İdeal Öğretmenliğin 15 Kuralı

İdeal Öğretmenliğin 15 Kuralı

 

Eğer hem sınıfın için de hem de sınıfın dışında “güzel” bir şeyler oluyorsa, o zaman doğru yolda olduğunuzu anlayabilirsiniz.

 

Son zamanlarda, öğretmenlikle ilgili evrensel gerçeklerin neler olabileceği üzerinde düşünüyorum. Aklımda pek çok fikir var: Öğrenciler her şeyden önce gelmeli. Her zaman işe, ulaşılması gereken bir standardı planlayarak başlamayın. Sorular cevaplardan daha önemlidir. İnsanlardan oluşan bir sınıfın temel değeri güvendir.

“İyi öğretmenlik” fikrine çok farklı yollarla ulaşabilirsiniz. Bir öğretmeni nelerin “iyi” yaptığını belirlemek için 15 kural belirledim. İşte bana göre iyi öğretmenliğin 15 kuralı:

  1. Küçük şeylerle başlayın.

Büyük şeyler böyle gerçekleştirilir. Müfredat. İlişkiler. Portfolyolar. Acele etmeyin. Bu bir maraton, sürat koşusu değil.

  1. Sadece tek bir yol olmadığı fikrini benimseyin.

Geleneksel olarak öğretmenler “öğretmek” için “stratejilere” başvururlar ve birebir olarak öğretmeyi tercih ederler. Elbette bu da değerlidir. Ancak modern eğitim yaklaşımı gelenekselden farklı olarak, birebir öğretmek yerine “öğrenciler derste ne yapıyor?”, neye, nasıl, ne zaman ve neden ulaşıyor gibi sorularla daha fazla ilgilenir. Öz yönelimli öğrenme. Proje tabanlı öğrenme. Araştırma ve soruşturma tabanlı öğrenme. Oyun tabanlı öğrenme. Artık bu stratejiler çok daha önemli.

  1. Çevrenizdeki insanlara güvenin.

İlk ve en önemlisi öğrencilerinize güvenin. Ancak bu ebeveynler ve meslektaşlarınız için de geçerli. İşler her zaman istediğiniz gibi gitmeyebilir, ancak kontrol bir tek sizin elinizde olursa, o zaman öğrencilerinizin öğrenme sürecinde mutlaka belirgin bir eksiklik oluşacaktır.

  1. Öğrenmede merak her şeydir.

Eğer öğrencilerinizin merakını uyandıramıyorsanız, başka bir şey öğretin. “Ödev verme uzmanları” itaatkar öğrenciler ister. İyi öğretmenler çalışkan öğrenciler ister. İdeal öğretmenler ise öğrencilerinin anlamasını neyin sağlayacağının yolunu bir şekilde mutlaka bulan ve bunu kullanan öğretmenlerdir.

  1. Dene, dene tekrar dene.

Öğrenmek bir çeşit zanaattır. Onunla dilediğiniz kadar oynayın. Şundan biraz daha fazla, bundan biraz daha az. Şu ya da bu yeni aracı deneyin. Buradan başlamak yerine oradan başlayın. Onun yerine bunu deneyin. Bunu atın gitsin. Şunu sıcak karşılayın, olaya dahil edin.

Bu sadece öğrenciler için öğrenme sürecini taze ve canlı tutmakla kalmaz, aynı zamanda içinde yaşadığımız “koca” dünya dönüp durdukça bir eğitimci olarak sizi de dünyadan kopuk olmayan ve gözü sürekli açık bir öğretmen yapar.

  1. Her zaman işe, ulaşılması gereken bir standardı planlayarak başlamayın.

Neyin öncelikli olduğuna karar vermek önemli. Teknoloji mi, müfredat mı, standartlar mı yoksa öğrenciler mi? Bence ideal olan öğrenciler. Ancak diğerlerini de tercih edebilirsiniz. Dersin içeriğini planlamanın onlarca yolu var. Ama esas önemli olan sınıftaki öğrenmenin ne kadar güçlü ve sürdürülebilir olduğu.

  1. Öğretmek sürekli değişen bir şey.

Teknoloji. Müfredat. Değerlendirme. Öğrencilerin değer sistemleri. Tüm bunlar sürekli değiştiğine göre öğretmenliğiniz ve öğretme şekliniz de onlara göre değişim göstermeli.

  1. Kısa ve öz olun.

Bir şeyi açıklarken şunu asla unutmayın: Az olan daha fazladır!

  1. Pedagojiye ve öğrenme bilimine hakim olun.

Kafa karıştırıcı ile karmaşık arasındaki farkı bilin. Farklılaştırılmış ile bireyselleştirilmiş öğrenme arasındaki farkı bilin. Proje tabanlı öğrenme ile projeler yoluyla öğrenme arasındaki farkı. Zorluk yaşamanın, ne zaman olumlu ne zaman olumsuz bir şey olduğunu. Öğretme ile araştırarak öğrenme arasındaki farkı bilin.

  1. Öğrencilerin harika sorular sormalarına yardım edin.

Bunu başarmanın pek çok yolu var: Bunu onlara modellemek, soruları takdir etmek, sorulara not vermek, en iyilerini seçmek ve yayınlamak. Ancak ne yaparsanız yapın mutlaka öğrencilerinizin soruların cevaplardan daha önemli olduğunu bilmelerini ve bunun neden böyle olduğunu anlamalarını sağlayın.

  1. İlginç olun.

Öngörülemez olun. Otoriteyi zorlayın. Öğrencilerinizle hem öğretme sürecinde hem de bu sürecin dışında bağ kurun. Derse bir “patlama” yaparak başlayın: Çılgın bir fikir, ilginç bir hikaye, harika bir şarkı ya da komik bir şaka ile…

  1. Bu, sizinle ilgili bir şey değil.

Bu yüzden dikkatin merkezi siz olmayın. Karizmatik öğretmenler harikadır, herkes onlara bayılır. Ancak eğer sesiniz ve kişiliğiniz sınıfa her gün hükmediyorsa, ortada bir dengesizlik var demektir.

  1. Konunuzu sevin.

Değişiklikler karşısında her zaman güncel kalın. Öğrettiğiniz konunun püf noktalarını, kestirme yollarını ve ilginç yönlerini bilin. Her ne kadar öğretmenlik konuyla ilgili bir şey olmasa da bu alandaki uzmanlığınız diğer her şeyi kolaylaştıracaktır.

  1. Öğrencilerinizin en büyük “tezahüratçısı” siz olun.

Öğrencilerinizin çabalarını görün, fark edin ve takdir edin.

  1. Öğrenmenin kişiyi ve toplumu değiştirmesi gerektiğini bilin.

Okulda edinilen bilgiler sadece akademik gelişim sağlamak yerine kişisel gelişim ve dönüşüm de sağlamalı. Hatta bir toplum olarak hepimiz adına sosyal bir değişim sağlamalı.

Eğer iyi okullar kurup içlerini harika teknolojilerle ve harika öğretmenlerle doldurduğumuz halde öğrencilerimizi hala geleceğe dair hiçbir umutları olmadan evlerine gönderiyorsak – yoksulluğun, ırkçılığın, hoşgörüsüzlüğün, açgözlülüğün, israfın olduğu ve yerel ekolojiye, tarihsel ve kültürel mirasa, yerel ya da dijital vatandaşlığa karşı hiçbir saygının olmadığı evlere – o zaman bir yerlerde hata yapıyoruz demektir.

Eğer hem sınıfın için de hem de sınıfın dışında “güzel” bir şeyler oluyorsa, o zaman doğru yolda olduğunuzu anlayabilirsiniz.

 

Kaynak: http://www.teachthought.com/teaching/12-rules-of-great-teaching/

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir