Haçlı Seferleri’nin Sonuçları

Haçlı Seferleri’nin Sonuçları

Haçlı Seferleri dolayısıyla Doğu’da kurulan Latin hâkimiyetinin iki yüzyıla yakın süren varlığı hem bölgede hem de Avrupa’da birçok yönden etkili oldu. Doğu Hıristiyanlarına yardım sloganıyla başlayan Haçlı hareketi, Doğulu Hıristiyanlara faydadan çok zarar vermiştir. Anadolu, Suriye ve Filistin’de yaşayan Hıristiyanlar, başlangıçta Haçlıların kendilerini Türk ve Bizans hâkimiyetinden kurtarıp bağımsızlıklarına kavuşturacaklarını sanmışlardı. Fakat kısa zamanda amaçlarının Doğu’da kendi çıkarlarına uygun bir düzen kurmak olduğunu gördüler. Haçlılar, tesis ettikleri devletlerin tebaasını oluşturan yerli Hıristiyanlara halifelerden ve Türk idaresinden daha sert davrandılar. Onların dinî geleneklerine müdahale ettiler. Yerli Hıristiyanları mevkilerinden uzaklaştırdılar; hatta en acımasız şekilde öldürmekten çekinmediler. Ancak Haçlıların asıl kötülüğü Bizans’a oldu. Hareketin başından itibaren İstanbul’u zapt etme düşüncesini ve Bizans’a duydukları nefreti her fırsatta ortaya koyan Haçlılar, vazgeçemedikleri bu tutkularını Dördüncü Haçlı Seferi sırasında gerçekleştirme imkânını buldular. Bizans İmparatorluğu ortadan kaldırıldığı gibi İstanbul görülmemiş bir vahşetle yağmalandı. Bizans’a yardım sözünü dillerinden düşürmeyen Avrupalılar, imparatorluğu bir daha eski gücüne kavuşamayacak şekilde mahvetmişlerdi. Bundan sonra Bizans, artık komşularına karşı kendini savunmaya çalışan sıradan bir devlet olarak varlığını sürdürdü.

Haçlı Seferleri, başlangıçta Anadolu Türkleri üzerinde olumsuz etki yaptı ve baskın niteliğinde gelişen saldırıları ile Anadolu Selçuklu Devleti’ne gerçekten bir darbe vurdu. Türkler Orta Anadolu’ya çekilmek zorunda kaldılar. Haçlılar 1097’de Selçuklu topraklarından geçerek Suriye’ye indiler. Ancak I. Kılıçarslan, dört yıl sonra gelen Haçlı ordularını arka arkaya imha ederek Anadolu topraklarını Haçlılara tamamıyla kapattı. Haçlı tehdidi Üçüncü Haçlı Seferi’ne kadar sürdüyse de bu durum Türklerin Anadolu’da kökleşmesini engelleyemedi.

Avrupa’daki tesirleri çeşitli alanlarda görülen Haçlı Seferleri, XII ve XIII. yüzyıllarda Avrupa toplumunun değişen yapısını kısmen etkiledi. Toplumda huzursuzluk meydana getiren saldırgan kişilerin, sefalet içindeki köylülerin Birinci Haçlı Seferi ile sayıları yüz binleri bulan büyük kitleler halinde Doğu’ya gidişi, Avrupa’da özellikle Fransa’da kralın ve feodal beylerin düzeni sağlamasında ve otoritelerini güçlendirmesinde faydalı oldu. Sefere çıkanlar mallarını ya sattılar veya bağışladılar. Geri dönenler olmakla birlikte çoğu ya Doğu’da kaldı veya savaşlarda öldü. Böylece birçok eski ailenin yerine yenileri ortaya çıktı. Haçlı Seferleri’nin başlangıçtaki başarısı hareketin öncülüğünü yapan Papalık’a prestij kazandırdı. Fakat arkadan gelen başarısızlıklar Kilise’nin gücünü azalttı. Ayrıca dinî kuruluşlardan alınan vergiler tepkilere yol açtı. Haçlı hareketinin sağladığı imkânla Dominican ve Franciscan keşişlerinin XIII. yüzyılda Doğu’da yerleşmesi, bunların Haçlı bölgelerinde misyonerlik faaliyetinde bulunmalarına fırsat verdi. Papalar, Doğu hükümdarlarına gönderdikleri mektuplarla misyoner keşişlere özel imkânlar tanınmasını sağladılar. Bunlar çok defa Moğolların Hıristiyanlık propagandasına müsamaha göstermesinden faydalanarak İtalyan tacirleriyle birlikte İran’a, Asya içlerine, hatta Çin’e kadar gittiler. Buralarda misyonlar kurdular. Böylece Roma Kilisesi’nin hâkimiyet alanını genişlettiler. Bu faaliyet, milletlerarası temele oturtulan Kilise hukukunun gelişmesinde önemli rol oynadı. Fakat İslâm kanunları, din propagandasını yasakladığı için keşişler Müslümanlar arasında faaliyette bulunamadılar. Haçlıların savaşlar ve ticari ilişkiler dışında Müslümanlarla teması hemen hiç olmadı. Latin Doğu, Sicilya ve İspanya’nın aksine İslâm dünyasının bilim ve felsefesini anlamadı ve bu konuların Batı’ya aktarılmasında herhangi bir rolü olmadı. Aynı şekilde İslâm dünyası da istilâcı Haçlılara yabancı kaldı, bunlarla ilgili konulara merak duymadı. Zaman zaman görülen dostluk ilişkileri ise ticaretle sınırlı kaldı. Haçlı Seferleri döneminden önce de Venedik, Cenova, Pisa ve Amalfi deniz cumhuriyetlerinin Müslümanlarla ticari ilişkileri vardı. Fakat Haçlı devletleri sayesinde Avrupa’nın Doğu ticareti olağan üstü gelişme gösterdi. Avrupalı tacirler bu sayede ilk defa Doğu şehirlerinde yerleşip Haçlıların kendilerine sağladığı imtiyazlardan faydalanarak bu alanda üstünlüğü ele geçirdiler. Gelişen ticaretle birlikte nakliye konusundaki ihtiyaçlar gemi inşaat tekniğine yenilikler getirdi. Ticaretin gelişmesiyle zenginlik arttı. Para bollaştı ve bankacılık faaliyetleri başladı.

Haçlılar şeker kamışını ilk defa Filistin’de görüp tanıdılar. Kısa zamanda şeker kamışı yetiştirmesini ve öz suyunu çıkarmasını öğrendiler. XII. yüzyıldan itibaren Suriye’den gelen şeker ve çeşitli meyveler Batı sofralarını süsledi. Avrupa’da önceden de az çok bilinen Doğu’nun şifalı bitkileri Haçlılar vasıtasıyla Batı’da iyice tanındı ve bollaştı. XIV. yüzyılda yaşayan bir tacirin kitabında 300’ün üstünde baharat çeşidinin Avrupa’ya taşınmakta olduğu kaydedilir. “Baharat Yolu” adıyla meşhur olan bu ticaret yolu, baharatın yanı sıra Doğu’nun egzotik kokularını ve boya maddelerini de Avrupa’ya ulaştırmaktaydı. İpekli ve pamuklu kumaşlar, ipek halılar, zarif çanak çömlek, porselen ve cam eşya Avrupa’da giyime ve evlerin tefrişine yenilikler getirdi.

Öte yandan Doğu’da yerleşen Haçlılar zamanla mahalli âdetlere alıştılar; yerli kıyafetler giymeye, mahalli yemekler yemeye başladılar. Bunlar yerli doktorlara tedavi oluyor ve çoğu yerli Hıristiyan kadınlarla evleniyordu. İslâm dünyasıyla bilhassa ticari alandaki temas sonunda bunların bir kısmı Arapça öğrendi. Bu dilden birçok kelime ve terim Avrupa dillerine girip yerleşti. Fakat Haçlılar yine de Batılı atalarının geleneklerini devam ettirdiler. Yazışmalarda Latince kullanılıyordu. XIII. yüzyılda hazırlanan kanun mecmuası Assises de Jérusalem (“Asîz dö Jeğüselem”) ise Fransızca kaleme alınmıştı. Haçlı Seferleri döneminde bu konuyu işleyen pek çok tarih kitabı yazıldı. Avrupa’da tarihî edebiyat gelişti. Arap edebiyatı vasıtasıyla Doğu’nun çeşitli hikâyeleri, masalları Avrupa’ya yayıldı. Haçlılar, Avrupa’ya askerî alanda da yenilikler getirdiler. O zamana kadar Batı’da mevcut savunma mevkii dört köşe bir kuleden ibaretti. Büyük kalelerin yapılması, savunma ve kuşatma taktikleri, ziftin kullanılması Avrupa’ya gelen yeniliklerdi. Ayrıca Haçlılar, kiliselerin inşasında Doğulu ustalardan öğrendikleri sivri kemer kullanmasını Batı’ya taşıdılar. Bunun ilk örnekleri, 1115’te Boulogne’da yapılan Wast ve St. Ulmer kiliselerinde görülür. Aynı dönemde yapılan Cluny Manastırı’nda da sivri kemerler kullanılmıştır. Sonuç olarak Haçlılar, Ortaçağ Avrupası’na Doğu’nun kültürünü taşımakta etkili olmuşlar, bu dönemde ticaret yollarının açtığı imkânla Doğu’nun en uzak köşelerine kadar giden seyyahlar Doğu’nun güzelliğini, zenginliğini, sanat ve ilmini Batı’ya tanıtmışlardır.

 

 

DERS NOTU KAYNAKÇASI

Demirkent, Işın, “Haçlılar”, DİA, c. XIV, İstanbul 1996, s. 525-546.

Demirkent, Işın, Haçlı Seferleri, İstanbul 1997.

Kanat, Cüneyt-Devrim Burçak, Sorularla Haçlı Seferleri, İstanbul 2015.

Runciman, Steven, Haçlı Seferleri Tarihi, Birinci Haçlı Seferi ve Kudüs Krallığının Kuruluşu, çev. Fikret Işıltan, Ankara 1998, I. Cilt.

Runciman, Steven, Haçlı Seferleri Tarihi: Akka Krallığı ve Haçlı Seferleri, çev. Fikret Işıltan, Ankara 1992, III. Cilt.

Runciman, Steven, Haçlı Seferleri Tarihi: Kudüs Krallığı ve Frank Doğu, çev. Fikret Işıltan, Ankara 1992, II. Cilt.

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir