İlk İnsan ve İlk Peygamber: Hz. Adem’in Mirası

İlk İnsan ve İlk Peygamber: Hz. Adem’in Mirası

İnsanlık tarihi, ilahi bir fermanın tecellisi olarak başladı. Yüce Allah, insanı en güzel surette yarattı ve ona halifelik görevini verdi. İlk insan ve ilk peygamber Hz. Adem (as), yeryüzünde vahyin ilk muhatabı ve insanoğlunun atası olarak seçildi. O, Rabbi tarafından bizzat yaratıldı ve ruh verildi. Ona eşlik eden Hz. Havva ile birlikte, insan neslinin başlangıcını teşkil etti. Yeryüzünde insan varlığının ilk adımları, tevhit inancı ile atıldı. Zira o, bir peygamberdi ve Allah’a kulluk etmekle emrolunmuştu.

Kur’an-ı Kerim’de, insanın yaratılış gayesi açıkça belirtilmiştir: “Ben, cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat, 56). Bu ilahi hitap, insanoğlunun fıtratında var olan temel gayeyi ortaya koymaktadır. İnsan, varoluşunu Allah’a kullukla anlamlandırır. İlk insanın bir peygamber olması, ilk toplumun da Müslümanlardan ibaret olduğunu gösterir. Çünkü peygamberler, insanlığa doğru yolu gösteren ilahi elçilerdir ve onların mesajı, hakikatin kendisidir.

Hz. Adem’in (as) ve onun neslinin Allah’a yönelişi, tevhit akidesinin yeryüzündeki ilk ve en saf halidir. İnsanlığın başlangıcında şirk, küfür ve isyan yoktu. Herkes, bir Allah’a inanıyor, yalnızca O’na ibadet ediyordu. Ne zaman ki dünya hayatı, insanın hevâ ve hevesleriyle sınanmaya başlandı, işte o vakit sapmalar ortaya çıktı. İnsanlar, hakikatten uzaklaşarak heva ve heveslerinin peşine düştü; böylece şirk ve batıl inançlar yayılmaya başladı. Ancak Allah, her dönem peygamberler göndererek insanları doğru yola çağırmış, onlara hakikati hatırlatmıştır.

Hz. Adem’in (as) misyonu, sadece ilk insan olmakla sınırlı değildi. O aynı zamanda ilahi emir ve yasaklarla mükellef bir ümmetin temel taşıydı. Allah ona isimleri öğretti, yeryüzünü imar etme bilincini verdi ve vahyi ona ulaştırdı. Onun şahsında insan, ilahi hikmetle yoğrulmuş, ibadet ve itaatle süslenmiş bir varlık olarak yaratıldı. Ancak bu yolda imtihan kaçınılmazdı. Cennette kendisine yasaklanan ağaca yaklaşması ve ardından tövbe etmesi, insanlık için önemli bir ders niteliğindeydi. Çünkü insanoğlu hata yapabilirdi, fakat asıl mesele, hatadan dönmek ve Allah’a yönelmekti.

İlk insanın peygamber olması, dinin insan hayatıyla birlikte başladığının en açık delilidir. İnsanlık, peygamberlerin rehberliği ile yürüdü ve bu yürüyüş, son peygamber Hz. Muhammed (sav) ile kemale erdi. Başlangıçta hakikatin saf hali hâkimken, zamanla şeytanın ve nefsin oyunları, insanları saptırdı. Yine de Allah’ın rahmeti gereği her dönemde elçiler gönderildi ve insanlara tevhit mesajı tebliğ edildi.

Bugün insanlık, geçmişin mirası üzerine inşa edilen bir bilgi ve inanç dünyasında yaşamaktadır. Ancak modern çağın getirdiği dünyevileşme, bireyleri hakikatten uzaklaştırmakta, ilk insanın sahip olduğu saf ve temiz inancı gölgelemektedir. Hâlbuki Hz. Adem’in (as) hayatı, insanoğlu için bir pusuladır. O, ilk insandı ama aynı zamanda ilk kul, ilk peygamber ve ilk önderdi. Onun mirası, Rabbine yönelen, tevhit inancına sarılan ve kulluğunun farkında olan bir insanlıktı.

İnsanın yaratılışındaki asıl gaye unutulmadığı sürece, yolun sonu Rabbimize varacaktır. Çünkü yeryüzü, kulluk için bir imtihan alanıdır ve bu imtihanı kazananlar, ebedi saadete ulaşacaklardır. Hz. Adem’in (as) mirası, yalnızca bir başlangıç değil, aynı zamanda bir hatırlatmadır: İnsan, Rabbi ile olan bağını koparmadığı sürece, hakikatin yolunda yürümeye devam edecektir.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir