Isaac Newton’un Hayatı
Newton, Gregorian takvimine göre 25 Aralık 1642’de İngiltere’de doğdu. O soğuk kış günü hasta ve erken doğan bebeğin öleceği tahmin ediliyordu. Ancak Newton herkesi şaşırtıp hayata tutundu. Babası o doğmadan 2 ay önce ölmüştü. İç savaş ortamında hem çocuklara bakmak hem de çiftçilikle uğraşmak Newton’un annesi Hannah Ayscough’u çok zor durumda bıraktı. Bunun sonucunda Newton daha üç yaşındayken Hannah, North Witham’da din adamı olan Barnabus Smith ile evlendi. Fakat Newton, Woolthorpe’ta büyükannesinin yanında kaldı. Annesinden uzakta büyüyen Newton, günlüklerinden anladığımız kadarı ile üvey babasına ve onunla evlendiği için annesine kin duyuyordu.
Newton hiçbir zaman evlenmedi, tüm hayatını çalışmalarına adadı. Çocukluğu boyunca oyun oynamamış bunun yerine çeşitli yel değirmeni ve araba modelleri yapmış, üvey babasının kütüphanesindeki kitapları okumuştur. Özellikle derin İncil bilgisi ile tüm arkadaşları ve öğretmenlerini şaşırtmıştır. 14 yaşına geldiğinde annesi tekrar dul kaldığı için çiftliğe geri dönmek zorunda kalan Newton, o dönemde 3 küçük kardeşi ve annesine bakmak için okuldan ayrılıp çiftlikte çalışmak zorunda kaldı. Ancak öğretmenleri müdahale edip annesini ikna etti ve Newton’a burs sağlayıp okula geri aldılar. Bu olay Newton’u derinden etkilemiş ve kısa sürede Newton’un en başarılı öğrenci olmasını sağlamıştı.
Newton daha sonra üniversite eğitimi için Cambridge Trinity College’a devam etti. Maddi olarak tutunabilmek için her gün saatlerce çeşitli işlerde çalıştı, hocalarına yardım etti, yemek dağıttı. Okulda öğretilen Aristo’ya ilgi duymayıp, Descartes, Galileo, Kepler gibi yeni düşünürleri okuduğu için Cambridge’deki hocalarının dikkatini çekmedi, sıradan bir öğrenci görüntüsü çizdi. Ancak evde kendi başına yaptığı çalışmalar bilimi tamamen değiştirecekti. Not defterlerinden anladığımız kadarı ile bu dönemlerde ilahiyata ilgi duydu. O dönemlerde yükselen Descartes’in Mekanistik Evren düşüncesine Tanrı’yı yok saydığı gerekçesi ile karşı çıkıyordu. Nitekim onun bilimsel projesi Tanrı’nın Evren’de aktif olduğu düşüncesini savunmak üstüne kurulmuştu.
Newton 1665 yılında mezun olduğunda veba salgını başlamıştı. Veba nedeniyle okul eğitime ara verince yüksek eğitim planları yapan Newton evine geri dönmek zorunda kaldı. Evinde kaldığı sürece matematikteki çalışmalarına devam etti, meşhur binom açılımını çoktan geliştirmişti bile. Yine bu dönemde yerçekimi fikrini bulmuş, yerçekimi kuramı üstünde çalışmaya başlamıştı. Bu dönemler Newton’un ilahiyata ilgisinin de arttığı dönemlerdir. O yıllarda İncil’in tahribata uğrayıp uğramadığını anlamak için antik metinleri incelemeye girişmiştir. Yine aynı dönemlerde üçlemenin gerçek Hıristiyanlık’ta olmadığı sonucuna varmış, onun Hıristiyanlık’taki tahribat sonucu ortaya çıktığına inanmaya başlamıştır.
Newton 1667 yılında Cambridge’e yüksek lisans eğitimi için geri döndü ve orada ders vermeye başladı. Bu dönemde optik üstüne ciddi çalışmalar yaptı. 1672 yılında Royal Society’ye üye oldu ve teleskobunu sundu. O dönemlerde artık Katoliklik ve Anglikan Kilisesi ile olan bağını tamamen koparmıştı. Mevcut Katoliklik’in tahrif olduğuna kanaat getirmişti. Ancak o dönemde Cambridge Trinity College’da ders veren tüm hocaların yedinci yılın sonunda Anglikan Kilisesi’ne bağlı papazlığa atanması gerekiyordu. Üçlemeyi reddeden, Anglikan Kilisesi’ni sapkın bulan Newton’un böyle bir göreve gelmesi kabul edilemezdi. Bu yüzden Newton Londra’ya gidip Kral’la konuşma kararı aldı, çünkü bu atamadan kurtulmanın tek yolu Kral’ın o kişinin istisna olabilmesine izin vermesiydi. Ancak dönemin kralı II. Charles daha önce kimseye böyle bir hak tanımamıştı. Newton altı haftalık bir uğraştan sonra istediğini aldı ve papaz olarak atanmaktan kurtuldu. 1687 yılında devrim yaratacak eseri Principia yayımlandı. Newton 1689 ve 1690 yıllarında İngiltere parlamentosuna seçildi. Bu dönemlerde ciddi bir şekilde simyayla ilgilendi. Çok daha sonraları önemli kimyacıların tekrarlayacakları deneyleri o önceden yaptı. Amacı diğer simyacılar gibi metalleri altına çevirip zengin olmak değildi. Doğayla Tanrı’yı anlamayı hedefleyen Newton, simya yoluyla Tanrı’nın Evren’i ve yaşamı nasıl yarattığını bulacaktı.
1690 yılında çok çalışmaktan hasta düştü, o dönemden sonra doğa bilimlerinden çok İncil’le ilgilenmeye başladı. Kendisi gibi üçlemeye inanmayan ünlü filozof John Locke’a gönderdiği ve hiç yayımlanmayan, üçlemeyi çürütmeyi hedefleyen bir metin hazırladı. O dönemlerde dinî kitaplar yazdı, ama yayımlamadı. Ancak ölümünden sonra 1733’te “Daniel ve St. John’un Vahyi Üstüne Gözlemler” ve 1754’te “İncil’de Dikkate Değer İki Tahrifin Tarihsel Nedenleri” isimli kitapları yayımlandı. Ama asıl vurucu eserleri yayımlanmadı. 1727 yılında hayata gözlerini yummadan önce Sakrament olarak bilinen dinî ayinlere katılmayı reddederek etrafındaki insanlara Katolik ve Anglikan Kilisesi’nin bozulmuş bir dini temsil ettiğine inandığını itiraf etmiş ve onun bir parçası olmayı reddederek Dünya’ya gözlerini yummuştu.