Ölüm Üzerine Tefekkür: Fânilikle Yüzleşmek
İskenderun’un Yıldırımtepe Mahallesi’nde, Mehmet Akif Camii’nin avlusunda… Ezanın huşû veren sadâsı gökyüzüne yükselirken, eller semaya açılmış, dualar dillerde. Bir ikindi vakti… Müminler, bir yolcuyu ebedi istirahatine uğurlamaya hazırlanıyor. Ölüm, işte yine yanı başımızda. Sessiz ve derin…
İnsanoğlu, dünya hayatının aldatıcı süsleriyle meşgul olurken, çoğu zaman fâniliğini unutur. Oysa Hz. Peygamber’in (s.a.v) buyurduğu gibi, “Lezzetleri ortadan kaldıran ölümü çokça hatırlayınız.” Ölüm, insanı gafletten uyandıran bir çağrıdır. Zira ölüm, hayatın ayrılmaz bir parçasıdır ve biz farkında olsak da olmasak da her an ona bir adım daha yaklaşmaktayız.
Bir cenazenin ardından yürümek, toprakla insan arasındaki o sarsıcı bağı hatırlamak demektir. Ölüm, insanı asli vatanına döndürür. Dünya, bizler için bir konaklama yeri; mezarlıklar ise hakikate açılan kapıdır. Ali Şahin ağabeyimiz için artık dünya defteri kapanmış, ebedi yolculuğu başlamıştır. Fakat onun ardından yürüyenler için ölüm üzerine düşünmek, nefislerini hesaba çekmek için bir vesile olmalıdır.
Ölüm, insana en büyük nasihati verir. Dünyanın geçiciliğini, malın, makamın, şöhretin nasıl da bir anda anlamsızlaştığını gözler önüne serer. Ne zaman, nerede, nasıl geleceğini bilmediğimiz bu kaçınılmaz hakikat, aslında bizleri daha iyi bir kul olmaya, hayatı daha bilinçli yaşamaya sevk etmelidir. Bir gün bizler de son nefesimizi verecek, ardından kimimiz için gözyaşı dökülecek, kimimiz sessizce uğurlanacağız. Ama asıl mesele, geride ne bıraktığımız ve Allah katında nasıl bir amel defteriyle huzura çıkacağımızdır.
Öyleyse bizler, ölümden ibret almalı, onu unutkanlıkla değil, bilakis bir şuurla hatırlamalıyız. Rabbimizden niyazımız odur ki, bizleri hakkıyla namaz kılan, onu ikame eden, ölümü unutmadan yaşayan ve iman üzere göçen kullarından eylesin. Çünkü ölüm, yolun sonu değil, asıl hayatın başlangıcıdır.
09.02.2025 İskenderun