toplulukları arasında büyük bir tepki yarattı. 1920’li ve 1930’lu yıllarda, Avrupa’dan gelen Yahudilerin sayısı giderek arttı.
- Yahudi göçmenler Filistin topraklarında toprak satın almaya başladı, bu da Arapların toprak kaybetmesine ve çatışmaların daha da yoğunlaşmasına yol açtı. Bu durum, Arapların Filistin’deki kendi topraklarını koruma mücadelesini tetikledi.
- Arap İsyanı (1936-1939):
- 1930’ların ortasında Filistin Arapları, İngiliz yönetimine ve artan Yahudi yerleşimlerine karşı büyük bir isyan başlattı. Bu isyan, İngiliz kolonyalizmine karşı bağımsızlık taleplerini dile getiren bir direniş olarak ortaya çıktı.
- İsyan, İngiltere’nin sert müdahalesiyle bastırıldı ve birçok Arap lider tutuklandı veya sürgüne gönderildi. Bu baskı, Filistin halkının İngiliz yönetimine karşı olan güvenini tamamen yitirmesine yol açtı.
- 1947 Bölünme Planı ve İngiltere’nin Çekilmesi:
- 1947 yılında, Birleşmiş Milletler (BM) Filistin’i Araplar ve Yahudiler arasında iki ayrı devlet olarak bölmeyi önerdi. Bu plan, Yahudiler tarafından kabul edilirken Araplar tarafından reddedildi.
- İngiltere, artan çatışmalar ve ekonomik zorluklar nedeniyle 1948’de Filistin’den çekilme kararı aldı. İngiltere’nin çekilmesiyle birlikte, 1948’de İsrail devleti kuruldu ve Arap-İsrail Savaşı patlak verdi. Bu savaş sonucunda yüz binlerce Filistinli yerinden edildi.
İngiliz Kolonyalizminin Filistin Davasına Etkilerinin Özeti
İngiliz kolonyalizmi, Filistin topraklarında tarih boyunca devam eden çatışmaların ve davasının köklerini oluşturan en temel unsurlardan biridir. İngiltere’nin manda yönetimi sırasında izlediği politikalar, Filistin’de Yahudi ve Arap nüfusları arasında derin bir ayrım ve güvensizlik yarattı. Balfour Deklarasyonu ve Yahudi göçünü teşvik eden politikalar, Filistin halkının bağımsızlık mücadelesini başlatan en önemli etkenler olarak kabul edilmektedir.
Sonuç
Filistin davası, İngiliz kolonyalizmi ile şekillenen ve modern Orta Doğu’nun en uzun süreli ve karmaşık meselelerinden biri haline gelen bir mücadele olarak devam etmektedir. İngiliz kolonyalizminin getirdiği politikalar, bölgedeki siyasi dinamikleri derinlemesine etkiledi ve günümüzde de devam eden çatışmaların temelinde yatan bir miras bıraktı.