Gökten yağmur indirip yeryüzündeki canlılara hayat veren, tüm kâinatı yaratan ve her şeyi hikmetle idare eden Yüce Allah’tır. Kur’an-ı Kerim’de Allah, bu gerçeği birçok ayette hatırlatmış ve insanların üzerinde düşünmesini istemiştir.
Yağmur, Allah’ın kudretinin ve rahmetinin en güzel tecellilerindendir. O, ölü toprağa can veren, kurumuş dalları yeşerten ve her türlü canlıya rızık vesilesi kılan bir nimettir. Allah, yağmuru bir düzen içinde indirir; ne az ne de fazla. Eğer yağmur gereğinden fazla yağsa tufan olur, her şey helak olurdu. Eğer hiç yağmasa kuraklık baş gösterir ve canlıların hayatı sona ererdi. Bu dengeyi kuran ve her şeyin ölçüsünü tayin eden Allah’tır.
Kur’an’da şöyle buyrulur:
“Allah gökten bir su indirdi, onunla her türlü bitkiyi bitirdik, ondan bir yeşillik çıkardık. O yeşillikten birbiri üzerine dizilmiş taneler, hurma ağacının tomurcuğundan sarkan salkımlar, üzüm bağları, zeytin ve nar – birbirine benzeyen ve benzemeyen – ürünler çıkardık. Ürün verdiği zaman meyvesine ve olgunlaşmasına bir bakın! Şüphesiz bütün bunlarda iman eden bir toplum için deliller vardır.” (En’âm Suresi, 99. Ayet)
Bu ayet, yağmurun inmesiyle yeryüzünde meydana gelen olağanüstü dönüşümleri ve Allah’ın kudretini gözler önüne seriyor. Yağmur, sadece fiziksel bir olay değil, aynı zamanda Allah’ın rahmetini, merhametini ve kullarına olan şefkatini gösteren bir işarettir.
İnsanın bu hikmeti fark edip Allah’a şükretmesi gerekir. Çünkü yağmur gibi nimetler, insanın ne kendi gücüyle elde edebileceği ne de başka bir varlığın sağlayabileceği şeylerdir. Allah, bu nimetlerle hem hayatı devam ettirir hem de kullarına kendini hatırlatır. Nitekim yağmurun ardından yeryüzünün dirilişi, kıyamet günü insanların dirilişine de bir işarettir. Allah, bunu bir sembol olarak gösterir ve insanı düşünmeye davet eder.
Sonuç olarak, gökten yağmur indirip yeryüzünü canlandıran, Allah’ın eşsiz kudretidir. Bu hakikati idrak eden her insan, hem Rabbine şükretmeli hem de bu nimetlere sahip çıkmalı, onlara emanet bilinciyle yaklaşmalıdır.