İSLAMCILIK NEDİR?
İslamcılık, birçokları tarafından yanlış anlaşılmış ve yanlış tanıtılmış bir politik ve ideolojik hareket olarak, aslında Müslüman dünyasının modern dönemdeki en önemli direniş ve yeniden doğuş çabalarından biridir. Batı kolonyalizminin ve emperyalizminin baskısı altında ezilen İslam dünyasının, kendini yeniden tanımlama ve onurunu koruma arzusuyla doğan İslamcılık, üç temel prensibe dayanmaktadır: antiemperyalizm, Müslümanların birliği ve adaletli bir ekonomik düzenin kurulması.
Birincisi, İslamcılık, dünya Müslümanlarının kendi kaderlerini belirleme hakkına sahip olduklarına dair güçlü bir inançla hareket eder. Bu antiemperyalist çizgi, Batı sömürgeciliğine ve onun etkilerine karşı direnişin temel taşını oluşturur. İslamcılık, sadece ABD, Rusya ya da Çin gibi güçlere değil, tüm sömürgeci güçlere karşı çıkar ve Müslümanların şeref ve izzetlerini koruma amacı güder. Bu bakımdan, İslamcılık, ezilen toplumların sesi olmayı hedefleyen ve adalet arayışında olan bir ideolojidir.
İkincisi, İslamcılık, Müslümanların birliği ve dayanışmasını savunur. Ortak pazar, ortak ordu, ortak kültürel hareketler gibi unsurlarla, Müslümanların düşmanlarına karşı birlikte hareket etme fikri, İslamcılığın temelinde yer alır. Bu, sadece bir savunma mekanizması değil, aynı zamanda İslam dünyasının gelecekteki gücü ve bağımsızlığı için bir umut kaynağıdır. Müslümanların birlikte hareket edebileceği bir dünya tasavvuru, İslamcılığın en önemli idealidir.
Üçüncüsü, İslamcılık, adaletli ve faizsiz bir ekonomik düzenin kurulmasını hedefler. Bu, küresel kapitalist düzenin sömürücü yapısına karşı bir alternatifi temsil eder. Faizsiz bir ekonomi modeli, sadece Müslümanlar için değil, tüm dünya için adaletin sağlanabileceği bir düzenin mümkün olduğunu gösterir. Bu anlamda İslamcılık, sadece bir dini hareket değil, aynı zamanda ekonomik adaleti sağlayabilecek bir sosyal adalet hareketidir.
İslamcılık, sadece bir dindarlık ya da gelenek savunusu değil, toplumsal adalet, bağımsızlık ve dayanışma gibi evrensel değerleri savunan bir ideolojidir. İslamcılık, Müslüman dünyasının geçmişten gelen değerleriyle modern dünyanın ihtiyaçlarını birleştiren, yenilikçi ve ileriye dönük bir hareket olarak karşımıza çıkar. Bu ideoloji, Müslümanların sadece dini değil, politik ve sosyal hayatta da güçlü ve bağımsız bir varlık göstermeleri için bir yol haritası sunar.
Sonuç olarak, İslamcılık, Müslümanların kendi kimliklerini koruma, onurlarını savunma ve adaletli bir dünya düzeni kurma çabasının bir yansımasıdır. Bu bağlamda, İslamcılık müspet ve önemli bir ideoloji olarak, sadece Müslüman dünyası için değil, tüm insanlık için bir umut ışığı olarak görülmelidir. İslamcılığın bu müspet yönleri, onun sadece bir ideoloji değil, aynı zamanda bir direniş ve yeniden doğuş hareketi olduğunu ortaya koymaktadır.
İSLAMCILIK NE DEĞİLDİR?
İslamcılık, pek çok kişi tarafından yanlış anlaşılmaya ve yanlış tanıtılmaya müsait bir kavramdır. Ancak bu kavramı anlamadan önce, İslamcılığın ne olmadığını doğru bir şekilde tanımlamak gerekir. İslamcılığın temelinde yer alan prensipler kadar, onunla ilgisi olmayan, ona atfedilen ya da onunla karıştırılan unsurları ayırt etmek de bir o kadar önemlidir.
Öncelikle, İslamcılık, bir tarikat ya da cemaat ideolojisi değildir. Süleymancılar, FETÖ gibi çeşitli cemaatler ve tarikatlar, çoğu zaman İslamcılıkla ilişkilendirilir. Ancak bu gruplar, kendi iç yapıları, öğretileri ve amaçları doğrultusunda hareket eden dini topluluklardır ve İslamcılığın temel prensipleriyle örtüşmeyen yönleri bulunmaktadır. İslamcılık, bu tür toplulukların dar ve çoğu zaman apolitik gündemlerinden farklı olarak, geniş kapsamlı bir politik ve ideolojik harekettir. Bu sebeple, İslamcılık, herhangi bir tarikatın ya da cemaatin etkisinde olan bir hareket olarak görülemez.
İslamcılık, radikalizm ya da terörizmle eş tutulamaz. DAEŞ ve benzeri örgütlerin yaptıkları, İslamcılığın temel prensipleriyle tamamen zıttır. İslamcılık, şiddeti değil, toplumsal dönüşümü ve adaleti savunan bir harekettir. Tarih boyunca, İslamcılığın en önemli temsilcileri, barışçıl yollarla toplumsal ve politik değişim hedeflemişlerdir. İslamcılık, İslam dünyasında adaleti, özgürlüğü ve bağımsızlığı savunan bir ideolojidir, dolayısıyla şiddet ve terörizmle bir tutulması, hem İslamcılığa hem de onun savunduğu değerlere büyük bir haksızlıktır.
İslamcılık, aşırı dindarlıkla ya da mezhepçilikle sınırlı bir hareket değildir. İslamcılık, sadece dindar bireylerin savunabileceği bir ideoloji olarak görülmemelidir. Örneğin, Namık Kemal ve Necip Fazıl gibi isimler, dini pratiklerde aşırıya kaçmayan, ancak İslamcı düşünceyi savunan önemli figürlerdir. İslamcılık, sadece bir dinin katı bir şekilde yaşanması gerektiğini savunmaz; aksine, dinin toplumsal ve politik hayatta adalet ve bağımsızlık için nasıl bir yol gösterici olabileceğini savunur. Ayrıca, İslamcılık, herhangi bir mezhebin üstünlüğünü savunan bir ideoloji de değildir. Mezhep farklılıkları, İslamcılığın temel prensipleri açısından önemsizdir.
İslamcılık, geçmişe sıkı sıkıya bağlı bir muhafazakarlık değildir. Geleneklere bağlılık, İslamcılığın bir parçası olarak görülse de, İslamcılık aynı zamanda yenilikçi ve modernleşmeyi savunan bir harekettir. İslamcılık, sadece geçmişin değerlerine dönmeyi değil, bu değerleri modern dünyada nasıl yaşanabilir kılabileceğimizi araştırmayı hedefler. Bu anlamda, İslamcılık, ne salt gelenekselcilik ne de katı bir muhafazakarlık olarak tanımlanabilir. İslamcılık, Müslüman dünyanın modern dünyada nasıl güçlü ve bağımsız olabileceğini araştıran bir ideolojidir.
İslamcılık, bir ulus-devlet ideolojisi değildir. İslamcılık, sadece belirli bir ulusun ya da etnik grubun çıkarlarını savunan bir hareket olarak düşünülemez. İslamcılık, Müslümanların birliği ve dayanışması üzerine kurulu bir dünya görüşüdür. Bu nedenle, İslamcılığı, milliyetçi ya da devletçi bir ideolojiyle karıştırmak, onun temel prensiplerini göz ardı etmek olur. İslamcılık, evrensel bir Müslüman dayanışması ve işbirliği hayalini savunur, bu nedenle ulusal sınırlamalarla sınırlı bir hareket olarak görülemez.
Sonuç olarak, İslamcılık, yanlış anlaşılmalardan arındırıldığında, Müslüman dünyanın modern dönemdeki en önemli ideolojik ve politik hareketlerinden biridir. Ancak, İslamcılığı anlamak için ne olmadığını da doğru bir şekilde kavramak gerekir. İslamcılık, herhangi bir tarikatın, radikalizmin, aşırı dindarlığın, geçmişe bağlılığın ya da ulus-devlet ideolojisinin temsilcisi değildir. Aksine, İslamcılık, Müslümanların adalet, bağımsızlık ve dayanışma arayışının bir ifadesi olarak, modern dünyanın karşılaştığı sorunlara çözüm arayan bir ideolojidir.