Hayata Dair – 4

Dünya Hayatı ve Asıl Gaye: Kulluğun Hakikati

Gözlerimizi açtığımız bu dünya, ilahi bir kudretin sanat eseridir. Rabbimiz, evreni yaratıp galaksileri tespih taneleri gibi döndürürken, yaşadığımız şu dünyayı bizler için hassas bir dengeyle var etti. Atmosferinden suyuna, toprağından güneşine kadar her şey, insanoğlunun yaşamına hizmet eden bir sistemin parçasıdır. O, her birimizi farklı kılan, parmak izlerimizi bile birbirinden ayıran, düşünen, hisseden, koklayabilen ve görebilen varlıklar olarak yarattı. Ve üzerimize, sayısız nimetler bahşetti.

Peki, tüm bu nimetlerin karşılığında bizden ne istiyor?

İnsan, dünya hayatının telaşı içinde çoğu zaman asıl gaye ile meşguliyeti karıştırır. Ev, araba, kariyer, çocuklarının geleceği, tuttuğu takımın şampiyon olup olmayacağı veya bir siyasi partinin oy oranı gibi meseleler elbette insan hayatında yer tutar. Ancak bu hayatın tek gayesi bunlar olabilir mi? Rabbimiz bizleri yalnızca bu dünyaya kök salmamız için mi gönderdi? “Ey kulum, ben seni bunun için mi yarattım?” sorusu, insanoğlunun derin bir muhasebe yapmasını gerektiren bir hakikattir.

Elbette ki dünya için bir mücadelemiz olacak; çalışacağız, üreteceğiz, çaba göstereceğiz. Fakat bu mücadele, kalbimizi bütünüyle dünyaya bağlamamalı. Burada kalacağımız kadar dünyaya önem vermeli, asıl hazırlığımızı sonsuz hayat olan ahiret için yapmalıyız. Çünkü dünya, bir han konumundadır, bir durak noktasıdır. Bize düşen, bu hanın içinde Rabbimizin rızasına uygun bir hayat sürmektir.

İnsanoğlu, kendisine bir bardak su ikram edilse teşekkür etme ihtiyacı hisseder. Peki, gökyüzünden yağmur indireni, bizi koruyacak deriyi, içimize ruhu, aklı, sevdiklerimizi veren Rabbimize ne kadar teşekkür ediyoruz? O’na şükretmek, yalnızca dil ile değil, aynı zamanda hayatımızı O’nun razı olduğu şekilde yaşamakla mümkündür. Şükrün en büyük göstergesi, Rabbimizin kelamını okumak, namazlarımızı dosdoğru kılmak ve hayatımızı O’nun emir ve yasaklarına göre şekillendirmektir.

Ben İskenderun’da doğdum; bu benim elimde değildi. Nerede ve ne zaman öleceğimi de ben belirleyemem. Ancak bir gerçeği biliyorum: Akıllı insan, ahirete hazırlık yapandır. Zira dünya fani, nimetler geçici, makam ve mevkiler er ya da geç sona erecek. Rabbimizin üzerimizdeki sayısız nimetleri karşısında aciziz; ama en azından elimizden geldiğince şükretmeli ve asıl gayemizi unutmamalıyız. Çünkü en büyük kayıp, hayatı yanlış amaçlar uğruna tüketmek, ebedi hayatı dünya için feda etmektir.

10.02.2025 İskenderun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir