İslam ve Deizm: Hakikatin Gölgesinde Bir Yanılsama
Bismillâhirrahmânirrahîm.
Bugün, yine bir vesileyle bir araya geldiğimizde, sohbetin yönü siyasete, siyasetin gölgesinde dine ve dindarlara çevrildi. İnsanların, özellikle de okumuş, eğitimli kimselerin, yıllar içinde benimsedikleri duruşları var. Ancak bu duruşlar bazen hakikati görmeye engel olabiliyor. Kendi içinde doğru olan bazı fikirler, ideolojik bağnazlıkla birleştiğinde, hakikati gölgeleyen bir perdeye dönüşebiliyor.
Özellikle de siyaset sahnesinde yaşanan yanlışlar, doğrudan dine mâl edilmeye çalışıldığında, asıl meselenin göz ardı edildiğini düşünüyorum. Bir siyasi partinin gelişiyle din gelmedi, onun gidişiyle de din gidecek değil. İslam, belli bir grubun, bir partinin, bir zümrenin tekelinde değil. O, kıyamete dek baki olan, Allah’ın insanlığa bahşettiği en büyük hidayet rehberidir. Müslüman olan herkesin, bu aziz dini kendi gücü nispetinde yaşaması ve hayata aktarması gerekir. Ancak ne acıdır ki, günümüzde din adına konuşanların çoğu “din(i)dar” olmuş, fakat “dinin adamı” olamamıştır.
Bu sohbetin bir diğer boyutu ise, modern dünyada din karşıtı akımların, özellikle deizmin yaygınlaştığı yönündeki kaygılardı. Aslında deizm yeni bir şey değil. Batıda, pozitivizmin ve modernleşmenin etkisiyle ortaya çıkan, Hristiyan dünyasının kendi iç bunalımlarından doğan bir düşünce biçimi. Ancak günümüzde, İslam dünyasında da belirli bir kitle tarafından “özgürlük” adı altında gençlerin zihin dünyasına sunuluyor.
Deizm, kendisini aklın ve özgürlüğün bir gereği olarak gösterse de, aslında kapitalizmin süslü bir vitrini, seküler dünyanın içi boşaltılmış manevi dekorudur. İnsanları, bireyciliğin ve bencilliğin kıskacına alarak, onları helal ve haram gibi kavramlardan uzaklaştırır. Mabede, peygamberlere, vahye ve ahirete dair bir bağ kurmaz. Onun dünyasında, birey kendi arzularının rehberidir. Çünkü dayatılan bu “yeni tanrı” anlayışı, kapitalizmin bencil ve müsrif insan modeline uygun olarak tasarlanmıştır. Özgürlük vaadiyle gençleri ruhsuz bir boşluğa sürükleyen bu akım, aslında bir köleleştirme projesidir.
Ancak şunu unutmamak gerekir: Deizmin sunduğu dünya, insan ruhunun hakiki ihtiyaçlarına cevap veremez. Çünkü insan, sadece maddi tatmin peşinde koşan bir varlık değildir. O, anlam arayan, hakikati keşfetmek isteyen, bir yaratıcıya bağlanarak huzur bulan bir varlıktır. Bugün, modern dünyanın bireyi yalnızlaştıran, maneviyatı törpüleyen düzeni karşısında, İslam’ın sunduğu derinlikli ve tatmin edici hayat anlayışına her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.
Bu bağlamda, Adnan Bülent Baloğlu’nun “Son Hurafe: Deizm” kitabını okumaya başladım. Kitap, modern dünyada deizmin nasıl pazarlandığını, nasıl makyajlanarak sunulduğunu, kapitalist sistemle nasıl iç içe geçtiğini çarpıcı şekilde ortaya koyuyor. Gençlerin bu tuzağa düşmemesi için, onların zihnini berraklaştıracak, kalplerine hakikati işletecek çalışmalar yapmamız gerekiyor. Çünkü İslam, hayatı anlamlı kılan, insanın varoluş amacını idrak etmesini sağlayan bir dindir. Onu hakkıyla anlamak, yaşamak ve anlatmak bizim en büyük sorumluluğumuzdur.
Günümüz dünyasında, hakikat ile yanılsama arasındaki ince çizgide yürürken, sağlam bir imana ve güçlü bir iradeye sahip olmak gerekiyor. Çünkü Allah’ı hakkıyla tanıyan, O’nu gerçekten bilen bir insan için, deizm gibi yüzeysel düşünce biçimleri hiçbir zaman tatmin edici olamaz. Rabbimiz, bize hakikati anlamamız için akıl ve kalp vermiştir. Öyleyse, Kur’an’ı okuyarak, onu anlayarak ve hayatımıza geçirerek gerçek manada bir mümin olalım. Çünkü iman varsa, imkan vardır.
12.02.2025 İskenderun