İskenderun Tarihi
Tarih Öncesi: İskenderun’un kökenleri tarih öncesi dönemlere dayanmaktadır. Karaağaç bölgesindeki Telli köyünde yapılan kazılarda bulunan çanak çömlek parçaları, bu alanın antik çağdan önce de yerleşim yeri olarak kullanıldığını göstermektedir.
MÖ: MÖ 2000’li yıllarda Hititler’e bağlı Kadu Beyliği burada kurulmuştur (Kadu, Hititçede “körfez” anlamına gelir). MÖ 1200’lü yıllardan önce Fenikeliler burada “Myriaydus” adlı bir koloni kurmuşlardır. MÖ 1200’den sonra burası, merkezi Reyhanlı olan geç dönem Hattini Krallığı’na bağlanmıştır. MÖ 7. yüzyılda Türk kökenli Hurriler’in eline geçen İskenderun ve çevresi, MÖ 6. yüzyılda Persler tarafından ele geçirilmiştir. İskenderun, gerçek anlamda MÖ 333 yılında Asya seferine çıkan Büyük İskender tarafından kurulmuştur ve o zamanlar asıl adı “Alexandreia” idi.
Roma ve Sonrası: Roma hakimiyeti başladıktan sonra, İranlıların istilası ile kalenin tahrip edilmesi ve yeniden inşa edilmesi sırasında şehrin adı Peutinger haritalarında “Alexandreia Scabiasa” olarak geçmiştir. 4. yüzyıldan itibaren “Küçük İskenderiye” olarak da anılmıştır. Kalenin Abbasi halifesi tarafından yeniden inşa edildiği düşünülmektedir. İslam kaynaklarında ismi İskenderiye, İskenderun’a dönüşmüştür ve şehir Doğu Roma-İslam rekabeti sırasında defalarca el değiştirmiştir. Büyük Selçuklu Devleti, Eyyubiler ve 1097’de Birinci Haçlı Seferi sırasında Tancred tarafından ele geçirilmiştir. Memlükler’in Halep valileri ve bazen Dulkadirliler’in nüfuz sahasında kalan İskenderun, Osmanlı İmparatorluğu döneminde önemli bir stratejik ve ticari merkez olmuştur.
Osmanlı Dönemi: 1607’de Sadrazam Kuyucu Murat Paşa ile Celali Canbolatoğlu arasında Oruç Ovası’nda meydana gelen savaşla hareketli olaylara sahne olmuştur. 17. yüzyılın başlarında Halep valisi Nasuh Paşa, günümüzde varyant yolu olarak bilinen bölgedeki kalenin inşaatını başlatmıştır. Osmanlı döneminde İskenderun, Doğu Akdeniz ticaretinde önemli bir liman kenti haline gelmiştir. 1832’de Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’nın kumandasındaki Mısır ordusu, Osmanlı ordusunu Belen Geçidi’nde yenilgiye uğratınca İskenderun kısa bir süre Mısır valisinin yönetimine geçmiştir. 1839’daki Tanzimat ile yapılan idari düzenlemeler sonucunda Adana eyaletine bağlanmıştır. 1872’de meydana gelen deprem büyük hasara yol açmıştır. 1881’de Maliye Müfettişi Mesut Bey’in hazırladığı rapor sonucunda demiryolu İskenderun’a bağlanmış, liman genişletilmiş ve Halep yolu yapılmıştır. 19. yüzyılın sonunda Osmanlı topraklarında ilk petrol İskenderun’un Çengen köyünde bulunmuştur. 1912’de Bağdat demiryolunun Toprakkale-İskenderun hattı işletmeye açılmıştır.
Fransız İşgali: I. Dünya Savaşı sonrası, Fransa’nın Ortadoğu’daki nüfuz bölgesine dahil edilen İskenderun Sancağı, 20 Ekim 1921’de imzalanan Ankara Antlaşması ile Türkiye’nin güney sınırları dışında kalmıştır. Ancak, Atatürk liderliğinde yürütülen diplomatik mücadele sonucunda, II. Dünya Savaşı öncesi uluslararası siyasal konjonktür değerlendirilerek Hatay meselesi tekrar gündeme getirilmiştir. Hatay, önce bağımsızlık kazanmış, ardından Anavatan Türkiye’ye ilhak edilmiştir. 15 Mart 1923’te Atatürk, Adana’da yaptığı konuşmada “Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde esir kalamaz” diyerek Hatay konusundaki kararlılığını belirtmiştir.
Bağımsız Hatay Devleti ve Anavatana İlhak: Fransa’nın Suriye’ye bağımsızlık tanıması üzerine, Türk Hükümeti’nin müdahalesiyle bağımsız Hatay Devleti kurulmuş ve aynı gün Hatay Meclisi yasama çalışmalarına başlamıştır. Bir yıl sonra Hatay Meclisi, Hatay’ın Anavatan’a katılması kararını almıştır ve 5 Temmuz 1938 günü Türk ordusu İskenderun’a girmiştir. Böylece İskenderun, Türkiye Cumhuriyeti sınırlarına dahil olmuştur.
Sonuç: İskenderun, tarih boyunca çeşitli medeniyetlerin etkisi altında kalmış, stratejik ve ticari önemi yüksek bir bölge olmuştur. Antik çağlardan Osmanlı dönemine, Fransız işgalinden Hatay Devleti’nin kurulup Türkiye’ye ilhak edilmesine kadar geçen süreçte İskenderun, sürekli bir değişim ve gelişim içinde olmuştur. Bu zengin tarihi miras, İskenderun’un bugün de önemli bir yerleşim merkezi olmasında büyük rol oynamaktadır.
İskenderun’un tarihi, binlerce yıllık bir geçmişe dayanmaktadır ve çeşitli medeniyetlerin izlerini taşımaktadır. Antik çağlardan bu yana, şehir ticaretin, kültürün ve stratejik öneminin bir simgesi olmuştur. Bugün, İskenderun hala bu zengin tarihi mirasıyla parlıyor ve ziyaretçilerine benzersiz bir deneyim sunmaya devam ediyor.